Efendim, bugün rüzgar olmayınca , ilk defa ciddi ciddi balığa çıktım. Bu konuda beni motive eden Ahmet reis oldu. Gerçi pek bir pozitif yönde motivasyon değildi aslında.
İlk motivasyon, beraber Dekatlon mağazasında geçerken yaşandı. Çok güzel balık kovaları var. Tam alacaktım ki Ahmet müdahale etti.
-Ne alıyorsun?
-balık kovası..
Alaycı bir yüz ifadesi ile şöyle dedi.
- gerek yok bunu almaya, sen balığı tut önce , sonra koyacak yer bulunur !!
Kös kös bıraktım kovayı..
Bir diğeri de telefon ile konuşuyoruz. Efendim kendisi tekneye gitmiş , oturuyormuş, sıkılmış, denize açılmış bir kova balık tutuvermiş. Afiyetle pişirp yemiş. Sanki marketten ekmek almaya fider gibi söylüyor bir de .. Ba ba ba!
Hani şu yemek tarifi veren yemek programları gibi.. Kırk saat malzemeleri gösterir.. Sonra hoop pişmişi ekranda ...Nasıl yaptın kardeşim sen bunu? anlatsan ya.. Yok.. Ahmet in anlatması da aynı bu yemek programı gibi.
Gizliden gizliye gıcık oluyorum. Bir diğeri de Erman.. Plase Oğuz.. Yok zıpkınla şöyle levrek vuruyormuş ta .. Böyle Akya vurmuşta.. Tayo Mar da Burgaza giderken bunları anlatıyor.. Şeytan dedi at denize balık vura vura gelsin bakalım Burgaz'a..
Şimdi bu balıkçı tayfası, yelkncinin yarışçı versiyonu gibi. Balık tutma işinde gizliden gizliye hani tavla işinde olduğu gibi gıcık etme var ya..
Hiç biri nasıl tutuğunu söylemiyor aslında. Söylermiş gibi yapıyor ancak söylemiyor.
Rshat olunuz.. Ben size şimdi bir kova istavrit, bir saat içinde nasıl tutulur anlatacağım..
Çapariyi dibe sal. Kurşunun dibe çarptığını hisset.. Kamışı hafifçe yukarı çek.. Hoop, en az üç istavrit olta da.. Derinlik 20 m geçmeyecek ama.
Şimdi diyeceksiniz sende derinlik ölçer yok.. Nasıl buldun 20 m. yi. E tecrübelendik artık. Denizin renginden bi bakıp, derinliği söylüyoruz kardeşim..
Yalan tabii.. Navionics ten bakıyorum..
Neyse , gelelim koyduğum kurallara. Küçük balık, mümkün olduğunca az hasar ile yallah denize.. Sanırım bu herkesin kuralı.
İkinci kural, oltayı çektiğimde balıkları denizin üstünde topluyorum. Bu sırada kurtulan olur ise denize geri gidiyor.
İkinci kural, balıkları mümkün olduğunca zarar vermeden iğneden kurtarıyorum. Başlangıçta mutlaka temiz suda ve canlı tutuyorum. Yani istediğim kadar balık tutamayacak isem, tuttuklarımı da geri atmak amacı ile.
Bir diğer kural da kovada kuzu kuzu durmak yerine hoplayıp, zıplayıp kovdan fırlıyanlar.
küçücük balığın karekteri olur mu? Bence oluyor. Kimileri kovada yüzerken , bir miktarı , sürekli çırpınıp, kovadan dışarı fırlatıyorlar kendilerini.
Geldikleri, bildikleri yere geri dönmeye çalışıyorlar . Diğerleri gibi kaderlerine rağzı gelmiyorlar. Mücadele edip, direniyorlar. İşte bu balıkları denize geri atıyorum. Ne olur ise olsun, içinde yaşama isteği olan , mücadeleci balıklar bunlar. Saygı duyulur mu Küçücük bir istavrite.? Saygı istavrite değil aslında , yaşma isteğine ve mücadeleci ruha..
Buna rağmen , bir buçuk kilo kadar balık tutmuşum. Her halde bir yarım kilosu da koyduğum kurallar yüzünden denize geri gitti.
Kaderine razı olanları , güzelce paketleyip bir otuzbeşlik eşliğinde , nar gibikızartıp bir güzel yedik eşim ile. Ben balığı zeytin yağında kızartırım. Zeytinyağı zor yanan bir yağ. İyice kızdırıp, balığı öyle arıyorum. Bir anda kızarıveriyor. Yağ emmiyor yani.
Bu arada , geçenlerde TV de gördüm. Bir italyan şef, barbunyaları un yerine irmiğe bulayıp öyle kızarttı. Bir de irmik ile denemeli.
Tabi pişmemiş irmik çok sert mi olur. ? Bilemedim.
Yarın ilk işim, bir balık kovası edinmek. Bir tane de Ahmet e alayım. Kapak olsun.
Evet dostlar, Tayo Mar da balık sezonu açıldı..