Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Şahnaz

  • *
  • İleti: 2553
Şahnaz
OP: 04 Mayıs 2018, 13:25:49
Geçenlerde bir başlıkta lafını ettiğim Kuşadası nda komşum , forumumuzun sessiz  reislerinden Erhan Akay ile Kibar eşinin tekneleri .
5.70 boyunda ,içten takma 10 Bg. Dizel motorlu , randa ana yelkenli , lamine ahşap üzeri elyaf kaplı alt yapı , güverte ve kamara giriş kapağı tik kaplı bir Cem Gür klasiği,
bir bebek . Erhan reis te orjinalliğine dokunmadan çok güzel bakmış tekne de yapacak hiç bir tadilat yok.

Hem de bugünlerde büyütme amaçlı çok makul bir fiyata , rota tekne parasına satılık. Erhan reis ve Eşi teknelerini büyütüp sürekli tekne de yaşamak istiyorlar artık.

Vaktim ve param olsa kaçırmayacağım klasik bir güzellik , alır İstanbul a gelir , adalara ve boğaz a  seyir yapar sonra da bakardım hangi teknenin fotoğrafını daha çok çekiyorlar.  :)

Devamını Cem Gür reis anlatır artık.



















  • IP logged
« Son Düzenleme: 04 Mayıs 2018, 13:32:48 Gönderen: Öcal Turan »

R

Recep Ertürk

Ynt: Şahnaz
#1: 04 Mayıs 2018, 14:32:01


Biraz haberdar olduğum bir tekne.
Bir arkadaşımda idi. Birkaç yıl önce satmıştı.
Gerçekten güzel bakılmış.

Boyu da Rota prenses kadar. Kuşkusuz Rota prenseslere göre çok daha denizci teknedir.
Ne de olsa bir klasik..




  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553
Ynt: Şahnaz
#2: 04 Mayıs 2018, 16:12:27


Biraz haberdar olduğum bir tekne.
Bir arkadaşımda idi. Birkaç yıl önce satmıştı.
Gerçekten güzel bakılmış.

Boyu da Rota prenses kadar. Kuşkusuz Rota prenseslere göre çok daha denizci teknedir.
Ne de olsa bir klasik..

Denizciliği kıyas kabul etmez Recep Hocam , istersen al biblo niyetine bahçeye koy hem. :)
  • IP logged

T
  • *
  • İleti: 2171
Ynt: Şahnaz
#3: 04 Mayıs 2018, 19:37:00
Hayırlı olsun.
Aşığına gitsin bu kız.

Umarım Erhan reis'de randa ile ilgili deneyimini ve görüşlerini bizimle paylaşır.
  • IP logged

R

Recep Ertürk

Ynt: Şahnaz
#4: 04 Mayıs 2018, 19:55:33

Denizciliği kıyas kabul etmez Recep Hocam , istersen al biblo niyetine bahçeye koy hem. :)


 ;D ;D ;D ;D
Öcal reisim bahçemiz olsa eyvallah..
Biblo gibi olduğu kesin..
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553
Ynt: Şahnaz
#5: 04 Mayıs 2018, 21:31:28
Hayırlı olsun.
Aşığına gitsin bu kız.

Umarım Erhan reis'de randa ile ilgili deneyimini ve görüşlerini bizimle paylaşır.

Valla çok söyledim şu Ersin in tekelinden bizi kurtar  :D diye ama , inanılmaz beyefendi ve kendi halinde bir insan , forumun iyi takipçisi ama sıkılırım ,yazamıyorum dedi  .
Kandıracağız bir ara. :)

Tekne çok güzel ve çok bakımlı , orjinalliği hiç bozulmamış Kaan reisim.. Resimler de görülüyor zaten , üstteki resimler güncel ,kara resimlerini kendisinden aldım.

Cem Gür reis in Sinarit Baba sı , al bir iki tadilat la okyanusa git o kadar denizci duruşlu ve şirin bir tekne yani.. Ufacık tekneye iki kişi için yetecek her şey de sığdırılmış.

Allah şansını açık etsin , iyi insanların eline geçsin de yazık olmasın tekneye.

  • IP logged

  • *
  • İleti: 629
Ynt: Şahnaz
#6: 04 Mayıs 2018, 22:08:52
Çok güzel bir tekne : iyi ellere düşsün !
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1547
    • Classicboats Turkiye
Ynt: Şahnaz
#7: 04 Mayıs 2018, 22:15:52
Hadi size Şahnaz ( Sinarit Baba) ile Yalıçapkını’nın hikâyesini anlatayım.

1995te ABD-Westlawn tekne tasarım okulunu uzaktan eğitim ile takip ederken pul kadar bir plan resminden yeniden planlarını çizip hatta ufak tefek tadiller de ekleyip Jay Benford tasarımı “Fantail”, bacalı 11.75metre bir motor yatı Tuzla’da Nurettin ile birlikte yapmış iki yıl kullanmış satmıştım. Param vardı.

Yatching World dergisine aboneydim ve Roger Dongray’in Golant Gaffer’ının ilanlarını da orada gördüm. İnternet yaygın değil. Bütün haberleşme faks ile yürüyor. 950 İngiliz lirasını T.İş Bankası. Galata şubesinden havale edip planları satın aldım. O kış büyük oğlum Fransa Lyon’da dil okulunda… Planları da alıp ziyaretine gittim. Okul yurdunda bir oda verdiler. Planları yapışkan bantla yatağımın ayakucu duvarına yapıştırdım. Lyon’da kaldığım 10 gün ve sonra İstanbul’da bir ay kadar planları hatmettim. Gecenin bir yarısı şeytan dürtmüş gibi ansızın uyanıp planları salonda yere seriyor, orasına burasına bakıp notlar alıyordum.

Uzatmayalım. İmalat için Tuzla’da usta arayışım sırasında Şeref Ustanın tekneyi yapabileceğine kanaat getirdim. Mahalle içinde, 2 katlı kendi apartmanının altında yan yana 2 dükkân inşa için uygundu. Fiyatta ve ayrıntılarda anlaştık. Niyetim, kendime klasik randa armalı, küçük bir tekne yapmaktı.

O dönem hammadde aldığım bir arkadaşıma tekneden bahsedince, Karasu’da yeni bir yazlık aldığını, orada teknesinin de olmasını istediğini, hiç denizden ve tekneden anlamasa da projeyi beğendiğini, kendisine de bir tane yapmamı söyledi. Hiç kâr düşünmeden fiyatı verdim, kabul etti.
Şeref, 1998 yılının şubat ayında evinin altındaki dükkânlarda ikiz tekneleri kurmaya başladı. Planın özelliği enine perdelerin boyuna iki adet kısa perde ile bağlanıp Roger Dongaray’in tabiri ile “yumurta viyolü” sistemi ile hermetik bir iskelet oluşturmasıydı. Tekneler ters kuruldu, borda kaplamaları strip plank olarak kaplandı.

Bir akşam paydostan önce iskele tarafta artık bordanın neredeyse yarı yüksekliğinde bir strip’i yerine epoksileyip koyduk ve galvaniz çivilerle de yukarıdan aşağı çaktık. Ancak kerata ağaç baş bodoslama aşozuna oturmamakta direniyordu. Şeref inat etti. Birkaç işkence ile yerine oturtup bir güzel de vidaladı. İç huzuru ile eve geldim. Ertesi sabah esselatta kapıyı açıp içeri girdiğimizde şeytan işi strip yerinde duruyordu. İşe koyulduk. Kaplamalara devam ettik. Öğlen saatinde teknenin kıç tarafında çalışırken baaam diye bir ses ve yan duvara fırlayan vida ile neye uğradığımızı şaşırdık. O inatçı kaplama isyan etmiş kendini bırakmamış fırlatmıştı (!) Sonradan başka yöntemlerle kırılmayan bu kaplama tahtasını yerine alıştırıp kazasız belasız işi kotardık.
Arkadaşın teknesi benimkinden önce tamamlandı. Adını “Sinarit Baba” koydu. Çok dalga geçtim.  İlk heves Şeref’le anlaşıp güverteyi teak kaplattı. Armasını ben sabah gün ışıyana kadar kendi ellerimle hiç yardım almadan donattım. İngiltere’den getirttiğimiz pirinç Weykehem ön yelken sarma sistemlerinin yelkenler gelince donatılmak üzere alt mapalarından bağladım. O sabah kamyona yüklenip Kalamış Marina B pontona bağlanmak üzere yola çıktı.

Bu arada Yalıçapkını da bir hafta sonra bitip aynı pontonda yerini aldı.

Yazışmalar, çizişmeler sırasında Roger Dongray’in ABD temsilcisi Britania Yatch’ın sahibi bizim yaptığımız tekneleri merak edip İstanbul’a geldi. Hâlâ bende mevcut bir de tekne elektriği ile ilgili tuğla gibi bir kitabı hediye getirdi.  Teknelerin yapılan işçiliğini çok beğendi. Hemen sipariş vermek istedi. Fiyatları oluşturduk. Çok da pazarlık etmedik. Tek istediği, verdiği sipariş teknelerin kendi belirlediği aşamalarda ayrıntılı fotoğraflarıydı. El sıkıştık, ülkesine döndü. Biz de Şeref’le birlikte zengin olma hayallerine daldık…

Bir ay sonra gelen bir fax ile navlun bedellerinin çok yüksek olduğunu, çok istemesine rağmen ithalatı yapamayacağını bildirdi.Hayaller suya düştü.

Ben Yalıçapkını’nı donatırken kolaylık olsun diye B pontondan Turan Ağabey’in o zamanki teknesi yanına bağladım. Direği dikerken el birliği ile tanıdıklar yardıma geldi. Kamara üzerindeki direk yuvasına tabanı oturturken Turan Ağabey sadece ayağı ile destek veriyor bir yandan da direğe bağlı ipi öne doğru çekiyordu. Biz de geriden ileriye doğru direği iterek dikmeye çalışıyorduk. Yarı yüksekliğe geldiğimizde direk tabanı Turan Ağabeyin ayağından kaydı, bütün ağırlığı ile sağ omzuma düştü beni de güverteye yapıştırdı. Nefesim kesildi.. O an ölüyorum sandım. İlk şoku atlatınca aramızdaki bir arkadaş kollarımdan bacaklarımdan çekiştirip “traksiyon” yaptı. İlle hastaneye götürelim dediler, istemedim. Bir hafta evde her yerim ağrı içinde yattım. Sonra direği kazasız belasız  diktik.

Benim oğlanlar, o zamanki ortağım Mihri ile Marmara’da Yalıçapkını ile fink attık. Özellikle arması çok ses getirdi. Dergilere röportajlar çekilen fotoğraflar….



Biz Yalıçapkını ile yelkenin ve denizin tadını çıkarırken “Sinarit Baba “ 3 sezon boyunca bir kere palamar çözmedi, denize çıkmadı. Güzelim randa armasını “çok bilmişler” bu zor, kullanılmaz deyip markoniye çevirdiler. Yetmedi o güzelim pirinç 150 yıldır üretilen Weykehem roller leri söküp davul büyüklüğünde tamburlu yerli yapım sarma sistemleri koydular.
Bir kış günü, sert lodosta, tekneleri kontrole gittiğimde dümeninin pontona çarpa çarpa kırılıp denize düştüğünü gördüm.

Birkaç zaman sonra sahibi hiç kullanmadan “Sinarit Baba”yı satışa koydu. Bir süre sonra Avusturya’da çalışan Oktay Taftalı bana ulaştı. Tekne başında, yine soğuk bir kış günü buluştuk. Bana orijinal arma konusunda yardımcı olur musunuz? Diye sordu. Ben de, hali tavrı hoşuma gitmediğinden, bedeli karşılığı yapabileceğimi söyledim. İrtibatımız kesildi. Oktay tekneyi satın aldı ve armayı kendi imkânları ile doğru yanlış tekrar randaya çevirdi. Yeniden Weykehem’leri taktı. Beni arayıp ayrıntıları sorduğunda bu kere bir ücret istemeden yardımcı oldum. Sinarit Baba artık “Şahnaz” olmuştu ve Selimiye’ye yerleşmişti.

Ben de “Yalıçapkını”nı Marmaris Netsel’e götürdüm. 2 sezon kullandım. Sonra tekne önce bir Hollandalı’ya ondan bir Murat adında Türk’e nihayet bir Alman’a satılıp tekrar İstanbul’a döndü. Biz Tayo-Mar’ı yaparken Tuzla’ya geldi genel bakımını yaptık. İlk boyası duruyordu.!!! Heybeli Balıkçı barınağın’da uzun yıllar kaldı. Sahibi çok sevdi. En son geçen ay yeni sahibi aradı. Arma ve donam konusunda yardım istedi.

Şahnaz ise ben Sığacık’a gittiğim yılın ertesi yani 2013 yılında İzmir’li biri tarafından satın alındı. Telefonla konuştuk.

Yaptığım bütün teknelerin her yeni sahibi bana muhakkak ulaşır.
  • IP logged
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.

  • *
  • İleti: 629
Ynt: Şahnaz
#8: 04 Mayıs 2018, 22:29:08
Okumaktan haz duydum Cem ; ilişikteki kisa röportajı da...
Ellerine sağlık ; bunca yılda edindiğim tüm tecrübe deniz işlerinin insanı maddi olarak ödüllendirmediğidir. Yapımcı olarak, charter işletmecisi olarak vs yıllarını vermiş çok insan, arkadaş, hatta akraba tanıdım. Muhtemelen hepsi bu işlerden ağızlarında buruk bir tad'la ayrıldılar.
Ama işte mesela böyle bir anıyı dinlemek ( ya da o anıya sahip olmak ) de büyük bir kazanç.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 5811
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: Şahnaz
#9: 04 Mayıs 2018, 23:21:41
Tebrikler , hikayesini okumak çok keyifliydi. Ayrıca kamara duvarındaki iskarmozlara bayıldım, halatları ne güzl toparlamış.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 2553
Ynt: Şahnaz
#10: 05 Mayıs 2018, 00:12:38
Tebrikler , hikayesini okumak çok keyifliydi. Ayrıca kamara duvarındaki iskarmozlara bayıldım, halatları ne güzl toparlamış.

Erhan reis 9 EÜ de öğretim görevlisi , doğal olarak kültürlü ,alçak gönüllü kıymetli bir arkadaşımız , aynı zamanda iyi bir denizci.
Hanımı da kendisi gibi denizi ve Şahnaz ı çok seviyor . Bebek gibi bakıyorlar.
Seneye emekli olup deniz üzerinde yaşamak istiyorlar hayatlarının geri kalan kısmında , bu nedenle tekneyi satıp biraz büyütmek (10 m. Gibi) istiyorlar .
Allah gönüllerine göre versin.

Daha önce yazacaktım ama toz dumandan yeni görebildik önümüzü.  :D

Bu arada hem anlattığı hikaye , hem de böyle tekneleri denizcilik alemimize kazandırdığı için Cem reis e de çok teşekkürler ,sağ olsun var olsun.  :)xx :)xx :)xx
  • IP logged
« Son Düzenleme: 05 Mayıs 2018, 00:16:32 Gönderen: Öcal Turan »

  • *
  • İleti: 989
Ynt: Şahnaz
#11: 05 Mayıs 2018, 00:28:36
Cem ağbi ağzına yüreğine sağlık  :)xx :)xx

Vay be Şahnaz.

Öcal ağbi gündeme getirdiğiniz için teşekkür ederim..
  • IP logged
« Son Düzenleme: 05 Mayıs 2018, 00:33:04 Gönderen: Ali Ünalan »
“Merhaba denizci, sen de senden sonrakilere anlat…”

  • *
  • İleti: 2
Ynt: Şahnaz
#12: 07 Mayıs 2018, 15:46:48
Herkese merhaba,

Öcal Bey’in de söylediği gibi forumu takip ediyorum aslında ama (yine onun da dediği gibi) pek iyi bir katılımcı değilim. İyi bir yazıcı değilim, sıkılıyorum yazarken. Zaten genelde de biraz sessiz birisiyim.

Her neyse kısmet bu güneymiş. 2003 yılında aldık Şahnaz’ı. O sırada bir önceki küçük teknemi satmış (Ferudun Şaşal yapımı Tiny 17) ve bir sonraki teknemin 10 m civarında içinde yaşayabileceğim bir tekne olacağına, o zamana kadar da tekne almayacağıma karar vermiştim. Ama işte bu kızı görünce vuruldum. Selimiye’den Oktay Taftalı’dan aldık tekneyi, üç yıl kadar İzmir’de Levent Marina’da kaldık, sonra da geçen yaz Kuşadası’na geldik. Hem İzmir Körfezi’nde hem de Kuşadası’na geldikten sonra burada şahane zaman geçirdik Şahnaz’la.

Her fırsatta söylüyorum bir kez daha söyleyeyim Cem Gür’ün eline sağlık, çok güzel bir tekne yapmış. Ben teknenin Oktay Taftalı’dan önceki geçmişini pek bilmiyordum, burada onu da anlatmış, sağ olsun. Biz de elimizden geldiğince iyi bakmaya çalışıyoruz. Öcal Bey, sağ olsun, çok övmüş beni ve eşimi  ama işte ancak elimizden geldiğince (hem kişilik özelliklerimiz, hem tekne için yaptıklarımız, hem denizciliğimiz).
Tan Kaan Özkan randa ana yelkenle ilgili deneyimlerimi sormuş. Ersin Böke sayesinde çok konuşuldu hem burada, hem Gezgin Korsan’da, ekleyecek yeni bir şeyim yok aslında. Ne halatların fazlalığıyla ilgili, ne donanımıın kalabalıklığıyla ilgili, ne ana yelkeni basma ya da indirme sırasında bir zorluk ya da fazladan yorgunluk yaşadım. Benim deneyimlediğim her şey markoni ana yelkendekiyle aynı zorluk ya da kolaylıkta (Şunu söylemeliyim, benim sloop armalı teknem de yaklaşık aynı boyda, küçük bir tekneydi. Belki tekne boyları, örneğin 15 m olsa iki farklı tipte ana yelkeni basmak-indirmek ya da yelkene hükmetmek konusunda farklılıklar olabilir, bilemiyorum). Önde flok ve trinket düzenine gelince tek bir cenova yelkene göre daha kullanışlı olduğu kanısındayım, daha küçük yelken alanlarıyla daha kolay baş edilebiliyor ve ikisi beraber açılınca da büyük bir cenova kadar verimli oluyorlar (hesap-kitap yaptığım için söylemiyorum tabi ki, sadece flok ve trinketin toplam alanına sahip bir cenova yelkenle baş etmek daha zor olurdu gibi geliyor bana). Omurga salmaya gelince, özellikle tornistanda, fin salma tasarıma göre manevra yeteneğiin biraz düşük olduğu doğru ama bu boy bir teknede sorun olmuyor, zaten küçücük tekne, altı temizse, pervane temizse her yer sokuyorsunuz. Daha büyük boyda teknelerde bu fark daha önemli olabilir belki, bilemiyorum.
Sonuç olarak, kendi fikrimce şunu söyleyebilirim: Diğer değişkenlerin aynı olduğunu düşünürsek, sloop arma bir tekneyle randa-kotra (gaff-cutter) bir tekne arasında seçim yapmam gerekse ben randa-kotra bir tekneyi tercih ederim. Sorun şu: Ortada o kadar az var ki. Çare olarak yaptırmak kalıyor, ama o da beni aşıyor.
Seyrek yazınca böyle uzun oluyor, kusura bakmayın. Şimdilik bu kadar, herkese selamlar.

Not: Yukarıda dedim ya yazarken sıkılıyorum diye, bu yazıyı doğrudan forum sayfasına yazmadım, bir başka sayfa açıp yazıya başladım, başından kırk sefer kalktım-oturdum, gidip sağda-solda birkaç kişiye takıldım geldim, filan. Anlayın halimi...
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1547
    • Classicboats Turkiye
Ynt: Şahnaz
#13: 07 Mayıs 2018, 16:29:03
Böylece aramıza kanlı canlı, endazeyi de doğru tutan bir randa arma severi daha katılmış oldu.
Ben ve Ersin kadar "bıktırmadan" randayı ve kotra armayı anlatacağını umuyorum Erhan Bey'in.

Kim bilir belki günün birinde beklediğiniz daha büyük aynı vasıflarda bir tekne gelip sizi bulur.
  • IP logged
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.

T
  • *
  • İleti: 2171
Ynt: Şahnaz
#14: 07 Mayıs 2018, 16:45:07
Teşekkür ederim cevabınız için.

Randa önemli bir arma.
Deneyimler ve diğer armalarla karşılaştırma, objektif bir gözle eksileri-artıları önemli.
Ersin kaç yıldır sağolsun anlatıyor da, anlatırken objektif bir değerlendirme yapmadığı için  ;D halen deneyimleri öğrenmeye çalışıyorum şahsen.

Tekrar teşekkür ederim.
  • IP logged

 
Yukarı git