İlginçtir, Gezgin Korsan forumunda "usturmaça konusu" ratingiyle, o foruma has tartışma şekliyle hararetle sürerken, burada da çok geniş, ufuk açıcı bir fikri tartışmada ufak bir yer bulmuş.
O tartışmada usturmaçaların seyir sırasında toplanması ile ilgili olarak düşüncemi konuyu dağıtmadan şu cümlelerle açıklamıştım.
"....................
Görüntü olarak hoş olmaması bir yana- ki bu durum kişiye göre değişebilir -, usturmaçalar sıklıkla kazık bağı ile bağlanıyor. Yelken seyrinde rüzgar altı bordadaki usturmaçalar teknenin yatması ve dalgaların etkisi ile su içinde sallanıp duruyorlar ve kazık bağının çözülüp usturmaçaların denize düşmesi riski oluşuyor.
Usturmaçaların ters yöne çevrilip küpeşte içine alınması ise Kaan korsanın bahsettiği gibi iskotalara çapariz vermesine neden olacağı gibi vardavela telleri arasından denize düşmesi riski yine ortaya çıkabilir.
Son olarak; Nerde okuduğumu hatırlamıyorum ama kuzey denizcileri teknede ölüm olduysa usturmaçaları teknenin bordalarından sallandırararak seyir yaparlarmış."Şimdi buraya alıntı yaparken anımsadım, Sezar Atmaca'nın her yıl çıkardığı seyir defterlerinden birinde okumuştum sanırım.
........................
Müsaade ederseniz usturmaça ile başlayıp biraz daha konuşayım üzerine;
Ben biraz tutucuyum galiba, yaşla da ilgisi olabilir..
Usturmaçalarını tıoplamadan seyir yapanlardan hazetmem, çünkü hocalarımdan, eski denizci büyüklerimden böyle öğrendim.
Koya, limana, marinaya girmeden, halatlarımı hazırlarım, kakıçımı çıkarırım, usturmaçalarımı dikkatle vardavelalara bağlarım.
Öyle ki aralarındaki mesafeye bile dikkat ederim. Mutlaka boş bir usturmaça havuzlukta el altında bulunur.
Marinaya veya bir limana bağlandıktan sonra teknemi neta ederim, halatlarımı roda ederim, bağları kontrol ederim.
Seyir için kullandığım enstrümanları kapatırım. Elektrik kablomu, su hortumumu düzenli tutarım.
Aklıma gelenleri yazıyorum, sizler daha fazlasını yazabilirsiniz..
Tüm bu işleri angarya görmem, keyif alırım..
Yani usturmaça işi sadece usturmaça işi değildir. Bir bütünün minik bir parçasıdır bence...
Ersin'in usturmaçasını kaybetmesiyle ilgili yazdıkları o yüzden çok anlam kazandı belleğimde..
Alt tarafı usturmaça kaç kuruş ki denize düşerse düşsün diyenler çıkabilir ama biliyoruz ki sorun parasında değil.
Bir yan sayfada Hakan Reis küreği almak için koca teknesini kayalıklara oturma riskini nasıl yaşadığını anlattı biraz önce..
Denizci bağlarını niye yapıyoruz ki yap bi kördüğüm gözün arkada kalmasın.
Minik bir iskelede palamar halatını alıp da göz açıp kapayana kadar izbarço atan 10 yaşındaki çocuğu, hayranlıkla, saatlerce bıkmadan izlemişliğim vardır.
Diyeceğim o ki, denizcilik geleneklerine bağlılık, tutuculuk derken yobazlık değil, körükörüne bir akıl dışı bağlılık değildir.
Denizlerde çoğalmayalım isteğimin romantik bir hayalden öte gitmeyeceğinin farkındayım elbette.. Ama inanın benden daha deneyimli arkadaşlar da katılacaklardır, eskiden koylar çok daha bakir, çok daha sessiz, çok daha temizdi.. İşte ben o günleri özlüyorum, arıyorum.
gecenin 02.30 unda öylesine yazdım.. kopukluklar, fikri tutarsızllıklar olduysa affedin..