Denizde geçirdiğim 3-5 günün ardından, hiç karaya çıkmak istemiyorum, su ikmali vs. gibi zorunlu haller dışında karaya çıkacağım zaman anlamsız bir şekilde geriliyorum, belki görmediğim yeni yerlere gidecek olsam ayı bir hevesle çıkarım karaya ama şimdi düşündüğümde sanki yine de hiç çıkmak istemeyecekmişim gibi geliyor.. Garip bir psikoloji, iyi bir şey değil aslında, hepten bir kaçış hali sanki... Ama insanlardan değil, bu yaşam şekillerimizden, çevrelenmişlikten, debdebeden vs.
Denize çıktığımda, yılgınlığım, yorgunluğum kalmıyor, üşenmeden teknede onlarca iş yapıyor, yemekleri çoğunlukla ben hazırlıyorum, oysa bunlar evde olsa daha bir eziyet gibi gelir bana. Elimdeki egzama iyileşiyor, demek bir ay kalsam denizde hiçbir şey kalmayacak.
Başka türlü bir algım oluyor, başka bir pencereden bakıyorum kendime, insanlara ve hayata. Dışarıdan bir göz ediniyorum sanki başka bir dünyadanmışım gibi...
Marina'ya bağlanıp da 5 dakikalık ev yolunda tümüyle alıştığım, adapte olduğum o şehir hayatı, dalga dalga vuruyor, sen yabansın der gibi vuruyor yüzüme, marina soslu AVM kılıklı limanda insanlar sanki oraya denizden hiç kimse gelmeyecekmiş, başka bir şeymişim gibi bakıyor yüzüme ( belki de saç sakal birbirine girdiğinden, kılık kıyafetimdendir). o şehrin curcunası, keşmekeşi, 5 dakikalık yolda trafikte rast geldiğim itiş kakış vs. çok garip geliyor. Arabanın gaz pedalına dokunmamla 60 km hızla ulaşmak garip geliyor, 30 mili 5 saate geldikten sonra. Halbuki bir kaç saat önce binbir ayar yapıyordum teknenin hızını yarım mil arttırmak için..
Bu cümleleri evde,çok değil sadece 8 günlük bir seyrin ardından Bülent Ortaçgil'in dediği gibi "yine uslu kentliyi oynamak için" geçirmekte olduğum 1 günlük adaptasyon döneminde yazıyorum... Yarın yine "sabah telaşları" yine "gece bıkkınlığı"...
Bilemiyorum, hiç bilemiyorum...