Kri-Kri de ben de bu yıl zor bir dönem geçirdik. Nihayet Nisan ayından beri tamamlanmasını beklediğim işler yine gecikmelerle ve eksiklerle 26 Ağustos cumartesi öğleden sonra sona erdi. Amacımız o gün sabaha karşı avara olmaktı ama yine olmadı, öğleden sonra 4 gibi ben çıkmak istesem de eşim aceleye getirmeyelim bu akşam tekneyi hazırlayalım, yarın sabah çıkarız deyince 27 Ağustos pazar sabah 6:30'da Mersin Marina'dan avara olduk..
Seyir planımızda birkaç gün Taşucu'na yakın koylarda kaldıktan sonra Kıbrıs'a geçmek vardı ama daha sonra ben bu fikirden vazgeçerek daha yavaş ve dinlenceli bir program yapmak istedim.
Temel hatlarıyla genel coğrafya ve kaldığmız yerleri aşağıdaki haritada paylaşmak istiyorum:
27 Ağustos Pazar - 1. Gün: Uzun Seyir Rotamızı Taşucu - İncekum Burnu'na çevirerek Güneybatı istikametinde ortalama 5,5 knot süratle yola koyulduk. İlk gün durmaksızın yaptığımız 9,5 saatlik seyirde öğleye kadar rüzgarsız bir havada son 2 saati hariç sadece motorla seyrettik.. Önceki günden kalan rüzgarın dalgaları istikametimiz gereği hafif bordadan alarak çok hırpalamasa da sallana sallana yolumuz devam etti..
Seyrimiz boyunca ilk meselemiz kedimiz Mia'nın seyre ve teknede yaşama nasıl bir tepki vereceği idi.. verdiğimiz sakinleştirici daha önce kısa süreleri seyirlerde tecrübe ettiğimiz aşırı heyecanını engelledi ve yol boyunca daha sakin kalmasını sağladı.
Mersin Dümen Suyumuzda..
Öğleden itibaren Batı yönlü kafadan esen sert rüzgar bizi Kum Burnu geçişinde yakaladı, kafasının dikine her şeyi yapan ama orsa gitmeyen Kri-Kri için yelkenleri fora etmek için burnu dönerek, Kuzeybatıya yönelmeyi bekledik.
Burnu döner dönmez hemen cenovamızı açarak 1,5 metre dalgada iskele apazdan gelen rüzgarla 5 knot süratle Boğsak koyuna doğru yol aldık.
Koya varır varmaz 3 metrede çapamızı bırakarak altımızda yaklaşık 1 metre derinlik bırakarak önce kıçtan koltuk halatı aldık ancak iki defa halat geçirdiğimiz taştan boşanınca günün yorgunluğuyla vazgeçerek alargada kalmaya karar verdik. Gece benzer bir riski göze alamam...
Koyda alargada 3-4 tekne daha var, Mersin Marina'da aşina olduğumuz bir tekne kaptanı yanımıza gelerek bir ihtiyacımız olup olmadığı sordu.. İnsan mutlu oluyor...
Kri-Kri Boğsak Koyu'nda
Boğsak çok sakin bir koy, koyun batısı tüm havalara kapalı, güvenli bir koy. 10 metreden 3 metreye kadar tüm derinliklerde kum zeminde güvenle çapa atılabiliyor. Gece de oldukça sessiz ve huzurlu..
İlk gün ve diğer günler kuvveti Batı rüzgarı sağolsun bizi hiç bırakmadı, normalde gece kuzeye ve sabaha karşı gündoğusu beklediğimiz havalar 1 hafta boyunca Batı rüzgarının esiri oldu...
Gün batımında birer yorgunluk içkisinin ardından yolda yakaladığımız 3 tane palamut akşam yemeğimiz oldu. Sadece bunlar bile bütün yorgunluğumu atmaya yetti..
Biz güvertede yatıyoruz. Gece yıldızları izleyerek uyumak varken, içeri kapanmak çok anlamsız. Gece tilki uykusundayım, rüzgar öyle bir bindiriyor ki bir gözüm bir kulağım açık uyuyorum...
28 Ağustos Pazartesi - 2. Gün: Boğsak KoyuSeyre çıkarken planlarımızda Pazartesi ya da Salı günü Kıbrıs'a geçmek vardı ama bugün karar günü.. devam eden batı rüzgarı bizi karşıya yelkenle çok rahat atacaktır ama pek zorlamak istemiyorum.. Sanki kalmak daha güzel gibi, bünyeyi dinlendirmek lazım...
Akşam menüde mantarlı tavuk sote ve makarna var (buzdolabının gözünü seveyim)
Gün boyu tembellik ne güzel şey... Oblomov gibi hiçbir şey yapmadan yorulmak...
Ertesi gün Tisan'a gitmeyi planlıyoruz.
29 Ağustos Salı- 3. Gün: Tisan Gece boyu esen rüzgar artık bizi o kadar da rahatsız etmiyor, daha huzurlu bir uyku çekmişim. Günler teknede erken başlıyor, ama dinçiz ve yorgunluk yok.
Yola çıkmadan yarıladığımız su depomuzu tamamlayalım istiyoruz. Komşu tekne ikmalini 1 saat uzaktaki Taşucu Limanı'ndan yapıyormuş. Başka çare yok diyor.
Bense daha önce birlikte birkaç dalış yaptığım Kilikya dalış merkezinin sahibini arıyorum tekneyle dalış turlarını buradan düzenliyorlar. Kendilerine ait iskeleleri ve büyük bir dalış tekneleri var. Telefonda su alıp alamayacağımı sorduğumda, iskelenin şamandıralarla çevrildiğini kendisinin de kullanamadığını Taşucu'na gitmem gerektiğini söylüyor. O kadar malzemeyi yıkamak zorunda olan yolcuları için tonlarca su bulundurması gereken bir tekne için bu durum kafama yatmıyor ya, yine de diyecek bişe yok. Bu şartlarda Taşucu'na git gel yapmamız gerekecek ve seyrimiz en az iki saat artacak. Peki deyip biz hazırlıklara başlarken dalış teknesi kendi tonozundan ayrılarak, bize doğru gelmeye başlıyor hemen dikkat kesilip güvertede kendimi gösteriyorum. Dalış teknesi yanımızdan geçerken Kadir abi bağırıyor. "Git bizim tonoza bağlan, restorana söyle sana su versinler" Meğersem iskeleden tonoza kadar 50-60 metre uzun bir hortum ayarlamışlar kolaylıkla su işini hallediyoruz...
Böylece işlerimiz çok kolayladı, suyumuzun üzerini tamamladıktan sonra 1,5 saat mesafedeki Tisan'a kafadan gelen kuvvetli batı rüzgarına doğru doğru, limanlık denebilecek bir denizde yol aldık. Günübirlik tur teknelerin at yarışı koşuşturduğu bir rotada 3-4 tane çingene palamutu avlayarak Tisan'a ulaştık.
Tisan'a ulaştığımızda adanın güneyinden geçerek koya girerken yarımadanın ve haritada barınak olarak gösterilen alanın güneyinde bir koy gördük ve ilk olarak yönümüzü oraya çevirdik. Koy gerçekten muhteşem, oldukça berrak bir su ve kayalık zemine sahip, tüm risklere rağmen burada kalmak istiyorum. Koy içerisinden gelen kuvvetli rüzgar ve biraz da acemilikle birkaç başarısız kıçtan yanaşma denemesinden sonra iyice strese girince vazgeçerek tekrardan kuzeydeki geniş koyda alargada duruyoruz.
Başarısız denemelerimiz bizi hayli yordu, botla karaya ben gittiğim için yanaşma esnasında tekne Özden'e emanet oluyor. bu da onu aşırı strese sokuyor ve bitap düşüyor.. Daha fazla zorlamanın manası yok...
Alargada bizimle birlikte 3 tekne daha var, alan geniş olunca mesafeyi korumaya özen gösterdim...
Gün boyu deli gibi Batı rüzgarı esti yarımadanın yükseltisiz kıstak yapan kısmı batıdan gelen rüzgarı olduğu gibi koyun içerisine alıyor, hava çok sıkı bindirdi...
Akşam bir yandan dinlenirken, bir yandan sabah yaptığımız hataları değerlendirdik.. çok kolay yanaşıp koltuk halatı alabileceğimiz harika bir koydan geri dönmek bizi üzdü... Anlaşıldı ki doğru bir yanaşma ve demirleme pozisyonu oluşturmamışım, hataları ortaya koyunca yarın tekrar deneyebileceğimize karar verdik...
Her demirlemede dalarak çapayı ve zinciri kontrol ediyorum ama yine de koyda ilk gece ve ben yine tilki uykusunda karadan aldığım kerterizlerim yerli yerinde mi diye uyanıp arada kontrol ediyorum...
30 Ağustos Çarşamba- 4. Gün: Tisan Sabah erkenden kalkınca gözüme sahildeki gözlemeciyi kestirdim, hemen bota atlayıp aldım geldim, kahvaltılarımız zaten zengin ama arada renk katmak güzel oluyor...
Kahvaltı sonrası demir alıp dün yanaşamadığımız koya tekrar giriyoruz... Sanki dün başka bir ekip vardı bugün başka tek seferde kıyıya kadar yanaşıp kumsalın ortasında sırf biz halat bağlayalım diye duran ince uzun kayadan koltuk halatımızı alıyoruz... sonra bir de iskele baştan açmaz alıyorum... Kri-Kri kazık gibi...
Koy o kadar keyifli ki, bütün gün yüzdük, şnorkel yaptık, çok güzel kefal ve sokarlar yakaladım. Akşama yine balık keyfi var...
Yemekten sonra ertesi programı için yarımadayı dönüp Büyükeceli'ye geçmek istiyorum, korunaklı bir yer olmadığı için Özden'in tereddütleri var ama aklımda biraz yelken seyri yapmak var...
Yarıma düşen su depomuzu tekrar tamamlama şansımız olduğunu da bildiğimden Büyükeceli'ye günübirlik gidip dönme konusunda anlaşıyoruz.. hava müsait olursa kalabiliriz de..
Gece gökyüzünde yıldızlar ve denizde yoğun yakamoz eşsiz bir güzellik sunuyor, koyda bir tek biz varız, yıllardır özlemini çektiğim anlara nihayet kavuşuyorum..
Gece koyda sabaha kadar yine batıdan gelen ama bizi hiç kımıldatmayan sert rüzgarda uyuduk, aslında böylesi iyi çünkü koy Gündoğusuna açık.. Heyhat, ve Murphy devreye giriyor, günlerdir esmeyen Gündoğusu gün doğmadan bizi uyandırıyor. Halbuki raporlarda verilmemişti. Neyseki sağlamız ve Kri-Kri çapa ve açmazın yaptığı açı sayesinde yerli yerinde güvende. 15-20 dakika kontrolden sonra uykuya devam...
devamı çok yakında...