Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.

B

Burak Doneray

Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#240: 05 Eylül 2017, 23:57:56
Ben çok kısa yazacağım.
Üzerinde tartışmaya değer bulunulursa düşüncelerimi daha detaylı açıklamaya çalışırım.

Denizlerde çoğalmaya karşıyım.
Koylarda, üstüste teknelerle demirlemek, kalabalık, gürültülü ortamlarda tatil geçirmek istemiyorum.


Ülkemizde Küçükkuyu'dan (Edremit Körfezi) Mersin Körfezine kadar elverişli neredeyse tüm sahil şeridimiz ve elverişli olmayanların bir kısmı insan yapısı tesislerle kaplanmış durumda. Ben seyahatteyken imar-iskana açılmamış olanların bir kısmı daha açılmış. Sahillerimizde büyük bir nüfus baskısı var.

Yukarıdaki saptamadan hareketle koylarla ilgili durumun yüksek sezonda rahat olmasını beklemek biraz hayal kurmak olurdu diye düşünüyorum.

İstendiği kadar titiz davranılsın gürültü önlenemez. Sonunda motoryat jeneratörünü çalıştırmak zorundadır, bebeğimiz rahatsızlanıp çığlıklar atabilir, eşimiz kafamıza tabak fırlatmak isterken başka yere denk getirip kırabilir v.s.

Nüfus sorununu ortadan kaldıramadığımızdan Burak reisin dediği gibi yüksek sezon dışında buralarda bulunmak çözüm olabilir.

Bir de bazılarımızın sessizlikten hoşlandığı gibi bazılarımızın gürültüden hoşlanabileceği göz önünde bulundurulmalıdır diye düşünüyorum. Kimilerinin karada egzostan daha fazla ses çıksın diye otomobil egzoslarını değiştirdikleri gibi.

Bununla ilgili herkesin mutlu olabileceği bir çözüm belki şöyle olur. Tamamen fikir jimnastiği yapıyorum, eğlendiğim sanılmasın : Bir gün bir yerde serbest olan diğer yerde yasak olsun ve buna uyulsun. Örneğin gürültücüler bu gece Okluk Koyuna, sessiz kalmak isteyenler İngiliz koyuna. Ertesi gece yer değiştirsinler.

Saçma olabilir ama yine de yazayım dedim.

Güzel fikir bence işe yarar. Karadenizden,Kuzey Egeden çıkan balığı yemeyen Akdenizde balık yediğini zannetmesin gibi bir farkındalık yaratır.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1467
    • AÇIK DENİZ AKADEMİ
Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#241: 06 Eylül 2017, 00:04:30
...Ama böyle herşeyde bir hata bulmaya ve eleştirmeye başlarsak...
Doğru, başlamamalı.
Çünkü ne zaman SG'i eleştirsek, askeriye ile ilgili bişey söylesek muhabbet saçma bir yöne dönüyor, kendi söz hakkımızı savunmak zorunda kalıyoruz.

Şimdi burası için değil, GEKO ve feysbukta sık sık olan bir durum, burada ilk oldu.


Konuya dönersek, Kaan'ın çok güzel verdiği örnekler gibi, her geleneğin bir sebebi-hikayesi var ama şartlar ve dönem değiştikçe bunlar da değişiyor elbet.

Usturmaça adabının günümüzde çapariz vermek/vermemek ötesinde bir altyapısı kalmamış gibi görünüyor.

öZgür (mobil)

  • IP logged
><(((º>

B

Burak Doneray

Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#242: 06 Eylül 2017, 00:17:57
Ulkemizde halkı askerlikten soğutmak diye adlandırılan  bir suç ve cezası var ordan bilinçaltımıza işlemiştir .Eleştirenler bence en çok sevenlerdir çünkü daha iyi olmasını isterler.
Bence harika gidiyor herkes fikrini söylüyor benim usturmaça alışkanlığım tamamen çapariz ve estetik kaygısı İngilizi Fransızı beni bağlamaz.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1649
    • instagram
Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#243: 06 Eylül 2017, 00:18:37
Dünkü yazımı yazmadan evvel başka türlü bir yazı yazıp silmiştim... şimdi tüm akışı tekrar okuyunca; Cem Amiral'in yazısı, Eyüp Reis'in düşüncesi beni tekrar o yazıyı yazmak ihtiyacı hissettirdi...

Mersin'de marinanın temeli yanlış hatırlamıyorsam 90'lı yılların ortasında atıldı ve yine yanılmıyorsam marina 6-7 sene önce faaliyete geçti... Geçen 20 yıl, tam da benim ergenlikten şimdiki zamana denize ve teknelere ilgi duyduğum dönemler...
Marina'dan önce balıkçı barınağında oltacı kayıkları hariç motor yat ve yelkenli sayısı bir iki düzine kadardı, içindeki yelkenliler bir elin parmağı kadar değildi.. Barınağa gider saatlerce izlerdim... Bir Haticem teknesi vardı yelkenli hala var.. ben avel avel bakarken kaptan güverteye çağırmıştı da nasıl elim ayağım titremişti... Her Ankara dönüşü ilk fırsatta 5 dakikalık barınakta 3 tur atar gözüme birini kestirirdim.. İlla da gider Haticem'e bir bakardım.. Jaticem şimdi çok garip, güverte üzerinde kacaman müzik kolonları olan bir yelkenli. Neyse..
Marina bittiğinde herkes "yaa Mersin'de marinaya girecek tekne mi var" diyordu... Tabii her arz kendi talebini doğuruyor. Marina hala dolu olmasa da sanırım yaklaşık 30 yelkenli tekne bunun 3 katından fazla da motoryat vardır.. Marina sadece Mersinlilere değil Adanalı, Kayserili, Antepli tekne sahiplerine de hizmet veriyor..Kuşkuşuz burası öyle denizci bir memleket değil. Buradan bakınca İzmir'de İstanbul'da olsam herhalde cennette olurum diyorum. Marina safi bir AVM, tekne sahipleri dansöz oynatıp, teknede kebap yapmayı seviyor ama pedestaller çalışmıyor.  En yakın koy olan Narlıkuyu çoğunun tek sefer noktası ve bazı tekneler kaptanlarla denizden, sahipleri karadan giderek orada buluşuyor.. Jetskiler daracık koyda tekneler arasında slalom yapıyor.. Yarattıkları dalgalarla teknem ne kadar sallanıyor dönüp ona bakıyor. Sırf hovardalık yapmak için 800.000 euro verip tekne aldığını söyleyen genç, bekar dalyan gibi bir işadamı ile tanıştım. Nen şaşkınlığımı gizlemeye çalışırken açık şekilde ifade etti: "Aağbi kızlar bayılıyorrr" Umarım deniz de senin gönlünü alır dedim yatın çok güzel hayırlı olsun.. Bunları iyi kötü belirtmeden söylüyorum. Bir yaşam tarzı var denizin üzerinde ama denizle değil...  yaşam tarzında, muaşeret adabında ciddi sorunlar var ama bir gerçek varki her geçen gün Mersin'de tekne sayısı artıyor. Keşke daha da artsa.  Artsa da yelkenimi biçebilecek, tamir edecek hizmetler, denizden, tekneden anlayan mobilyacılar, döşemeciler, kromcular olsa.. Artsa da Narlıkuyu'da keşmekeş, düzensiz demirlemeler yerine birbirine saygılı yazılı olmayan mutabık kalınmış kurallar gelişse. Şimdi o koya gitsem, rahatsız oluyorum müziğin sesini kısar mısınız desem korkarım sonunda bana bir silah doğrulabilir. Peki olmasınlar mı? Bence yine de olsun.Hakan reisin belirttiği gibi sıkıntı nicelikte değil nitelikte..
Kültür dediğimiz şey insanın (ve bence diğer canlıların da) yaratığı maddi ve manevi değerlerdir..  İnsan'ın yaratmadığı birşey kültür olamıyor.  o zaman önce bir düzensizlik oluşuyor sonra ihtiyaç ardından da o ihtiyaca göre kültür gelişiyor. Tan Kaan Reisin verdiği örnekler de bunu gösteriyor mu? Sosyolojik bir vakıa olarak önce yerel değerler ve kültür ardından buna ister güçle deyin ister küreselleşmeyle vs. evrensel değerler ve kültür ortaya çıkıyor...sancaklar, flamalar, selamlar, usturmaçalar...
Şimdi coğrafi "Batı"dan iki tekne gelse de Mersin Marina'ya veya Narlıkuyu'ya girse şok olur. Bildiği  değer ve kuralların pek azı işliyor.. Ama olacak, olmalı, nitel olarak da gelişim sağlanmalı
Buradan 300-500 mil seyir yapan tekneler çıkacak, Batı Akdeniz'i Ege'yi görecek, uyacak ve sonra da burada talep edecek.. Uymayanlar elenecek, kendisi vaz geçecek, ona haz vermeyecek.. Tek korku ve çekincem diğer sosyal, ekonomik ve de politik alanlarda olduğu gibi nitel değişimin nicel gelişimle karşılanamayacak olması hali.. İşte o zaman burada amatör denizcilik kendi kültürünü oluşturamadan ve evrensel değerlere erişemeden heba olabilir..
 



SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

  • IP logged
Akdenizli, Balıkçı

  • *
  • İleti: 1649
    • instagram
Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#244: 06 Eylül 2017, 00:23:27
Akışın hızına yetişemiyorum... çok heyecanlı

SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

  • IP logged
Akdenizli, Balıkçı

B

Burak Doneray

Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#245: 06 Eylül 2017, 00:33:13
Dünkü yazımı yazmadan evvel başka türlü bir yazı yazıp silmiştim... şimdi tüm akışı tekrar okuyunca; Cem Amiral'in yazısı, Eyüp Reis'in düşüncesi beni tekrar o yazıyı yazmak ihtiyacı hissettirdi...

Mersin'de marinanın temeli yanlış hatırlamıyorsam 90'lı yılların ortasında atıldı ve yine yanılmıyorsam marina 6-7 sene önce faaliyete geçti... Geçen 20 yıl, tam da benim ergenlikten şimdiki zamana denize ve teknelere ilgi duyduğum dönemler...
Marina'dan önce balıkçı barınağında oltacı kayıkları hariç motor yat ve yelkenli sayısı bir iki düzine kadardı, içindeki yelkenliler bir elin parmağı kadar değildi.. Barınağa gider saatlerce izlerdim... Bir Haticem teknesi vardı yelkenli hala var.. ben avel avel bakarken kaptan güverteye çağırmıştı da nasıl elim ayağım titremişti... Her Ankara dönüşü ilk fırsatta 5 dakikalık barınakta 3 tur atar gözüme birini kestirirdim.. İlla da gider Haticem'e bir bakardım.. Jaticem şimdi çok garip, güverte üzerinde kacaman müzik kolonları olan bir yelkenli. Neyse..
Marina bittiğinde herkes "yaa Mersin'de marinaya girecek tekne mi var" diyordu... Tabii her arz kendi talebini doğuruyor. Marina hala dolu olmasa da sanırım yaklaşık 30 yelkenli tekne bunun 3 katından fazla da motoryat vardır.. Marina sadece Mersinlilere değil Adanalı, Kayserili, Antepli tekne sahiplerine de hizmet veriyor..Kuşkuşuz burası öyle denizci bir memleket değil. Buradan bakınca İzmir'de İstanbul'da olsam herhalde cennette olurum diyorum. Marina safi bir AVM, tekne sahipleri dansöz oynatıp, teknede kebap yapmayı seviyor ama pedestaller çalışmıyor.  En yakın koy olan Narlıkuyu çoğunun tek sefer noktası ve bazı tekneler kaptanlarla denizden, sahipleri karadan giderek orada buluşuyor.. Jetskiler daracık koyda tekneler arasında slalom yapıyor.. Yarattıkları dalgalarla teknem ne kadar sallanıyor dönüp ona bakıyor. Sırf hovardalık yapmak için 800.000 euro verip tekne aldığını söyleyen genç, bekar dalyan gibi bir işadamı ile tanıştım. Nen şaşkınlığımı gizlemeye çalışırken açık şekilde ifade etti: "Aağbi kızlar bayılıyorrr" Umarım deniz de senin gönlünü alır dedim yatın çok güzel hayırlı olsun.. Bunları iyi kötü belirtmeden söylüyorum. Bir yaşam tarzı var denizin üzerinde ama denizle değil...  yaşam tarzında, muaşeret adabında ciddi sorunlar var ama bir gerçek varki her geçen gün Mersin'de tekne sayısı artıyor. Keşke daha da artsa.  Artsa da yelkenimi biçebilecek, tamir edecek hizmetler, denizden, tekneden anlayan mobilyacılar, döşemeciler, kromcular olsa.. Artsa da Narlıkuyu'da keşmekeş, düzensiz demirlemeler yerine birbirine saygılı yazılı olmayan mutabık kalınmış kurallar gelişse. Şimdi o koya gitsem, rahatsız oluyorum müziğin sesini kısar mısınız desem korkarım sonunda bana bir silah doğrulabilir. Peki olmasınlar mı? Bence yine de olsun.Hakan reisin belirttiği gibi sıkıntı nicelikte değil nitelikte..
Kültür dediğimiz şey insanın (ve bence diğer canlıların da) yaratığı maddi ve manevi değerlerdir..  İnsan'ın yaratmadığı birşey kültür olamıyor.  o zaman önce bir düzensizlik oluşuyor sonra ihtiyaç ardından da o ihtiyaca göre kültür gelişiyor. Tan Kaan Reisin verdiği örnekler de bunu gösteriyor mu? Sosyolojik bir vakıa olarak önce yerel değerler ve kültür ardından buna ister güçle deyin ister küreselleşmeyle vs. evrensel değerler ve kültür ortaya çıkıyor...sancaklar, flamalar, selamlar, usturmaçalar...
Şimdi coğrafi "Batı"dan iki tekne gelse de Mersin Marina'ya veya Narlıkuyu'ya girse şok olur. Bildiği  değer ve kuralların pek azı işliyor.. Ama olacak, olmalı, nitel olarak da gelişim sağlanmalı
Buradan 300-500 mil seyir yapan tekneler çıkacak, Batı Akdeniz'i Ege'yi görecek, uyacak ve sonra da burada talep edecek.. Uymayanlar elenecek, kendisi vaz geçecek, ona haz vermeyecek.. Tek korku ve çekincem diğer sosyal, ekonomik ve de politik alanlarda olduğu gibi nitel değişimin nicel gelişimle karşılanamayacak olması hali.. İşte o zaman burada amatör denizcilik kendi kültürünü oluşturamadan ve evrensel değerlere erişemeden heba olabilir..
 



SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi



Mersin yelken akademisi var kış trofelerinde yarışıyoruz kendileriyle bence harika bir takım sürekli değiştiği halde centilmenlikleriyle örnekler gayet başarılılarda bu kadar gömme Mersini o dediklerinden İstanbul,Göcek,Bodrum,Çeşmede yüzlercesi var Erman reisim.
  • IP logged

B

Burak Doneray

Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#246: 06 Eylül 2017, 00:45:49
Birde İnsan beyninin çalışma şekli geçmişe yönelik kötü anıları silmesi nedeni ile kime sorarsanız eskiden şöyle güzeldi böyle güzeldi diye anlatırlar.

Ben Ataköy marinayı hatırlıyorum eskiden su sporları klübümüz vardı ilk denize oradan girdim ilk balığımı o sahilden tuttum.Marina kurulduğunda Mersinde yaşadığın her şey Ataköydede yaşandı ve hala yaşanıyor.Bazı anılar silinmiyor yahu.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1649
    • instagram
Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#247: 06 Eylül 2017, 00:45:51
Dünkü yazımı yazmadan evvel başka türlü bir yazı yazıp silmiştim... şimdi tüm akışı tekrar okuyunca; Cem Amiral'in yazısı, Eyüp Reis'in düşüncesi beni tekrar o yazıyı yazmak ihtiyacı hissettirdi...

Mersin'de marinanın temeli yanlış hatırlamıyorsam 90'lı yılların ortasında atıldı ve yine yanılmıyorsam marina 6-7 sene önce faaliyete geçti... Geçen 20 yıl, tam da benim ergenlikten şimdiki zamana denize ve teknelere ilgi duyduğum dönemler...
Marina'dan önce balıkçı barınağında oltacı kayıkları hariç motor yat ve yelkenli sayısı bir iki düzine kadardı, içindeki yelkenliler bir elin parmağı kadar değildi.. Barınağa gider saatlerce izlerdim... Bir Haticem teknesi vardı yelkenli hala var.. ben avel avel bakarken kaptan güverteye çağırmıştı da nasıl elim ayağım titremişti... Her Ankara dönüşü ilk fırsatta 5 dakikalık barınakta 3 tur atar gözüme birini kestirirdim.. İlla da gider Haticem'e bir bakardım.. Jaticem şimdi çok garip, güverte üzerinde kacaman müzik kolonları olan bir yelkenli. Neyse..
Marina bittiğinde herkes "yaa Mersin'de marinaya girecek tekne mi var" diyordu... Tabii her arz kendi talebini doğuruyor. Marina hala dolu olmasa da sanırım yaklaşık 30 yelkenli tekne bunun 3 katından fazla da motoryat vardır.. Marina sadece Mersinlilere değil Adanalı, Kayserili, Antepli tekne sahiplerine de hizmet veriyor..Kuşkuşuz burası öyle denizci bir memleket değil. Buradan bakınca İzmir'de İstanbul'da olsam herhalde cennette olurum diyorum. Marina safi bir AVM, tekne sahipleri dansöz oynatıp, teknede kebap yapmayı seviyor ama pedestaller çalışmıyor.  En yakın koy olan Narlıkuyu çoğunun tek sefer noktası ve bazı tekneler kaptanlarla denizden, sahipleri karadan giderek orada buluşuyor.. Jetskiler daracık koyda tekneler arasında slalom yapıyor.. Yarattıkları dalgalarla teknem ne kadar sallanıyor dönüp ona bakıyor. Sırf hovardalık yapmak için 800.000 euro verip tekne aldığını söyleyen genç, bekar dalyan gibi bir işadamı ile tanıştım. Nen şaşkınlığımı gizlemeye çalışırken açık şekilde ifade etti: "Aağbi kızlar bayılıyorrr" Umarım deniz de senin gönlünü alır dedim yatın çok güzel hayırlı olsun.. Bunları iyi kötü belirtmeden söylüyorum. Bir yaşam tarzı var denizin üzerinde ama denizle değil...  yaşam tarzında, muaşeret adabında ciddi sorunlar var ama bir gerçek varki her geçen gün Mersin'de tekne sayısı artıyor. Keşke daha da artsa.  Artsa da yelkenimi biçebilecek, tamir edecek hizmetler, denizden, tekneden anlayan mobilyacılar, döşemeciler, kromcular olsa.. Artsa da Narlıkuyu'da keşmekeş, düzensiz demirlemeler yerine birbirine saygılı yazılı olmayan mutabık kalınmış kurallar gelişse. Şimdi o koya gitsem, rahatsız oluyorum müziğin sesini kısar mısınız desem korkarım sonunda bana bir silah doğrulabilir. Peki olmasınlar mı? Bence yine de olsun.Hakan reisin belirttiği gibi sıkıntı nicelikte değil nitelikte..
Kültür dediğimiz şey insanın (ve bence diğer canlıların da) yaratığı maddi ve manevi değerlerdir..  İnsan'ın yaratmadığı birşey kültür olamıyor.  o zaman önce bir düzensizlik oluşuyor sonra ihtiyaç ardından da o ihtiyaca göre kültür gelişiyor. Tan Kaan Reisin verdiği örnekler de bunu gösteriyor mu? Sosyolojik bir vakıa olarak önce yerel değerler ve kültür ardından buna ister güçle deyin ister küreselleşmeyle vs. evrensel değerler ve kültür ortaya çıkıyor...sancaklar, flamalar, selamlar, usturmaçalar...
Şimdi coğrafi "Batı"dan iki tekne gelse de Mersin Marina'ya veya Narlıkuyu'ya girse şok olur. Bildiği  değer ve kuralların pek azı işliyor.. Ama olacak, olmalı, nitel olarak da gelişim sağlanmalı
Buradan 300-500 mil seyir yapan tekneler çıkacak, Batı Akdeniz'i Ege'yi görecek, uyacak ve sonra da burada talep edecek.. Uymayanlar elenecek, kendisi vaz geçecek, ona haz vermeyecek.. Tek korku ve çekincem diğer sosyal, ekonomik ve de politik alanlarda olduğu gibi nitel değişimin nicel gelişimle karşılanamayacak olması hali.. İşte o zaman burada amatör denizcilik kendi kültürünü oluşturamadan ve evrensel değerlere erişemeden heba olabilir..
 



SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi



Mersin yelken akademisi var kış trofelerinde yarışıyoruz kendileriyle bence harika bir takım sürekli değiştiği halde centilmenlikleriyle örnekler gayet başarılılarda bu kadar gömme Mersini o dediklerinden İstanbul,Göcek,Bodrum,Çeşmede yüzlercesi var Erman reisim.
Tanışıyoruz kendileriyle, aralarında olmayı da bazen hayal ediyorum..
Evet, saydıklarım tabii ki her yerde var ama oralarda karşılığı da var... o karşı yoğunluk burada pek olmadığı için belki bendeki bir azınlık psikolojisi...

SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

  • IP logged
Akdenizli, Balıkçı

  • *
  • İleti: 1649
    • instagram
Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#248: 06 Eylül 2017, 00:58:37
Birde İnsan beyninin çalışma şekli geçmişe yönelik kötü anıları silmesi nedeni ile kime sorarsanız eskiden şöyle güzeldi böyle güzeldi diye anlatırlar.

Ben Ataköy marinayı hatırlıyorum eskiden su sporları klübümüz vardı ilk denize oradan girdim ilk balığımı o sahilden tuttum.Marina kurulduğunda Mersinde yaşadığın her şey Ataköydede yaşandı ve hala yaşanıyor.Bazı anılar silinmiyor yahu.
Sanırım araya öznel hikaye katınca geçmişe dönük "güzel günler" algısı yarattım. Kendimi eksik ifade etmişim hemen düzelteyim... Eğer marina olmasaydı, belki bende şu an sadece bir oltacı kayığına sahip olabilirdim... Marina'nın varlığından şu an her halukarda memnunum sadece derdim o "bağzı şeylerin" daha iyi olsun isteği..

SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

  • IP logged
Akdenizli, Balıkçı

B

Burak Doneray

Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#249: 06 Eylül 2017, 01:11:45
Geçmişe dönük güzel şeyler algısı bende olustu.Yelken ve tekneyle ilgili olumlu bir sey aklıma gelmeyince yazdım.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1631
Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#250: 06 Eylül 2017, 01:32:52
Tartışma bir yandan Kaan reisin paylaştıklarıyla bilgi birikimi, Erman reisin paylaştıklarıyla güncel amatör denizciliğin durumu hakkında bilgiyi bize kazandırırken bir yandan da aslında karasal hayatın dayatmaları ve buna çare olarak gördüğümüz, her fırsatta kapısını çaldığımız mavilik üzerindeki yaşamda bu dayatmalara olan karşı duruşumuz üzerinde dönüyor.

Biraz geriden gelip bu güzel sohbette kendi fikrimi de paylaşacağım müsaadenizle. Pazartesi günüydü… Seyre çıkmadan önce Mücahit ve Ece reislerin teknesinde misafir olmuştum. Küçük yeğenleri Arda’nın hararetli Yunan mitolojisi sohbetini bir şekilde Matrix filmine getirmiştim. Getirirken de “temelindeki mantık ve gerçeklikten” yola çıkarak konuyu bağlamıştım. Kurgusu çok gerçekçi ve basit mantık temeline oturtulmuş bir film olduğu için okuduğum birçok kitaptan daha fazla etkilemiştir beni. İzlememiş olanlar için : Yaşadığımız dünyanın aslında bir bilgisayar yazılımı olduğunu, gerçekte bizlerin küvetlerde yatan, omuriliklerinden verilen elektrik akımları vasıtasıyla beynimizin o anki tat, his, duyu kavramlarını kontrol eden bir yalandan ibaret olduğunu anlatır kısaca. En etkileyici repliğiyse “soluduğun şey gerçekten hava mı?” cümlesiydi. Bazen gün içinde ofiste, akşamları evimde kendime bu soruyu sormayı seviyorum. Bu sayede gerçekte var olmayan ama olması gerektiği yerde hayalimde canlandırdığım bir nötr noktadan kendime bakabildiğimi düşünüyorum.

Kravat takmalıyız, iş görüşmesine giderken takım elbise giymeliyiz, protokole uymalıyız, bayan-erkek öpüşürken bayan tek ayağını dizinden kırarak geriye doğru kaldırır gibi, Kaan reisin bahsettiği örf ve adetlere bağlı kalmamıza karşın bizi yine de cendereye sokan bu gibi kalıplar hali hazırda etrafımızı yeterince sarıyor. Hiç birisinin teknik ve mantıklı bir sebebi yok. Peki bunları neden yapıyoruz? Bir "neden-sonuç" ilişkisi de yok. Bizim soluduğumuz gerçekten hava mı?

Ben de karasal yaşamımı matrixe benzetirim. Denize açıldığım an da yapay dünyadan sıyrılıp üzerime yapışan her bir yapay damlasından kurtulduğum andır. Bu yakın zamanda yelken yapmak, bir kaç sene öncesinde dalış yapmak, küçüklüğümde dalıp midyeleri çıkartmaktı. Deniz yaşamındaki zorunluluklara, gerekliliklere, yapılması uygun olanlara veya kesinlikle yapılmaması gerekenlere hiç kimse bu konu başlığı altında itiraz etmedi. Ancak sebebi olmadan, neden-sonuç ilişkisi bir temel mantığa oturtulmadan emri vaki ile yaptırılmaya çalışılan bir düzen unsurundan söz ediyoruz. Peki bizim nefes alamadığımızdan şikâyet edip kaçtığımız deniz üzerinde soluduğumuz gerçekten hava mı?
  • IP logged
« Son Düzenleme: 06 Eylül 2017, 01:42:04 Gönderen: Oğuzhan Oğuz »

  • *
  • İleti: 2553
Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#251: 06 Eylül 2017, 02:03:54
Bu video hakkında hiç yorum gelmedi şaşırdım. :-\
Tamamı çok güzel ama Bence 37. Dakikadan itibaren tamamen konu başlığımızı anlatıyor.

Bu 37. Dakikadan sonraki kısma özellikle dikkat kesilelim , bir misyonumuz olduğunu farkedip ,sonrasında kendimizi daha bir önemli hissettim . Ben % 100 katılıyorum Cem Gürdeniz Amiralimize .


https://www.youtube.com/watch?time_continue=50&v=k0gevyh4_kk




  • IP logged
« Son Düzenleme: 06 Eylül 2017, 02:18:45 Gönderen: Öcal Turan »

  • *
  • İleti: 629
Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#252: 06 Eylül 2017, 02:11:10
Gerçekten usturmaça sorunsalını umursadığımdan değil, - bana ne isteyen istediği gibi yaşasın- ; sadece " oyunun kurallarını" umursamanin da " oyunun" bir parçası olduğunu düşündüğümden israrcı oluyorum.

Uyanık Hollandalıların tahta çıkan Ingiliz kralına hediye ettikleri bir tekneyle başlayan yatçılık ( bir de aradan üç asır geçmiş ! ) bir hobi olma vasfiyla hiç bir işe yarayan, pratik bir faydası olan nesne değildir. Sevdiğimiz için yaparız. Gereksiz ama sevdiğimiz, hatta kimimizin vaz geçemeyeceği bir merakın peşinden gidiyorsak o zaman onun kimi zaman bize tuhaf gelen adetlerine uymamak niye ? Sevgili anneannem " oynamazsan oyun bozulur..." derdi. Yani biz bir oyun oynuyoruz. Teknelerimizle nakliye yapmıyoruz, profesyonel balıkçılar değiliz, yük taşımıyoruz. Bu hobinin ne maddi bir anlamı ve getirisi var, ne de bir yerden bir yere ulaşmak için geçerli bir yöntem olma özelliği...Hiç bi yere gidememek için yavaş ve rahatsız bir biçimde çok para harcayarak vakit geçiriyoruz...

Oyunumuz bu. O zaman mantıklı veya mantıksız ; kurallarına uymama , tanımama gayreti niye ? Forma yerine Adidas eşofmanla futbol oynanıyor mu ? ( ama buna karşın bizim gençliğimizde ille sadece beyaz kıyafetle oynanan teniste adetler değişti, kıyafetlere renk geldi...)

Misal teknede bayrak aslen sabah gün doğumunu takiben toka edilir, gün batarken de arya edilir . Bu adet asırlarca sürmüş. Şimdi sadece deniz kuvvetleri gemilerinde bu adet devam ettiriliyor...Ben Istanbulda teknem Bodrumda iken her gün bayrağı nasıl basıp indireceğim zaten ? Tekne kapımın önünde bağlı olsa ( ben de sabahlari erken kalkabilen bir adam olabilseydim ) belki bu adeti de usulden keyf almak için sürdürebilirdim.Bu adete olabildiğince itibar eden tek bir ulus kalmış diye okumuştum, Kuzey Avrupa ülkelerinden birinde amatör denizciler hala olabildiğince bu kurala uymaya çalışıyorlarmış ( orada da eminim ki adamın teknesi kasabasında evine 50 m mesafede duruyordur, o da bu adeti sürdürüyordur, yoksa yapmaz ). 

Niye pabuçlarımız boyalı ? Niye Osmanlı döneminde yeniçeriler, halkın büyük bir kısmı kuşaklarında taşıdıkları bir kaşıkla yemek ritüelini rahatça çözerlermiş de, biz bazen 2 tabak, bazen de bir kaç çatal, bıçak ve kaşıkla yiyoruz ? Niye misafirimiz geldiğinde yeni örtü çıkarıp sofraya mum ve çiçek koymaya gayret ederiz ? Yıkattığımızda arabamız daha az mı yakıt yakar veya daha hızlı mı gider ? Hayır. Peki, kıymetli bir misafirimizi almaya giderken arabamızı niye yıkatıyoruz ?

Bazı adetler anlamlı olmasalar dahi bir gusto meselesidirler ve ben de mesela Rahmi Koç beyefendinin yatçilara öğütler vermek üzere kaleme aldığı kitaba çoğunlukla  gülüyorum ve sayın Amiral'in aktarılan görüşlerini temelde doğru ama tarz olarak hatalı buluyorum
 
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 830
Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#253: 06 Eylül 2017, 02:27:25
İlginçtir, Gezgin Korsan forumunda "usturmaça konusu" ratingiyle, o foruma has tartışma şekliyle hararetle sürerken, burada da çok geniş, ufuk açıcı bir fikri tartışmada ufak bir yer bulmuş.
O tartışmada usturmaçaların seyir sırasında toplanması ile ilgili olarak düşüncemi konuyu dağıtmadan şu cümlelerle açıklamıştım.

"....................
Görüntü olarak hoş olmaması bir yana- ki bu durum kişiye göre değişebilir -, usturmaçalar sıklıkla kazık bağı ile bağlanıyor. Yelken seyrinde rüzgar altı bordadaki usturmaçalar teknenin yatması ve dalgaların etkisi ile su içinde sallanıp duruyorlar ve kazık bağının çözülüp usturmaçaların denize düşmesi riski oluşuyor.

Usturmaçaların ters yöne çevrilip küpeşte içine alınması ise Kaan korsanın bahsettiği gibi iskotalara çapariz vermesine neden olacağı gibi vardavela telleri arasından denize düşmesi riski yine ortaya çıkabilir.

Son olarak; Nerde okuduğumu hatırlamıyorum ama kuzey denizcileri teknede ölüm olduysa usturmaçaları teknenin bordalarından sallandırararak seyir yaparlarmış."


Şimdi buraya alıntı yaparken anımsadım, Sezar Atmaca'nın her yıl çıkardığı seyir defterlerinden birinde okumuştum sanırım.

........................

Müsaade ederseniz usturmaça ile başlayıp biraz daha konuşayım üzerine; :)

Ben biraz tutucuyum galiba, yaşla da ilgisi olabilir..
Usturmaçalarını tıoplamadan seyir yapanlardan hazetmem, çünkü hocalarımdan, eski denizci büyüklerimden böyle öğrendim.

Koya, limana, marinaya girmeden, halatlarımı hazırlarım, kakıçımı çıkarırım, usturmaçalarımı dikkatle vardavelalara bağlarım.
Öyle ki aralarındaki mesafeye bile dikkat ederim. Mutlaka boş bir usturmaça havuzlukta el altında bulunur.
Marinaya veya bir limana bağlandıktan sonra teknemi neta ederim, halatlarımı roda ederim, bağları kontrol ederim.
Seyir için kullandığım enstrümanları kapatırım. Elektrik kablomu, su hortumumu düzenli tutarım.
Aklıma gelenleri yazıyorum, sizler daha fazlasını yazabilirsiniz..
Tüm bu işleri angarya görmem, keyif alırım..

Yani usturmaça işi sadece usturmaça işi değildir. Bir bütünün minik bir parçasıdır bence...

Ersin'in usturmaçasını kaybetmesiyle ilgili yazdıkları o yüzden çok anlam kazandı belleğimde..

Alt tarafı usturmaça kaç kuruş ki denize düşerse düşsün diyenler çıkabilir ama biliyoruz ki sorun parasında değil.
Bir yan sayfada Hakan Reis küreği almak için koca teknesini kayalıklara oturma riskini nasıl yaşadığını anlattı biraz önce..

Denizci bağlarını niye yapıyoruz ki yap bi kördüğüm gözün arkada kalmasın.
Minik bir iskelede palamar halatını alıp da göz açıp kapayana kadar izbarço atan 10 yaşındaki çocuğu, hayranlıkla, saatlerce bıkmadan izlemişliğim vardır.

Diyeceğim o ki, denizcilik geleneklerine bağlılık, tutuculuk derken yobazlık değil, körükörüne bir akıl dışı bağlılık değildir.

Denizlerde çoğalmayalım isteğimin romantik bir hayalden öte gitmeyeceğinin farkındayım elbette.. Ama inanın benden daha deneyimli arkadaşlar da katılacaklardır, eskiden koylar çok daha bakir, çok daha sessiz, çok daha temizdi.. İşte ben o günleri özlüyorum, arıyorum.

gecenin 02.30 unda öylesine yazdım.. kopukluklar, fikri tutarsızllıklar olduysa affedin..


  • IP logged

  • *
  • İleti: 629
Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#254: 06 Eylül 2017, 02:38:28
Hangi dünya gezginin kitabında okuduğumu hatırlayamadım ; bir dünya seyyahı kitabında upuzun bir seferden , onlarca gün denizde tek başına olduktan sonra, hedef limanına varmadan bir gün önce bir koya girip, teknesini temizlediğıni, olabildiğince aklayıp pakladığını, zira ayların kiri, pası , küfü ve yosunuyla teknesini kimselere göstermek istemediğini yazmıştı...Aylarca süren bir seferden sonra evine varacakken son gün durmak ve tekneyi neta etmeye uğraşmak çok büyük bir özveri gerektirir diye düşünüyorum ( muhtemelen ben yapamazdım), ama saygı duyulacak davranış da ( ya da ilave bir saygi, saygıyı zaten dünya seyahati nedeniyle duyuyoruz) bu olsa gerek.
  • IP logged

 
Yukarı git