Heyamola Hey

Sevgili Levent Çelmen'in objektifinden güzel bir Ayvalık Yat Yarışı özeti.

Yavaş yavaş organizasyonun boyutları büyümeye başladı. Teknelerde beşer altışar kişi anca olur diye düşünürken kayıt formlarına baktığımda katılımın bunun çok üzerinde bir sayıya ulaştığını gördüm. Aileleriyle gelecekleri de hesaba katarsak, sadece sporcu çevresinden Ayvalık'a yüzlerce misafir gelecekti. Nitekim öyle de oldu. Sezon kapanmışken otellere dağılan bir kaç yüz yeni misafir düşünün. Tüm haftaya yayılan restoran ve kafe yoğunluklarını gözlerimle gördüm. Özellikle yarışın olduğu tarihte bir kaç restoranda yer bulamadığımızı söyleyebilirim. Restoran sahibi yer olmadığını belirtirken .”..yarışlar var ya, maalesef yerimiz yok” demişti. Söylemesine gerek yoktu, oturan herkesi tanıyordum zaten. Ne mutluluktu.

Birkaç arkadaşım gelir mi, TEV burs fonuna bir katkımız olabilir mi, hayalim gerçekleşir mi derken ciddi ciddi Ayvalık ekonomisine faydalı bir hale dönüşmüştük. Bazı kuruluşlardaki yaz boyu “çok güzel bir fikir ama buralarda olmaz böyle bir şey” diye beni rahatlatmaya çalışan yöneticiler geldi aklıma. Yarışlar bitince, ödül töreninde fikirlerinin değiştiğini keyifle gözlemledim.

Törende arkamızdaki fon şöyleydi:



Yarış hakkında bilgi almak isteyen kuruluşlara da aşağıdaki yazıyı gönderiyordum:

Ayvalık Yat Yarışı, 4- 5 Ekim 2025

Ege’nin incisi Ayvalık, bu yıl ilk kez düzenlenen Ayvalık Yat Yarışı ile yelken tutkunlarını ve denizcilik meraklılarını ağırlamaya hazırlanıyor.

Kuzey Ege’nin kendine has rüzgâr rejimi, sakin koyları, tarihi zenginlikleri ve eşsiz adalar manzarasıyla Ayvalık, yelken sporu için Türkiye’nin en özel rotalarından birine sahip. Bu yıl hayata geçen Ayvalık Yat Yarışı, hem bölgenin potansiyelini ortaya çıkaracak hem de yeni bir denizcilik geleneğinin ilk adımını atacak.
Organizasyon, yalnızca spor yönüyle değil, sunduğu görsel şölenle de dikkat çekiyor. Katılımcılar, Cunda’dan Şeytan Sofrasına uzanan koylar boyunca yelken açarken, izleyiciler de Ayvalık sahilinden rengârenk tekneleri seyretme imkânı bulacak. Yarışın denizden ve karadan izlenebilmesi, etkinliği tüm ziyaretçiler için benzersiz bir deneyim haline getiriyor.

Ayvalık Yat Yarışı’nın, bölge ekonomisine de önemli katkılar sağlaması bekleniyor. Oteller, restoranlar, kafeler ve yerel turistik işletmeler yarış süresince artan ziyaretçi trafiğinden doğrudan faydalanacak. Ayrıca katılımcıların bölgeyi keşfetmesi, Ayvalık’ın turizm ve yatçılık merkezi olarak tanınırlığını artıracak.
Ayvalık Yat Yarışı, denizcilik kültürünü güçlendiren, sporun heyecanını turizmin dinamizmiyle buluşturan yeni bir marka olma yolunda ilk adımını atıyor. Bu yıl başlayan bu gelenek, önümüzdeki yıllarda daha da büyüyerek Ege’nin en prestijli denizcilik etkinliklerinden biri olmayı hedefliyor.

Ayvalık Setur Marinanın ev sahipliğinde ve Ayvalık Yelken Spor Kulübünün organizasyonu olarak düzenlenecek yarışa Egeli yelkencilerden çok büyük ilgi var. Dışarıdan misafir edilecek tekne kapasitesi bir kaç gün içinde dolarken, bölgede kendi bağlama yeri olan ve yarışmak isteyen tüm teknecilerin kayıtları devam ediyor.

Bu seneki ilk Ayvalık Yat Yarışının bir önemli özelliği de yarışın gelirinin Türk Eğitim Vakfı'na aktarılacak olması.

Sürecek...

Geçtiğimiz pazar levent Çelmen’in anlatımı ve videosuyla hayran kaldığım bu çok özel etkinlik Çetin Kaptanim sizin ağzınızdan tüm heyecanını hissede hissede okudum elinize sağlık kaleminize sağlık sevgiler

Başvuru yapılırken iki ayrı parkur için çizim gönderdik fakat gönlüm hep iç liman parkurunda idi. Kısa ayaklı üçgen rotalar hem tüm Ayvalık'tan yarışın izlenmesini sağlayacaktı hem de sporcular için dalgasız, güzel rüzgarlı keyifli bir yarış sunacaktı.

İç liman için ön izin parkurumuz.

Dış liman için ön izin parkurumuz. Neyse ki buna gerek kalmadı.

Yarış süresince hakim rüzgarların aksine güneyli havalar esti ve iç parkurda daha güneye kayan, feribot yolunu da kapatmayan bir üçgene döndük. Tekneler iki gün boyunca hep iç limanda yarıştı ve Cunda'dan Çamlık'a, Ayvalık Kordondan tepedeki tüm yerleşimlere kadar enfes görüntüler sundular.

Kullandığım dilde çok “ben” olduğunun ve bunun itici olduğunun farkındayım dostlar.

Bunu bir kişisel günlük ya da proje bitimindeki değerlendirme raporu gibi düşünmenizi rica ederim. Kupaların tasarımından teknelere verilecek hediyelere, teknelerin transfer planlamasından ORC sistemine göre sınıflandırılmalarına, teknelere gövde numaraları yapıştırılmasından yan etkinliklere, sponsorlarla görüşmelerden törenin sunumuna ve daha bir çok büyüklü küçüklü detaya kadar uğraşılması gereken bir sistemdi bu. Oturmuş bir yat kulübü gibi kolay iş bölümü şansım  yoktu. Tek tek uğraşmak gerekiyordu ve doğal olarak büyük bir kısmını gururla ve seve seve üstlendim. Bitince de bunu bir rapor gibi sunmalıydım. Fazla “ben” geçmesi ondandır, tekrar ve şimdiden özür diliyorum.

Herodot, kitabının başında şöyle der: 

"Bu, Halikarnassos'lu Herodotos'un kamuya sunduğu araştırmadır. Insanoğlunun yaptıkları zamanla unutulmasın ve gerek Yunanlıların, gerekse Barbarların meydana getirdikleri harikalar bir gün adsız kalmasın, tek amacı budur; bir de bunlar birbirleriyle neden dövüşürlerdi diye merakla kalınmasın.”

Bu geleneği bir kaç eski yazarda daha görmüştüm. Kitabın başında amaçlarını açıkça yazıyorlar.

Emek verdiğimiz bir işin sonunda, insanlar için önemli olduğunu düşündüğümüz bir işi bitirdiğimizde günahıyla sevabıyla bu anlatılmalı ki ileride benzer yola girecekler için zaman ve emek kazanımı olsun.

Sonraki senelerde o “ben”ler yavaş yavaş “biz” e dönüşmeye başladıkça keyfi de artacak, o coğrafyadakilere yabancı gelen bir sporun anlayanı da çoğalacak.

Sürecek...