Ana Menü

Son İletiler

#31
Deniz Dışı Aktiviteler ve Gezilerimiz / Taş toprak ve fellukalar
Son İleti Gönderen Çetin Kent - 27 Ekim 2025, 16:19:03

Meşhur Han El Halili çarşısına gidelim mi? Öyle böyle değil, belki de dünyanın en büyük çarşısı. Çarşı sınırlarından girdiğiniz andan itibaren soluduğunuz atmosfer değişiyor. İçinde olduğunuz zamanı karıştırıyorsunuz. Hangi senedesiniz, yaşadığınız çağ hangisiydi, şimdi mi yüzlerce yıl öncesi mi, hepsi ama hepsi karışıyor. Bu büyülü çarşının her yerini gezip görmeniz kısa bir zaman içinde mümkün değil. Biraz Kapalı Çarşı, biraz Mahmut Paşa, azıcık İzmir Kemeraltı, azıcık da İstanbul Mısır Çarşısı, üzerine bir de kervansaray ve hanların kullanıldığı çağları ekleyin, bunların hepsinin birbirine karışmış şekli, Osmanlı'dan beri yaşayıp gelmiş bir büyük çınar Han El Halili.



Çarşı'nın en önemli köşelerinden biri de ünlü yazar Necip Mahfuz'un adını taşıyan kahvehane. Necip Mahfuz kahvesine girdim ve uzunca bir süre çıkamadım. Yemek de yiyebileceğiniz bu dükkanda her zaman olduğu gibi çay söyledim ve doya doya ortamın tadını çıkardım. Çayın yanına bir de hayatımda toplasan 3 kere içmemiş olduğum bir nargile istedim. Üç nefesten sonra kafam bir dünya, zaman mekan birbirine girmiş bir halde uçtum gittim. Bu ülkede çay meşrubat her türlü sıvıya nane ekliyorlar. Hatta bazı yerlerde çay şekerli geliyor, eğer şeker istemiyorsanız belirtiyorsunuz ki çayınız şekersiz gelsin. Bir acaip iş. Duvarda Necip Mahfuz'un elle çizilmiş resmi, mahalli giysiler içinde garsonlar, dükkanın içinde dolaşan ayakkabı boyacısı, arkalara doğru sağlı sollu açık odalarla uzanan bir koridor, pırıl pırıl parlayan bakır eşyalar, loş ve dumanlı bir hava, benim bilincimin yeryüzüyle irtibatı kesilmiş, (nargile ve çay içmekten ya da içmeyi bilmemekten midir nedendir) bir garip alemde yüzüyorum. Kapıdan o yüz yaşına merdiven dayamış yazar gelir mi acaba diye de meraktayım, sağlıklıyken burada yazılarını yazan Mahfuz'un, ben döndükten birkaç ay sonra bu dünyadan göçeceğini bilmeden... Yazarın meşhur Kahire Üçlemesi, bildiğim kadarıyla henüz Türkçe'ye çevrilmedi. Daha bekleyeceğiz sanırım. Kahvehanede ilginç bir durum daha yaşadım. Yaklaşık 60 yaşlarında, türbanlı, gayet de Kahireli gözüken, giyiminden kuşamından müslüman olduğunu anladığım bir kadın tek başına bir kenarda nargile içiyordu. Fanatik dincilerin bombalarıyla iç içe bir ülkede böyle bir özgürlük şaşırttı. Kahve kültürü bu ülkede bildiğimiz manada mı değil, yoksa benim gözler nargile sonrası açık hava sineması mı oldu emin olamadım. Gerçi sonra ayılınca fotoğraf makinemdeki kareler içinde o teyzeye rastladım, hayal değilmiş. İlginç bir yer burası vesselam.









Tayland'ta genelde heryeri yalnız gezmiştim, Kahire'de dostlarla birlikte dolaşırken fark ettim ki, herkesin selameti açısından benim böyle gezilere gene yalnız gitmem lazımmış. Gidilen yerler grubumuzdaki herkesin ilgisini eşit derecede çekmediği için, oralarda kalış zamanları bana göre üç saat ama bir başka ablamıza göre on beş dakika olduğundan, ben gene klasik huysuz hallerime büründüm. Binlerce yıllık bir duvara ben şöyle bir elimi koyup gözümü kapatıp, o taştan elime sanki o zamanlardan bir görüntü bir titreşim bir ses gelecekmiş gibi heyecanlanmam gerekirken, "aaaa şurda çok güzel incik boncukçular varrrr, koşunnn!!" durumları olunca, neyse...





#32
Deniz Dışı Aktiviteler ve Gezilerimiz / Taş toprak ve fellukalar
Son İleti Gönderen Çetin Kent - 27 Ekim 2025, 13:22:14
Ne hayallerle bindiğim fellukadan, doğru dürüst bir aksiyon göremeden inmek üzereyim. Turistik felluka bu kadar herhalde. Sadece bindiğimde değil diğer su üzerindeki teknelerde de bir numara gözükmedi. Ertesi gün uzaktan çektiğim fotoğraflarda gayet trimli ferah ferah yelkenini açmış olan bir tane gördüm de, işte keçiboynuzu misali. Ne güzel bir görüntü, ne de bir keyif alabildim.

Kıyıya yaklaştık, bir tramola daha atacağız. Bu arada size Kahire müzesinden de bahsedeyim. Her eserin önünde birkaç dakika harcasanız herhalde aylarca çıkamazsınız binadan. Fotoğraf makinesi yasak, video kamera zaten haydi haydi yasak. İlk girdiğinizde vay vay vay diyerek her heykele her kap kacağa hayranlıkla bakarken, bir farkediyorsunuz ki bunun sonu yok, sonra başlıyorsunuz koşar adım dolaşmaya. Yoksa bitmeyecek bu gezi!

Müzenin en ilgimi çeken bölümleri Tutankamona ait bölüm ve mumyalara ait bölümlerdi. Tutankamon herkes tarafından bilinir, en meşhur firavunlardan biridir de aslında gencecik yaşta ölen o kadar da önemli olmayan bir firavunmuş. E bu kadar popüler olması nerden kaynaklanıyor peki diyeceksiniz, hayır hayır Mısır Pop Star yarışmasında filan bulunmamış. Tutankamonun meşhurluğu zaten önemsizliğinden kaynaklanıyor. Garibime öyle süslü püslü firavun mezarlarında yatmak nasip olmamış. Kenarda köşede kalmış, dikkat çekmeyen, kimsenin, yani hiçbir hırsızın adam yerine pardon firavun yerine koymadığı sadelikte bir mezarda yatınca, binlerce yıl bozulmadan kalan tek firavun mezarına sahip oluvermiş. "Ben ne yapayım böyle şöhreti bana yaşarken lazımdı" diyordur belki ama olsun. Yukarıda bahsettiğim belgeselin birinci ve ikinci bölümlerinde Tutankamonun mezarının bulunuşu ve onu bulan Howard Carter'in çabaları da gösterilmekte. Müzede mezardan çıkanları gördüğünüzde sahiden de içiniz ürperiyor. Zaman tünelinden geçmişsiniz gibi bir hisse kapılıyorsunuz.

Fellukamız son tramolasını atıp iskeleye doğru yönelmişken bu muhteşem müzenin mumya bölümünden de bahsedelim. Ayrı bir ücret ödeyerek girdiğiniz bu küçük bölümde, başlarda "alt tarafı mumya girmese miydim acaba?" diyorsunuz da, o bildik Ramses Ramses diye artık bizden biri olan ünlü firavunu karşınızda görüverince sarsılıyorsunuz. Heykelini ya da "temsili resmini " demiyorum dikkat buyurun, adam saçlı tırnaklı derili parmaklı size bakıyor. Artık Ramses ismini cümle içinde bile kullanmam. Aşağı Nil yukarı Nil karmaşasında üç gram kalan aklımız, mumyalanmış sapasağlam bize bakan binlerce yaşındaki firavunları görünce daha bir uçup gidiyor.

Teknemiz iskeleye yanaşırken kaptanla vedalaşıyoruz.



   
#33
Deniz Dışı Aktiviteler ve Gezilerimiz / Taş toprak ve fellukalar
Son İleti Gönderen Çetin Kent - 27 Ekim 2025, 13:10:18
Biz sohbete dalmışken kaptan amcamız karşı kıyıya vardı bile. İlk tramolamızı atacağız. Sazlıkların dibinden dönüşü tamamlayıp tekrar apaz seyrimize dönüyoruz. Rüzgar oldukça kuvvetli ve biz dahil birçok tekne camadan vurmuş. Camadan vurmuş dediysem öyle afilli bir durum yok, bildiğin, yelkeni kapatmışlar demek daha doğru. Çuval gibi bir görünüm alan yelkenler, tekneyi o haliyle nasıl yürütüyor o da ayrı bir şaşılacak konu.






#34
Deniz Dışı Aktiviteler ve Gezilerimiz / Taş toprak ve fellukalar
Son İleti Gönderen Çetin Kent - 27 Ekim 2025, 13:07:34
Mısır'ı en güzel anlatan belgesellerden birinde, çok etkileyici bir keşif hikayesi seyretmiştim. İtalyan asıllı bir kaşif olan Giovanni Belzoni,  eşi ve ekibiyle birlikte Nil'in yukarısına doğru fellukalardan biriyle yelken açıyordu. Mısır medeniyetinin batılılar tarafından keşfedildiği zamanlar canlandırılmıştı. Maceraperestler, sömürücüler, modern hırsızlar kaza kaza o zamanlardan beri bitirememişler bu muazzam medeniyetin mirasını. Öyle işlemiş ki her yere ve öyle çok, öyle bol eserler kalmış ki, hem dünyada hem Mısır'da yasal olarak sergilenen milyonlarca obje var, gene de bitmiyor, hala kazılıyor. Bunlar bilinenleri bir de. Daha çıkmamışları, ya da parçalananları, kaybolanları, saklananları düşünün bir de. Kahire arkeoloji müzesinde sergilenen onbinlerce eser var, bunun birkaç katı daha müzenin bodrumlarında sandıklar içinde saklanıyormuş. Belzoni, Abu Simbel tapınağını ilk gün ışığına çıkaran kaşif. İngiltere ve Fransa'daki müzelerin eser bulmaları için görevlendirdiği ve aralarında sürekli rekabet olan bir çok insandan biri. Bir yerlerde bulursanız Gerçek İndiana Jones'lar isimli bu belgeseli mutlaka edinin. Mısır'ın gizemleri ve keşfi üzerine seyrettiğim en güzel belgeseldir.

#35
Deniz Dışı Aktiviteler ve Gezilerimiz / Taş toprak ve fellukalar
Son İleti Gönderen Çetin Kent - 27 Ekim 2025, 11:51:40
Afiyet olsun :)
İyi bir beyaz peynire harca meze hakkını, sonra da okusan olur, yazık etme rakıya :)



Felluka'yı inceliyorduk. Bugün kullanılanların gövdeleri genelde çelik ağırlıklı. Tekne içleri, direk ve dümen palaları ise ahşap. Pala da pala hani. Yosun tutmuş, kalın kalın tahtalardan yapılma, ağır ve iri palalar. Teknelerin çoğu yelkenlerine reklam almış ve bindiğimiz iskelede hizmet veren teknelerin hepsi de sadece turistik amaçla kullanılıyor. Fırsat ve zaman olsaydı da bir gün yukarıda dediğim gibi bir keşif gezisine çıkılabilse, Kahire dışındaki yerleşimlere gidilebilseydi. Turistik ögeler girdi miydi işin içine o işin tadı kaçıyor. Doğal ortam taklitlerini ayağına getiriyorlar, "gerçeği de ahanda buna benziyor, idare ediverin işte kurban" der gibi.



Pala da pala hani. :)
#36
Akşama okuyacağım Çetin. Rakıylan.
#37
Deniz Dışı Aktiviteler ve Gezilerimiz / Taş toprak ve fellukalar
Son İleti Gönderen Çetin Kent - 27 Ekim 2025, 11:41:47
Bahşiş mefhumu bir başka alem bu ülkede.

Geçen anlattığım "yavaş yavaş Hasan Şaş" stresi vardı ya hani, bahşiş de benzer bir sıkıntı yaratıyor bünyede. Adım attığınız her dakika birileri elini uzatıp bahşiş istiyor sizden. Bildiğiniz, birebir Türkçe'de kullandığımız haliyle, bahşiş işte. Memfis'te birkaç heykel fotoğrafı çektim nerden çıktıysa silahlı bir asker belirdi taşların ardından, yanına çağırdı. Ahah dedim Türkmenistan'da fotoğraf çekiyorum diye azarlayan askerden ucuz kurtulmuştuk, ama sanırım burada sobelendik. Dualar eşliğinde askerin yanına gittim, bir yandan da Kahire cezaevlerinde gençliğim çürüyüp gidecek düşünceleri tepemde uçuşuyor. Heykelin ardına çekti beni elini uzattı, sırıtarak "bahşiyş?" dedi. Oteldeki tuvaletçiden, sen istemeden sana yardım etmek için sana baskı yapan (?) yoldaki insanlara kadar herkesin ağzında aynı kelime: Bahşiyş? Sorun değil, insanlar hep sıkıntı içinde, durumları zor, ihtiyaçları var bir şey dediğim yok da oteldeki durum beni çok sarstı: Geldiğimin ikinci günü yediğim bir şeyden dolayı benim bağırsaklar kontrol dışı bir deşarj olayına girdiği için, dakikada dört beş kere tuvalet ziyareti gerekiyor. Otelin çeşitli katlarındaki tuvaletlerine gitmek zorundayım, sırf bu bahşiş yüzünden. Ne alakası var diyeceksiniz, çok alakası var. Tuvaletlerden sorumlu bir yaşlı arap adamcağız var. Ben sessiz sakin bir tuvalette "işlerimi halledip" çıkarken, birden burnuma kağıt havlu uzatıyor, bahşiş istiyor. Bir iki üç derken baktım olacak gibi değil, değişik bölgelerdeki tuvaletlere adamı kollayarak sessiz, derinden ve gizli gizli gitmeye başladım, ama hiçbirini kaçırmadı adam, helal olsun. Ben kendi "içsel" derdimi mi düşüneyim, yoksa çıkar çıkmaz burnuma dayadığı kağıt havlu ve "bahşiyş" stresini mi? Zincirleme reaksiyon gibi, "adam stresi" mi bağırsağı tetikliyor yoksa bağırsaklarım bir adamı mı zengin ediyor, anlamak mümkün değil. "Altın yumurtlayan tavuk" olgusu sanırım o gün itibarıyla Mısır günlük diline sayemde yerleşmiş oldu.

Felluka'dan nerelere geldik, yok yok döneceğiz tekrar :)

#38
Deniz Dışı Aktiviteler ve Gezilerimiz / Taş toprak ve fellukalar
Son İleti Gönderen Çetin Kent - 27 Ekim 2025, 11:30:14
2006 filan olmalı Ersin, Naviga'da yayınlanmıştı.

Trafikte başımıza bir iş gelmezse, fellukalara kadar yürüyebilirsek demiştik. Neyse ki sağ salim gelebildik. Yaşlı ve sevimli kaptanımız eşliğinde sefere çıkacağız birazdan. Sefer dedimse abartmayayım, karşı kıyıya git gellerden oluşuyor. Gönül ister ki haftalarca sürecek bir yukarı Nil macerası yapalım, bu gizemli ülkenin iç taraflarına gidelim, ama nerdeee. Zaten iki günlüğüne gelmemek lazımmış bu şehre. Hiçbir şeye doyamamaktansa hiç gelmemek daha iyi. Aklı kalıyor insanın. Zaman, ah zaman. Kazancakis miydi insanlardan el açıp zaman dilenmek isteyen, kimdi?

Yukarı Nil dedim ya demin, hah, aslında aşağı Nil demeli, yukarı Nil değil, fakat esasında yukarı Nil demem lazım, çünkü yukarı Nil bildiğimiz basbayağı aşağı Nil, özetle yukarı Nil, aslında aşağı Nil! Haklısınız ne dediğimi bilmiyor gibiyim ama benim suçum yok. Biz hep kuzeye yukarı diyoruz ya, aslında Nil güneyden kuzeye aktığı için siz Nil'in güneyine giderseniz nehrin yukarısına çıkmış oluyorsunuz. Aşağıya gidiyorum derseniz de Kuzeye çıkıyorsunuz??!! İki kuruş aklımız vardı onu da bu aşağıydı yukarıydı meselesinde heder ettik, hayırlısı bakalım.



Kaptanımız mahalli giysileriyle oldukça renkli, hani nasıl diyolar "karizmatik", bir amcamız. Renkli mahalli giysi dediğim de pek sık rastlanan bir renk değil sanki: Kum grisi. Senenin hemen her günü bu güneşin altında ekmek parası için gide gele teni artık derilikten çıkmış garibimin. Aslında burada yaşıyor olsam, ben de tüm bu kuma ve toza kesmiş şehirde ölene dek bu işi yapardım. Çöl griliğinin en küçük deliğe kadar girdiği, temizliğin bir lütuf olduğu, güneşin kavurduğu bu Kahire keşmekeşinde herhalde yapılacak en keyifli iş bu.



Kaç bin yıldır Nil'de her türlü iş için kullanılmış bu tekneleri incelerken bir yandan da kaptanla tarzanca sohbet ediyoruz. Altı çocuğu varmış. Bu yaşıma gelmişim benim neden hiç yokmuş. O kadar yol kalk gel, felluka kaptanına medeni durumun dert olsun. Hey yarabbim! Mükemmel Arapçam devreye giriyor, el kaptan var çok sual, yok olmak sana nah bahşiş! Sular seller gibi anlaşıyoruz belli, zira hemen konu değiştiriyor.
#39
Deniz Dışı Aktiviteler ve Gezilerimiz / Taş toprak ve fellukalar
Son İleti Gönderen Ersin Böke - 27 Ekim 2025, 06:36:41
Bu Felluka'lar Doğu Karadeniz'de de kullanılmış zamanında. Ahmet bir baksana senin arşive.
#40
Deniz Dışı Aktiviteler ve Gezilerimiz / Taş toprak ve fellukalar
Son İleti Gönderen Ersin Böke - 27 Ekim 2025, 06:31:08
En keyifli yerinde kaldı ama. Ben bu yazıyı kaçırmışım. Nerede yayınlanmıştı?