Teknesine binip, gezen, gören, paylaşan, forumlardan öğrenen, yeni malzemeleri ve kolaylıkları tartışan, dış dünyayı kendi denizciliğini geliştirmek için takip eden ancak bundan fazlasını da yapmayı düşünmeyen “ortalama” Türk amatör denizcisi kalıbını kıran, gelecek için fikir üreten, tepki çekse de bildiğini, öğrendiğini sakınmadan paylaşan, “bir başka yolun da var olduğunu” anlatan Ersin’in önünde saygı ile eğiliyorum.
Bla bla bla’yı mükemmelen beceren ve fakat fikir üretmeye gelince duraksayan, üretilen yeni fikirlere dudak büken, neyin nasıl olması gerektiğini tartışmak yerine nasıl olmaması gerektiğini hararetle savunanların çoğunlukta olduğu bu ülkede çabasını görmemek körlük olur.
Önerdiği “../..özellike Türk kadınının taleplerine yönelik bir başlangıç teknesi düşünemez miyiz.? Ege denizinde max altı saat konforlu seyir imkânı sunabilecek, demirlemesi kolay, içinde bir hafta sonu geçirilebilecek ama her şeyden önemlisi bizim insanımızın ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir yelkenli. Ekonomik değeri olan bir kayık..” proje kanımca önümüzde tırmanmamız gereken merdivenin orta basamaklarından biri.
Merdivenin ilk basamağı, tıpkı genç, görece iyi eğitimli ve orta, üst gelirli ailelerin çocuklarını yüzme kursuna gönderdikleri gibi, denizciliğin “amentüsü” kürek çekmek ile başlanmalı.
Kentlerin oransız büyümesi ile yapılan sahil yolları halkın deniz ile olan doğal ilişkisini keseli 35-40 yıl oldu. Deniz dudağı köylerde, mahallelerde bulunan çekekler yok edildi. Yaşı şimdilerde 50-60 olanların çocuklukları, sandal kiralayıp denize girmek, balık tutmak ve tabii kürek çekmek deneyimi ile zenginleşmiş dolu dolu bir birikimdir.
Yelkenciliğe adım atmadan önce çocukları öncelikle denize aşina etmeliyiz. Bir dönem, Belediye’ye hazırladığımız eğitim / öğrenim projesinde “Deniz Parklarını” önermiştik. Sahili olup da birden derinleşmeyen yerlerde küçük ve orta boy gemi filikları getirip, değişik renklere boyayıp, takımlar oluşturarak çocukların gün boyu bu teknelerle haşır neşir olmalarını, devirip doğrultmalarını, üzerine çıkıp olmadık haşarılılıkları yapabilecekleri, kürek çekecekleri, denizde ve teknede özgür olup, denizi, rüzgarı, tekneyi ve kendilerini tanıyabilecekleri bir proje… Aklı evveller hemen büyük harflerle “GÜVENLİK” duvarını çekip taş koymakta gecikmediler.
Ersin’in önerdiği projede tek tek tekneler söz konusu. Ucuza üretilip satılacak, “ekonomik değeri” olan tekneler. Yani bir anlamda “Halk teknesi”. Yani yine, marinalara bağımlı olmasa da, insanların cebinden çıkacak görece maliyetli bir harcama.
Bu aşamaya gelmeden önce Polinezya’yı yeniden keşfetmek yerine, etrafımıza göz gezdirip başkaca “başlangıç noktaları” bulabiliriz.
Örneğin:
- Kolay ve çabuk yapılabilen çeneli bir model bulup babaların çocukları ile birlikte ortaklaşa yapabilecekleri, gençlere de hobi kazandıracak boyu 50cm civarı olup, evin hanımının cinlerini tepesine çıkartmayacak bir yelkenli teknenin “ön-kesimli” modelini çok cüz’i bir fiyata sosyal medyada, okullarda yaygınlaştırmak. Yapılan modellerin topluca bir araya getirilerek bir anlamda hayalleri körüklemek ve hayali olanları bir topluluk haline getirmek. Fikir ve deneyim alış verişlerini sağlamak.
- Yine çok kolay kalıp alınıp polyesterden seri üretilebilecek, 4-5 kişi kapasiteli, iki veya üç çift kürekli – aynı anda iki veya üç kişinin de kürek çekebileceği- basit yelkenli, basit salmalı, kürek, yelken, gerektiğinde dıştan takma 4-5 HP motor da takılabilir, denize girmesi kolay, balık tutmaya ve mevsim dışında istiflemeye müsait, monotip bir tekne. Bunları uygun mevsimlerde KİRALAMA / gerekirse EĞİTİM de verme kolaylıklarını hayata geçirmek. Küçük bütçeler ile yatırım yapmak isteyenleri 3-5.... tekne alıp kiralamalarını özendirmek. Sadece (P)İstanbul değil, ülkenin her deniz dudağında yaygınlaştırmak…
- İri boy – belki 15-20 metre, yarı geleneksel armalı güvenliği ön planda tutulmuş, lüksten kaçınılmış bir tekneyi yeni kurulacak ve amacı bu tekneyi inşa edip, sadece eğitim verecek şekilde yaşama geçirecek bir Dernek-Kulüp kurmak. Denize inen teknede ve bir program dâhilinde Hopa’dan, İskendorun’a yöre çocuk ve gençlerine denizcilik, yelken ve amatör balık avı eğitimi vermek. Bu teknenin inşasında geniş kapsamlı bir tanıtım ve kampanya ile kurum ve kuruluşların, özellikle orta öğretim ve üniversitelerin, yurttaşların da maddi katkısını sağlayıp projeyi sahiplenmelerine yöneltmek. Ege ve Akdeniz’de her yıl yapılan deniz şenliklerinde bu teknede eğitim almış genç mürettebat ile bayrak göstermek. Bu anlamda elimizde sadece “Bodrum Okul Gemisi” var. Tabii yetmiyor. Üstelik yöresel kaldığı gibi cesameti de bakım/ onarım/ yaşatma maliyeti de korkutuyor.
- Ve tabii tekne sahibi olanların fırsat buldukça hiç denize çıkmamışları, heveslileri denizle tanıştırma programları yapmaları.
Günümüz yaygın ekonomik şartlarında bireylerin kafasındaki “deniz zengin işidir” efsanesini kırmak için küçük bütçeler ile denize çekebilmek temel amaç olmalıdır. Fuarlarda, marinalarda, rallilerde pompalanan ve pazarlanan dev bütçeli denizcilik yerine “ başka bir yol da var” fikrini aşılamayı temel hedefimiz kabul edersek her yaştan insanı yeniden deniz ile barıştırabiliriz diye düşünüyorum.
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.