Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.

Başlatan Bülent Büyükdağ, 16 Ağustos 2017, 10:08:47

« önceki - sonraki »

nuri_kongur

Hımm bak o hiç aklıma gelmemişti Oğuzhan reis. Bordolamaya hazır olup olmadığını gösteriyor olabilir. Antik romada selam verirken avuç ayasının gösterilmesinin sebebi bileğine veya avucuna silah gizlemediğini göstermek içinmiş diye okumuştum. Sizin iddianız böyle bakınca çok makul geldi


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi

nuri_kongur

merak edip nette aradım ve şu konuya denk geldim. http://www.ybw.com/forums/showthread.php?324855-Fender-Etiquette
Orada da kafalarda soru işaretleri var, ama tek başına seyahat edenler genelde usturmaçayı içeri almadıklarını söylüyorlar. Yine kısa mesafe ve liman içi manevralarda almadıklarını yazanlar var. 2 metre bile yol alınsa mutlaka içeri alınmalı diyenler var.

Korsanlık meselesi kafama yattı, sadece bordalamayı kolaylaştırmıyor , bordalanmayı da kolaylaştırıyor. Evvelki sene, kışın alargada teknemin yakıt deposunu çalmışlardı. Teknede başka bir şeye dokunmamışlardı . O sene tekneden ayrılırken usturmaçaları asılı unutmuştum. Şimdi "eşeğin aklına karpuz kabuğu mu düşürdüm " acaba düşünüyorum.

Hakan Tiryaki

Hava uygun olduğu sürece toplamam usturmaçalarımı. Hele de mesafe kısaysa. Milyon tane saçma, öküzce davranış görüyorken denizde usturmaçaya bu denli takılmaya anlam veremiyorum. Mantığını da çözemiyorum.
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

Ersin Böke

Ayağımın tozuyla diyemeyeceğim , denizin tuzu ile birşeyler karalayayım..

Tek başına seyir yaparken , usturmaçanın içeride de dışarıda da durması sıkıntı yaratıyor. Özel usturmaça locası olan , bunları özenle kaldıran denizcilere saygılıyım. Ancak ben şöyle bir yol buldum.

Usturmaçanın denize yakın kısmına karabina bağladım. Seyir başlayınca bu karbinaları vardevela tellerine asıyorum. Yeni aldığım usturmaçalara da aynı sistemi uygulayacağım.

Böylece seyir sırasında yatık ve yukarıda, bağlanırken aşağıda dik duruyor. Hem bu işlemi yapmak çok kolay. Böylece teknenin sokaklarında da çapariz vermiyor.

Bunun dışında , burağın yorumlarına katılıyorum.

Erman Yerman

Denizde geçirdiğim 3-5 günün ardından, hiç karaya çıkmak istemiyorum, su ikmali vs. gibi zorunlu haller dışında karaya çıkacağım zaman anlamsız bir şekilde geriliyorum, belki görmediğim yeni yerlere gidecek olsam ayı bir hevesle çıkarım karaya ama şimdi düşündüğümde sanki yine de hiç çıkmak istemeyecekmişim gibi geliyor.. Garip bir psikoloji, iyi bir şey değil aslında, hepten bir kaçış hali sanki... Ama insanlardan değil,  bu yaşam şekillerimizden, çevrelenmişlikten, debdebeden vs.

Denize çıktığımda, yılgınlığım, yorgunluğum kalmıyor, üşenmeden teknede onlarca iş yapıyor, yemekleri çoğunlukla ben hazırlıyorum, oysa bunlar evde olsa daha bir eziyet gibi gelir bana. Elimdeki egzama iyileşiyor, demek bir ay kalsam denizde hiçbir şey kalmayacak.

Başka türlü bir algım oluyor, başka bir pencereden bakıyorum kendime, insanlara ve hayata. Dışarıdan bir göz ediniyorum sanki başka bir dünyadanmışım gibi...

Marina'ya bağlanıp da 5 dakikalık ev yolunda tümüyle alıştığım, adapte olduğum o şehir hayatı, dalga dalga vuruyor, sen yabansın der gibi vuruyor yüzüme, marina soslu AVM kılıklı limanda insanlar sanki oraya denizden hiç kimse gelmeyecekmiş, başka bir şeymişim gibi bakıyor yüzüme ( belki de saç sakal birbirine girdiğinden, kılık kıyafetimdendir). o şehrin curcunası, keşmekeşi, 5 dakikalık yolda trafikte rast geldiğim itiş kakış vs. çok garip geliyor. Arabanın gaz pedalına dokunmamla 60 km hızla ulaşmak garip geliyor, 30 mili 5 saate geldikten sonra. Halbuki bir kaç saat önce binbir ayar yapıyordum teknenin hızını yarım mil arttırmak için.. 

Bu cümleleri evde,çok değil sadece 8 günlük bir seyrin ardından Bülent Ortaçgil'in dediği gibi "yine uslu kentliyi oynamak için" geçirmekte olduğum 1 günlük adaptasyon döneminde yazıyorum... Yarın yine "sabah telaşları" yine "gece bıkkınlığı"...

Bilemiyorum, hiç bilemiyorum...

Akdenizli, Balıkçı

Hasan Toparlak

Alıntı yapılan: Erman Yerman - 04 Eylül 2017, 12:28:26
Denizde geçirdiğim 3-5 günün ardından, hiç karaya çıkmak istemiyorum, su ikmali vs. gibi zorunlu haller dışında karaya çıkacağım zaman anlamsız bir şekilde geriliyorum, belki görmediğim yeni yerlere gidecek olsam ayı bir hevesle çıkarım karaya ama şimdi düşündüğümde sanki yine de hiç çıkmak istemeyecekmişim gibi geliyor.. Garip bir psikoloji, iyi bir şey değil aslında, hepten bir kaçış hali sanki... Ama insanlardan değil,  bu yaşam şekillerimizden, çevrelenmişlikten, debdebeden vs.

Denize çıktığımda, yılgınlığım, yorgunluğum kalmıyor, üşenmeden teknede onlarca iş yapıyor, yemekleri çoğunlukla ben hazırlıyorum, oysa bunlar evde olsa daha bir eziyet gibi gelir bana. Elimdeki egzama iyileşiyor, demek bir ay kalsam denizde hiçbir şey kalmayacak.

Başka türlü bir algım oluyor, başka bir pencereden bakıyorum kendime, insanlara ve hayata. Dışarıdan bir göz ediniyorum sanki başka bir dünyadanmışım gibi...

Marina'ya bağlanıp da 5 dakikalık ev yolunda tümüyle alıştığım, adapte olduğum o şehir hayatı, dalga dalga vuruyor, sen yabansın der gibi vuruyor yüzüme, marina soslu AVM kılıklı limanda insanlar sanki oraya denizden hiç kimse gelmeyecekmiş, başka bir şeymişim gibi bakıyor yüzüme ( belki de saç sakal birbirine girdiğinden, kılık kıyafetimdendir). o şehrin curcunası, keşmekeşi, 5 dakikalık yolda trafikte rast geldiğim itiş kakış vs. çok garip geliyor. Arabanın gaz pedalına dokunmamla 60 km hızla ulaşmak garip geliyor, 30 mili 5 saate geldikten sonra. Halbuki bir kaç saat önce binbir ayar yapıyordum teknenin hızını yarım mil arttırmak için.. 

Bu cümleleri evde,çok değil sadece 8 günlük bir seyrin ardından Bülent Ortaçgil'in dediği gibi "yine uslu kentliyi oynamak için" geçirmekte olduğum 1 günlük adaptasyon döneminde yazıyorum... Yarın yine "sabah telaşları" yine "gece bıkkınlığı"...

Bilemiyorum, hiç bilemiyorum...

Aynen Erman Reis...  0/_/

Tan Kaan Özkan

Usturmaça konusunu önemsiyorum.

İlla teknik bir şeyler istenirse,
Her dalga vuruşunda puntellere zarar verme ihtimali vardır. Saplamaların milimetrik gevşemesine ve su almasına neden olabilir.
Usturmaçalarınızı kaybetmeniz içten bile değildir.
Usturmaçaların incesi uzunsa düştüğünde pervaneye dolanma riski vardır
Çok uzun bir zaman diliminde tecrübe il edinilmiş aynı zamanda görgü kuralı olarak belirlenmiş bir uygulama.
Bu, kalabalık ve samimi olmayan bir ortamda esnerken ağzınızı kapatmamaya benzer. Kimse bir şey demez ama herkes içten içe görgüsüzlükten diye geçirir aklından.

Özetle çapariz verir.
Bunun dışında esas, usturmaça göstermek teknede yas anlamına gelir. Teknenin bir ölü taşıdığı anlaşılır.

Bunun dışında önemsiyorum çünkü, hayatın her alanında geleneklerimizden küçük küçük parçalar koparmaya başladık. Her bir parça bir çok kişiyi rahatsız etmeyecek hatta rahatlatacak büyüklükte. Problem bu parçaların hep temelden koparılması. Yavaş yavaş bitiriyoruz herşeyi. Çok çok küçük bir örnek, şimdiki gençlerin büyük çoğunluğu bayram adetlerinden uzak ve mantıksız buluyor. El öpmek bir zulüm ve saçmalık gözüyle bakıyorlar. Mantığı nedir ? Her şekilde haklı söylemlerle karşımıza çıkıyorlar. Hiç biride haksız değil. Anlatmak çok zor onlara bu geleneklerin önemini. Sonuç, tükenmeye yüz tutan büyükleri ziyaret geleneğinin yavaş yavaş yok olmaya başlaması. Bu kadar küçük şeyler belki ama işte o kopan küçük parçaların sonucu diye düşünüyorum. Usturmaça da böyle. Kendinizi haklı çıkaracak bir çok şey söyleyebilirsiniz. Bu haksız olduğunuz anlamına gelmez ama bir yok oluşun temellerini attığınızın da farkında olmalısınız.

Hakan Tiryaki

Erman, 5 gecedir Kekova'da sürtüyordum. Dün sabah limana girdim, daha girerken yüzümün çizgileri değişti. Gece sabaha kadar yatakta döndüm durdum. Uyandığım gibi de tekneye attım kendimi tekrar. Uzun lafın kısası, çok iyi anlıyorum seni. Tez zamanda karadan kurtulmak dileğiyle...

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

erdal duran


Cevat İpekçi

   Erman Kaptanım,
Yazdıkların da eski Cevat'ı gördüm. Duygularını çok güzel ifade etmişsin.
Ancak yaşamın gerçeği kenarda duruyor, '' Var olmanın koşulu çalışmak''
Önemli olan ne zamana kadar?
  Güzel teknenin varlığı ile avun. Genç de olsan emeklilik hayalleri kurmaya başla.
Selam ve sevgiler.

Erman Yerman

Alıntı yapılan: Hakan Tiryaki - 04 Eylül 2017, 13:01:17
Erman, 5 gecedir Kekova'da sürtüyordum. Dün sabah limana girdim, daha girerken yüzümün çizgileri değişti. Gece sabaha kadar yatakta döndüm durdum. Uyandığım gibi de tekneye attım kendimi tekrar. Uzun lafın kısası, çok iyi anlıyorum seni. Tez zamanda karadan kurtulmak dileğiyle...

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Umarım Hakan Reisim, umarım...
Akdenizli, Balıkçı

Bülent Büyükdağ

20 ayrı konu açılacağına, böyle olsun, masa başında laflar gibi, merkezi kaybetmeden yol alsın gitsin. Şahane bir sohbet oluyor. Forumumuzun  bütün başlıkları böyle dolu dolu, tartışmalar, sohbetler keyifli.
Herkese özel teşekkür ederim.
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

Öcal Turan

Alıntı yapılan: Hakan Tiryaki - 04 Eylül 2017, 08:30:59
Hava uygun olduğu sürece toplamam usturmaçalarımı. Hele de mesafe kısaysa. Milyon tane saçma, öküzce davranış görüyorken denizde usturmaçaya bu denli takılmaya anlam veremiyorum. Mantığını da çözemiyorum.

Fazla gözüküyor dışardan. :)

Hakan Tiryaki

Alıntı yapılan: Öcal Turan - 04 Eylül 2017, 19:09:32
Alıntı yapılan: Hakan Tiryaki - 04 Eylül 2017, 08:30:59
Hava uygun olduğu sürece toplamam usturmaçalarımı. Hele de mesafe kısaysa. Milyon tane saçma, öküzce davranış görüyorken denizde usturmaçaya bu denli takılmaya anlam veremiyorum. Mantığını da çözemiyorum.

Fazla gözüküyor dışardan. :)
Öcal reisim, Yengeç'in borda çok alçak olduğundan usturmaçalar yatay asılı. Dolayısıyla fazlalık görünmüyor. Dahası bu şekilde kullanınca her seyirde toplamak da yalan tabi. Ama fikrim yine de aynı. Denizlerimiz sancak kurcatasında koca koca Türk bayrağı ya da üç hilal taşıyan guletlerle, iskele kurcatasında kulüp bayrakları taşıyan yelkenlilerle dolu. Kaan korsanın cenaze ibaresi olduğu yönündeki notunu ilk kez duydum. Hemen içselleştirme taraftarı da değilim :) Önce geçmişini ve kaynağını da öğrenmem ve mantık dizgesine oturtmam gerekecek kendi adıma.

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

Öcal Turan

Bu cenaze taşıyan tekneler hususunu ben de duymuştum.  ::)
Şu senin fırtınalar da bu yüzden  olmasın.  ???  :)