Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: İnsanı Tarif Eden Sıfatlar

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4253
Ynt: İnsanı Tarif Eden Sıfatlar
#90: 19 Eylül 2017, 23:30:52
Özcü biri olduğumdan, bütün insanlarda benzer defoların veya hasletlerin olduğuna inanırım. Daha sonra kültürel kodlar, muhakkak kimi şeyleri öne çıkarır veya baskılar diye düşünürüm.

Ama, öte yandan dil, kültürün en önemli göstergesi ve belirleyicisidir. Kıskançlık, kavramsal olarak bütün dillerde benzer nitelikleri taşıdığı halde, sözlü veya yazılı edebiyatta her zaman aynı anlamlara gelmez. Kültürel kodlar devreye girer ve kimi zaman (hatta belki de çoğu kere) çağrışıma dayalı anlamları taşır.  Tabii bunu değerlendirmek için o sözcüklerin/dizelerin folklör olup olmadığının da ayrıca irdelenmesi gerekir.

"Henüz üç yaşında bir kardeşim var seni ondan bile kıskanıyorum" hödüklüğünün yanında  mühür gözlüm ile başlayan dize muazzam bir folklör/edebiyat örneğidir ve mülkiyeti çağrıştırmaz, bana göre.


Bunu usta dilcilerin çevirilerinde görebiliriz.

Şekspir; 66 Sone:

İyi bir dilci  olduğunu sandığım Talat Halman çevirisi ;

Bıktım artık dünyadan, bari ölüp kurtulsam:

Bakın, gönlü ganiler sokakta dileniyor.

İşte kırtıpillerde bir süs, bir giyim kuşam,

İşte en temiz inanç kalleşçe çiğneniyor,

İşte utanmazlıkla post kapmış yaldızlı şan,

İşte zorla satmışlar kızoğlankız namusu,

İşte gadre uğradı dört başı mamur olan,

İşte kuvvet kör-topal, devrilmiş boyu bosu,

İşte zorba, sanatın ağzına tıkaç tıkmış.

İşte hüküm sürüyor çılgınlık bilgiçlikle,

İşte en saf gerçeğin adı saflığa çıkmış,

İşte kötü bey olmuş, iyi kötüye köle;

Bıktım artık dünyadan, ben kalıcı değilim,

Gel gör ki ölüp gitsem yalnız  kalır sevgilim.


Aynı dizeler büyük ozan Can Yücel tarafından şöyle çevrilir;

Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,

Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.

Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,

Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,

Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,

O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,

Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,

Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,

Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,

Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,

Doğruya doğru derken eğriye eğri çıkmış adın,

Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen’e,

Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,

Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.


İngilizcesi şu;

Tired with all these for restful death I cry:

As to behold desert a beggar born,

And needy nothing trimmed in jollity,

And purest faith unhappily forsworn,

And gilded honour shamefully misplaced,

And maiden virtue rudely strumpeted,

And right perfection wrongfully disgraced,

And strength by limping sway disabled,

And art made tongue-tied by authority,

And folly, doctor-like, controlling skill,

And simple truth miscalled simplicity,

And captive good attending captain ill;

Tired with all these, from these would be I gone,

Save that, to die, I leave my love alone.



Tabii bu çeviri farkı bir şekilde Nuri Reis'i bir nebze yanlışlar(Kategorik olarak değil), beni bir nebze doğrular. Öz, insanda benzer ise ve kültürel kodlar daha sonra aktarılıyorsa, ortaklaşma bir şekilde bulunabilir.

Ben bir dil içinde olmayı bir hapishaneye sokulmak değil, daha çok bir ortama fırlatılmak olarak görenlerdenim. O nedenle, (dil'in namus olduğu gerçeğini hiç unutmadan) insanların bir şekilde benzer bir duygudaşlığa sahip olabileceğini ve/veya bunu öğrenebileceğini düşünüyorum.

Kısaca görüşlerim bunlardır.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 19 Eylül 2017, 23:32:48 Gönderen: Bülent Büyükdağ »
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

n

nuri_kongur

Ynt: İnsanı Tarif Eden Sıfatlar
#91: 19 Eylül 2017, 23:31:37
Bu "beşer" ve "insan" konusu beni çok ilgilendirdi ama buradan yazarak yapamam umarım bir gün oturur tartışırız Nuri reisim...

diğer "toplumsal" varlıklara

SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
Erman reisim, kısmet.
Diğer toplumsal varlıklardan kastınız nedir?


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1649
    • instagram
Ynt: İnsanı Tarif Eden Sıfatlar
#92: 19 Eylül 2017, 23:57:57
Bu "beşer" ve "insan" konusu beni çok ilgilendirdi ama buradan yazarak yapamam umarım bir gün oturur tartışırız Nuri reisim...

diğer "toplumsal" varlıklara

SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
Erman reisim, kısmet.
Diğer toplumsal varlıklardan kastınız nedir?


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Ormandaki ağaçlar, güneşi daha fazla gören ulu ağaca ne tepki verirler? Atıyor mudur elindeki kahveyi diğer ağacın suratına? Ne bileyim ya da kurtlar, sırtlanlar, habeş maymunları veya filler.. Alfa erkeği ya da dişisi ne gibi hasetliklerle karşılaşıyordur? Koca yeleli olgun bir aslan ailesini kıskanıyor mudur uzaktan geçen genç yağız aslandan?

SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

  • IP logged
Akdenizli, Balıkçı

  • *
  • İleti: 1649
    • instagram
Ynt: İnsanı Tarif Eden Sıfatlar
#93: 19 Eylül 2017, 23:59:18
Özcü biri olduğumdan, bütün insanlarda benzer defoların veya hasletlerin olduğuna inanırım. Daha sonra kültürel kodlar, muhakkak kimi şeyleri öne çıkarır veya baskılar diye düşünürüm.

Ama, öte yandan dil, kültürün en önemli göstergesi ve belirleyicisidir. Kıskançlık, kavramsal olarak bütün dillerde benzer nitelikleri taşıdığı halde, sözlü veya yazılı edebiyatta her zaman aynı anlamlara gelmez. Kültürel kodlar devreye girer ve kimi zaman (hatta belki de çoğu kere) çağrışıma dayalı anlamları taşır.  Tabii bunu değerlendirmek için o sözcüklerin/dizelerin folklör olup olmadığının da ayrıca irdelenmesi gerekir.

"Henüz üç yaşında bir kardeşim var seni ondan bile kıskanıyorum" hödüklüğünün yanında  mühür gözlüm ile başlayan dize muazzam bir folklör/edebiyat örneğidir ve mülkiyeti çağrıştırmaz, bana göre.


Bunu usta dilcilerin çevirilerinde görebiliriz.

Şekspir; 66 Sone:

İyi bir dilci  olduğunu sandığım Talat Halman çevirisi ;

Bıktım artık dünyadan, bari ölüp kurtulsam:

Bakın, gönlü ganiler sokakta dileniyor.

İşte kırtıpillerde bir süs, bir giyim kuşam,

İşte en temiz inanç kalleşçe çiğneniyor,

İşte utanmazlıkla post kapmış yaldızlı şan,

İşte zorla satmışlar kızoğlankız namusu,

İşte gadre uğradı dört başı mamur olan,

İşte kuvvet kör-topal, devrilmiş boyu bosu,

İşte zorba, sanatın ağzına tıkaç tıkmış.

İşte hüküm sürüyor çılgınlık bilgiçlikle,

İşte en saf gerçeğin adı saflığa çıkmış,

İşte kötü bey olmuş, iyi kötüye köle;

Bıktım artık dünyadan, ben kalıcı değilim,

Gel gör ki ölüp gitsem yalnız  kalır sevgilim.


Aynı dizeler büyük ozan Can Yücel tarafından şöyle çevrilir;

Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,

Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.

Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,

Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,

Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,

O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,

Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,

Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,

Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,

Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,

Doğruya doğru derken eğriye eğri çıkmış adın,

Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen’e,

Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,

Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.


İngilizcesi şu;

Tired with all these for restful death I cry:

As to behold desert a beggar born,

And needy nothing trimmed in jollity,

And purest faith unhappily forsworn,

And gilded honour shamefully misplaced,

And maiden virtue rudely strumpeted,

And right perfection wrongfully disgraced,

And strength by limping sway disabled,

And art made tongue-tied by authority,

And folly, doctor-like, controlling skill,

And simple truth miscalled simplicity,

And captive good attending captain ill;

Tired with all these, from these would be I gone,

Save that, to die, I leave my love alone.



Tabii bu çeviri farkı bir şekilde Nuri Reis'i bir nebze yanlışlar(Kategorik olarak değil), beni bir nebze doğrular. Öz, insanda benzer ise ve kültürel kodlar daha sonra aktarılıyorsa, ortaklaşma bir şekilde bulunabilir.

Ben bir dil içinde olmayı bir hapishaneye sokulmak değil, daha çok bir ortama fırlatılmak olarak görenlerdenim. O nedenle, (dil'in namus olduğu gerçeğini hiç unutmadan) insanların bir şekilde benzer bir duygudaşlığa sahip olabileceğini ve/veya bunu öğrenebileceğini düşünüyorum.

Kısaca görüşlerim bunlardır.
Yarın çıktısını alıp üç metnin yanyana koyup  okumam lazım...

SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

  • IP logged
Akdenizli, Balıkçı

  • *
  • İleti: 1631
Ynt: İnsanı Tarif Eden Sıfatlar
#94: 20 Eylül 2017, 00:07:42
Ben Kaan reisin konuyu getirdiği "iyiyi ve kötüyü öğrenme" kısmından devam ederek dahil olmak isterim. Fikrimce, tüm insanlar hemen hemen aynı kusurlarla (kıskançlık, kibir, bencillik vs.) ile gelir dünyaya. Sebebinin DNA larımıza işlediğimiz, insanoğlunun besin zincirinin en tepesinde binlerce yıldır olmasının yattığını düşünüyorum. "Herşey benim" diyebilmek güç ister. İnsanoğlundan daha güçlü tek varlık eskiden dinazorlarken şimdilerde rakipsiz. Bu "hakim olma" hissinin DNA larımıza işlediğini düşünüyorum. Yani hepimiz kıskanç doğduk ve hala da öyleyiz. Burada, bu forumda yazı yazan reisler zamanında yelkenli tekneleri veya motoryatları sahiplerinden kıskanıp "keşke benim de olsa" demedi mi? Bu imrenmek de olabilir ama hissiyatta istek ve arzu içimizde yer etmiş nihayetinde.

Bu kusurlarımızı ortadan kaldıramıyoruz. Her ne kadar dinlerin öğretilerinin temelinde "iyi insan olmak" yatsa da bu daha çok kusurlarımızı örtmeye sevkediyor bizi. Elbette bunu yapabilmek yine dinlerin öğretilerinin temelinde yatan "çile çekme" yolundan geçiyor... Kendi kusurlarımızla yüzleşebilmek. Bu çok zor bir sınav. Herşeyden önce zeka istiyor. Kusurunun ne olduğunu anlayabilmek ve onu tanıyabilmek. Hatta onun üzerimizdeki kötü etkisini değerleyip sonuçlarının karşımızdaki ve çevremizdeki insanlara yaşattıklarını anlayabilmemiz için empati becerimizi geliştirmek de zeka ister.

Bir diğer ve en önemli gereksinimi de "özgüven" diye düşünüyorum. Ben dost bildiğim insanın kusurumu yüzüme söylemesini isterim. Bunu tercih ederim. Bu beni incitmeyeceği gibi aksine tarafsız bir gözden yansımamı görebilirim. Bu özgüven isteyen bir ihtiyaç. Kimi insan kusuru yüzüne söylenince itiraz edebilir, inkar edebilir hatta negatif refleks de gösterebilir. Bu noktada özgüveni yetersiz kaldığında, insanoğlu o hatasını doğru olarak eline alıp hayatına devam edecektir. Nuri reisin dillendirdiği "çiğlikten" "pişmeye" geçebilmek için bu yıkımla yüzleşmeli, hatamızı kabul edip kendimizi dibe vurup yeniden karakterimizi yapılandırmamız gerekir.

Yine dinlerin öğretilerindeki ermek, nirvanaya ulaşmak, ışık olmak gibi telkinlerin bu yüzleşmelerin ve hataları kabullenmenin son noktası olduğunu düşünüyorum. Psikolojisi, özgüveni, zekası yüksek bireylerin bu kusurlarını örtüp, onların tamamen kaybolmadığını kabullenerek her an otokontrolü ellerinde tutabildikleri fikrindeyim.

Konuya fikrimi katarken konuyu mecrasından çıkartmadığımı umuyorum.

Şu video çok ilgimi çekmişti. 13 dk'lık bir şey. Sonuna kadar izleyiniz. Bu video bile başlı başına bir tartışma konusu.

https://www.youtube.com/watch?v=Z4eGJq0rjw0



"Kıskançlık kavramının tarifini yukarıda yazdığınız şekilde bulabilirsiniz ama o anlamı kullanarak "mühür gözlüm seni elden kıskanırım sakınırım" veya " göz yaşlarını kıskanmazlar" diyemeyiz."

Bir psikolog şöyle diyebilir ;
Kendinde gördüğü yetersizliğin dışa vurumudur. Kendinden daha iyi birisi ile karşılaştığında kaybedeceği korkusu ile kıskanır. Bu yüzden kimseler görmesin diye uğraşır, başkalarından sakınır.

Böyle diyemez miyiz  ::)  ;D ;D ;D
  • IP logged
« Son Düzenleme: 20 Eylül 2017, 00:13:30 Gönderen: Oğuzhan Oğuz »

n

nuri_kongur

İnsanı Tarif Eden Sıfatlar
#95: 20 Eylül 2017, 00:07:51




Tabii bu çeviri farkı bir şekilde Nuri Reis'i bir nebze yanlışlar(Kategorik olarak değil), beni bir nebze doğrular. Öz, insanda benzer ise ve kültürel kodlar daha sonra aktarılıyorsa, ortaklaşma bir şekilde bulunabilir.

Ben bir dil içinde olmayı bir hapishaneye sokulmak değil, daha çok bir ortama fırlatılmak olarak görenlerdenim. O nedenle, (dil'in namus olduğu gerçeğini hiç unutmadan) insanların bir şekilde benzer bir duygudaşlığa sahip olabileceğini ve/veya bunu öğrenebileceğini düşünüyorum.

Kısaca görüşlerim bunlardır.
Bülent reis, özcüden kasıt herkes doğarken aynı ise, hem fikiriz zaten.
Laf lafı açıyor ve konu dallanıp budaklanıyor. Bir kaç gün önce eşya ve onun sınıflandırılaması ile ilgili bir şeyler yazayım dedim forumda bir gönderiyi okurken. Sonra üşendim vazgeçtim.
Şimdi gene lazım oldu yazayım. Zamanın berinde çinde yazılan bir ansiklopedide hayvanları sınıflandırırken aşağıdaki şekilde sınıflandırmışlar.
A) İmparatorunkiler,
B) Mumyalanmış olanlar,
C) Evciller,
D) Meme emen domuzlar,
E) Denizkızları,
F) Masal canavarları,
G) Başıboş köpekler,
H) Bu kategoride yer alanlar,
I)Azgınlar
J) Sayılması mümkün olmayanlar,
K) İncecik bir devetüyü fırçayla resmi yapılanlar,
L) Ve saire,
M) Az önce sürahiyi kıranlar,
N) Uzaktan sineğe benzeyenler.
Bize göre bir anlamı yok ama onlara göre vardır muhakkak.
Her düşünce kendi insanını tanımlar. Bütün inançlar bununla işe başlar. O tanımın üstüne oturtur bütün binasını.
Bu şey Türkçede vardır. Bizim dilimizde ihtiyacımız olan şeyler , mantıklı gördüğümüz usulde sınıflandırılmış. Herkes evrenselin peşinde. Peki evrensel ne ki bulduğumuzu anlayalım, bu evrenseldir bu alt kümedir diyelim. Acıkmak evrenseldir yediklerimiz alt küme. Neşelenmek ihtiyaçtır. Kimisi operaya gider kimisi sıra gecesine. Beni rahatsız eden şey acıkmanın değil pizzanın evrensel olduğunu yutturup lahmacuna küfrettirdiler. Operayı evrensel diye yutturup sıra gecesine gidenleri aşağıladılar. Aynı şey şu an beşeri ilimlerde yapılıyor. Hemde bunu çeşitlilik güzeldir diyenler yapıyor. Bütün kavramaların içi tek bir madde ile dolduruluyor buna evrensellik deniyor. Beni tanım rahatsız etmiyor. Beni rahatsız eden şey , benim kavramlarımın içini formatlamaları. Ortada konuşacak imkan kalmıyor. Kıskançlık diyorsun , adamlar kendilerince bir tarif yapmış "envy" e bizimkisi aynı değil ki! Ama bizim tanım unutulmuş , bizim kullandığımız ses ile onların tanımı yapılmış. Eee hani kültürel çeşitlilik  "diversity" iyiydi.
Türkçe bizde şiirle korunur. O yüzden bir kavramın Türkçesi nedir diye merak edersem Türkülere, şiirlere bakarım.
Yoksa herkes üzümü bilir. Herkes üzüm suyunu bilir. Biz onunla sirke yapmayı tercih etmişiz. Anti septik olarak kullanmışız. Turşu yapmışız. Bu bir tercih meselesi yani.

Bu arada dilci ile şairin meseleyi yansıtışındaki fark, Türkçenin niçin şiirde saklı olduğunun güzel bir örneği olmuş
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged
« Son Düzenleme: 20 Eylül 2017, 00:12:04 Gönderen: Nuri Kongur »

  • *
  • İleti: 1649
    • instagram
Ynt: İnsanı Tarif Eden Sıfatlar
#96: 20 Eylül 2017, 00:15:22



"Henüz üç yaşında bir kardeşim var seni ondan bile kıskanıyorum" hödüklüğünün yanında  mühür gözlüm ile başlayan dize muazzam bir folklör/edebiyat örneğidir ve mülkiyeti çağrıştırmaz, bana göre.

"3 yaşında kardeşim var..." hödüklüğüne katılmakla birlikte bence edebi değerinden ayrı olarak her ikisi de mülkiyeti/sahipliği/aidiyeti çağrıştırır. Aradaki tek fark anlam ve biçem zenginliği...
Her fırsatta dile gelen "Yarin yanağından gayrı paylaşmak için her şeyi..." ne yapılan güzelleme gibi...



SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

  • IP logged
Akdenizli, Balıkçı

  • *
  • İleti: 1631
İnsanı Tarif Eden Sıfatlar
#97: 20 Eylül 2017, 01:41:17




 Beni rahatsız eden şey acıkmanın değil pizzanın evrensel olduğunu yutturup lahmacuna küfrettirdiler. Operayı evrensel diye yutturup sıra gecesine gidenleri aşağıladılar.
Nuri reisim 2 sorum olacak size bu söyleminize ilişkin
1-Kimler yutturdu bunu?
2-Kimler yuttu bunu Dünya üzerinde ?Veya tam olarak kimlere yutturdular?
  • IP logged
« Son Düzenleme: 20 Eylül 2017, 01:45:34 Gönderen: Oğuzhan Oğuz »

n

nuri_kongur

İnsanı Tarif Eden Sıfatlar
#98: 20 Eylül 2017, 02:14:26
Büyük balık küçük balık durumu Oğuzhan reis: önce avrupa dünyanın geri kalanına yutturdu. Şimdi amerika avrupa dahil dünyanın geri kalanına yutturuyor. Her millette dışa vurumu farklı olsa da durum bu.
Dünyanın bütün bilgi birikimini yok ediyor adamlar. Her bir kavram ilgili uygarlığın yüzlerce yıllık tecrübe birikimi ile süzülerek meydana gelmiş. Adamlar bütün kavramlara format atıp, içeriğine kendi tanımlarını yazıyor harıl harıl.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged
« Son Düzenleme: 20 Eylül 2017, 02:18:35 Gönderen: Nuri Kongur »

  • *
  • İleti: 1631
Ynt: İnsanı Tarif Eden Sıfatlar
#99: 20 Eylül 2017, 02:23:17
Büyük balık küçük balık durumu Oğuzhan reis: önce avrupa dünyanın geri kalanına yutturdu. Şimdi amerika avrupa dahil dünyanın geri kalanına yutturuyor. Her millette dışa vurumu farklı olsa da durum bu.
Dünyanın bütün bilgi birikimini yok ediyor adamlar. Her bir kavram ilgili uygarlığın yüzlerce yıllık tecrübe birikimi ile süzülerek meydana gelmiş. Adamlar bütün kavramlara format atıp, içeriğine kendi tanımlarını yazıyor harıl harıl.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Nasıl büyük balık oldular sizce? neden biz lahmacunu evrensel diye yutturup onların pizzasını ıskartaya çıkaramadık acaba? Tanımları neden biz yazamadık?
Bu sorular benim herşeyi sorgulamaya çalıştığım döngü içinde sorguladığım gerçekler. Haklısınız cevaplarınızda. Avrupa dediğiniz güç %70 Almanya gibi II. Dünya savaşında dip yapıp şimdi dünya devi olabilmiş bir devlet üzerine kuruluyken bunu yapabiliyor. Biz neden yapamadık sizce?
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553
Ynt: İnsanı Tarif Eden Sıfatlar
#100: 20 Eylül 2017, 02:45:13
Büyük balık küçük balık durumu Oğuzhan reis: önce avrupa dünyanın geri kalanına yutturdu. Şimdi amerika avrupa dahil dünyanın geri kalanına yutturuyor. Her millette dışa vurumu farklı olsa da durum bu.
Dünyanın bütün bilgi birikimini yok ediyor adamlar. Her bir kavram ilgili uygarlığın yüzlerce yıllık tecrübe birikimi ile süzülerek meydana gelmiş. Adamlar bütün kavramlara format atıp, içeriğine kendi tanımlarını yazıyor harıl harıl.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Nasıl büyük balık oldular sizce? neden biz lahmacunu evrensel diye yutturup onların pizzasını ıskartaya çıkaramadık acaba? Tanımları neden biz yazamadık?
Bu sorular benim herşeyi sorgulamaya çalıştığım döngü içinde sorguladığım gerçekler. Haklısınız cevaplarınızda. Avrupa dediğiniz güç %70 Almanya gibi II. Dünya savaşında dip yapıp şimdi dünya devi olabilmiş bir devlet üzerine kuruluyken bunu yapabiliyor. Biz neden yapamadık sizce?

Standart yok ,bunu denetleyen Antepli de yok bizim orada var nasıl olsa diyor.
Antep hariç her yerde mekanlar içindeki malzemeyi ve fiyatı kafasına göre belirliyor.

Bodrum da içine soğan basılmış lahmacunu 50 TL ye bile sattılar da bizim millet kapıştı bunu.

Yabancı yutmuyor bu lahmacunu tabii..

Sebzeli filan deyip içine patates yerleştirerek az kaldı Döneri de bozmamıza. ::)

  • IP logged

n

nuri_kongur

İnsanı Tarif Eden Sıfatlar
#101: 20 Eylül 2017, 03:05:12
Nasıl büyük balık oldular, bizim ilmiye sınıfı kanuni döneminde ihanet etti. İhanet e sebep büyük ihtimalle ile bocalama idi. Bilim ile teknoloji birbirine bağlı ama bir birinden farklı şeylerdir. Osmanlı ilmiye sınıfı, belkide Endülüs Müslümanlarının başına gelenleri görüp teknolojinin itici gücü olan ilmi faaliyetleri alttan alta çürütmeye başladı. Bugün dahi islam dünyası kendine ait bir ilm siyaseti yok. Kısır çatışmalar var. Hala konuşulmuyor yani. Bu boşluk Müslüman dünyasını sürüklemeye başladı. Hala sürükleniyoruz.
Biz niye lahmacunu onlara yutturmadık , ama onlar bize yutturdu dersek sebebi şunlar. Bugün Erzurum diye bir memleket varsa bunun sebebi bizim oradakilere sen kimsin diye sormamızdan. Onlara sorduk onlarda rum dedi. Ve biz oraya halifenin bana verdiği yetkiye dayanarak sana bilmem ne diyorum demedik. Arzı rum, yani rumların diyarı dedik. Bugün okyanuslardaki o kadar adanın adına bakın hepsi hangi ülkenin kaptanı ilk görmüşse onun verdiği ad iledir. Kurduğumuz cümleler bile onların sömürge dili. Amerika kıtasını "bulan" "keşfeden" falan diyoruz. Sanki oraları boşmuş , kimse yaşamıyormuş gibi.Avustralya ve diğerleri de öyle. Halbuki kurmamız gereken cümleler "O kıtaya ilk varan avrupalı" şeklinde olmalıydı . Biz arzı rum dedik. Onlar hiç sormadı. Amerika dedi. O bölgenin insanına hata ile hintli dedi. Ondan bile hala vazgeçmiş değiller. Hala hintliler yani. Ama amerikan hintlisi. American Indian yani.
Daniel Defoe yazdığı Robinson Cruseo adlı romanında batının bugünde geçerli bu tavrının beyanatını vermiş zaten. Biz çocuk romanı diye biliyoruz. Kesinlikle değil. Batının bugünkü dünyayı adlandırma ve mülkiyet politikasını çok net yazmıştır. Friday denen tipe , adını sormaz. Cuma günü gördü diye Friday der. Adada zaten yaşayanlar vardır. Burası benim der. Kendine iki keçi yetecek iken yüzlerce keçiyi evcilleştirir. Dönümlerce tarım arazisi açarak tarım yapar.
Bugün adamlar gökyüzünü parselleyip satıyor. Stefan Zweig'in Macellan adlı kitabı okuduğunuzda zamanın papasının yeryüzünün kuzeyini ve güneyini ispanyollar ve portekizlilere verdiğini okursunuz. O zamanın okyanusları şimdinin uzayı gibi. İspanyollar güneye, portekizliler kuzeye gidiyor. İspanyol kortez ikibin asker ile 10 milyon Azteki katlediyor. Bugün ortalıkta Aztek yok, Aztekçe konuşan yok, Aztek inancı yok. Benzerini Portekiz kuzeyde yapıyor. Bugün Brezilya var Halkı hrıstiyan. Dili portekizce. Peru var güneyde halkı hrıstiyan resmi dili İspanyolca. Amerikan yerlileri kendilerine ait rezervlerde yaşıyorlar. Biz kurtlar sofrasında yendiğimiz milletleri kılıçtan geçirmedik. Dinlerinde, dillerinde serbest bıraktık. Bugün hala dünyada ermenice konuşuluyor, rumca konuşuluyor. Ermeni ve Rum diye milletler var. Aramız limoni ama onların dili dini ve kendileri hala var. Aztekler yok. Dilleri yok, dinleri yok, kendileri yok.
Konu mecrasından çıkmış gibi duruyor. Ortak nokta şu doğduğu için kimse suçlu değil. Ama yaptıklarından sorumlu. Biz Allaha şükür hala buna inanıyoruz. Aksi takdirde Keloğlan masalını değil pamuk prenses masalını yazardık. Maalesef Keloğlan masalıyla değil çocuklarımızı artık şirinler , barbieler , ve pamuk prenses masallarıyla büyütüyoruz.
Bu konu beni yordu...



Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged
« Son Düzenleme: 20 Eylül 2017, 03:12:10 Gönderen: Nuri Kongur »

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: İnsanı Tarif Eden Sıfatlar
#102: 20 Eylül 2017, 08:31:57
Ben Kongur reisin yazdıklarını önemsiyorum. Her ne kadar yazılanlar konu itibarı ile denizcilik ile ilgili görünmüyorsa da çok önemli bir eksikliğimizi kapatıyor.

O yazdıkça ben hala ortaokul düzeyinde kalmış Türkçe ile konuştuğumu farkettim. Hatta forum yazı sitilime bakarsanız neredeyse ilkokul bir.

Sonuçta , burası bir forum ve yazarak derdimizi anlatmaya çalışıyoruz. Geçmiş tecrübeler bana , Kongur reis ile şahsen tanıştıktan sonra çıkan tartışmaların çoğunun dilimizi doğru kullanmadığımızdan olduğunu gösterdi.

Hazır , bu konuda bir reis bulmuşken Kongur reisi daha çok yazmaya özendirmeliyiz diye düşünüyorum.

Hazır bu konu açılmışken , dün Bir konu ile ilgili Dilek ile telefon ile görüşüyorduk. Bana Kongur reisin bu konu başlığı altında Kongur reisin verdiği örneklerden hoşlanmadığını ve bu konu ile ilgili de yazmak istediğini söyledi. Aslında özel bir telefon görüşmesi ancak , Dilek tarzı gereği insanların yüzüne de rahatlıkla konuşabildiğinden burada yazmama da kızmaz diye düşünerek yazıyorum.

Dilek , bu konuda benim fikrimi almak istemiş. Dilek , benim çok taktir ettiğim bir şey yapıyor. Tepkisini göstermeden önce , konu ile ilgili görüşüne güvendiği dostların fikrini alıp, sonra son kararını kendisi verip, öyle yazıyor son zamanlarda. Arada bir benim de yapmam gereken bir yöntem sanırım.

Benim görüşüm ise şu, meşhur kuralımızı dikkate alarak , reisler görüşlerini rahatlıkla dile getirebilmeli.

Yazarken incitme, incittiysen telafi et ..




  • IP logged

  • *
  • İleti: 194
  • Kon Tiki
Ynt: İnsanı Tarif Eden Sıfatlar
#103: 20 Eylül 2017, 09:22:05
“Kıskanmak” bir duygu. Konu duygular olunca açıklamaların kişiselleşmesi son derece doğal. Muhabbetin önceki bölümlerinde kıskanmak duygusunun birkaç anlamı üzerinde duruldu. Sevilen bir kişiyi, bir şeyi başkasından kıskanmak, haset, imrenme konuları tartışıldı. TDK Büyük Sözlükte aşağıdaki açıklama yer alıyor:

kıskanmak   
(-i, -den)
1. Sevgide veya kendisiyle ilişkili şeylerde bir başkasının ortaklığına, üstün durumda görünmesine dayanamamak: “Mühür gözlüm seni elden / Sakınırım, kıskanırım” -Âşık Ali İzzet.
2. (-i) Herhangi bir bakımdan kendinden üstün gördüğü birinin bu üstünlüğünden acı duymak, günülemek, hasetlenmek, haset etmek.
3. Esirgemek, çok görmek: Benden bir dilim ekmeği kıskanırdı.
4. (-i) Bir şeye, en küçük saygısızlık gösterilmesine bile dayanamamak: Her Türk, yurdunu kıskanır.

5. mec. Yerinde olmayı istemek, imrenmek.
Güncel Türkçe Sözlük


Git gide daha az kullanılsa da sanırım üç ve dört numaralarda verilen açıklamalar da geçerli. Ne yazık ki 1950’lerin 1960’ların Türk filmlerinde dinlediğim Türkçe’ yi gerek fonetik gerekse kullanım kalıpları olarak git gide daha az duyuyor ve konuşuyor oluyorum. Buna ilerleme mi yoksa yozlaşma mı demeli ise başka bir tartışma konusu. “Gelir misiniz lütfen” yerine “gelsene” demek, “ışığı dinlendirebilir misiniz” yerine “ışığı söndürsene” demek ve benzerleri. İncelik yerine hız öne çıkıyor git gide. “Plaza dili” de bu “ilerleme – yozlaşma” ikileminin bir diğer yansıması. Dünyanın tek ve küçücük bir pazar haline gelmesi ile birlikte İngilizce’ nin bu pazarın iletişim dili haline gelmesi bir yandan kültürler arası bariyerlerin kalkmasına yol açıyor diğer yandan yerel kültürlerin de erozyona uğramasına ve neredeyse yok olmaya yüz tutmuş koruma altına alınması gerekli varlıklar haline gelmesine neden oluyor. Nuri Reis’in evrensel pizza lahmacuna karşı konusu sanırım burada devreye giriyor.

  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4253
Ynt: İnsanı Tarif Eden Sıfatlar
#104: 20 Eylül 2017, 09:53:10
Nuri Reis'in yazdıklarını vak'a olarak doğru buluyor, fakat (eğer kendini yorgun bulup yazmayı kesmediyse ve bu nedenle de ben yanlış anlamadıysam) bağlamını yanlış buluyorum.
Bazı sorular sormak isterim bu minvalde?


Odyessus Destanı'nın en etkileyici sahnelerinden biri ile Dede Korkut Masallarının en güzellerinden biri, neredeyse bire bir aynıdır; Tepegöz! Biz mi onlardan aşırdık, onlar mı bizden?
Dede Korkut masalları eğer bizim kültürel mirasımız ise Homeros'un Odyessus'u nedir?

Atalarımızın muazzam bir imparatorluk kurdukları tartışmasız. Ve tam da Nuri Reis'in dediği gibi, kim olduklarını sorduk gittiğimiz yerdekilere. Ama Roma ve Bizans'la, yönetsel anlamda benzerliği-neredeyse aynılığı- göz önüne alındığında buna kültürel-yönetsel devamlılık diyemez miyiz? Avrupalı kimi tarihçiler, Osmanlı yıkılıp yerine Cumhuriyetimiz kurulduğunda şunu demişler; En sonunda Roma yıkıldı.

Dünyayı Portekiz ve İspanya'ya üleştiren Papa'ya karşın, bu üleşmeden 200 yıl sonra, İspanya ve Portekiz neden Batı'nın en sefil-yoksul iki ülkesi oluyor?

Bu sorulara vereceğimiz yanıtlar-müsbet veya menfi- tartışmamızı bir yöne çekecek , nerede ayrılıp nerede birleştiğimizi gösterecektir bana kalırsa.
Ben, soruları sormakla, görüşümü de belirtmiş oluyorum.

Bu arada önemli not; ya Wallerstein ya Zizék, tam aklımda değil şimdi,Avrupayı dünya tarihinden(doğal süreçten) sapma olarak görür.


  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

 
Yukarı git