Modern hayatta yaşadıkları iddia edilen bazı denizcilerimizden alıntılanmıştır:
Yardımcı Burnunu geçerken geceydi; o gece ilk defa tekne ilerledikçe kaçışan balık sürüsünün oluşturduğu eşsiz yakamozu gördüm. Deniz sonsuz bir ışık hüzmesiyken doğuya doğru önümüz sonsuz bir karanlıktı.
Gelidonya! diye haykırdım... Fenerin tepesinden şimdi geçtiğim denizlere bakarak kurduğum hayal aklıma düştü yine, nihayet gerçek olmuştu. Kaptan dedim bak Gelidonya Feneri; şaşırdı isimlerini nasıl biliyorumdu. Bizim kaptan içinse sadece bir çakardı. Yapma kaptan Deveboynuna da çakar demiştin. Gözümdeki yaşı karanlık gizlediyse de sesimin titremesini bastıramıyordum.
Erman YermanGemi trafiğinin pek az olduğu bu yerde insan olduğunuzu anımsarsınız. Yapmak zorunda olduğunuz her şey, "look"- "bak, bana bak" demek için değildir. Yalnızca kendiniz için yapmak zorundasınızdır. Selametle hedefinize varmak için uyur-yemek yer- motorunuzu-yelkenlerinizi dinlersiniz. Altınızda 3.000 metreyi aşan derinlik, dört yanınız alabildiğince mavi. Dalgalar. Gece çökünce mutlak karanlık. Uzaklarda bir yerlerde tesadüfen göreceğiniz bir kırmızı bir yeşil ışık mutlu eder sizi. Duyulabileceğinizi bilmenin mutluluğunu yaşarsınız. 'Yalnız değilim' dersiniz. Bilirsiniz, bir şey olsa, size bakmayacak sizi duyacak, bir ikon yollamak yerine ses verecektir. Sahici bir iletişiminiz olacak, konuşacaksınızdır. Güven duyarsınız. O tanımadığınız kırmızı-yeşil ışığa güven duyarsınız.
Bülent BüyükdağNitekim bir sene sonra limana bir yelkenli yat giriyor ve ben alargada kayıktaydım. Akşam olmak üzereydi. Hemen kendilerine el ettim ve onlar da görüp üzerime döndüler. Sonrasında kendilerine isterlerse demirleyebileceklerini, bizim tonozlarımızı kullanabileceklerini veya isterlerse bordalayabileceklerini söyledim. Çok memnun oldular.Sonrasında demirlediler.Yanılmıyorsam eşleri yabancıydı.Kendi aralarında İngilizce konuşuyorlardı. Neyse suyun falan yerini tarif edip kendi kayığımızdaki işlerle ilgilendim. Ardından akşam oldu, biz denize çıkmak için ay karanlığını bekliyoruz onlarda havuzlukta akşam yemeği yiyorlardı. O esnada teknelerinde Sezen’ in o yıllarda olan albümünü dinliyorlar. Benimde çok sevdiğim “Gidiyorum” parçası çalıyor. Çok etkilendim ve bir gün mutlaka bir yelkenli alıp böyle çoluk çocuk liman liman gezmeliyim diye bir hayal kurmuştum.
Aradan yıllar geçti Ankara, İstanbul falan derken öyle çok liman liman gezemesem de zaman zaman teknemin havuzluğunda oturup aynı parçayı dinliyorum.
Ahmet KabaalioğluDalgalı denizde usturmaçalardan birisi denize düşmüş. Tek başına seyirde insan bu eşyalarla ilginç bir bağ kuruyor.
Hemen hamle edip , tekneyi döndürmeye başladım. Düşmüş usturmaçayı gidip alacağım.
Usturmaça da dalgların üstünde bir inip bir çıkıyor. Tekneyi aldığımdan beri bende bu usturmaçalar. Düşen ise zaten patlak olan. Yine de iş görüyordu ama.
Sancak tarafında sallanır dururdu. Binlerce kez teknelerin arasında ezildi durdu. Hep bağlı kaldı . Tüm ömrünü bağlı ve iki tekne arasında ezilmekle geçiren , zaten görevi de bu olan usturmaça şimdi özgürlüğüne kavuşmuş, dalgaların tepesinde hoplayıp zıplıyordu.
Çok aykırı bir görüntü idi. Bağlı olması gereken, hep ezilmesi gereken usturmaça, dalgaların üzerinde ve artık özgür, coşmuş gidiyor.
öyle çok çizik ve başka tekne boyası vardı ki üzerinde , o yüzden kılıf takmıştım. Tam sibobu yanından da yırtıktı. Tamiri de mümkün değil. Çoktan emekli olması gereken , ama çalışmak zorunda olan binlercemiz gibi usturmaça da denize düşene kadar görevinin başında idi.
Seni geri dönüp almayacağım. Zaten patlak ve eski olduğun için seni birileri bulsa bile denize geri atacaklar merak etme. Özgür ol . Muhtemel yavaş yavaş su dolacak içine ve bir gün denizin dibini de göreceksin. Belki deniz canlılarına yuva olacaksın.
Her ne olacaksa olsun ama asla bir daha usturmaça olmayacaksın. Merak etme. Çünkü kimse seni beğenmeyecek, usturmaçalık yapamayacağını görüp seni denzie geri fırlatacaklar. İşte o ana kadar, yani yarığından içine seni batıracak kadar su dolana kadar özgür kalacak , denizlerde özgürce gezeceksin.
Birçok benzerinden çok daha şanslısın. Bizler gibi.
Ersin BökeFinike Marina da iki gün önce yabancı yatçılardan 25-30 kişilik bir grup arkadaşlarını veda partisi yapıp yaz tatili için İngiltere ye yollamıştı.
Bizim veda Port Hole deki partimiz de marina da ki Türkler ile şöyle bir grup oldu son gün.
Aynı grup ertesi gün sabah altı da beni uğurlamaya da geldi , buradaki fotoğrafları çekip bana gönderen sağolsun Ahmet N.Davran reis.
İki senedir acısıyla ,tatlısıyla zaman geçirdiğim ,tekneyi tek başıma refit yaptığım Finike Marina dan böyle ayrıldım.
Elveda Finike deyip arkadaşlarıma el sallarken üstlendiğim vazifeyi başarmaktan ve kendi teknemle yola çıkmaktan duyduğum sevinç ve artık alıştığım yerli yabancı arkadaşlarımı ve marinayı ardımda bırakmaktan duyduğum hüzün duygularım karışıktı.
Öcal TuranBu arada saat te 12.00 ı devirmiş.
Eeee, bu durumda bir kutlama gerek.
Açılsın sarı ateş suları.
Sanırım bu üçlünün dostluğunun 17.yılı olsa gerek. Biz bu zaman dilimine öyle çok şey sıkıştırdık ki. Katıldığımız Ralliler, bizim düzenlediğimiz ralliler,ralli seyrinde yapılan kuru fasulye pilav a gölcükte beraberce çatal sallamacalar, trilye rallisinde gece trilye limanında denize düşenleri toplamacalar,çocuklarımızı nerede ise bir arada büyütmeceler ve elbette bizi buluşturan DSTİ deki delice çalışmalarımız,fuarlar,Barbaros anıtında ilk kez 1 Temmuzda bayrak açan isyankar Amatör Denizciler.(Polis önlem almıştı.Hala gülerim.)Ve hala özlemle andığımız yitirdiğimiz dostlar. (Alii, Matay abartmadım değimli hı ? )
Siz bakmayın atışmalar, matışmalar dediğime. Çok koyu ve içi gerçekten dopdolu bir sohbetle yola devamdayız. Her taraftan ,her konudan içi dopdolu bir sohbet içindeyiz.Hatıralar, Dün, Bugün ve Yarın a dair.
Kaan ErdemCocuklugumda Abanada baliga cikan teknelere misafir olurduk. Ay dogmadan cikilir. Ay isimaga basladiginda donulurdu. Yakamoz sayesinde baliklar adeta fluoresan lamba gibi suda kacisirdi. Tabi karadeniz kiyisi daglar oldugu icin isik etkilemezdi. Daglarin arasindaki vadilerin karsisindan gecerken agustos sicaginda buz gibi disari ruzgari eserdi.
Mustafa Erol Sen ne demek istediğimi çok iyi anlarsın.. Çok sevince insan bir şekilde oluyor.. ayran olmasın babasını satayım tekneyle gidelim deniliyor.. ne olursa olsun.. bunu ancak deli yürekli deli fikirliler biliyor.. hatırladın mı sana "çok sevdim" demiştim..sen de biliyorum dediydin.. ha bak böyle şey.. çok sevmek denizi ve ona ulaşabilmenin tek yolu tekneni yapmak..almak..tamir etmek herneyse işte adı.. elinde avucunda olanı harcamak..uğruna saçını süpürge etmek.. deyimlerinin hakkını vermek.. ahan da durum bu minvalde gelişti
Dilek ErgülBenim yelkenli tekneden en keyif aldığım yön, daha önce gitmediğim bir yere ilk kez tekne ile gidiyor olmam. Gideceğim yer- ada, hakkında ön bilgi edinmek, limanı, girişi, bağlama koşulları, o yerdeki sehrin -köyün durumu, tarihi vs. Rüzgar yönü ne olacak, seyir ne kadar sürer, gece nasıl geçer vs. Her yeni bir yer yeni bir heyecan, biraz stress ama istediğiniz yere varıp teknenizi güvenle bağladıktan sonra, birşeyi başarmış olmanın verdiği mutluluk ve akabinde köyü-adayı keşfetme heyecanı... Tüm bu planlamalar beni güncel iş vs hayatımdan tamamen uzaklaştırıp kopartıyor…
Erdal Okur Eğer ki Yengeçle kesişmeseydi yolum muhtemelen 33-36 feet bir Fisherman beni dünyanın en şanslı adamı hissettirebilirdi. Ama Yengeçle birlikte dünyanın en şanslı çifti gibi hissettiğim de bir gerçek. Evet, denizde vakit harcayacağım bir araç olmalı özünde tekne dediğin ama o kadar basit olamıyor işte. 8 havada, kafadan gelen dalgalara çarparken pruvam ya da bordamı aşacakmışçasına gelen dalgaların koynunda; hatta denizin ortasında motorsuz yelkensiz sadece Lodosun insafına kaldığımda hissettiklerim arasında endişe ve korku yok. Bıkkınlık, sabırsızlık, bazen kızgınlık var ama her daim emin olduğum bir şey varsa o da Yengeçle gideceğim yere eninde sonunda ulaşacağım.
İşte bu yüzden bir gün onunla Hint Okyanusu'na da çıkacağım. Belki daha ilerilerini de göreceğim. Çünkü içinde evimde ve güvende hissediyorum.
Hakan Tiryakihttps://www.youtube.com/watch?v=BKfMkIdY3zMMustafa Ertör Birlikte mavi yarınlara (Heyamola hey)
Özgürlük veren dalgalara
Demir için komut vira,
Yelkenlerimiz fora
Öyle bir aşk ki gelmez sonu (Heyamola hey)
Ece Astunç Karabaş