Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Yengeç karada...

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Ynt: Yengeç karada...
#630: 10 Nisan 2021, 21:12:02
Olaya bak . Hasar olsa sigorta ödermiydi acaba araba çarpma klozu . .Nükhet’e  ve Yengeç hanıma geçmiş olsun. Resimde bir trafo gözüküyor Hakancım kloza onuda ekle bence.

İlk aklıma gelen aynı soru oldu. Muhtemelen aracın sigortasının peşine düşmem gerekecekti...

Hakan, bizim lisede bir arkadaşımız vardı. Hocalar ne zaman defterlerini açsa sözlüye o garibanı çağırırlardı. Kendisine Süper Şanssız adını takmıştık. Sen vallahi ona rahmet okuttun yahu

Lise dönemimizde bizim de bir eleman vardı, Muska Salih derdik, yanımızdan ayırmazdık. Ne varsa Onu bulurdu. Ahını mı aldım, ne... :)
  • IP logged
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

  • *
  • İleti: 5812
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: Yengeç karada...
#631: 10 Nisan 2021, 22:29:12
Olaya bak . Hasar olsa sigorta ödermiydi acaba araba çarpma klozu . .Nükhet’e  ve Yengeç hanıma geçmiş olsun. Resimde bir trafo gözüküyor Hakancım kloza onuda ekle bence.

Arkadaşın normal bir olayı da yokki. Baksananıza adamın kayığına çarpan aracın sürücüsü de yok.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 1547
    • Classicboats Turkiye
Ynt: Yengeç karada...
#632: 10 Nisan 2021, 23:16:15
Üçünüze de geçmiş olsun.

Sana diyorum parmağını kes diye.....  :P

Nazar değiyor. :'(
  • IP logged
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.

  • *
  • İleti: 1547
    • Classicboats Turkiye
Ynt: Yengeç karada...
#633: 10 Nisan 2021, 23:17:09
Olaya bak . Hasar olsa sigorta ödermiydi acaba araba çarpma klozu . .Nükhet’e  ve Yengeç hanıma geçmiş olsun. Resimde bir trafo gözüküyor Hakancım kloza onuda ekle bence.

Arkadaşın normal bir olayı da yokki. Baksananıza adamın kayığına çarpan aracın sürücüsü de yok.

İyi saatte olsunlar bunlar. Kan akıtması lazım.
  • IP logged
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Ynt: Yengeç karada...
#634: 17 Haziran 2021, 22:14:59
Son mesajın Cem'den olmasından mıdır, dişe dokunur bir ilerleme olmamasından mı bilmiyorum, ne zamandır bir satır dahi yazasım yok. Kısa özet geçersek eğer; efenim, Yengeç'in boyanması yılan hikayesine dönünce doğal olarak toparlanıp denize dönmesi de yalan oldu.  Neredeyse iki aydır ha boyandı, ha boyanacak diye plan program yaparken, havaların da ısınmasıyla, sancak borda çalımında hat halinde ince kabarıklıklar peyda oldu. Her ne kadar çevremdekiler, boya geç dedilerse de tabi ki içim elvermedi. Önce elyaf işini yapan elemanları çağırdım. Geldi, beraber zımparaladık, biraz açtık ki, görüntü macunun kabardığı yönünde. Ettiğim küfürler için affını dileyip gönderdim ve bu sefer macun çekenlere sövmeye başladım. Bu arada fırsattan istifade biraz daha bekleyip görmek istedim, başka yerlerde de sorun olacak mı diye. İlk aşamada borda çalımı ve alabandalarda, ardından yumruların iç kısmında belirdiler. Zımparayla cillop gibi düzleyip başladım beklemeye. Bir kaç gün sonra farkettim ki yine kabarma devam ediyor. Bu sefer alıp elime spirali, giriştim dibine kadar. Bu sefer macun çeken denyolardan özür dileyip, tekrar elyaf saran denyolara küfrettim. Sorun şu, sık örgülü elyafta çuvallamışlar, ilk katlar güzel yapışmış ama son kat elyafta hat halinde ince hava kalmış. Görünce onlar da elyafa bok atmaya kalktılarsa da yemedim. Yemedim de neye yarar bu saatten sonra. Nihayet alıp elime spirali borda çalımını, alabandaları ve neredeyse tüm yumru üstlerini yeniden açtım, temizledim, sardım ve tekrar macun çekmek üzere epoksi astarını attım. Tabi tek cümlelik bu iş silsilesi çok ciddi zamana mal oldu. Bir de üzerine havalar iyiden iyiye ısınmaya başlayınca çadırdan vazgeçtiysem de bir gölgelik yapabilmek için başladım yeniden iskele çakmaya. Tabi tek başına, bol küfür eşliğinde biraz ağır ilerledi ve ancak bugün neredeyse üzerini örtecek hale getirebildim. Bir aksilik olmazsa yarın jüt ile örteceğim üzerini. Ardından macun, astar, zımpara falan. Olur de hepsi biterse de boyayacağız inşallah :)
  • IP logged
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

  • *
  • İleti: 283
Ynt: Yengeç karada...
#635: 17 Haziran 2021, 23:25:30
Ah be Hakan kardeş, peygamber sabrı dedikleri bu olsa gerek. Helal olsun sana...
Düşündümde seni (ve çadır altında Yengeç’i) Göcek’te ziyaret edip çayını içeli 16 ay olmuş ? ?0-?

Allah kuvvet versin , biran önce denize kavuşsun Yengeç , hep beraber oh diyelim :)

  • IP logged

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Ynt: Yengeç karada...
#636: 18 Haziran 2021, 00:44:42
Ah be Hakan kardeş, peygamber sabrı dedikleri bu olsa gerek. Helal olsun sana...
Düşündümde seni (ve çadır altında Yengeç’i) Göcek’te ziyaret edip çayını içeli 16 ay olmuş ? ?0-?

Allah kuvvet versin , biran önce denize kavuşsun Yengeç , hep beraber oh diyelim :)

Yuh, olmuş mu o kadar be... Şaka gibi.
Sağolasın Necipçim, eninde sonunda bitecek :)
  • IP logged
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Yengeç karada...
#637: 14 Ağustos 2021, 08:06:07
Yaşadığım bir tecrübeyi anlatayım. Belki bir faydası dokunur. Sonuçta ustası değilim, Yengeç 'de yapılan işleri hiç görmedim ama sonuçta tecrübe tecrübedir. Belki Yengeç'e değil ama bir başka uygulamaya faydası dokunur diye yazayım dedim.

Son iletide Cem Gür 'ün de adı geçince hem de anmış oluruz.

Tayo Mar 'ı ilk karaya aldığımda çok ilginç bir durumla karşılaşmıştım. Akaju kaplama üstüne elyaf yapılmış anacak epoksi yerine poliüretan macun yani namı diğer " meges " ile kaplanmıştı. Baş bodoslamanın altında topuk olarak tabir edilen kısımda elyaf çok kesin dönüş yaptığından zamanla yırtılmış ve ahşaptan ayrılmıştı.

Buraları söktüm. Güzelce temizleyip o zamanki bilgilerim ışığında epoksi macun ile kapattım. Uzatmayayım bir sene sonra tekrar karaya aldığımda epoksi macun zehirliyi sökerken sapır sapır dökülüverdi. Ahşabı kurutmadan yaptığımı düşündüm ve belkide usulüne uygun yapamadım zannettim. O yıl macunu bu işlerin eğitmenliğini de yapan ustaya yaptırdım. Bir sonraki sefer karaya aldığımda yine sapır sapır döküldü.

açıkçası elyaf üzerine meges uygulaması için içten içe Cem Gür 'ü eleştirdiğimi hatırlıyorum. Mis gibi epoksi varken ne gerek vardı ki meges macuna? açıkçası işin ucuzuna kaçtığını düşünmüştüm sanırım.

Ancak bu süreçte baş bodoslamada keskin dönüş yapan yer dışında meges de başka hiç bir açılma olmadığın farkettim. Tuzla da karaya aldığımda ise kıç tarafa yine epoksi macun ancak baş tarafa meges macun yaptırdım. (Ercan abi Sıdıka teknesinin altına meges yaptırıyordu o sıra )

Geçen yıl Alanya 'da karaya aldığımda epoksi macun yine dökülmüştü ama Meges kaya gibi duruyordu. Ben de kullandığım ne kadar epoksi macun varsa söküp , yerine meges kullandım. Dalıp sürekli kontrol ediyorum ve sonuç gerçekten çok başarılı.

Tuzlu su görmüş ahşap malzeme için bence en iyi macun bu poliüretan esaslı " meges " denilen macun. Elyaf uygulaması ise çok bilinmese de bence çok başarılı. Her şeyden önce benim gözlemim poliüretan macun , epoksiye göre çok daha esnek ve ahşap ile müthiş uyumlu.

Yengeç'de işe yaramı?  bilemiyorum. Ancak deneme amaçlı küçük bir deneme yapmak faydalı olur belki diye düşünüyorum.

Not: Sonradan bu Meges ile ilgili araştırma yaparken öğrendiğim kadarı ile Sadun Boro Kısmet'in karinasına " Meges " dışında bir macun sürdürmezmiş.

  • IP logged

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Ynt: Yengeç karada...
#638: 19 Ağustos 2021, 10:11:48
Yengeçte de gerek bahsettiğin tuzlu su görmüş ahşap faktörü, gerek ileride armuzların çalışarak elyafı çatlatma ihtimali düşünülerek önce su kontrası sarılıp, üzerine epoksi-elyaf uygulaması yapıldı. Elyaf uygulamasındaki -belirli bölgelerdeki- hatalar dışında herhangi bir sorun -şimdilik- yok. Uygulamadaki hata da özellikle sık dokulu biaksiyel elyaf kullanılan yerlerde ustalıklarına fazlaca güvenen dingillerin lakayt uygulaması. Neden taraklamıyorsunuz dediğimde alaycı bir bakış atmışlardı. İkinci ve üçüncü kat uygulamalarda çizgi halinde, yer yer yığılma ve delaminasyon çıktı. Önce malzemeye bok attılar, sonra sıcaklara. Nihayet 'allah allah, nasıl olmuş ki bu?' şeklinde doyurucu bir açıklama getirdiler. Son dönem beklemeye alma sebebim kabaracak edecek yer varsa kabarsın, boyadan sonra delirmeyeyim durumu.

Bir kaç da not; öncelikle tekne karada kaldıkça ve sıcaklar arttıkça elyaf ve macun daha oturdu. Bunun sonucu bordada armuz izleri tekrar belirdi ama itiraf etmeliyim ki bu durum hoşuma gitti. Hem görsel olarak sonuçta bir ahşap tırhandil olduğundan, hem de malzemenin gerçekte geleceği son durumu görmek adına. Armuzları kaybetmek istesem bir haftalık ekstra macun işi yeterli ama hiç niyetim yok. İkinci önemli gözlemim ise, ahşap üzeri epoksi-elyaf uygulamasından sonra mutlaka kayda değer bir zaman geçmesi gerek ki uygulamanın gerçek sonuçları görülebilsin. Kullanılacak reçinenin türü önemli. Mevsime göre seçmek gerek. Yaz uygulaması sıcaktan biraz dertli ama kış uygulaması daha zor, epoksi reçine için efektif uygulama 18 C altında olmamalı. En azından tüm üreticiler öyle diyor. Delaminasyon ilk aşamada kendini göstermiyor. Ama hava ısındığı anda genleşen hava boşlukları zorlamaya ve irili ufaklı kabarcıklar halinde elyafı açmaya başlıyor.

Bir diğer uygulamadan da bahsetmek istiyorum. Yaygın olarak, alanlar geniş olmadığında elyaf üzerine reçine el kuruluğuna geldiğinde, astar kullanmaksızın macun uygulaması yapılıyor. Kendi teknemde önceki deneyimlerimden ötürü izin vermedim. Yanlış oranda karıştırılmış reçine macun altında sertleşip yapışmadan kalabiliyor. İstediğiniz kadar ölçek falan deyin, usta milleti göz kararı iş yapmayı bir ustalık göstergesi kabul ediyor.

Yazacak milyon şey var bir buçuk senenin sonunda...

SM-N910C cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

  • IP logged
« Son Düzenleme: 19 Ağustos 2021, 10:25:31 Gönderen: Hasan Toparlak »
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Yengeç karada...
#639: 19 Ağustos 2021, 12:26:25
Merak ettiğim bir detay var. Bu su kontrası ile eski ahşap nasıl tutturuluyor? Kimi uygulamalarda ilk tutuş için bildiğin zımba tabancası kullanıyorlardı. Arada ayrıca bir yapıştırıcı kullanılıyor olmalı. Ben o detayı kaçırmışım herhalde yazdıysan da.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Ynt: Yengeç karada...
#640: 19 Ağustos 2021, 12:31:56
Epoksi reçine ile ve gayet iyi nüfuz ediyor. Ahşap tamamen silinip ortaya çıktıktan sonra önce epoksi reçine emdiriliyor. Üzerine kontralar bol reçineyle  basılıp çivi, vida ya da paslanmaz zımbayla sabitleniyor. Ardından elyaf uygulamasına geçiliyor.

SM-N910C cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

  • IP logged
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Yengeç karada...
#641: 07 Temmuz 2022, 23:57:18
Neredeyse bir yıl daha geçmiş son mesajdan bu yana. Evet, Yengeç hala karada. Yine yaza kaldı. Çünkü berbat bir kış, hem de üzerinde çadır olmadan geçirdik. Yağmur geliyor, kapat tekneyi, yağmur bitti aç tekneyi... geçtiğimiz ayların rutini böyle bir şeydi. Tabi örtmekten bahsettiğimiz tekne Yengeç. Davlumbazı, koca karnı, rüzgarı... hiç de kolay geçmedi. Her seferinde küfür hırla! Bir de bitmek bilmeyince kış neredeyse Nisan sonuna kadar rölantide geçti günler.

Nisan'la beraber Demirel'in incisi ile sıvadık kolları: "Nerde gaamıştık?"

Bir kaç tamir, ardından bol zımpara, astar, tekrar zımpara... de ja vu! Bir önceki Nisan'dan hiç bir farkı yoktu yaptığım işlerin. Teorik olarak süreç basit. Tamir yapılan yerlere tekrar macun çekilecek, takozlanacak (zımpara), astar atılacak, zımparalanacak ve tekne topyekün temizlenip boyanacak. Pratikte olan biten bambaşka tabi.

Macun bitti. Astarı atmak için tekneyi temizlemek zulüm, çünkü camlar yok, motor kapaklarının altında olması gereken su giderleri yok... Hal böyle olunca temizlik bile başlı başına bir "challenge" haline geliyor. Öyle, böyle attık astarı. Sonra tekrar zımpara. Zımpara çekerken gözden kaçan yerler de çıkınca tüm tekne bir kez daha zımparalandı.

Bu arada eş zamanlı olarak iç mekanda yapılacak işler için bir marangoz arayışına başladım, ki Mart'ın ilk haftasıydı. Bugün itibarı ile hala arayışım devam ediyor. Cam kenarları için şablon çıkartıp kontra kesecek bir marangoz hala bulamadım. Sonuçta adamlar tik güverte, motoryat mobilyası gibi işler kovalarken dönüp bakmıyorlar bile. Bayramdan sonra da bulamazsam birilerini o iş de bana girecek gibi.

Tarihler 2 Haziran'ı gösterdiğinde lanet maskeleme işi bitti ve sonunda üst binanın bir kısmına vurduk boyayı. 14 ay gecikmeli olarak :) Bu arada renk için saatler harcayıp, en sonunda gidip malzemeci de birlikte hazırladık. La bir vurduk boyayı, alakası yok bizim hazırladığımızla. Deli olacağım. Kovaya bakıyorum başka, ışıkta başka, gölgede başka... akriliğini de dedim, geçtim. Sonuçta gözüm alıştıkça sevdim de.

Hemen ardından üçüncü kez çadır kurmaya giriştim. Yahu sadece şu çadır hikayesi bile aklı başında bir adamı delirtmeye yeter de artar bile. Yine tek başına altı metrelik dikmelerle kurdum çadırı. Ardından iskele. Sonra bir kaç günüm yağmalanan kalasları geri toplamakla geçti. Önceki yıl edindiğim tecrübeyle bu sene yüksek bir gölgelik yaptım ki biraz olsun yaşam şansım kalsın yukarıda çalışırken. İlk günün sonunda fırtına çıktı ve sabah gölgelik darmadağın oldu. Toparladım. Tekrar fırtına çıktı. Tamamen dağıldı :) Sonunda lanet fırtınalar bitince daha bir sağlamlaştırdım ve hala iş görüyor...

Bir diğer eğlenceli durum ilk Göcek yazımda başıma gelen "kırk ikindiler" belasının yeni ve daha beter versiyonu oldu. Mayıs'ın ikinci haftasından itibaren neredeyse Haziran'ın son haftasına kadar her öğleden sonra yağdı şerefsiz. Hatta boya attığımız gün de yağdı ama neyse ki sıcaktan kurumuştu boya.

Maskeleme belasından kurtulmak için üst binanın bir kısmını ruloyla atayım dedim. Demez olaydım! Akrilik boya ruloyla atılmaz dediklerinde çemkirmiştim doğru ruloyla atılır diye. Doğru rulo yokmuş. Rulo köpürüyor ve eriyor. Fırça iz yapıyor. Akrilik boya, özellikle de bu sıcaklarda anında kuruyor. Fırça izleri yüzünden iki kez zımparalayıp tekrar attım. Daha beter oldu :) Bu arada en gurur duyduğum eklenti olan cam kenarlarındaki çıkıntıları maskelerken kendime ettiğim küfürün haddi hesabı yoktu. Sana mı kaldı lan estetik kaygı... 15 tane yuvarlak cam... bildiğin kapak.

Tabancasız akrilik boya zıçışından sonra tekrar boya atan arkadaşı aradım, dedim ben cinnet geçirip bordalara akrilik boyayı boca etmeden gel at şu boyayı. Maskele, gelip atayım dedi. Maskele demesi kolay. Bir kıytırık 24'lük 3M bantın tanesi olmuş 81 TL. Dahası tüm tekne kapanacak. Yürüyüş iskelesiydi, maskesiydi derken sonunda Pazartesi günü bordalara da attık boyayı. Bilgisayar oyunu tadında, level level ilerliyoruz resmen.

Bugünün eğlencesi de çarmık ayaklarının yerleriydi. Elyaf yapan sığırdan, macun çeken sığıra kadar her birisine bin kez söyledim, delikleri kapatmayın diye. Arkadaş insan düşmanına yapmaz böyle bir kötülüğü. Önce termal kamerayla işaretledim. Bir de sevindim ki, kıçım bile kalktı, zekice çözdüm sorunu diye. Ama gel gör termal kameranın hayatıma katkısı yeni macun tamiri oldu. Alakasız yerlerde çıktı delikler. Bugün sadece bir deliğin yerini bulabilmek için bir buçuk saat uğraştım. İskele taraf bitti, sancak yeni başladı. 24 deliğin henüz 9 tanesini bulabildim.

Sadece kıytırık bir delik için bile bu kadar uğraşırken "abi bitmedi mi hala, bir an evvel at artık şunu denize." diyene kafa göz girecek hale geldim artık. Hele samimiyse okkalı küfrediyorum. Her işe bir "challenge". Mesela, davlumbazın camlarını takayım da en azından yağmura karşı kapatacağım alan biraz azalsın dedim. İlk camı aldım elime, ahanda, küt diye oturdu. Mallık edip "Oh be!" demiş bulundum. Lan senin neyine gerek öyle rahatlama ünlemleri falan. Bir sonraki cam bir saatten fazla uğraştırdı ki bir de o gün yardım eden vardı. Son camda artık delirmek üzereydim ki bir marangoz arkadaşı çağırdım, nasıl oturtursan oturt, yeter ki oturt dedim. Yarım saatte oturttu gitti. Sonuçta 6 tane cam bir günde anca oturdu yerlerine.

Bir de uyarı; ki daha önce çok fazla insana söyleyip, sonra kendim aynı haltı yediğimden aklıma geldikçe deliriyorum. Zehirli astarı silikonluysa sika yapışmıyor. Lan bilmesem neyse, nasıl bir mallığıma denk geldi bilmiyorum, taktık kovanları yerine, ertesi sabah kahvaltı ederken geldi aklıma. Fırladım gittim ki eve, yapışmamış lanet olası sika. Bir fırsat ve de el verecek birini bulduğumda tekrar sökülüp, tekrar monte edilecek.

Daha binlerce irili, ufaklı, saçma sapan şeyle uğraşarak geçiyor günler. Bu yaz artık inecek onu biliyorum ama ne zaman inecek, cidden hiç bir fikrim yok. Daha irili ufaklı bin tane iş var yapılacak ve tek başına yetişmek cidden çok zor.

Bayramdan sonra kalan boya işleri için tekrar maske, temizlik. Boya işi bitince iç mekanın kalıpları, kesimi vs... Arada bir yerde de motor ve mekanik.

Motor demişken, geçenlerde erteleyip durduğum işlerden birine giriştim, daldım mazot tanklarına. Yengeç'te toplam 800 lt hacminde 6 adet mazot tankı var. Ali abiye sordum, hiç bakmamış bile. Eh, 9 yıldır ben de hiç bakmadım. Artık zamanıdır, o gün, bugündür dedim, giriştim. Düşündüğümden çok ama çok daha temiz çıktı, orası kesin. Ama kontrol kapaklarının contaları efsaneydi. Tamamen erimiş, pelte gibi bir şey olmuştu. İçerideki pisliğin bir kısmının kaynağı o "mazota" dayanıklı contalardı.

Sabah son bir aydır olduğu gibi 06:00 işbaşı, delikler aranacak. 10:00 gibi kahvaltı molası. 12:00-20:00 arası ikinci vardiya. Bu tempoya nasıl oluyor da hala göbeğim var anlamıyorum...

B
  • IP logged
« Son Düzenleme: 08 Temmuz 2022, 00:03:13 Gönderen: Hakan Tiryaki »
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

  • *
  • İleti: 1240
  • Selamlar
Yengeç karada...
#642: 08 Temmuz 2022, 09:50:57
Kolay gelsin diyorum. İnşallah en kısa sürede suya kavuşur


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Yengeç karada...
#643: 08 Temmuz 2022, 12:11:37
Kolay gelsin diyorum. İnşallah en kısa sürede suya kavuşur

Sağolasın, o da olacak...
  • IP logged
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

  • *
  • İleti: 52
Yengeç karada...
#644: 08 Temmuz 2022, 22:00:02
Yine soluksuz okunan bir yazı kaleme almışsınız, elinize sağlık, bu çabalarınızın sonucun bir an önce görmenizi temenni etmekten başka söyleyecek söz bulamıyorum, inşallah en kısa zamanda mutlu sonu anlatan yazınızı bekliyoruz..
  • IP logged

 
Yukarı git