Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Türk gezi yelkenciliği üzerine bir denenme..

T
  • *
  • İleti: 2171
Katılmıyorum diyeceğim yine küçük goruyon neyin diyeceksin , ben de bi şey demiyorum.

Fikrime katılma, yanlış olduğumu düşündüğün tarafını söyle, hatta sabahlara kadar anlat, dinlerim.

Ama müsade et, ne zaman katılmıyorsun yada eleştiriyorsun, ne zaman sonlandırmak istediğini hissettirip, yön çiziyorsun...,
Arada ki farkı bunca zamandır okuduğumuz yazılarından çıkartabilelim beaa.  ;)

Yani, katılmadığın tarafını söyle ki konuşabilelim.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Oktay beyin ilgisi özellikle ilgimi çekti Mücahit, bence bu işi en iyi sen yaparsın.  İstesen ya bir iki fotoğraf.? Merak ettim şimdi.

Sayın Cem beyciğim sizin yazdıklarınız süper  ama önce temel ihtiyaçtan başlamalı. Tekneden.

Bir kere marina ya da barınak maliyetleri gözönüne alındığında minimum m2 kadar bir tekne olmalı. 9 m. Boy, 3 m. Genişlik.

Tamamen kadına oynanacak. Mutfak ve tuvalet  çok önemli. Bir de havuzluk. Yani öyle omurga salmalı başı kıçı bir bir tekneden bahsetmiyoruz. Öyle Pop yelkenlisi gibi de olmayacak ama. Çizgiler çok önemli.

Aali nin örnek verdiği ancak anlatana kadar bilmez bilmez yorumlar yaptığımız tekne tarzı birşeyler olmalı.

Torpil salma, fiber bir tekneden bahsediyoruz. Kıçı açık yarış tekneleri gibi olabilir. Ancak bu bölüm uzun olacak Aali nin verdiği örnekteki gibi. Buraya güneş panelleri bile serilebilir. Ya da bot çekilebilir ya da yazın uyku tulumunda uyunabilir.

Markoni arma olacak. Ancak mümkün olduğunca bayılmayacak. O yüzden kıçı geniş bir tekne olmalı. Çok büyük olmamakla birlikte dolap dümen olacak. Kadınlar seviyor bu dolap dümen işini.

cat arma olabilir mesela. Sadece tek bir yelken. O da hafif havalarda açılacak. Kıçtan takma 30 beygirlik benzinli bir motor olabilir. Tamiri kolay. Yeri geldiğinde sök götür. Ama bastı mı gidecek. O yüzden 30 beygir dedim.

Bizim insanımız iki yelken sevmiyor. Adede cenova açıp gidiyor malum. O yüzden Cat arma mantıklı gibi sanki. Hatta bumbasız bile olabilir.

En önemli tasarım kriteri enerji. En çok para bu güneş enerjisi işime harcanacak. Telefonlar olmadan çocuk kocuk gelmez tekneye. Ama öyle matafora üstü gibi değil. Şöyle zarif bir güneş paneli yeri olmalı.

Kıç tarafın Aali nin verdiği örnekteki gibi olması önemli. Bu uzun kıç bölüm, denize girmek için iskele gibi de kullanılabilir.

Cat arma olur ise yelken maliyetleri de düşer. Arma maliyetleri de. Direk içinde sarma yelken olursa da tadından yenmez. Sonuçta tek bir yelken ile uğraşılacak.

Şık bir bimini ve serpinti körüğü.. Tekneyi bu ikisi sattıracak.

Bu uzun kıç bölüm çok önemli. Bu aynı zamanda geniş portuçlar da demek oluyor.

Çok fazza maliyeti arttırmadan, ahşap , tik parçalar ile sıcak bir görüntü verilecek. Kıç tarafın bir bölümü tik olacak mesela. Az birşey bir iki m2 . Denize buradan girilip çıkılacak.

Borda mümkün olduğunca yüksek olmalı. İçeride rahatlıka ayakta durulsun. Hunter örneğinde olduğu gibi oval yerleşimler tercih edilirse çok hoş görüntüler elde ediliyor.

İçeride ağır bir ahşap doku olmayacak. Akça ağaç gibi bir ahşap, beyaz fiber ile uyumlu olur. Döşemeler bu durumda lacivert olabilir mesela. Beyaz tavan ve duvarlar, önünde akçaağaç renginde ahşap, dolap ve mutfak, masa. Ancak buna uygun oval bir oturma gurubu lacivert tenkte. Ve mutlaka masada ya da kenarlarda abajur. Gövdede ve tavsnda pencere. Mümkün olduğunca aydınlık iç mekan.

Maliyeti ince işçilik tutandağından iç bölme detayları çok önemli. Hem zevkli olacak hem ucuz.

Ucuz ve kolay arma, yine ucuz ama kullanışlı bir kamara tasarımı (ikea mobilyaları gibi düşünün)

Salma hareketli, direk kırılabilir. Yeri geldiğinde trayler ile çekilebilir bir tekneden bahsediyoruz üstelik.

Düşünsenize, sezon başında çek Bodruma , gez dolaş bütün yaz. Sonra çek traylere gel geri ..

Toparlayalım mı?

Fiber, hareketli salma, kırılabilir direk, cat arma, ütü kıçlı, 8 maksimum 9 metre boyunda , 3 m eninde , uzun ve geniş havuzluklu bir yelkenli.. İş yapar bence..
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553
Karayolundaki taşıt ya da çekilen eşyanın 2.5 m den geniş eni olursa ancak özel taşıma müsaadesi ve refakat ile yola çıkabilir.
Treyler deyince bunu hesaba almak lazım.  ?0-?
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4254
Bence tek yelken olmaz. Adamın/Kadının gördüğü bütün yelkenliler en az iki yelkenli. Kişi gördüğünü bilir, ister. Biz sabaha kadar anlatalım, valla bak bunu daha rahat kullanırsın diye. Olmaz.

Havuzluk, sırf kadınlar yüzünden değil, Akdeniz'de olduğumuz için geniş olmalı. Oturacak eşiyle, uyuyacak, ayaklarını uzatacak, çayını kahvesini içecek, yemek yiyecek. 2 kamara olacak. Geniş salon olacak, yatakhane küçük olabilir, onu dert etmez, çözer bir şekliyle, nihayeten damda uyuyan bir ırkın âfadıyız.

Tik olmamalı. 1-2 metrekare bile bir servet.

Asıl içerisinin ahşabı önemli,ahşap baskın olmalı. Çünkü adamın gördüğü fotoğrafta öyle. janjanlı. Bunu sever. Açık renk hiç olmamalı içeride. Ahşap ama son derece aydınlık olmalı içerisi. Tavandan çok ışık alacak şekilde. Buzdolabı üstten kapaklı olmayacak, çekmece tipi, koltuk altında. Böylece mutfak daha ergonomik olacak. İki buzdolabı çok enerji olacağı için olmaz. Olursa zaten biri üstten kapak.

Serpinti körüğü, kuzeyli işi, sabit, pencereler açılabilir şekilde.
Biminiyi kendi yaptırsın.

9 metre çok iyi.



  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

  • *
  • İleti: 1547
    • Classicboats Turkiye
Bülent hoşlanmıyor. ;) Pesimistlikten vazgeçip optimist ve hatta "utopik" olalım.
Varsayalım ki bütüün bu tartışmalar sonunda ortak noktalarda hemfikir olup amacına uygun bir tekneyi "cümlelerle" tanımladık.
Yine eğrisini doğrusuna denk getirip planları bulduk veya sıfırdan çizdik ve ilk prototipi de inşa edip denize koyduk, seyirler yaptık. Sonuç "Büyük bir BAŞARI"
-------------------------- optimistlik sınırı --------------------------------
İşte tam bu aşamadan sonra günümüz tabiri ile çok yoğun bir PR yapılmaz ve bu PR için devasa bir mali yatırım yapılıp bir " mith" yaratılamaz ise yandi gülüm keten helvam.

Üstelik bu myth'in yaratılma süresi de öyle kısa olamaz. Medyatik şahsiyetlere sudan ucuz veya bedelsiz verilecek tekneler, fuar katılımları, dron çekimleri, belki toplu yolculuklar aklınıza gelebilecek, "hanımların" gönlünü çelip, çalacak her şey.... Diğer yandaki kluvarda da ilk taliplerin satın alıp kullandıkları az sayıda tekne.

Bir de  karşı kampta pazarı bölüşmüş ve kaybetmek istemeyen devasa mali gücü olan bir üç, dört marka tröstü var.

Yani demem o ki her yeni başlangıç çok değerlidir. Yol açar, kapı açar, öncü olur. Ama yola çıkarken hayatın katı gerçeklerini küçümsemek de o pırıl pırıl öncüyü boğup öldürebilir.

Ersin'in dediği gibi temel ihtiyaç "Tekne"dir. Ama sosyal, ekonomik ve felsefi altyapısı sağlam bir tekne.
Bir diğer önemsenecek ve saptanacak hedef hangi gelir grubu olmalı.
Bir yandan asgari marina kirasına uygun olacak ama aynı zamanda da römorkla çekilebilecek olacak. Sizce çelişki değil mi. Taşınabilir bir tekne kısa süreler dışında neden marinaya ihtiyaç duysun?

Hele bir asgarileri saptayalım.
Sonra neler olmazlara geçeriz.
  • IP logged
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4254
Cem abi , ne diyor şair;
Düşünde bile göremez işler,
Düşlerin gördüğü işleri.


O nedenle konuşmaya devam. Nasılsa sesi duyan olur .
  • IP logged
« Son Düzenleme: 03 Ekim 2017, 15:00:51 Gönderen: Bülent Büyükdağ »
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

R

Recep Ertürk



Ben de düşünmüştüm bu konuyu ama 9 metre filan değil, küçük tekne formatında. O zamanlar 5 metre üstü vergiye tabi olduğundan 4.95 olmalıydı. 3-5 hp motor olabilirdi ama mutlaka yelken kürek olmalıydı. Ana yelken bumbaya sarılabilmeli ki tek kişi havuzluktan rahat başedebilsin. Her şey havuzlukta toplansın. Misal kamara portable olsun. Gerektiğinde açık tekne, gerektiğinde kamaralı tekne olabilsin. İstenirse mizana direği de takılabilsin (yani opsiyonlu olsun küçük tekne)

Batmaz olmalıydı. Ama çok oynak da olmamalıydı o nedenle ve kürekle kullanılacağından omurga salma. Mutlaka kaliteli malzeme olmalı ve ucuza mal edilmeliydi. Taksitle satılabilmeliydi etc..

Diğer her şeyi halletseniz bile bağlayacak yer olmayınca olmuyor. At-çek rampaları ve römork parkları da yok hiçbir yerde. Arabanıza çeki demiri taktırmak bile çile.

İkincisi şimdiki gibi devlet vergileri kaldırınca kimse küçük tekneye bakmaz bu ülkede.

Üçüncü olarak belki de en önemlisi "yelken yapma" denen şeyin büyüsünün insanlarca içselleştirilmesi. Bu olmayınca ne yaparsanız yapın zor.

Daha öteye konu toplumsal veya kamusal.
Artık sandal kiralayan yer kalmadı farkındaysanız. Sörf öğrendiğim yazlık sörf merkezi hocası tüm yaz bu işe emeğini ve belli bir sermaye bağlamış olmasına rağmen zor geçiniyordu. Tabii iş de sadece okullar açıkken mümkündü.

Ayrıca sörf merkezi bile ancak bir başka yerin yanında eğreti olarak kurulabiliyor. Yazlıklar sahilleri işgal etmiş durumda. Otel, kamu binası, yazlık veya özel plaj tüm sahiller. Halk plajı formunda koy kalmadı.

Sözünü ettiğim küçük yelken-kürek teknesini bir yerde kiralamayı düşünüp 3-5 tane alsanız bunu çalıştıracak alan bulamazsınız.

O bakımdan konu mutlaka sahili olan belde, köy belediye ve muhtarlıkları, spor müdürlükleri gibi birimler dahil olmadan düşünülemiyor. 3-5 bin nüfuslu giderek kışın da yaşanan sahil siteleri var. Onlar bile sadece şemsiyeli, şezlonglu kafeterya açıyorsa sorunun daha derin olduğu ortaya çıkar.

Aynı şekilde onlarca baraj gölü var. Buralarda da benzer şeyler kimsenin aklına gelmiyor. İstanbul belediyesinin ve giderek tüm belediyelerin sahillere kurduğu spor yapma alanlarının ve ekipmanlarının benzerini deniz için hiç düşünmemiş olması tuhaf değil mi?

En basit olanı bile bu kadar çetrefil. Uzun seyirler yapılabilir tekne için işin çok daha zor olduğu aşikar. Ancak unutmayın, sörf yoksa, küçük yelken-kürek teknesi yoksa, uzun seyir için yelkenli tekne olma ihtimali de yoktur. Dıştan takma motorlu lastik botlar ve dalga çıkarmayı marifet sayanlar denizi yeteri kadar işgal ediyorlar..

Onlarca yelken okulu var. 10-15 metrelik teknelerde insanları eğitim veriyorlar. Bakın bakalım kaç tanesinde yelken-kürek teknesi var? Hiçbirinde olmadığını iddia edebilirim.

Sözü uzatmadan söyleyeyim. Yelken ve deniz sporları haberleri gazetelerde kaç cmkare olarak yer alıyor. Yıllık futbol haberleri ile oranladığınızda binde birden daha küçük değer çıkar. (en geniş yer alan deniz haberi denizde boğulma, kaza, kaybolma vd haberleri, diğer bir deyişle 3. sayfa haberi)

O bakımdan deniz ve yelkeni birlikte düşündüğümüzde işe başlanacak yeri daha geri çekmek gerekiyor. Devletten köstek olmaması, gölge etmemesi, -belki sadece verdiği sözde durması- dışında bir şey beklemeden ama işe toplumun, mahallenin, beldenin deniz kıyısı insanlarının nasıl dahil olacağından başlayarak...

Sadece parası olanları denize çekmeye yönelik fikirler  pratik bir yol belki ama insanları denizle-yelkenle buluşturma adımlarının başarısı onu zaten doğuracaktır. Küçük hedeflerle ve basit adımlarla başlamak kuşkusuz sabır ve zaman gerektirecektir.

Karamsar bakanların kaygılarına katılıyorum. İş zor.. Sanıldığından da zor.

Gerçekçi ve ayakların yerden kesilmeden yapılabilecek işler konusunda söylenenler önemli. Düşünülmeli. Birikimlerin paylaşılması maliyetsiz ders çıkarma imkanı veriyor.

Konu üstüne söylenenler elbette tekrar tekrar düşünülmelidir. Ayrıca her bir amatör denizci de çevresi için rol modeli olmalıdır diyeceğim ama diyemiyorum genel algının çapsızlığından dolayı. ("Bak ....'ı görüyor musun? Yelkenli teknesi ile keyif yapıyor" kadar alçak cümle bilmiyorum.)

Gezi yelkenciliği elbette parası olanın yapabileceği bir etkinliktir. Ama sadece parası olması yetmemektedir. Denizle ilişkinin (kurulması demeyeceğim, bir ilişkimiz var. Çimmek, lağımları, çöpleri boşaltmak, arada bir ava çıkma vd..) değişmesi için çaba sarf etmek gerekiyor. Bu konuda bile ne yapabileceğini düşünmek gerekiyor. Küçük balıkçı denize "tarla" derdi. Büyük teknelerse "balta girmemiş orman" muamelesi yapıp kuruttular. Korkarım aynı şeyi parası olup büyük tekne ile dalga kaldıranlar da gezi yelkenciliğine yapacaklar.




  • IP logged

  • *
  • İleti: 1547
    • Classicboats Turkiye
Belki de - şimdi bir rakam vermeyeceğim  ;) - belli bir yaşın üzerinde olanlar böylesi yenilikçi projelerde fikirlerini ortaya koyup, hiçbir eleştiri yapmadan kenara çekilip yolu gençlere açmalılar. Belki onlar geçmiş kötü deneyimlerinden, dünyaya bakış açılarından, yorgunluk ve bezginliklerinden  dolayı şeytanın avukatlığını yapıp heveslileri, atılımcıları, öncüleri köstekliyorlardır. Belki "öncülerin" şimdiye kadar denenmemiş, başarıya ulaştıracak aksakallıların aklına bile gelmemiş daha parlak fikirleri vardır.

Onlara güveniyorum.

Ama frenklerin şu dedeler sözünü de buraya koyuyorum.
" Eğer gençlik bilseydi,  eğer yaşlılık yapabilseydi"  ::)  :P
  • IP logged
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.

R

Recep Ertürk


Yazımı tekrar okudum. Yazım yanlışlıkları ve cümle düşüklükleri var. Onlar aynen kalsın. Okurken, okuyan tarafından düzeltilebilir.

Ama şu affedilir değil:

"Tabii iş de sadece okullar açıkken mümkündü. "

Elbette "okullar kapalı iken mümkündü" şeklinde olacaktı. Özür.

Yazıyı tekrar okuyunca epey karamsar buldum. Ama niyetim karamsarlık bulutları üretmek değildi. Sadece sorunların çokluğunu tasvir etmek istemiştim.

Ayrıca işin, üretim, yatırım, pazarlama gibi alanları benim hiç mi hiç bilmediğim alanlar.. Sadece (bilgisayar literatüründeki) "son kullanıcı" durumundayım. Denizi seviyorum. Tüm zamanımı denizle, yelkenle geçirmek istiyorum. Ama en yakın kasabaya bile gidemiyorum denizden çünkü gittiğimde kayığı bağlayacak yer yok. Kayığı bağlayıp kıyıda bir çay içme ve dönme imkanınız yok.

Otopark bulunamadığında boş bulduğunuz uygun yere arabayı park edersiniz. Nihayet çekerler ve ceza yersiniz. Bildiğimiz gibi denizde böyle değil.

Konu daha çok konuşulmalı. En zıt fikirler, karşı tarafa hasmane duygular içermeden açıklıkla dile gelmeli.

Çok da açık olmayan önerimi tekrar belirtmeme gerek var mı bilmiyorum. Gençlerin daha fazla denizle ilgilenmesi için elden ne geliyorsa yapılmalı.  Daha da önemlisi denizi başka türlü görmeyi sağlamak.. Ayrıca akşamdan sabaha değil bunu bir ömürlük uğraş olarak seçmek..

Çetin Altan'ın bir sözünü hatırlatarak bitireyim. "Ülkemizde denizle ilgili şiirler bile karadan denize karşı yazılmıştır"



  • IP logged
« Son Düzenleme: 03 Ekim 2017, 23:17:52 Gönderen: Recep Ertürk »

  • *
  • İleti: 3573
Yazılanları keyifle okudum. Hepsi de doğru.. Bu doğrular arasından bir yol haritası bulunabilir belki.

Demokrasiden başlayalım. Demokrasi , farklı sosyolojik katmanların, bu katmanlarca kabul edilmiş kurallar çerçevesinde , kendi çıkar ve tleplerini gerçekleştirmek üzere bir platformda bir araya gelmeleridir.

Kurallar anayasa oluyor, platform da meclis. Gezi yelkenciliği ile ilgili birşeyler yapabilmek için bir kitle,sosyolojik bir katman yaratmak gerekiyor. Bu katman, en gelişmemiş demokraside bile dikkat çekici olur.

Böyle bir kitle olmadan , tamamı doğru problem ve imkansızlıkların üstünden gelinemez.

O yüzden , bu işin öncüsü olacakların birinci görevi bu kitlenin yaratılmasına, büyümesine katkı sağlamak olmalıdır. Kitle genişledikçe, talepler için baskı yapılabilir.

Bu kitle oluşmadan yukarıda adı geçen problemlerin ya da zorlukların üstesinden gelmek mümkün değil.

Bu kitlenin yaratılması da bu kitleyi denize çekmek ile olabilir. Bunun için bir tekne gerekiyor. Kriterleri burada belirlenecek bir tekneyi kim bilir bakmışsınız bir yatırımcı yapıvermiş.

Burası çok önemli, bizim insanımızın ihtiyaçlarına uygun ve bizimdenizlerimzide rahat seyir yapılabilecek bir tekne olır ise gerisi çorap söküğü gibi gelir.

Marinada tutulabilecek ancak yeri geldiğinde traylere alınabilecek bir tekne, bir çelişki değil, marina için bir baskı unsurudur. Bu önemli. Üstelik, kış boyunca evinizin önüne park eder , yazın Gökovaya götürür, üç ay Ören marina da kalabilirsiniz mesela.

Tepeniz atınca , alıverirsiniz marinadan.. Eğer tekneniz trayle üzerine alınabiliyor ise.

Yukarıda Recep reisin verdiği tekne örneği olmaz. O tekneye dişi kedi bile gelmez. Biz anaerkil bir toplumuz. Biz , karılarımızdan izin almadan hiçbir şey satın alamayız. Bizim hoşumuza giden herhangi bir araç, ancak karılarımızın beğenmesi ile satın alınabilir.

Kadın neye bakar? Çocuklarına ! Her şey çocuklar içindir . Çoxukların oynayabileceği alanlar olmadan ve çocukları için güvenli olmayan hiç bir evi bir kadına satamazsınız.
Hedef kitle kadınlar. Kadınların aklını çelecek ise çocuklar.

Bizim toplumumuzda denizden uzak olmamızın tek nedeni, kadınların denize güvenmemeleri, korkmaları.

Kadınlar sadece denizden korkmuyor. Denizdeki her şeyden korkuyorlar. Dibi kum olmayan sahile kadın asla girmez.

O yüzden bu twknenin en önemli aksesuarı, bir yüzen file havuz olmalı. Kadın bilmeli ki bu fileden ne denizanası geçemez. Başka mahlukatlar da.

Bu filenin tekne ile bağlantılı yerinde şişme bir kaydırak, bir köşesinde basketbol potası mesela?

Çocuklarının ve kendisinin rahatlıkla yüzebildiği, çocukların eğlendiği bir file havuz..

Bu hareketli salma burada da hizmetinizde.. Çoğu kadın derin denizde yüzemiyor. Korkuyor. Oysa yanaş bir metreye .. At demiri. Gıcır gıcır deniz. Dibi kum.. İki kulaçta karada olsun. Bakın ne de güzel oluyor.

Bir diğer çok önemli aksesuar mangal mesela. Mangal manyağı bir ulsusuz işte. Hepimiz en iyi mangalcıyız. En iyi biz yakarız. Mangal başında yakma şekli yüzünden birbirine küsen erkekler biliyorum ben. Teknede mutlaka mangal olacak. Mangalsız bir Türk teknesi düşünülemez.

Sonra içeride sevimsiz aç yat benzeri uzun koltuklar olmaz. Şu mudo da satılan küçük berjerler var, sancak tarafa bunlardan koyacaksın iki tane. Ortada fiskos  masası. Üstünde şık , kumaş bir abajur. Önünde ahşap zemin üzerine küçük bir yağcıbedir el halısı. Seccade büyüklüğünde.. Bunun hemen arkasında büyükçe açılmayan bir lumboz.

Türk kadınının boyu kısa. Bu küçük berjerlere bayılır. Bir de bizim kadınlarınız mobilyada minimalistler.

Mutlaka on iki volt bir Türk kahvesi makinası. Şart ki ne şart.

Mümkün olduğunca dolap.







  • IP logged

  • *
  • İleti: 1631
Çok güzel konu. Eline sağlık Ersin reis. Her fikir doğru ve uygulanmalı diye düşünüyorum. Recep beyin fikirleri ile benimkiler paralel. Eşlere hatta annelere yelkeni sevdirmenin yolu Ersin reisin ortaya koyduğu kriterleri sağlamak evet ama bir diğer yolu da çocukları kazanmak. Hiç kimseye sormuş değilim ama tahmin ediyorum bu platformda herkesin denizi çocukluğunda sevdiğini varsayıyorum. Mesela yüzme bilmeyen kimse bugün yelken yapmıyordur. Yanılıyorsam düzeltin lütfen. Bir çocuk teknede olmak isterse Anne de o teknede olacaktır. Çocukları kazanmanın yolu da Recep reisin sistemi üzerinden gerçekleşebilir. Kimseyle Deniz mazisini konuşmadığından kendi çocukluğumdan örnek vermek isterim. Profilimde de yazıyor aslında. Yalova’da doğdum büyüdüm. 6 yaşımda yüzüyor 12 yaşımda mendirekten denize girip turuncu palet ve maskemle dalıp midye çıkartıp mutlu olurdum. 15 yaşımda Sandal kiralayıp balık tutar mutlu olurdum. Bu Tutkunun üzerine önce scuba sonra yelkeni koydum. Halbuki şimdiki çocuklar özellikle de Marmara’da büyüyenler havuzda yüzme öğreniyor. Palet ve maske ile dalma şansları yok. Sandal artık kiralanmıyor. Önce bu basit temel oturtulup çocuklar kazanılıp 2. Aşamada Ersin reisin tasarladığı ve diğer reislerin detaylandırdığı özelliklerdeki Tekne yapılırsa bir aşama daha ilerleriz. Belki de bazı çocuklar motoryat sever bilemeyiz. Ancak Deniz bilincini temele yayıp potansiyel denizci sayısını arttırıp yelkenci ve gezi Yelkencisi sayısını yukarılara böyle çekebiliriz. Bu, bu işin uzun yolu olabilir. Ancak temeli en sağlam yol sanki bu diye düşünüyorum. Hatta belki Cem hoca bizim alıştığımız klasik sandallara bir yelken planı bulursa o zaman Sandal kiralayacak çocuklar daha o Yaşta yelken sevdasıyla buluşturulabilir. Aklıma geldi işte


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged
« Son Düzenleme: 04 Ekim 2017, 00:46:54 Gönderen: Oğuzhan Oğuz »

S

Salim ORHANLI

1977 yılında Haydarpaşa Lisesi son sınıfta okuyordum. Fırsat buldukça okulu kırar, bir kaç arkadaş doğruca Kurbağalıdere'de sandal kiralamaya giderdik. Fenerbahçe koyuna kürek çeker, mevsimine göre dalar ve kum çıkarırdık. Sıcak bir günde biraz açıkta demirlemiş sahil güvenlik botuna kadar kürek çekmeye karar verdik. Dilimiz dışarıda bota yaklaşıp su istediğimizde bize verilen taze sıkılmış bir sürahi portakal suyunun tadı damağımdan hiç silinmedi.

Bir de Üsküdar'da Şemsipaşa camisinin bitişiğinde yelkenli yat imalatı yapan bir atölye vardı. Oraya gider, ekmek arası domates peynirimi onları ikram ettiği çay eşliğinde yer; saatlerce imalatı izlerdim.

İyiymiş o günler yahu :)
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Babam memurdu. Bir yandan üniversite, bir yandan Haydarpaşa İskelesi'nde memuriyet. Para pul hak getire. Kira zor ödeniyor. Ama iki şey olmazsa olmazdı, Dereağzı'ndan sandal kiralayıp balığa çıkmak ve el kadar beni denize atmak ve de her hafta en az bir akşam sinema ya da tiyatroya gitmek. Rekreasyonel aktiviteler toplumların gelişmişlik düzeyinin göstergesidir der bir tez. Ne kadar haklı! Son 20 yılın rekreasyonel aktivitesi ya kahvehane ya da boş bi yeşillikte mangal yellemece... ha bir de AVM.

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
  • IP logged
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

T
  • *
  • İleti: 2171
Ersin'in son yazdıklarının ben de oluşturduğu his aynen şu ;

Çıkmasınlar abicim denize !!!

Tamam insanların tercihidir filan deyip, çartır teknelerini sahiplenmelerini anlıyorum ama o kadar. Fazlası değil.
Deniz tutkusu ve denizciliğe niyeti olanlar ama imkan ve fırsat bulamayanlar için proje üretmek başka, yüzen rezidanslar yapmak başka. Zaten o lüksleri sağlayan markalar var.
Yapılmış olan, "nasıl bir tekne" tariflerine bakın, sonra o tarifi konudan habersiz bir tekne tasarımcısına verin, size zaten yapılmışı var deyip, bir sürü örnek gösterecektir.

Deniz kültürü diye bahsettiğimiz şey insanlara özendirilmedikten sonra, insanları denize çekmek doğru bir şey değil. Sonra o "lüks" teknesine kovuşan, tekneye gelmeyi "lütuf" kabul eden kadın/erkek balık kızarttığı tavayı, yağıyla beraber denizde yıkıyor. Koyları sahiplenip, diğer denizcileri zorda bırakıyor vs.

Tekneden önce denizi tanımalılar, bilgi ve sevgi beslemeliler, hedef çocuklar olmalı. Eğitim ile başlamalı, çocuklar için yelkenle gezi kitapları, öyküler yazılmalı. Dernekler vs, çocuklar için faaliyetler düzenlemeli. Ama kurban dağıtımı gibi sırf tanıdıklara değil, uzaklardan, başka şehirlerden, okullardan bir çok öğrenci alınmalı, onlara sevdirilirken temel atılmalı,
Yoksa
Denizin ve denizciliğin ne menem bir şey olduğunu anlamayan, sevmeyen kişiler, Çıkmasınlar abicim denize !!! Gerek yok.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Ersin'in son yazdıklarının ben de oluşturduğu his aynen şu ;

Çıkmasınlar abicim denize !!!

Tamam insanların tercihidir filan deyip, çartır teknelerini sahiplenmelerini anlıyorum ama o kadar. Fazlası değil.
Deniz tutkusu ve denizciliğe niyeti olanlar ama imkan ve fırsat bulamayanlar için proje üretmek başka, yüzen rezidanslar yapmak başka. Zaten o lüksleri sağlayan markalar var.
Yapılmış olan, "nasıl bir tekne" tariflerine bakın, sonra o tarifi konudan habersiz bir tekne tasarımcısına verin, size zaten yapılmışı var deyip, bir sürü örnek gösterecektir.

Deniz kültürü diye bahsettiğimiz şey insanlara özendirilmedikten sonra, insanları denize çekmek doğru bir şey değil. Sonra o "lüks" teknesine kovuşan, tekneye gelmeyi "lütuf" kabul eden kadın/erkek balık kızarttığı tavayı, yağıyla beraber denizde yıkıyor. Koyları sahiplenip, diğer denizcileri zorda bırakıyor vs.

Tekneden önce denizi tanımalılar, bilgi ve sevgi beslemeliler, hedef çocuklar olmalı. Eğitim ile başlamalı, çocuklar için yelkenle gezi kitapları, öyküler yazılmalı. Dernekler vs, çocuklar için faaliyetler düzenlemeli. Ama kurban dağıtımı gibi sırf tanıdıklara değil, uzaklardan, başka şehirlerden, okullardan bir çok öğrenci alınmalı, onlara sevdirilirken temel atılmalı,
Yoksa
Denizin ve denizciliğin ne menem bir şey olduğunu anlamayan, sevmeyen kişiler, Çıkmasınlar abicim denize !!! Gerek yok.

Şimdi bu yazıyı çok iyi hatırlayın. Sevgili Kaan , ne olur yanlış anlama. Bu yaklaşım, iyi eğitimli , sosyal demokrat ya da daha soldaki görmüş geçirmiş ailede yetişmiş kişilerin tipik yaklaşımı.

Tarihi bir laf edicem hazır olun..

Deniz, en iyi eğitmendir.

Bakın kızmdan örnek vereyim, bu yaz, ilk ingiliz koyuna gittiğimizde , tekeye arı geldiğinde kızımın attığı çığlık tüm koyda yankılandıydı. Bir hafta sonra arılar geldiğinde iş baba şu kahveyi yaksana yine arılar geldi şeklindeydi.

Kızım , arılardan korkmamayı bu seyirde öğrendi.

En görgüsüz ya da en kendini beğenmişi bir gün nasılsa sert hava ile karşılaşır. Deniz , herkesi hakkettiği yere oturtur.

Denizle terbiye olan, aldığı terbiyeyi karada da sürdürür. Esas bırakınız en görgüsüzler, en kendini beğenmişler denizde olsunlar. İlk ders , ne hikmetse hep onlara verilir.

Rahat olun.. Herşyeden korkan kadın/erkek bir haftada birşeyden korkmaz olur..
  • IP logged

 
Yukarı git