Yazılanları keyifle okudum. Hepsi de doğru.. Bu doğrular arasından bir yol haritası bulunabilir belki.
Demokrasiden başlayalım. Demokrasi , farklı sosyolojik katmanların, bu katmanlarca kabul edilmiş kurallar çerçevesinde , kendi çıkar ve tleplerini gerçekleştirmek üzere bir platformda bir araya gelmeleridir.
Kurallar anayasa oluyor, platform da meclis. Gezi yelkenciliği ile ilgili birşeyler yapabilmek için bir kitle,sosyolojik bir katman yaratmak gerekiyor. Bu katman, en gelişmemiş demokraside bile dikkat çekici olur.
Böyle bir kitle olmadan , tamamı doğru problem ve imkansızlıkların üstünden gelinemez.
O yüzden , bu işin öncüsü olacakların birinci görevi bu kitlenin yaratılmasına, büyümesine katkı sağlamak olmalıdır. Kitle genişledikçe, talepler için baskı yapılabilir.
Bu kitle oluşmadan yukarıda adı geçen problemlerin ya da zorlukların üstesinden gelmek mümkün değil.
Bu kitlenin yaratılması da bu kitleyi denize çekmek ile olabilir. Bunun için bir tekne gerekiyor. Kriterleri burada belirlenecek bir tekneyi kim bilir bakmışsınız bir yatırımcı yapıvermiş.
Burası çok önemli, bizim insanımızın ihtiyaçlarına uygun ve bizimdenizlerimzide rahat seyir yapılabilecek bir tekne olır ise gerisi çorap söküğü gibi gelir.
Marinada tutulabilecek ancak yeri geldiğinde traylere alınabilecek bir tekne, bir çelişki değil, marina için bir baskı unsurudur. Bu önemli. Üstelik, kış boyunca evinizin önüne park eder , yazın Gökovaya götürür, üç ay Ören marina da kalabilirsiniz mesela.
Tepeniz atınca , alıverirsiniz marinadan.. Eğer tekneniz trayle üzerine alınabiliyor ise.
Yukarıda Recep reisin verdiği tekne örneği olmaz. O tekneye dişi kedi bile gelmez. Biz anaerkil bir toplumuz. Biz , karılarımızdan izin almadan hiçbir şey satın alamayız. Bizim hoşumuza giden herhangi bir araç, ancak karılarımızın beğenmesi ile satın alınabilir.
Kadın neye bakar? Çocuklarına ! Her şey çocuklar içindir . Çoxukların oynayabileceği alanlar olmadan ve çocukları için güvenli olmayan hiç bir evi bir kadına satamazsınız.
Hedef kitle kadınlar. Kadınların aklını çelecek ise çocuklar.
Bizim toplumumuzda denizden uzak olmamızın tek nedeni, kadınların denize güvenmemeleri, korkmaları.
Kadınlar sadece denizden korkmuyor. Denizdeki her şeyden korkuyorlar. Dibi kum olmayan sahile kadın asla girmez.
O yüzden bu twknenin en önemli aksesuarı, bir yüzen file havuz olmalı. Kadın bilmeli ki bu fileden ne denizanası geçemez. Başka mahlukatlar da.
Bu filenin tekne ile bağlantılı yerinde şişme bir kaydırak, bir köşesinde basketbol potası mesela?
Çocuklarının ve kendisinin rahatlıkla yüzebildiği, çocukların eğlendiği bir file havuz..
Bu hareketli salma burada da hizmetinizde.. Çoğu kadın derin denizde yüzemiyor. Korkuyor. Oysa yanaş bir metreye .. At demiri. Gıcır gıcır deniz. Dibi kum.. İki kulaçta karada olsun. Bakın ne de güzel oluyor.
Bir diğer çok önemli aksesuar mangal mesela. Mangal manyağı bir ulsusuz işte. Hepimiz en iyi mangalcıyız. En iyi biz yakarız. Mangal başında yakma şekli yüzünden birbirine küsen erkekler biliyorum ben. Teknede mutlaka mangal olacak. Mangalsız bir Türk teknesi düşünülemez.
Sonra içeride sevimsiz aç yat benzeri uzun koltuklar olmaz. Şu mudo da satılan küçük berjerler var, sancak tarafa bunlardan koyacaksın iki tane. Ortada fiskos masası. Üstünde şık , kumaş bir abajur. Önünde ahşap zemin üzerine küçük bir yağcıbedir el halısı. Seccade büyüklüğünde.. Bunun hemen arkasında büyükçe açılmayan bir lumboz.
Türk kadınının boyu kısa. Bu küçük berjerlere bayılır. Bir de bizim kadınlarınız mobilyada minimalistler.
Mutlaka on iki volt bir Türk kahvesi makinası. Şart ki ne şart.
Mümkün olduğunca dolap.