Ben bu konuşmaları çok değerli buluyorum.
....
O nedenle gelin devam edelim.
Gerçi "Gezi yelkenciliği" diye konu sınırlanmış, aynı zamanda "konforlu seyir" koşulu da baştan belirtilmiş ama hepimiz bundan daha kapsamlı düşünüyoruz.
İlk söylenenin sınırları dışında şeyleri hep birlikte söylemişiz.
Yine oraya dönerek başlamanın belki konuyu daha iyi tartışmaya katkısı olacağını düşünüyorum.
Ancak yine tekrara düşülecek. Barınak, marina, bağlama yeri gibi verili koşullarla ilgili bir zihniyet değişikliği ile desteklenmedikçe işin gittiği gibi gideceği aşikar. Bu konu aktivistliğe ve siyasete çıkıyor.
Onu bir yana bırakıp devam ettiğinizde de 50 bin euroluk teknelerden söz etmeyeceksek elde çok bir şey kalmıyor. Dün facebook'ta 7 metre civarı, direkli çift kürekli bir kamarasız kayık fotoğrafı paylaşarak sordum. "Bunu ülkemizde yaptırabilir miyiz? Fiyatı ne olur?" diye. (Yelken motor hariç) 10 bin liradan başlayıp (yelken motor dahil) 100 bin liraya ulaşan rakamlarla karşılaştık.
Burada ilk sorun üretici sektörün örgütlenme sorunu. şaşal, gökmarin gibi firmalar yakın zamanda kapandı. Kimselerin beğenmediği Rota, patronu ölünce dağıldı. Satın alıp suya atılıp seyir yapabilecek standartı olan küçük tekne imalatı kalmadı. Schorcher 30 sene gerilerde. Algomar, Egeyat küçük tekne yapmıyor. Yaptıkları da o "50 bin euro" standartının üstünde.
Geriye ne kalıyor?
1- ithal tekneler
2- Özel yapımlar..
Şimdi küçük bir yelkenli işi daha çok da küçük firmaların ilgisi içinde. Seri üretim yok. Ancak siparişle yapılıyor ve firma da işi tekne sahibinin maliyeti üstlenmesi ile öğreniyor.
Bir şekilde hesabı kitabı yapıp, yaptırıp tekneye sahip olsanız bie sözgelişi yelkeni de ancak siparişle olacak.
Tüm bunlara iyi para ödemeniz, işin doğru yapılacağı ve içinize sineceği anlamına da gelmemektedir.
Yine küçük firmalar işin tüm unsurlarına kendileri de hakim olmadığı için söz gelişi "ahşabını .... liraya yaparız" diyor. Ama buna boya dahil değil. Motorun montajı bile ayrı pazarlık. Yelken konusunu ise genelde hiç bilmiyorlar. Ellerinde seçebileceğiniz hazır plan da yok.. İşi çok da bilmeyen ama para ödemeye istekli, amatör denizci adayı bu durumda ne yapabilir?
Yineleyeyim, sektörün büyük çoğunlukla bugünkü örgütlenmiş hali geleneksel kasaba terzisi mantığı.. Merhum çok saygı sevgi beslediğim bir büyüğüm ayakkabı imalatçısı idi küçük bir kasabada. Birçok çırağı vardı. Yanında çalışan 1-2 de kalfa. Kasabanın savcısı, hakimi, ileri gelen esnafının ayakkabılarını yaptı yıllarca. O işten geçindi. 1980'lerin başında yaşlanıp emekli oldu. Ama hiçbir çırağı o işi sürdürmedi. Ya başka işlere girdiler. Ya da hazır ayakkabı satış dükkanı açtılar.
Giyimde, ayakkabıda tamamlanan bu süreç tekne işinde henüz tamamlanmadı. Tamamlandığında "butik tekne" yapan küçük firmalar elbette her zaman olacak ama gezi yelkenciliği için belli bir standartta kolay alınabilen tekneler de olacak. O bakımdan sektör hala geleneksel halde.
Bir diğer yönü, kendi tekneni kendin yapma. Bunu yapan amatör denizciler var. Ama herkesten amatör bir tekne sahibi olmak için, profesyonel marangozluk, profesyonel boyacılık ya da profesyonel fiber dökme becerileri bekleyemezsiniz. Bunlar profesyonelce olmazsa da tekne olmaz. Benim gibi bunları beceremeyecek birçok kişi olduğunu düşünüyorum.
Marinalar belli bir standartta olmasına rağmen özellikle bakım-onarım konusunda en çok şikayet edilen yerler arasında geliyorlar. Çekek yerleri, balıkçı kooperatiflerinin işlettiği barınakları düşünün...
Toplumun ilgisinin yaygınlaştırılması, gençlerin teşviki yanında mutlaka sektörün de kendini organize etmesi gerekiyor. Temel sorunlardan biri de bu.
Bir diğeri de gezerken teknenizi bağladığınız restoran iskeleleri ve ödenen fiyatlar.. Az sayıda olmaları, işin güçlüğü, sezonluk oluşu gibi unsurlar o işletmecileri de zorluyordur muhtemelen ama ortada bir terslik olmadığını da kimse söyleyemez. Teknenizi bağlayacak yer de yoksa dışarı çıkıp yemek yemek bile sorun olacaktır yelkenlinizle gezerken..
Günübirlik, yarım günlük, birkaç saatlik küçük yelkenli kiralanamaması, sörf okulu gibi küçük yelkenli kiralama ve öğrenme yerlerinin olmayışı da gezi yelkenciliğinin gelişime uzun vadede köstektir.
Kaçınılmaz şekilde yaşadığımız diğer koşullar, ortalama zihniyetimizin ürünü hayat tarzımız toplum örgütlenmemiz, eğitim-öğretim sistemimiz zaten yeteri kadar engel çıkarıyor. Bir de işin içinden bu tür güçlükler çıkınca insanların uzak durmaları değil, durmamaları anormal olurdu.
Ama bunları aşarız çaba sarf edersek...