Aşağı git Skip to main content

Son İletiler

81
Seyir Anıları / Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
« En son Gönderen: Ersin Böke 15 Şubat 2025, 18:46:04 »
Evet sonradan aldım bende. Ama bende de yer darlığından doğru şekilde monte etmek imkanı olmadı. Oldu aslında ama bu sefer de çarklar aynı düzleme gelmediler. Sorun aparatta değil de bendeki alternatörün modifiye olması sanırım.
82
Seyir Anıları / Palamut yelkenlisi seyahat notları
« En son Gönderen: Çağrı 15 Şubat 2025, 15:22:32 »
Selamlar,

Hala Kanarya adalarındayız. Arada bir arkadaşın teknesini Yeşil Burun adalarına (900mil) götürmek için ayrıldık, ama geri döndük. Ada ada gezip her durakta bir-iki hafta kalıyoruz. Yakında da Madeira'ya geçeceğiz. (300 mil)

Çağrı
83
20240806 : Mondros Paralia Parthenomitos Koyu => Anıt Limanı - 50 mil

   Dönüş yolunun en zorlu etabı bu oldu. Teknenin altını haftada bir dalıp temizlesem de artık zehirli boya kalmadığından kısa sürede kekamoz tutuyor; nitekim bu, özellikle rüzgar üstü ve akıntıya karşı gidişlerde bizi oldukça yavaşlatıyor. Limnos adasından ayrılırken poyrazdan biraz istifade edebilmek için önce Gökçeada yönüne dümen kırdık; ancak adanın doğusu alabildiğine balıkçıların şamandıraları ile kaplıymış; adeta bir mayın tarlası, pür dikkat aralarından sıyrılmak epey zamanımızı aldı. Adadan uzaklaşınca rahatladık. Bu defa da akıntı ve rüzgar tam kafadan; 06:30’da başladığımız yolculukta, akşam 19:30 sularında ancak Anıt Limanına varabildik. Koyda bizden başka iki yelkenli daha var; biz dönerken onlar güneye iniyorlar. Sezon ortası daha, gayet normal. Biz ise yeğenlerin düğünleri var; yetişebilmek için erken dönüyoruz. Tepaimizin üç haftalık kısmı da boşa gitti; yazık :)

   Yarı yola kadar Yunan Cosmote telefon kartı takılı idi; 130gb internet, paylaşımlı iki kişiye bir ay boyunca tam olarak yetti; 10gb kadar da içinde kaldı.
84
20240805: Limnos Myrina => Mondros Paralia Parthenomitos Koyu - 16 mil

   Her ne kadar gümrük çıkışı yapsak da karaya ayak basmadığımız sürece koylarda bir müddet daha kalabiliyoruz malum. En azından Ağustos Tepai’miz de ödendiğinden hiçbir sorun olmaz. Onun için yolu kısaltmak adına üç saatlik mesafede Mondros Körfezindeki Paralia Parthenomitos koyuna demir attık. Gittiğimizde üç tekne, aralarında epey mesafe olacak kadar yan yana demirliydi; biz de ikisinin arasına demir attık. İskelemizdeki tekne ile selamlaştık; sorun yok teyidini aldık. Sancağımızda yalnız seyreden bir yaşlı yelkenci, biz demirledikten sonra kamarasından çıkıp, huysuzluk yaptı, kendi demirinin yerini işaret edip, birşeyler söyledi. Zaten o kadar uzağız ki konuşması bile duyulmuyor. Halbuki onun demirine epey uzağa atmıştık; aramızda neredeyse yüz metre mesafe var. Kendi kendine homurdandı, botunu topladı ve koyun taa uzak noktasına gidip demir attı. Acaba pupamızda dalgalanan al bayrağımızdan mı rahatsız oldu; bilemedik? Bazen böyle eksantrik tiplerle de karşılaşabiliyoruz.

   Su bir harika, kendimizi denize bıraktık; epey bir yüzmüşüz. Hatta karaya da ayak basmış olabiliriz.:)    2017 yılı seyahatimizde de dönüşümüzün son akşamını bu koyda geçirmiştik; yad etmiş olduk.

   Burası Çanakkale yolunda en yakın koylardan biri; lodos olmadığı müddetçe, poyraza kapalı koy, son geceyi geçirmek için çok müsait. Körfezin biraz içerilerinde Mondros Köyü var; hani şu içimizdeki hainlerin 1918 Mondros  anlaşmasını imzaladığı yer. Daha önceki gezimizde girip, Barınağında kalmış ve köyü etraflıca gezmiştik. Köyün içindeki duvarlarda Kıbrıs Barış harekatımızın aleyhine resim ve yazılar vardı. Bu defa uğramak için vaktimiz yok; hem sonra kötü hatırasından dolayı da içimizden gelmiyor zaten.
85
20240804 : EfstratiosAdası => Limnos/Myrina – 22 mil

          Tekrar Myrina’dayız. Burası malum Çanakkale’ye en yakın gümrük Giriş-Çıkış limanı. Gümrük ve Port Polis hemen limanın başında; çıkış işlemlerimizi başlattık. Geç saatlerde gelin evrakınızı verelim dediler. Artık son akşam dışarıda bir balık yiyilem istedik. Balıkçı Barınağındaki küpe takan yerel bir  Balıkçıdan, en lezzetli ve hesaplı balıkçı tavsiyesi istedim; o da kasabanın arka tarafındaki plajda bir yer tavsiye etti; “Küpelinin selamı var” deyin; size güzel bir çeşit yapar dedi; hakikaten öyle de oldu.

          Bot rıhtımında, alargadaki komşumuz nostaljik teknenin mürettebatı ile tanıştık; Avustralyalı Kadın çok konuşkan, daha önceki eşi ile Türkiye kıyılarını gezmiş tekrar gezmek istiyor. Yeni eşi de yelkenci, beraber hayatlarını birleştirip 70’li yaşlarında yelkene devam ediyorlar.

          Botumuz ikide bir hava kaçırdığından motor takamıyoruz; rıhtıma kürekle gideceğimizden mümkün olan en yakın noktaya demir atmıştık. Ertesi gün çıkış işlemleri bitip, demir almak istediğimizde ırgatın zorlandığını farkettim. Hemen dalıp kontrol ettim; baktım ki zincir aşağıda büyükçe bir başka demire dolanmış. Neyse ki en fazla beş metrelere kısa süreliğine dalabiliyorum; dalıp kurtarma kancasını takıp, yukarıdan ters yöne çekince zincir kurtuldu ve yola çıkabildik.

          Biz çıkarken ClubMed2 isimli yelkenli Kruvazör Myrina önüne demirlemiş, yolcuları servis tekneleri ile akın-akın şehre taşınıyordu.
86
Seyir Anıları / Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
« En son Gönderen: Hulusi Gülen 15 Şubat 2025, 11:14:38 »
Arkadaş koskoca Yanmar şu Alternatör üzerinden Vantilatör Kayışı gergi işinin pratik bir usulünü geliştirememiş; Kullanıcı ayar için olmadık sıkıntılar çekiyor.  Neyse ki bizim denizci arkadaşlarımızdan Ali Rıza ÖZOĞUL Reis bu alternatör gergisi için kolay ayar aparatı geliştirdi; yer darlığından gerçi benimkine uymadı ama kullananlar çok memnuniyetlerini belirtiyorlar. Meraklısına resim ve çalışma sistemi aşağıdaki linkte:         https://www.instagram.com/p/DC6qlNstJBx/
87
Seyir Anıları / Palamut yelkenlisi seyahat notları
« En son Gönderen: Ersin Böke 15 Şubat 2025, 10:57:32 »
Ben bu konu başlığını yeni gördüm. İlk bölümü okudum ve gerisini akşama sakladım. Akdeniz'i çok okumuştuk ama bu seyir çok farklı elbette. Teşekkürler gerçekten. Şu anda neredesiniz? (tüm yazıyı okumadım o yüzden anlamsız oldu belki ama..)
88
Seyir Anıları / Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
« En son Gönderen: Ersin Böke 15 Şubat 2025, 04:06:09 »
Evet Gelibolu'da takıldık kaldık. Gerçekten de öyle oldu. Ertesi gün manyak sisli bir havada Gelibolu'yu erken saatlerde terk ettim. Yeteri kadar yağ tedarik edildi. Sonrasında motor seyir boyunca beni hiç üzmedi. Şanzıman hariç.

Çanakkale 'de o kadar yoğun bir sise hiç denk gelmemiştim. Ancak bir iki saat içerisinde dağılacağı söylenince ben de sis mis dinlemeden çıktım yola. Çıktık çıkmasına da bildiğin kör seyir yapıyorum. GPS olmasa gitmek mümkün değil neredeyse. Dedim ya çok basiretimin bağlandığı bir seyir oldu. Özellikle Babakale gerdi beni. Bir an önce dönmek istiyordum Babakale'yi. Bu telaş ondan olsa gerek. Yoksa bekle işte bir iki saat. Sis dağılsın sonra yürürsün.

Sis yavaş yavaş dağılmaya başladı ve hemen ileride Çanakkale  boğaz köprüsünün ayaklarının üst bölümleri sisten fırlarcasına karşıma dikiliverdi. Vay canına. İlk defa görüyorum köprüyü. Hele sisin içinde daha bir görkemli duruyor. Sanırım öğleden sonra 3.30 gibi Çanakkale belediye marinaya yanaştım. Plastik yüzer bir iskele yapmışlar. Yanaşmak kolay oldu. Mazot için bordaladım Sanela'yı. Mazot su ihtiyacını karşıladıktan sonra hiç beklemeden ayrıldım Çanakkale'den. Hesaplarıma göre gece bir bilemedin bir buçuk gibi Babakale 'ye varırım diye düşünüyorum.

Çanakkale boğazının çıkışı tam da gün batımına denk geldi. Ondan önce elbette şehitlerimiz için seremoni ihmal edilmedi. Boğaza girmeye çalışan başka bir yelkenli ile çatışma rotasınıa girdiysek de bir problem olmadan Sanela Ege'nin sularında yol almaya başlamıştı bile. Hava kararmak üzere ancak Bozcaada'nın ışıkları görülmeye de başladı işte.

Hele yalnız olunca ister istemez insan daha önceden yaptığı seyirleri hatırlıyor. Bu benim Çanakkale boğazından dördüncü çıkışım olmuş. Sıkıntılı iki günün ardından son derece sakin bir havada Sanela Babakale rotasında motor seyri ile yürüyor.

Babakale'ye yaklaştıkça gerilmeye başladım yine. Ekim ayı olmasına rağmen artık havalar soğuk geceleri. Bir de denizde olunca üşüyor insan. GPS 'e göre Babakale'yi görmem gerek ama mendirek görünmüyor. Girişte fener yok iyi mi. Bu arada Kabaali 'den balıkçı barınağının başkanının telefonunu almıştım. Adamcağız çıkmış gelmiş o saatte beni bekliyor. Kapkaranlık. Yahu insan şuraya bir fener takmaz mı?

Başkan ile telefonda konuşuyoruz. Beni büyük bir balıkçı teknesine bordalayacaklarmış. Başka yer yok. Sanela 'yı o karanlıkta nasıl yanaştıracağım ki ben balıkçı teknesine şimdi. Bir an basıp gideyim Molivos istikametine diyorum ama çok yoruldum artık. Bir şekilde yanaşırız her halde diye dalıyorum zifiri karanlık içerisindeki Babakale'ye. Yaklaştıkça mendireğin silüeti görülmeye başlıyor rahatlıyorum biraz ama başkanın el fenerini hala göremedim. Adamcağız meğerse balıkçı teknesine çıkmış oradan fener tutuyormuş.

Zor da olsa yanaştırdım Sanela 'yı. Balıkçılar pek dostça karşılamadı beni. Herhalde onları da uykusundan uyandırdığım için olsa gerek. Başkan olmasa yanaşma şansım hiç yok. Sürprizler bitmedi tabi. Adamlar sabah beşte balığa çıkacaklarmış. 4.30 da ayrılmamı istiyorlar. Sadece iki buçuk saat uyuyacak zaman var. Ne yapalım yani buna da şükür. Saat dört buçukta yataktan fırlıyorum. Birisi Sanela'nın kaportasına vuruyor. Balıkçılar uyanmış gitmemi istiyorlar. Yapacak bir şey yok. Uyanıp, beş dakika içinde ayrılıyorum balıkçı teknesinden. Başka bir yer var mı diye bakıyorum ama ortalık hala karanlık. Aklımda bir iki saat daha uyumak var. Sıcacık yataktan sabahın soğuk, nemli ve karanlık havasına girmek çok sevimsiz geldi bir an. 

Sonra ani bir kararla mendireğe yöneliyorum. İstemiyorum artık burada durmak. Bir türlü geçit vemedi bu Babakale bana. En az üç hafta önce daha sıcak bir havada geçecektim buraları oysa. Döndükten sonra da Babakale 'nin hava durumuna bakmaya devam ettim bir süre. Seyirden önce bakmak alışkanlık yaratmıştı artık. Gerçekten de o sene Babakale esti durdu hiç durmadan.
O ara çıkamasaymışım Sanela'nın transferi Mart sonuna kalacakmış kesin.

Mendirekten çıktım. Molivos istikametinde rota tutuyorum. Ayvalık duraklarımdan biri değil. Midilli'e yakın rota tutuyorum. Yorulmazssam akşam Çeşme'ye varırım. Çay demleyip termosa doldurdum. sıcacık çay nasıl da iyi geldi sabahın o saatlerinde. Sanela 'ya da alıştım bir hayli. Ataköy 'deki o çekingenliğim kalmadı. Bu arada motor sorun çıkarmıyor dediysem de o kadar değil. Alternatörü tutan kızak yalama olmuş. Kayışı gevşetip duruyor. İki üç saatte bir durup iki büklüm kayışı geriyorum yeniden. Tam neredeydi hatılamıyorum. Yine bir gece seyri idi ama. Tam kayışı gereceğim bir de baktım impellerin kayışı bildiğin kırılmış. Koptu kopacak. La havlee.. yeni değişti ya bu kayışta yahu. Yeteri kadar yedek kayış var ama. Yağda yaptığım salaklığı kayışlarda yapmamışım Allahtan. Tüm bu süreçlerde defalarca Doneray ,Kabaali ve Can hocayı arıyorum. Ben ayaktayım ya. Artık öyle bir ruh haline girmiştim ki zırt pırt arıyorum. Hele can Hoca. Her kayışı gerdiğimde video çekip yolluyorum adama omuşmu diye. Gözünü sevdiğim Tayo Mar'ın 14 beygirlik Yanmarı. 10 yılda bir kez bile kayış germedim ki ben.
Alanya 'ya bağlandığımda O'nlar da bir oh çekmiştir eminim.
89
Seyir Anıları / Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
« En son Gönderen: Hulusi Gülen 12 Şubat 2025, 22:10:48 »
Gelibolu'yu yazdın, geç artık orayı; devamında yok mu ilginç olaylar? Motor sorun çıkarmaya devam etti mi; yelken basabildin mi; kaç günde ulaşabildin, Sanela'da tek başına demir atmak, bağlanmak nasıl oluyor...
90
Seyir Anıları / Sanela 'nın Akdeniz yolculuğu
« En son Gönderen: Ersin Böke 12 Şubat 2025, 20:14:54 »
Belkide yazmamamın bir nedeni de hayatımda yaptığım en salak seyir olmasındandır diye düşünüyorum. Takıntı derecesinde teknenin motoruna bakan ben, en ufak seyirde motorun yağına suyuna bakan ben, bilmem kaç mil seyir yapacağım ve yola çıkarken motorun ne yağına ne de suyuna baktım.

Motor ustasının yeni bakım yapmış olması v.s. hiç biri mazeret olamaz. Tek mazeret basiretim bağlanmış işte ne diyeyim. BU arada bu 27 beygir Yanmar ne boktan bir motor Allahım. 14 beygirlik Tayo Mar 'daki Yanmar meğer nasıl da rahat bir motormuş.
Bunun impelleri arka tarafa bakıyor. Yağ çubuğu anasının nikahında. Mazot filitresini sökmek mümkün değil neredeyse. Offf ki ne of.

Motorda yağ kalmamış. Çünkü usta motor yağının çubuğun en dibinde olması gerektiğine inanan bir usta. Fazla yağ zararlıymış efendim. Be adam hiç yağ yok ya. Üstelik bir de Yanmar'ın orjinal yağını koydum dediydi. Hesap pusulasını çıkarıp bir baktım 5 litre yağ parası ödemişim. Motorda yağ yok! Hadi o yakmış , sızdırmış filan. Yahu kalan yağ nerede? Teknede gram yağ yok iyi mi. Salaksın işte Salak! İnsan yağ var mı diye nsıl olur da bakmaz? lan oğlum bu senin kaçıncı seyrin. Gerizekalı. Ah be usta değermi üç otuz paraya yani. Denizin ortasında yağsız bırakılır mı insan? Gel de Selahattin ustayı arama. O da yaşlandı artık. Aradıydım kaç defa ama açmadıydı. Meğer güneyde servisteymişte filan falan. Kaldık mı denizin ortasında.

Yahu adam gibi rüzgar da yok. Ana yelkeni açmayı da beceremedim. Cenova ile orsa yapa yapa Gelibolu'ya yaklaşmaya çalışıyorum. Açıkçası bu bölüm seyrin en kayifsiz bölümü idi. Bu kısmı daha önce de yazmıştım zaten. Valla hiç yazasım gelmiyor bir daha. Lakin Hulisi Reis ve arkadaşları gelip çekmeseydi halim haraptı açıkçası.

Her şerde vardır bir hayır. Böylece Piri Reis 'in Kitab'ı Bahriyye yi yazdığı Gelibolu'yu da görebildim hiç olmaz ise.
Yukarı git