Heyamola Hey
Havuzluk => Genel => Konuyu başlatan: Ersin Böke - 30 Eylül 2017, 11:14:57
-
Hava yağmurlu, aslında tam da yelken havası. Şimdi Burgaz ada da kimsecikler yoktur da.. Şöyle yağan yağmur altında , hafif üşüyerek bir seyir ile Antigoni ye gitsem, Boş , bilemedin bir iki yaşlı adalının oturduğu restoran da , açıkta otursam, bir salata söylesem bir de uskumru soya sosunda, yanında rakı içsem bir duble..
İnsan yaşlandıkça sıkılmıyor tek başına oturmaktan. mavi yağlıboya ile boyanmış ahşap kare masa. Ucuz, kırmızı kareli bir masa örtüsü, ve size bir tavsiye;
Çaktırmadan bir kadeh daha hazırlayın. Tek bir kadeh, yanında bir bardak soğuk su. Yavaşça masanın diğer tarafına ittirin. Kimse görmesin ama. Az biraz bekleyin. Sağınıza solunuza bakın , kimse görmeden kadeh tokuşturun , gözlerinizi kapatıp alın bir yudum buz gibi rakıdan, bir nefeste tütün.
Açın yavaş yavaş gözlerinizi, önce en özlediklerinizi göreceksiniz karşınızda, küstükleriniz ile yenidan kavga edecek , eski sevgilinizi yeniden baştan çıkarmaya çalışacaksınız. Çoktan göçmüş bir büyüğünüz gelip nasihat edecek size, gerçi artık kalmadı ama ilkokul öğretmeniniz gelip , kulağınızı çekecek, yine acıyacak kulağınız.
Yaşadığınız herşeyi yeniden ama bu sefer sanki başka bir boyutta yaşayacaksınız. Ne zamana kadar? Tekrar kadeh tokuşturana kadar. Ve gözlerinize inanamayacaksınız. O koyduğunuz kadeh boşalmış. !
Hafif ürperecek, ne zaman içtim ki ben bu rakıyı ? diye kendinizi suçlayacaksınız.
Anılar, eski dostlar , asla unutulamayan sevgililer , göçmüşler.. Hepsi var olduğunuz sürece kendiniz kadar gerçekler.
-
- Şimdi beni iyi dinle halil. Velev ki sabiha hanım teklifini kabul eder... ;D ;D ;D
Hiç saklamam valla, gören görsün, umrumda bile olmaz. An benim anım, kime ne!
-
https://www.youtube.com/watch?v=GcZVPyZbEkM
-
Sabiha anneannemin adıydı.. Annem bir keresinde tüm Sabiha isimli kadınların talihsizliğinden , kadersizliğinden bahsetmişti. ..
-
Bazen insan dikkat etmiyor. Veya farkına varmadan okumaya, dinlemeye devam ediyor. Sonra ansızın, apansızın, birden .....
"Uzak" çok sevdiğim şiirlerinden biri Konstantinos'un. Bülent'in Youtube bağlantısına tıklayınca önce devreleri tamamlayamadım. Sonra "gökyakut mavisi""ni duyunca aydım.
UZAK
Bu anıyı anlatmak isterdim...
ama nasıl solgun... hiç bir şey kalmamış gibi-
çünkü uzaklarda gömülü, ilk gençliğim yıllarında.
Yaseminden gerilmiş bir ten...
o
Ağustos gecesi? Ağustos muydu? - o gece...
Yalnız gözleri hatırımda hayal meyal; gözleri, sanırım
maviydi...
Evet, evet mavi, gökyakut mavisi.
Çeviri: Barış Pirhasan
Konstantinos Kavafis
Bu bulanık anıyı anlatmak isterdim
Ama silinmiş nerdeyse bir şey kalmamış
Çok eskiden çok ta gençlik yıllarımdan
Bu bulanık anıyı anlatmak isterdim
Bir giysiydi sanki yaseminler
Ağustostaydı ağustosta bir akşam
Gözlerini hatırlıyorum biraz sanırım maviydiler
Ah evet maviydiler mavi gökyakuttan
Zülfü Livaneli
-
Bir de Nazım'ım şiiri var değil mi, Yeni Türkü/ Selim Atakan da muazzam bestelemişti yıllar yıllar önce. Şimdi pek az kişi dinler bu şarkıları.
https://youtu.be/M1eSZnRG6Jc?list=PLU-pZl87KOaKPpWJg7gSK2FsTYW88J7S8
dalmıştım mazinin ölgün sesine
evinin önünden geçiyorken dün
geçmiş zamanlara ağladım yine
hülyamda yaşarken o güzel yüzün
neden bugün bu ev böylece ıssız
nerde eski günler nerdesin ey kız
sensiz gönlüm şimdi yalnız, yapyalnız
derdini sararken bir eski hüzün.
gel bari hayali yakın gel sokul
bu hasta gönülden bir teselli bul
bak o da maziye ağlayan bir dul
birbiri üstünden geçtikçe her gün.
......... diye gider şiir.
-
Bir de Nazım'ım şiiri var değil mi, Yeni Türkü/ Selim Atakan da muazzam bestelemişti yıllar yıllar önce. Şimdi pek az kişi dinler bu şarkıları.
https://youtu.be/M1eSZnRG6Jc?list=PLU-pZl87KOaKPpWJg7gSK2FsTYW88J7S8
dalmıştım mazinin ölgün sesine
evinin önünden geçiyorken dün
geçmiş zamanlara ağladım yine
hülyamda yaşarken o güzel yüzün
neden bugün bu ev böylece ıssız
nerde eski günler nerdesin ey kız
sensiz gönlüm şimdi yalnız, yapyalnız
derdini sararken bir eski hüzün.
gel bari hayali yakın gel sokul
bu hasta gönülden bir teselli bul
bak o da maziye ağlayan bir dul
birbiri üstünden geçtikçe her gün.
......... diye gider şiir.
Bak bunun yeri bambaşkadır benim için...
-
Aşklara ve ruhun derinliklerine dokunan sözler, çok güzel bestelenmiş.
Seslendiren sanatçı Tuncer Tercan eseri başka bir boyuta taşımış adeta.
Yaşı 60 civarında olanlar bu anlamlı sanat eserini hatırlayacaklardır.
-
Bugünlerde garip şeyler oluyor. Bu Cuma, adliyenin otoparkında, arabanın yanında duruyorken içinde 35 yaşlarında üç tane delikanlının olduğu araba yanaştı ve içlerinden biri "amca çıkacak mısınız?" diye sordu; " O ha! Ne amcası lan, sensin amca" dedim.
Benden hepi topu, 4-5 yaş genç bir arkadaşımla Cuma öğleni yemeğine çıktık, birbirimize soyadlarımızla hitap ettiğimiz arkadaşım pek de keyifli bir şey anlatırken, hayatında ilk kez içtiği Altınbaş'ın etkisi ile olacak, " Valla Büyükdağ, şu ömrün son günlerinde sen doğru bir iş yaptın bu tekne işi ile" dedi, "Kaç yaşındasın lan sen, ağzını topla" dedim. Şimdi de Cevat abi, 60'ında olanlar iyi bilir bunu diyor. Abi valla daha 49 yaşındayım.
Ne oluyoruz yav?
-
Huoooop! Huopppps !
60 yaş ne çi? Yolun yarısı daha.
Her ne kadar sınıf arkadaşlarımız terki dünya ediyorlarsa da gidenlerin kendilerinden kaynaklanan sağlık sorunları vardı. Ellerine, midelerine, beynlerine laf geçiremezlerdi.
Hoş babam da 55inde gitmişti ama yine yukarıdaki nedenlerde.
60 yaş gerçekten, daha, genç kabul ediliyor.
Diğer yandan "yaşlılık"ı bir kabulleniş / boyun eğiş olarak görüyorum. "Kabullenmezsen/ isyan edersen yakınına bile uğramıyor. İyonia'da birlikte çalıştığımız Necdet Ağabey 76 yaşında teknenin direğini bitiridi tek başına. Hiç eli boş durmuyor. Düşünmeye, dertlenmeye vakti yok. ;)
-
İyi de abi, alem benim yaşımı 10'ar 10'ar arttırıyor,
-
Kıskançlıklarındandır kardeşim.. Sen rahat ol.. :)
-
Bu yazdan görmesem inanmayacağım ve anlatmakta zorlanacağım bir enstantane:
Söğüt'te Captain's Table'da bağlıyız- ki şiddetle tavsiye ederim.
Yanımızda eski bir Bavaria 42. Yaşlıca bir çift. İskelede teknenin kıçında bir yürüteç duruyor. Amca, iki büklüm tekneden iniyor ve karada o yürüteç ve eşinin refakati olmadan yürüyemiyor.
Kadının maşallahı var. Tek elle yanlarına yanaşan bir tekneyi ittirdi, çektirdi filan. Biz de diyoruz ki, kadın yürütüyor her şeyi.
Ertesi sabah demir alırlarken, o iki büklüm amcanın bir teknin burnuna gidişi var - yine iki büklüm haliyle ama bimini, ıstralya filan diye biz de öyle gidiyoruz zaten... Gitti, tonuzu çözdü, elinde tuttu, kadından işaret gelince attı, sonra tüm usturmaçaları toplaya toplaya havuzluğa döndü.
Bizim teknedeki tüm yetişkinler, böyle bir yaşlılık diledik.
-
Yaşı 60 civarında olanlar bu anlamlı sanat eserini hatırlayacaklardır.
Bülent kaptanım,
60 civarı diye yazdım. + - 10 yıl desek 50 de olur 70 de olur. Demek ki
bu konunun dışındasın.
Bu güzel şiiri, melodiyi, ve sesi hatırlattığın için sağ ol.
-
Ersin..ne güzel yazmışın be..:)
-
Evet Ersin Abi harika bir yazı olmuş, benzeri duyguları bazen ben de yaşarım. Ne zaman bir balıkçı kayığına binip gece denize açılsam neler aklıma gelir neler.
-
Dökülün bakalım.
-
Yok, yanlış anladın. :)
-
Peki abi:)