Tayo-Mar’ın yeni demiri “Köstekçi”ye kavuşmasına sevindim. Köstekçi her zeminde tutar, taramaz, burayı sevmedim şuraya bırak beni demez. Sessizce, görevini layığı ile yapacaktır.Hayırla vesile olsun.
Herkes bilir. Teknelerin planlı olmasını yeğlerim. İnsanlara bu fikri aşılamaya çaba gösteriyorum. Ama, hevesli ve kendine güvenen pek çok kişi de öz tasarımlarını hayata geçirmekten çekinmiyor. Avuçları kaşınmaya devam ettiğinden planlı bir tekne inşa etmiş olsalar bile orasıyla burasıyla oynamaktan da geri durmuyorlar. Ya en yapılmaması gereken şeyi yapıp kabukla oynuyor ya da üst yapıya ekler yapıyor. Bazen uyuyor, çoğu zaman uymuyor. Uymadığında can da mal da riske giriyor. İş sadece plan edinmekle de kalmıyor, kullanılan malzeme ve kalitesi yaşamsan nitelikte. Daha taze bir olay yaşandı ve ucuz atlatıldı. Kısacası planlı bir tekne yapmak sonradan pişman olmaktan yeğdir.
Çoğu kez tekne küçültülmez ama büyütülür. Genelde yapılan, basitçe, ya tekneyi vasatından bölüp ortaya ek parçayı koymak veya kıçını uzatmaktır. Olur mu? Olur. Tekne yüzemeye devam eder mi? Eh, eder desek de riski artmıştır. Peki eski performansında olur mu? Olmaz. Nedeni ise çok basittir. Planlı tekne tasarlanırken karinasında water flow/ su akımı( Baştan giren suyun kıçtan hiçbir engelle karşılaşmadan çıkması) ince ince hesaplanır. Defalarca kontrol edilir. Olanak varsa havuz testleri yapılır ve azami verim almak için çaba gösterilir. Boyu ortadan veya kıçtan uzatılmış tekne karinasının su akımları allak bullak olur. Doğru water flow’a sahip olmayan karinanın orasında burasında su serbestçe akıp gidecekken türbülanslar oluşur tekneyi frenleme, türbülans noktasına çekiş eğilimi yaratır.
Hele kıçı uzatıldığında su hattı uzamış ve pervane başa doğru iyice içerlek kalmış teknelerde, motoru da bir veya birkaç üst güce çıkarılmamış ise pervane sonrasındaki bölüm bu kere de kıçtan çıkması gereken pervane suyu sütununu kapar ve devasa bir türbülans alanı oluşturup tekneyi yürütmek yerine frenler.
Peki tekneye boy verilemez mi? Ted Brewer Amca şimdi hatırlamadığım şu kadar Ft tekneye kadar posta aralarını ( Yani her posta arasını) azami %10 açarak tekneye boy verebilirisiniz diyor. Aklınızda bulunsun. Toplamda, bir tekneyi %10 oranında büyütebilirisiniz demeye getiriyor.
Mehmet’in bulup uyguladığı programda herhangi bir ölçü değiştiğinde diğer temel ölçüler aynı oranda değişmek yerine çalışılmış, benzer ölçüde var olan teknelerin ölçüleri analiz edilmiş ve kabul edilmiş oranlarda değişiyor. Yani boy %20 büyüdüğünde en ve derinlik de %20 büyümüyor. Oranlar değişik. Ayrıca büyütme / küçültme sonrasında standart tekne performans oranlarını da veriyor. Böylece yapılan işin iyi mi kötü mü olduğunu da test etmiş oluyorsunuz.
Bizim, Mehmet ile çalışma temelimizde pratiğin sağladığı bilginin plana uygulanması idi. Örnek olarak programa göre büyüttüğü Blue Moon ‘daki borda yüksekliği ve parapet konusu çok tartışıldı. Sonunda Mehmet’e kesit planı su hattını referans alarak 15- 20- 25 ve 30o derecelerde bir tarafa yatırmasını söyledim. Böylece 30o derece extrem bayılmada şiyerin suya girmeyecek şekilde yükseltisini ve buna oranla da parapeti saptamış olduk. Bunun gibi pratikte yaşanan ama Mehmet’in daha önce deneyimlemediği onlarca ayrıntı plana yedirildi.
Yeni boya karar vermeden önce muhakkak Tayo- Mar’ı görmesini, her bir köşesini bucağını incelemesini, oraya buraya oturup kalkmasını, hatta ranzaya uzanmasını, güvertede dolaşmasını, dümen tutmasını, yelkenlerin çalışma prensiplerini görmesini vs ve kısaca kendi beklentilerini göz önüne alarak bir röntgen çekmesini istedim.
Daha fazla ayrıntıyı Mehmet de yazar, anlatır.
Gilmer Amca’da Büyütülmüş bir Blue Moon tasarlamış ve inşa edilmişti. Planlara ulaşamadım.
Bence, plan olarak teknik verileri düzgün, yaşam hacimleri makul, tek el kullanımda üzmeyecek, her denize gider bir tekne olacak. Şimdilik elimizde 2 nal var. Geriye iki nal ve bir de at kaldı.
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.