efendim bu bölümü Setur marinaları üzerinden yapmakta olduğum tekne transferi konusundan ayırıyorum. Şimdi bu yazacağım konuyu daha önce bir yerlerde okumadığımdan rahat rahat yazıyorum. Benden tecrübeli ve bunları bilen dostlar lütfen alınmasınlar.
Efendim bana göre, Kuşadası'ndan kuzeye doğru yukarısı , güney Ege ile kıyaslanamaz güzellik açısından. Geçen yıl merak edip, kuzeyde tüm görülmesi gereken yerleri gördükten sonra , teknemi mümkün olabilecek en kısa sürede güneye indirmeye başladım.
Bu Setur kampanyası çok işime yaradı. Sahiden her bir marinasında kalabiliyorsunuz ücretsiz. Ben Ören ile anlaşma yaptım. Ama daha Ören 'e gidemedim.
Bu nedenle , tek başına seyir limitim olan 60 bahri milden daha uzun bacaklar yapmaya başladım. En son etap, Çeşme Altınyunus 'tan Kuşadası'na kadar olan idi.
Yol üzerinde sırası ile kaçış limanları olarak Alaçatı, Nergis , Doğanbey koyları vardı. Ancak Doğanbey'den sonra kaçacak yer yok. Paşa paşa gideceksiniz 22 mil yolu.
Ben hep sabah 6.00 da uyanıp, yola çıkmayı planlarım. ancak bu planlarımı hiç tutturamadım şimdiye kadar. Uyuyakalıyorum ya da uyku tatlı geliyor nedense teknede. Oysa bilen bilir , az uyur , sabahın köründe foruma yazı yazarım.
Bu sefer öyle olmadı. Resmen erken kalktım. 6.30 da yola çıkmıştım bile. Nedeni saat 15 sonrasında çıkacak sert rüzgar idi. Hesaplarıma göre tam da Doğanbeyli önlerinde bu hava beni yakalayacak.
Bir yerlerde bir defasında Özgür Ökten 'in Kuşadası körfezi ile ilgili kısa yorumunu okumuştum. Gerçekten de kısa idi. Şöyleydi yanılmıyorsam " Kuşadası körfezinde öğleden sonra dalga olur " gibi birşeydi. Denizde dalga olur gibi bir yorumun hallicesi yani.
Şİmdi efendim genel olarak yorumu şöyle genişletelim. Anadolu yüksek bir plaka. o yüzden kuzeyli rüzgarlar Ege denizi üzerinden dirse edip, batılı gibi esiyorlar. Bunun nedeni ise Anadolu plakasının derin körfezleri sonrasındaki derin vadiler. O yüzden , Ayvalık önleri, Edremit körfezi, Çandarlı körfezi , Kuşadası körfezi, Gökova gibi Anadolu'ya doğru derinleşen körfezlerde dalga boyu rüzgar düşük olasa da yüksek oluyor.
Bir de bu körfezler içerisindeki ters akıntılar eklendiğinde dalga boyu daha da büyümekte. Daha sıkıntılısı , bu dalgayı bordanızdan almak durumundasınız. sonuçta siz Güneye inmektesiniz.
Bu körfezleri sabahın erken saatlerinde sakinken geçmek en doğrusu. ama benim durumumda iseniz yani tam da havanın yükseldiği saatlerde geçecek iseniz yapılacak şeyler var. Böyle bir havada durumunda, Dilek burnu yerine Kuşadasına gitmek daha doğru. Dilek boğazına doğru giderseniz dalgalar tam bordadan gelecek. Kuşadası'na yönelirseniz sancak kıç omuzluğa daha yakın gelecek dalgalar. Kuşadası önemli bir liman yani.
Şİmdi geçtiğimiz Pazartesi günü hava tam da beklendiği üzere saat 15 te şiddetlendi. Dalgalar büyüdü. Yelkenleri mayna edip, Doğanbeyli koyuna kaçtım. Aslında ilk amacım saat 21 e kadar dinlenmek ve sonrasında yani hava kaldıktan sonra gece seyri yapmaktı. Ancak unutmuşum ki bu koyda telefon çekmiyor doğru dürüst.
Telefon çekmemesi demek , akşam ya da ertesi günü havanın durumunu bilememek demek. Gerçi beş günlük hava tahminleri artık çok tutarlı, üstelik Ahmet'ten öğrendiklerim de var ancak yine de kesin bildiğim, gözümle gördüğüm havada sert dahi olsa seyir daha iyidir diye düşünürüm.
Tekneyi iyice neta ettim. Mazot deposunu doldurdum. Tüm yelkenleri kapatıp, yol boyunca açılmamaları için tekrar kontrol ettim. Bu tür havalarda kendiliğinden açılan bir yelken büyük çapariz veriyor çünkü.
Bir saat kadar bu işler ile uğraşıp, biraz da yüzdüm. Kumluk demirde Köstekçi nasıl tutunmuş ona baktım. (Köstekçi admiralti demirimin adı. sevgili Köstekçinin hediyesi. o yüzden adı Köstekçi .bakınız eski hikayeler )
Bu dinlenme iyi geldi. Muhtemel, otopilot aykırılayan tekneyi toplayamayacağından dümeni dört saat boyunca ben tutacağım.
Nitekim öyle oldu. Dalgalar yüksekti. Ancak her üç ila üç buçuk dakikada bir diğerlerinin iki katı bir dalga geliyor.
Sonradan hesap ettim ki seyir süresince böyle 100 kadar dalganın üzerinden kaymışım.
Kuşadası'na yaklaştıkça aradaki dalgalar da yükselmeye başladı. Ben hava kalacak diye ümitlenirken hava daha da bindirdi.
Bir iki defa hatalı dümen tutmam yüzünden 30 35 dereceye kadar yalpaya düştüm. Korkum geçince ve zaten yapacak bir şey de olmayınca böyle bir denizde en doğru dümen tutma şeklinin ne olduğunu denemeye karar verdim.
Dalgaya tırmanmak mı yoksa üzerinden kaymak mı daha iyi, ya da iki dalga arasındaki vadiden yürümek nasıl gibi.
dalga yüksekliği malum camiada avcı hikayeleri gibi olduğundan şimdi bir yükseklik vermeyeyim. Ancak fikriniz olsun ve nasıl korkutucu olabiliyor diye anlatmak için şu örneği verebilirim. Gerçi Tayo MAr suya yakın bir tekne ve güneş batmak üzere idi ama olsun.
Güneş tam da arkamdan batmakta. ben de güneşe sırtımı vermiş dümen tutuyorum. Arada da güneşin batmasına ne kadar kalmış bakıyorum.
Bir ara Güneş ışıkları kayboldu. Güneşin önüne bulut geldi sanıp , arkamı döndüğümde güneşi kesenin , tam da sancak kıç omuzluktan gelen bir dalga olduğunu görünce irkiliyor insan.
Yani demem o ki , Tayo Mar için dalgalı bir denizdi ve benim için de korkutucu idi.
Şimdi bu kadar hikayeyi neden yazdım. ? Bir kere dalgalar irileştikçe aradaki dalga mesafesi açılıyor. Bu çok rahatlatıcı . Burada prensip, bu dalgalar ile bir harmoni içerisinde olmak. Yapılacak şey çok basit. Rüzgar gibi dalganın da bir gücü var ve işin sırrı bu gücü kullanmaktan geçiyor.
Yöntem şu. Dalga bordanızdan gelmekteyken teknenin kıçını dalgaya döndürüyorsunuz. evet rotanızı değiştiriyorsunuz ancak bu dalga size neredeyse ilave iki mil hız kazandırıyor. Dalga altınızdan geçip , siz dalga çukuruna düşünce , bunun arkasından gelen ikinci dalga sizi kaldırmaya başlıyor. İşte tam bu an teknenizi tekrar rotasına sokup, sizi kaldırmakta olan dalganın üzerinden rotanıza doğru kayıyosunuz.
Yok ben rotamı değiştirmem arkadaş diyorsanız, ilk dalgaya çapraz şekilde tırmanıp, yarısına ulaşınca aşağı inmeye başlamak. Bu da iyi bir yöntem. Dalganın üzerinde s çiziyorsunuz yani.
Ancak ben ilk yöntemi daha güvenli buldum. Daha az yalpaya düşüyor tekne.
Şimdi iş , bunu yelken ile yapmaya kaldı. Ancak risk, dalga sallantısında denize düşmek. O yüzden yelken ile benzer bir denemeyi ancak yanımda tecrübeli bir yelkenci ile yapabilirim.
Yelken ile seyir yaparken de bunun bir kolayı olmalı.
Sözün özü , normal şartlarda yazın görülebilecek en yüksek dalga boyu , işte bu kadar. sizi devirmez de batırmaz da.
Ege denizi ile ilgili benim üç yıllık tecrübem , son derece kolay bir deniz olduğu yönünde. Zaten yabancı charter teknelerin katologlarında da böyle yazıyor.
düşünsenize kara görmeden gidebileceğiniz süre en fazla 10 dakika ve ortalama 3 ila 4 saat sonra eşsiz bir koyda demirleme fırsatı..
Bir diğer konu da 30 35 knot esen hava.. Evet doğru.Yüksek bir hız , ancak hava sıcaktan dolayı yoğunluğunu kaybettiğinden gücü düşüyor. Kışın 15 knot havası kadar güç üretebiliyor. O yüzden kışın oluşan dalga boyu ile yazın oluşan dalga boyu arasında fark var.
KOrkacak bir şey yokmuş yani.. Egenin dalgası kimseyi batırmaz.