Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Samos adasının antik zamanları

  • *
  • İleti: 312
Samos adasının antik zamanları
OP: 14 Şubat 2019, 19:16:16
Eyyy Polikrates! "Sen kimsin ya!"

----------------
Ne çok tiran geçmiş Ege’den, İyondan. Tiran enteresan kelime. Diktatör desen değil, despot desen değil, zorba da değil. Öyle asker masker kökenli olması da gerekmiyor. Sözlüğe baksan, “siyasi gücü zorla ele geçiren kimse” diyor, eski Yunanın yalancısıyım tavrında. İyon kentleri diyoruz ya; hani yeryüzünün en güzel göğü altında sanatla, bilimle, felsefeyle, denizle yoğrulan, demokrasinin beşiği coğrafyada kurulu olan. Bu kentlerde de tiranlık olur mu arkadaş, e oluyor işte. Biraz garip oldu değil mi? “Hem sen hayırdır, Samos’u anlatıyordun, Samos ve tiranlık ne alaka” diyeceksiniz. Arkadaşlar karşınızda Polikrates! Samos tiranı! Selamlayın!

------------------

Herodot’un meşhur tarih kitabında, ki neredeyse 3 bin yaşında bir kitaptan bahsediyoruz, Samos adasından çok bahsedilir. Hem Samos hem de meşhur tiranı Polikrates’ten! Kitabın 3. bölümünün tamamı neredeyse Samos’a ayrılmıştır. Herodot da farketmiş Samos ve Samos’luları dilinden düşürmediğini, (dedikoducu ihtiyar!) kitabın bir yerinde itiraf etmiş:
“Samoslular üzerinde fazlaca durdum.”

Sevimli, pek gezenti, azıcık dedikoducu ve çok konuşan tarihçi hemşehrimiz bunun sebebini açıklarken, çok bahsettim ama bi sor bakalım neden çok bahsettim, bi sor, bi sor tadında devam etmiş: “Çünkü” diyor, “Yunanistan, en büyük eserlerinden üçünü onlara borçludur” Yani Samos’lulara. Vaaaay, işte şimdi işler ciddileşiyor. Tüylerin diken diken olma zamanı. Neymiş bu üç eser? Şanslıyız ki adamcağız anlatmış! Sıkı durun!



Bu üç eserden biri, bir tünel. Şehre su getiren bu tünel, bir mühendislik harikası. Kaç bin sene önceki tünelin nesinden etkilendin de sanki görmüş gibi heyecan yaptın ha, diyeceksiniz de... Gördüm ki ben onu! Tüneli yani. Hala orada! Yakın zamanda ziyarete açılan, Herodot’un bahsettiği tüneli gidip, resmen bugün gezebilirsiniz. Yapan adamın isminden, yapının teknik özelliklerine kadar anlatmış Herodot. İleride tüneli detaylıca işleyeceğiz.



Herodot’un Yunanistan’ın en önemli üç eseri diye nitelendirdiği yapılardan bir diğeri de, mendirek! Pitagorion şehrinin mendireğini hepiniz gördünüz değil mi? Adamın bahsettiği Samos’un şimdiki Pitagorion olduğunu nereden biliyoruz? Tünelin olduğu yer şimdiki Pitagorion’da da ondan. Bu kitapta da başka kaynaklarda da  (Strabon’un coğrafya kitabında mesela) Samos deyince hep şimdiki Pitagorion tarif ediliyor. İlk öğrendiğimde heyecandan hop oturup, hop kalkmıştım. Şimdi eften püften prefabrik bir gümrük kulübesinin durduğu, yolcu gemilerinin yanaştığı, gözümüze sıradan gelen upuzun mendireğin tarihi meğer nerelere uzanıyormuş. Devam ediyor bizim ihtiyar mendireği anlatmaya: “Derinliği ferah ferah yirmi kulaç çeker, uzunluğu da iki stadı geçer.” Yani diyor ki, derinlik 30 metre üzeri, uzunluk da 400 metreye yakın. Yani bugünkü gibi! Gibisini bırakın, zaten o mendirek kesin bugünkü mendirek! Şimdi yürüyüş ayakkabılarınızı giyin ve bir akşamüstü tadını çıkararak dolaşın bu binlerce yıllık yolda. Gemi geldiği zaman görevliler izin vermeyebilir, siesta zamanı kaçamak geçişler yapabilirsiniz. Frape almaya gittikleri zaman da ortadan kayboluyorlar, yakalanırsanız beni tanımıyorsunuz ...



Dedikoducu ihtiyarın bahsettiği üçüncü eseri merak ediyor musunuz? Hadi ilk ikisi 3 bin senedir ayakta da, yok artık, üçüncüsü herhalde bugüne ulaşmamıştır, diyorsunuz değil mi? Bahsedilen üçüncü yapı, Hera mabedi! “Yunanistan’daki bildiğimiz tapınakların en büyüğü” diyor! Yeri de belli, kalıntıları da belli! İleride oraya da gideceğiz! Tekrar dikkatinizi çekerim, bu üç eser de yerleri belli, bazı kısımları ayakta, yaşayan eserler. Üç bin seneden beri sizi bekliyorlar! Hala görmediniz mi yoksa? Yoksa, yoksa, sadece gidip Pitagorion’da kalamar yiyip, Kokari’de de denize mi giriyorsunuz? Size yazıklar olsun! (Ben de birkaç sene önce öğrendim bunları, çaktırmayın, aramızda kalsın)

Koca tarihçi bunlardan söz ettikten sonra şöyle bağlıyor lafını: “İşte bu eserlerinden ötürü biraz fazlaca durdum Samos’lular üzerinde.” İyi yaptın güzel adam. Sen yazmasan nereden bilecektik o zamanları.

(Devam edecek)
  • IP logged
« Son Düzenleme: 14 Şubat 2019, 19:19:41 Gönderen: Çetin Kent »
Yaşayıp gidiyoruz.

  • *
  • İleti: 312
Ynt: Samos adasının antik zamanları
#1: 14 Şubat 2019, 19:52:20
Peki ne oldu bizim tiran Polikrates?

Tiran miran dedik ama şimdi Allahı var, hakkını yememek lazım, Polikrates Samos’u çok güçlü bir şehir yapmış. Zamanının en güçlü donanmasını yaratmış adam, daha ne yapsın! Ticaret Polikrates döneminde tavana vurmuş denebilir. O zamana dek herhalde görülmemiş uzaklıkta bir pazar da bulmuş. Evet, Polikrates Ege’nin ortasından Mısır’la ticaret yapmış. Mısır nire, Samos nire! Hatta Mısır’ın o zamanki hükümdarıyla dost olmuş iyi mi? Boru değil, Firavun Amasis! İki kanka karşılıklı hediyelerle dostluklarını perçinlemiş. Bu firavun da enteresan adam, takibe almaya değer görünüyor. Kıbrıs’a filan el atmış, boşa çıkarsak araştıralım adamı. Neyse, konumuza dönelim.

Ailemizin tiranı Polikrates ilginç bir şekilde yönetime geçmiş. Samos “cumhuriyetini” iki erkek kardeşiyle birlikte zorbalıkla ele geçiriyor, üçe bölüyor ve her bir bölgenin başına bir kardeş geçiyor. Cumhuriyet lafı bana ait değil, resmen Herodot öyle diyor. Yani sizin demokrasiniz, cumhuriyetiniz tiran olmayı kafaya koyan adama karşı, gün geliyor etkisiz kalabiliyor. Aynı dönemlerde sadece Samos’ta değil, mesela Naksos’ta, hatta sıkı durun Atina’da bile tiranlar yönetimi ele geçirmiş! Sonra bir ara ilginç bir uygulama başlamış. Yönetim biçiminin tiranlığa yol açacak yumuşak karnını güçlendirmek ve tiranlara engel olmak için dudak uçuklatıcı bir uygulama geliyor. Çarenin adı, ismin güzelliğine bakın, Çanak Çömlek Mahkemesi!!!!!

(Devam edecek)
  • IP logged
Yaşayıp gidiyoruz.

  • *
  • İleti: 312
Ynt: Samos adasının antik zamanları
#2: 14 Şubat 2019, 23:09:53


Ostrakismos- Çanak Çömlek Mahkemesi!

Eski Yunanca Ostraka kelimesinden çıkmış bir uygulama bu. Kırık çanak çömlek parçaları yani. Sistemin esası şu. Her yıl insanlar toplanıyor ve onlara deniyor ki, ey vatandaş ileride tiranlığa hevesleniyor diye şüphelendiğiniz kim varsa ismini yazın bir kırık seramik, çanak çömlek parçası üzerine! Vay arkadaş! Binlerce sene öncenin berrak kafaları bunlar. İnsanlar bu isimleri yazıyor ve sonra oylar sayılıyor. Eğer en az 6 bin kişinin yazdığı bir isim çıkarsa vay o adamın haline! Yok canım kesmiyorlar adamı. O adama diyorlar ki malın, mülkün, paran hepsi senin olsun, varlığına ya da onuruna dokunmuyoruz, sadece gideceksin bu toplumdan, terkedeceksin buraları! On seneliğine! On sene sonra istersen dönebilirsin, ama on sene gelmeyeceksin bizim aramıza. Sanırım ilk defa bu uygulama Atina’da hayata geçiyor. Ciddi ciddi işletiyorlar bu mahkemeyi ve Atina’nın önemli komutanlarından, devlet adamlarından bazıları on senelik sürgünlere yollanıyorlar, iyi mi? Biraz üzerinde düşünülürse ilginç yerlere çıkıyor bu iş. İlk bakışta tiran olma heveslisi zararlı ve çok güçlü bir adamın adını yazacaklar algısı var. Fakat başka bir açıdan bakınca toplumda çok sevilen, çok taraftarı olan bir adamın yazılma ihtimali daha yüksek değil mi sizce de? Yani “herkes seviyor şu adamı, ileride bunu başa getirir bunlar, ama ben bu adamdan şüpheleniyorum” diyen sadece 6 bin kişilik bir azınlık yetiyor! Müthiş öngörü.

Modern psikolojide bir kavram var. Psikolojik dışlanma, ya da sosyal dışlanma olarak Türkçeleştirebileceğimiz bu kavram, ne mi? Tabii ki Ostrasizm! Kelime tanıdık geldi mi? Çanak çömlek kırıklarından psikolojiye...
  • IP logged
Yaşayıp gidiyoruz.

  • *
  • İleti: 312
Ynt: Samos adasının antik zamanları
#3: 14 Şubat 2019, 23:47:00
Dönelim Polikrates’e

Ne demiştik. Polikrates ve diğer iki erkek kardeşi Samos’u paylaşmıştı hani. Sonra bizimki ne yapıyor dersiniz. Kardeşinin birini öldürüp, diğerini de sürgüne yollayıp onların bölgelerine de çöküyor ve Samos’un tek tiranı oluyor! Hadi buyrun! Adam öyle güçleniyor ki tüm düşmanları boyun eğiyor. Ellişer kürekli yüz gemisi ve bin okçusu olduğunu yazıyor Herodot. Her gittiği yere savaş ve yıkım götürüyordu diyor. Üç bin sene sonradan adama bilendim bak. Eyyy Polikrates sen kimsin ya! Gerçi hem nefret edip hem sevdiğimiz Erol Taş gibi adam. Dost most dinlemiyor ocağını söndürüyor herkesin. Şu hayat görüşüne bakın adamın: Dost diye hiç dokunmamak, hiçbirşeyini almamak yerine, dostun herşeyini, neyi var neyi yoksa alıp, azar azar vermek dostu daha mutlu eder, sizi onun gözünde daha kıymetli yapar diyor!?!?!?!!??!! Tam psikopat!

Hakaret eder gibi oldum ama versin mahkemeye kerata! Tiran’dan mı korkacağız! Adam gideli 3 bin sene olunca efelik kolay oluyor. Şaka bir yana tiran da olsa bazı insanların talihi hep rast gidiyor. Neye elini atsa altına çeviren adamlar gibiler. Güç, zenginlik, şöhret herşey ellerinde. Mutlu olmak için herşey! Anahtar kelime mutlu olmak, buraya dikkat buyurun. Peki birgün bu kafanıza takılır mı? Yani hep mutluluk hep başarı hep hep hep yukarılarda olmak sizi rahatsız eder mi? Polikrates’i rahatsız etmemiş ama kimi etmiş biliyor musunuz? Firavun Amasis’i! Yani bizim tiranın Mısır’daki kankasını! Bu enfes hikayeye hazır mısınız? Bir çay koyup gelin, başlıyoruz.
  • IP logged
Yaşayıp gidiyoruz.

  • *
  • İleti: 312
Ynt: Samos adasının antik zamanları
#4: 14 Şubat 2019, 23:52:35
Amasis’in tereddütleri

Arkadaşı Polikrates’i taa uzaklardan, Mısır’dan takip eden Firavun Amasis bir gün ona bir mesaj yollar. SMS olmayacağına göre, olsa da başka ülke şebekesine bağlanmak pahalı olacağından muhtemelen ulak göndermiştir. Amasis der ki mektubunda, “Polikrates senin bu şans işleri ne olacak böyle bro! Yanlış anlama, (Göğsüne elini vurarak) ben dostumun başarısıyla gurur duyarım, eyyvallah, mutlu olmasını isterim.” Tabi böyle atanamamış mafya lideri gibi konuşmamıştır koca firavun. Yazı renkli olsun diye girdiğimiz hallere bak.



Neyse biz mektuba ve ciddiyete dönelim. Diyor ki firavun: “Bir dostun başarılarını duymak güzel bir şeydir fakat senin bu büyük mutluluğun beni rahatsız ediyor. Ben tanrıları tanırım ve ne kıskanç olduklarını bilirim. Sürekli bir mutluluktansa başarı ve başarısızlıkların harman olduğu bir hayat daha iyidir. Hep başarılı olanın şansı sonunda öyle bir döner ki, sonu olur.” Bu minvalde bir mektup yollayan firavun Polikratesi uyarır ve ilginç bir tavsiyede bulunur. “Senin için”, der, “çok kıymetli olan, kaybedersen çok üzüleceğin bir şeyi kendinden uzaklaştır, gönder, uzaklara at. Öyle uzaklara at ki kimse göremesin bir daha.” İlginç değil mi? Yani günümüzdeki zekat anlayışına benzer mi dersiniz, kurban kesmeye ya da nazarı bozmaya dair yapılanlara mı benzetirsiniz bilemem ama, çok tanıdık bir kavram değil mi bu? Başının gözünün sadakası olsun, kes bir kurban, kem gözlerden ırak dur dercesine, ya da “çok gülme bak sonra ağlarsın” diyen ihtiyarlar gibi, hatta tü tü tü diye tükürerek nazarı önlemek gibi bir tavsiye. İnsanlık, aradan binlerce sene de geçse, ortak bazı şeyleri hiç kaybetmiyor. Fakat korkunç olan şey şu ki;  binlerce sene boyu insanoğlunun değişmeyen alışkanlıkları, gelenekleri, inançları, düşünce biçimi günümüze geldiğimizde sadece bir nesil sonrasında bile kaybolup gidiyor. Teknoloji ve zaman değiştikçe nesiller arası kopmalar daha kısa sürelerde gerçekleşiyor. Meslekler kayboluyor, yeni meslekler doğuyor, dil çok çabuk değişiyor, iletişim kopuyor, aile bağları zayıflıyor ve daha neler neler.

Polikrates firavun sözü dinliyor ve başlıyor en kıymetli nesi olduğunu araştırmaya. Sonunda yüzüğünde karar kılıyor. Samos’lu bir ustanın elinden çıkma bu değerli yüzük onun için çok kıymetlidir ve sürekli parmağında taşımaktadır. Nasihate uyacaktır, yapacak bir şey yok. Gemilerinden birine atlar ve Ege’ye açılır. Uzaklarda bir yerde adamlarının gözü önünde yüzüğü denizin derinliklerine yollar ve geri döner. Polikrates üzgün tabii, gitti güzelim yüzük.
  • IP logged
Yaşayıp gidiyoruz.

  • *
  • İleti: 312
Ynt: Samos adasının antik zamanları
#5: 14 Şubat 2019, 23:57:45
Samos’ta balıkçılık yapan bir adam birgün büyük bir balık yakalar. Der ki, bunu satacağıma Polikrates’e sunayım. Tiran büyük memnuniyetle balığı kabul eder, değerini balıkçıya fazlasıyla öder, hatta birlikte yemeğe davet eder. Aşçılar balığı kesip temizlerken bir bakarlar ki yüzük balığın karnında geri gelmiş!!!





Zavallı Polikrates durumu hemen Amasis’e bildirir. (Firavun mektubu okuduğunda yanında olmak vardı. Ne biçim şaşırmıştır kimbilir) Bir insanı kaderinden kurtarmak kimsenin harcı değil demek ki, diye düşünür, Polikrates o kadar mutlu ki kurbanları bile ona geri dönüyor. Onu korkunç bir sonun  beklediğini anlar. Cevap olarak bir ulak gönderir ve dostuyla olan tüm anlaşmaları iptal eder. Bizim ortak dibe giderken arada ben de kaynamayayım korkusu da diyebiliriz.





Samos’a, şansa, tanrılara, tirana ve firavuna ait bu güzelim anlatı binlerce yıldır nesilden nesile öyle geçmiş, sanatçıları, ozanları öyle etkilemiş ki hemen her yerde kullanılmış. Nice heykeller, resimler,  şiirler, hatta besteler yaratılmış bu hikaye üzerine. Demek ki insanlığın bilinçaltında yer etmiş müthiş bir olay bu.

Anladığım kadarıyla Amasis beğenmediği Polikratesten daha önce göçmüş bu dünyadan. Oğlu zamanında da Mısır’a saldıran Persler mahvetmiş ülkeyi. Hatta Amasis’i mezarından çıkarıp mumyasını hırpalamışlar bile. Sen Polikrates’e racon keseceğine kendine bak, piramidimin firavunu!
  • IP logged
Yaşayıp gidiyoruz.

  • *
  • İleti: 312
Ynt: Samos adasının antik zamanları
#6: 15 Şubat 2019, 00:00:40
Yalnız bizim tiran Polikrates hakikaten şeytani bir zekaya sahip. Perslerin Mısır’a saldıracağını öğrenince ne yapıyor dersiniz? Perslere haber gönderiyor! Benden destek isteyin, donanmamla size destek vereyim diyor. Nasıl ama!! Persler memnuniyetle kabul ediyorlar ve elçi yollayıp resmi olarak destek istiyorlar. Polikrates 40 gemiyle destek vermeye hazır olduğunu bildiriyor. Bu gemilere kimleri dolduruyor dersiniz? Doğru bildiniz! Kendine muhalif olanları!! Şeytani zeka budur dostlar! Bir de üzerine krema döküyor, ki şöyle, kendi gemilerini yolladıktan sonra Perslere haber uçuruyor, benim gemileri geri göndermeyin diye?!?!?!?!?! Adisin Polikrates!

Başa dönersek. Mutluluk sizi korkutur mu demiştim ya. Modern psikolojide sebebi belirsiz bir suçluluk duygusunu, kaygı ve cezalandırılma beklentisini isimlendirmek için kullanılan bir kavram var. Sıkı durun: Polikrates sendromu!!!
  • IP logged
Yaşayıp gidiyoruz.

e

ersinboke@icrs.com.tr

Ynt: Samos adasının antik zamanları
#7: 15 Şubat 2019, 08:40:56
Nefis bir yazı..  :)xx :)xx

Polikrates sendromu,  Herostratus her ne pahasına olursa olsun ünlü olma dürtüsü.. Ulen şu antik çağ kahramanları olmasa bu ruh hastalıklarına verecek isim olmayacakmış demek ki. Bu Samoslular iyi kaypak ha. Garibim Sakızlıları da yine Perslere karşı sattılardı ya Lade deniz savaşında.
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 1177
Ynt: Samos adasının antik zamanları
#8: 15 Şubat 2019, 09:30:56
Gerçekten nefis , sabah sabah okurken çok keyif aldım Çetin reis kaleminize sağlık .
  • IP logged

  • *
  • İleti: 312
Ynt: Samos adasının antik zamanları
#9: 18 Şubat 2019, 02:04:56
AH BU POLİKRATES!

“Yine mi Polikrates” diyorsun ey okuyucu? Duymam mı sandın? “Geçen bahsettin Polikrates’ten, geçti gitti işte, geçmiş bitmiş, yeni şeyler söyle” dersin, duymadım mı sanırsın?

Sen sandın ki bir tirandan bahset geç. Kolay mı tirandan kurtulmak vre? Ben derim ki, üzerinden üç bin sene geçse de anlat, anlat ki, ruhu rahat olmasın. Eti kemiği eriyip gitse de hatırasını ez ki, anısını canlı tutup lime lime et ki, kuşaklar boyu anlatılsın. Anlatılsın ki ona inanan suçlu hissetsin, yeter desin, ben bir hata ettim, yeter bahsettiğiniz, utanıyorum, artık yeter desin, desin, desin. Yetmez. Üç bin sene geçse de taze tut ki, tiranlar yattıkları yerde bile rahat yüzü görmesin.

Geçen nasıl bağlamıştık lafı? Polikrates Mısır’a saldıran Perslere gemi yolluyordu hani. Yardım ayağına. Ama gemilere de kendine muhalif olanları dolduruyordu, şeytanca. Üstüne üstlük bir de Perslere diyordu ki benim gemileri geri göndermeyin!!! Hesaba bak, hem muhaliflerden kurtuluyor, hem de kendini Persler tarafındaymış gibi sağlama alıyor. Kimin tarafında? Mısır’a saldıran Perslerin tarafında. Birkaç sene önce Mısırlı firavun Amasis’in kankisi iken hem de. Tam bir şeytani zeka.



Bundan sonrası çok acaip. O Mısıra gönderdiği gemiler var ya. İki teori varmış. Bir kısım diyormuş ki o gemiler hiç Mısır’a gitmedi geri döndü. Bir kısım da dermiş ki Mısır’a gittiler de geri döndü. Neticede geri dönmüşler. Doğal olarak dönen muhalifler çok kızgın ve yeminli. Polikrates’e bunu ödetecekler, onu yıkacaklar! Fakat adam güçlü be arkadaş. Paralı askerlerinden silahlarına kadar sıkı bir bela. Üzerine bir de acımasız zeka: O kadar gücünün yanında kendini iyice sağlama almak için adada kalan insanların çoluğunu çocuğunu tersanelere hapsetmiş? Sıkıysa biraz sesinizi çıkartın, aileniz adamın elinde, bir kıvılcımla tutuşmaya hazır tersanelerde hapis. Eminim ki bahanesi de şudur: “Savaş olursa çoluğu çocuğu korumak için güvende tutuyorum, ne var ki bunda?”

Mısır seferinden öfkeyle geri dönen muhaliflerin Samos’a girmeye güçleri yetmeyince, yardım istemek için bugünkü güney Yunanistan taraflarında yerleşik Lakedaimonlulara giderler. İsim karışık geldi biliyorum, da aslında biliyorsunuz bu adamları yahu. Spartalılar işte! Şu meşhur her ferdi asker olan devlet. 300 Spartalı filmindeki bol bol baklava kası göbekli koçyiğitler. Lakedaimonlular bunlar işte. Tarihin en arıza insanları burada toplanmış diyebiliriz. Çocukların hepsini küçük yaştan itibaren komando gibi yetiştirmeye başlıyorlar. Doğada yalnız bırakmalar, acımasız bir disiplinle çocukları eğitmeler. Hatta sağlıksız doğan çocukları öldürdüklerine dair rivayet bile var. Baklava kası olmayan vatandaşını yaşatmıyor manyaklar.



Samoslu muhalifler, yardım istemek için Spartalıların karşısına çıkıp biraz uzun konuşunca toplantıda arıza çıkmış. Asker adam uzun konuşmayı sevmiyor herhalde ki, Samoslulara “kısa kesin, anlaşılmıyor” tadında çıkışmışlar. Herodot’un yalancısıyım. Aslında bu adamların az konuşma ve bir iki kelimeyle “kapak” yapma huyları çok karizmatik. Bir kaç örnek vereyim.

(Devam edecek)
  • IP logged
« Son Düzenleme: 18 Şubat 2019, 02:06:30 Gönderen: Çetin Kent »
Yaşayıp gidiyoruz.

  • *
  • İleti: 312
Ynt: Samos adasının antik zamanları
#10: 18 Şubat 2019, 02:10:02
Spartalıların az ve öz cevapları

Spartalıların az laf çok iş prensibini benimsedikleri kesin. Mesela bir kral bunları tehdit ediyor diyelim, “Eğer oraya gelirsem size şunu yaparım bunu yaparım” diye tehdit üzerine tehdit savuruyor. Bizim Spartalıların cevabı tek kelimelik: “Eğer”

Bir diğer olayda ise Pers kralı tehdit ediyor. Öyle fazla ok atacağız ki güneşi bile göremeyeceksiniz deyince bizimkilerin cevabı hazır: Gölgede savaşmak iyidir.

Herodot’un aktardığı, hani biraz yukarıda da bahsettiğim olay çok komik. Samoslular yardım isterken lafı uzatmışlardı ya. Spartalılar anlatılanların başını sonunu unutmuşlar, anlamamışlar söyleneni. Samoslular da boş bir çuval getirip “Çuval, arpa unu bekliyor” demişler. Garibim Samoslular herhalde sembolik bir anlatım filan deneyelim dediler. Spartalılardan gelen cevap yine acaip. Çuval demenize gerek yok, anladık?!?!?!

Son örnek de çok karizmatik. Pers kralı silahlarını bırakmaları için uzun uzun mesaj gönderiyor, bizimkilerin cevap hazır: Gel al

İşte böyle arıza tipler bu Spartalılar, yani Lakedaimonlular. Az kelimeyle derdini anlatma sanatına bugün verilen ismi duymaya hazır mısınız? Lakonizm, ya da lakonik anlatım! Lakedaimonlulara selam gönderelim.

(Devam edecek)
  • IP logged
Yaşayıp gidiyoruz.

  • *
  • İleti: 394
Ynt: Samos adasının antik zamanları
#11: 18 Şubat 2019, 02:16:19
Vay be
  • IP logged

  • *
  • İleti: 312
Ynt: Samos adasının antik zamanları
#12: 18 Şubat 2019, 10:51:56
Muhalif Samoslular hem asabi hem terso Spartalılardan yardım isterler ve istediklerini de alırlar. Artık yanlarında dünyanın en sert asker gücü vardır. Bekle bizi Polikrates!

Samoslu sürgünlere destek veren Spartalıların ardından Korintliler de bu ittifaka destek verir. Kurban olduğum Zeus verdikçe veriyor!

Bu destekler Samoslu muhaliflerin kara kaşı, kara gözü için değildir elbet. Anlatılanlara göre her iki halkın da Samos’tan canı yanmış, o yüzden adaya saldırmak istemektelermiş. Örneğin geçmişte Spartalıların kıymetli bazı mallarını Samos’lu korsanlar çalmış. Spartalılar o olayın öcünü almak için gidiyoruz demişler.

Korintlilerin Samos’a kini ise biraz daha ilginç. Korintliler, düşmanları olan bir başka devletin, Kerkyra’nın, ileri gelenlerinin erkek çocuklarını toplarlar. Üç yüz kadar çocuğu gemilere doldurup Sardes’e götürmek üzere yola çıkarlar. Korintliler de normal değilmiş, zira çocukları Sardes’de hadım ettirecekmiş adiler. Gemiler Samos’ta mola verince Samoslular çocuklardan nereye ve ne için gönderildiklerini öğrenirler ve enfes bir işe imza atarlar. Çocuklara Artemis tapınağına girmelerini ve çıkmamalarını söylerler. Korintliler, hop ne oluyoruz demeden çocuklar tapınak içinde yaşamaya başlarlar. Samosluların bahanesi bellidir: Dua eden insanları tapınaktan çıkaramayız, kusura bakmayın Korintliler!! Aç susuz tapınakta ne yapmış bu çocuklar diye düşünmeyiniz, zira Samoslular buna da çok cin bir çare bulmuşlar. Bakmışlar ki Korintliler çocuklara yiyecek verilmesini filan engelliyorlar, Samoslular da bir ayin uydurmuşlar. Her akşam Samoslu kız ve erkek çocuklar tapınağa koro halinde dualarla gidip, tanrıça Artemise bal ve susamlı çörek götürmeye başlamışlar?!?! Yemin etseler başları ağrımaz, zira “biz onları Artemise götürdük, gece içerideki çocuklar yiyorsa bizim suçumuz değil, onların günahı, kusura bakmayın” deseler, e haklılar. Korintliler bakmışlar ki başa çıkamayacaklar, çocukları bırakıp geri dönmüşler. Samoslular da bu zavallı çocukları ailelerine götürüp teslim etmişler. Yalnız ilginç olan şu ki, çocuklar gittikten sonra da o uydurdukları ayin devam etmiş, geleneksel hale gelmiş. İşte bu yüzden Korintliler Samos’lulara bozuk, alay edilmiş hissediyorlar. Onun için de Samos’a saldıracak ittifaka dahil oluyorlar.

Polikrates, işte şimdi yandın tiran bozuntusu. Sağlam bir ekip geliyor, gardını al, günlerin sayılı.

Sağlam bir donanmayla Samos önlerine gelen Sparta-Korint-Muhalif Samoslu müttefikler karaya çıkarlar. Polikrates’i ve emrindeki güçlü birlikleri başlarda bozguna uğratsalar da, zamanla görürüz ki öyle Spartalı baklava dilim kaslar filan gurbette savaşırken hikaye. Herodot, Spartalıların karaya çıkışını ve ilk vuruşmalarını anlatırken, onların kaleye yürümesinden, deniz kıyısındaki kuleye ayak basmalarından, bu kulenin şehrin dış mahallelerinin yanında yer aldığından bahsederken aniden şunu farkedersiniz: Anılan yerler, coğrafi olarak da yapılaşma olarak da bugüne kadar gelmiş gibi! Deniz kenarındaki bir kaleye gidebilir, şehrin varoşu denen bölgeye yürüyebilir, denizi seyredebilirsiniz. Dağ tarafını savunan Polikrates’in askerlerinin, kuleye gelen düşmana karşı nasıl mevki değiştirip müdahale ettiğini hayal edebilirsiniz.

Samos adasını neden seviyorum? Samos adası benim için bir zaman makinesi gibi de ondan.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 18 Şubat 2019, 10:56:10 Gönderen: Çetin Kent »
Yaşayıp gidiyoruz.

  • *
  • İleti: 312
Ynt: Samos adasının antik zamanları
#13: 18 Şubat 2019, 10:57:34
Kırk gün geçer ve müttefikler Polikrates’i yenemezler, kös kös ülkelerine dönerler. Kolay mı bir tiranı devirmek, hele hele adı şanslıya çıkmış Polikrates’i indirmek. Samos’lu muhaliflerin ümitleri suya düşer. Spartalılar gibi bir savaş makinasını yanınıza alsanız da, yenemediniz işte tiranı. Gerçi dedikodulara göre Polikrates, Spartalılara para verip göndermiş de diyorlar. Fakat Herodot buna inanmıyormuş, saygı duyarız. Böyle bir adımı Polikrates’ten şahsen beklerim de, Spartalılar öyle kaypak işler yapmazlar huleynnnn! (Ver gazı)

Bu tirandan nasıl kurtulacağız arkadaş!

Samoslu sürgünler bakarlar ki Spartalılardan bile fayda yok, yeni arayışlara girerler. Savaş pahalı iş, öyle kafası kesik tavuk gibi haldır huldur Ege’de dolaşıp, savaşacak arkadaş bulmak kolay mı? Elde yok avuçta yok, gemiler su yakmıyor, ne yapsınlar? Gemilerin zehirli boyası geldi, marina fiyatları el yakıyor, karaya nasıl çekecekler! Kafalarında deli sorularla Sifnos adasına giderler.

Sifnos’u seçmelerinin nedeni çok belli. Antik çağın altın gümüş madenleriyle ünlü bu ada doğal olarak zenginliğin bir başka adı! Muhalifler adaya neden gelir, tabii ki para isteyecekler! Sponsor olun da şu Polikrates’ten kurtulalım gibilerden. O zamanın parasına göre 10 talant borç istemişler, yani yüzlerce kilo altın ya da gümüş. Oldu paşam. Sifnoslular “hele oturun bir soluklanın yeğenim, parayla saadet olmaz, neticede elinin kiridir” tarzı yumuşatmaya gidip, üç beş kuruş harçlık teklif ettiler sanırım, ki, Samoslular Sifnoslulara saldırmışlar! “Sadaka mı veriyorsunuz huleynn” tarzı bir atar olmuştur kesin. Bu muhalif Samoslular da Polikrates’i indiremedikçe asabileşip terbiyesizleşiyorlar, kınıyorum. Misafir gittiğin adayı ele geçirmek de ne oluyor! Evet adayı ele geçirmişler ve 100 talant haraca bağlamışlar. Tabi onlar vergiye bağladık diye yumuşatsalar da yemiyoruz.
  • IP logged
Yaşayıp gidiyoruz.

  • *
  • İleti: 312
Ynt: Samos adasının antik zamanları
#14: 18 Şubat 2019, 23:17:17
Hanya’yı Konya’yı gören Samoslu muhalifler!

Vay arkadaş, bu sürgündeki Samoslulara başlarda acımıştık bir de. "Muhalif bunlar, Polikrates’ten çok çektiler, çok mağdurlar, yazık" derken, adamlar eşkıyanın önde gideni çıktı Rıza baba! Sonra ne yapmışlar dersiniz? Gidip Hydra adasını satın almışlar!?!?!?! Parayı bulunca hanımı değiştiren adamlara döndüler. Oğlum hani sizin bir amacınız, bir ülkünüz vardı? Polikrates’i filan yıkıyorduk, hepsi yalan mıydı? Bitmedi, satın aldıkları adayı bir topluluğa emanet edip Girit’e gitmişler, orada  Kydonia diye bir şehir kurmuşlar. Senelerce zenginlik içinde yaşamışlar, en son da Aiginalılar gelip hepsini köle etmiş. Beter olsunlar. Bir daha da kendilerinden haber alınamamış. Ha unutmuşum, Girit’te kurduklarını söylediğim Kydonia şehrini aslında biliyorsunuz, evet, bugünkü Hanya.

Samos’un ve Samosluların Ege tarihindeki önemi büyük. Koca bölgeyi otobana çevirmişler, bir oraya, bir buraya koştur, git onla savaş, git bunu ele geçir, haydi pırrr oraya git ada satın al, haydi ordan başka yere git, yeni şehir kur. Çok acaip çok.


Sonunda Polikrates’ten kurtuluyoruz


Hadi gözünüz aydın. Fakat sanmayın ki birileri gelip adamı öldürüyor. Geçen ne demiştik, adam şanslının önde gideni. Seneler boyu kimse bileğini bükememiş keratanın. Polikrates’e yapılan en büyük kötülüğü yine Polikrates yapmış. Kendi kendine. Alın çayları, günün son hikayesine dalalım:

Polikrates dönemindeki coğrafyada aslında büyük sıkıntılar var. İyon kentleri, adalar, karşı kıyılar büyük bir tehdit altında. Persler! Ege’deki devletler öyle ince bir politika yürütüyor ki. Persler diplerine kadar gelmiş, kendilerinin de işgal edilmeleri an meselesi. Hassas politik hamlelerle, dost gibi davranarak ya da mecburen çok güçlü olarak, bir ince ipin üzerinde dans ediyorlar. Polikrates’in yaşadığı dönemden sonraki 30-40 yıl içinde Persler, Ege’nin öte tarafına geçip Yunan anakarasını bile darma duman edeceklerdir. Neyse biz gene geri dönelim Polikrates zamanına.

Bugünkü Salihli yakınlarında kurulan Sardes kenti, Perslerin elindedir. Başında İranlı bir vali bulunan kentin Samos’la bir alıp veremediği yoktur. Birbirleriyle çok da ilgilenmemişlerdir. Fakat işte kader bir gün aniden Polikrates için ağlarını örmeye başlar. (Nı rı nı rınnnn)
  • IP logged
Yaşayıp gidiyoruz.

 
Yukarı git