Öncelikle çok hızlı yazdım hatalar olabilir biraz da dağınık oldu, konuşur gibi, derlemedim, kusura bakmayın.
Çok güzel yazılar, aklımda ki cevapların bir çoğu gelmiş.
Kendimce "denizcilik kültürü" denilince ne anladığım ile ilgili sözlük dilinde "tanım" yapayım müsaadenizle.
<Askeri, Coğrafi, Ticari, Hayati, İnsani ve İtikati sebeplerle oluşmuş bilgi, tecrübe ve geleneklerle dayalı birikimlerdir. >
Hemen açayım ;
Şarlken, Kanuni hesaplaşması, Barboros, Andrea Doria savaşları ile kocaman bir donanma. Akdeniz de söz sahibi olabilen, yakın geçmişte Akdeniz de Amerikan gemilerinden "haraç" alan bir denizcilik. Güzel gibi görünse de donanma kaptanları, gemi reisleri, gemi mürettebatının neredeyse tamamı devşirme Osmanlı tebaası. Sadece askerler "Türk".
Hep böyle gideceği düşünülmüş, öğrenmemişler yada sadece heveslenenler diyelim. Uzatmayalım, hepimizin malumu donanmanın başına gelenler, askeri dehaların bile ufak hesaplarla kendi elimizle yok edilmesi sonrasında kendi donanmamızı yok etmemiz bize hikaye kitaplarında ve "kahramanlıklardan" başka bir şey bırakmamış.
Bize kalan miras, bilgi, tecrübe ve gelenekler bu alanda nelerdir. Tüm yurtta sivil halka bir yansıması olmuş mudur ? Hayır.
Coğrafi alanlara bakınca, "Akdeniz bir Türk gölüdür" söylemi çıkar karşımıza hemen. Vaay vay. Bardağın üstü boş değil altı dolu demek gibi..En güçlü olduğumuz zamanlar da bile Cebeli-Tarık kayası bizim için dünyanın sonu imiş. Akdeniz sadece savaş meydanı. Yaşanan alan Marmara denizi. Biraz Ege, Biraz Karadeniz. Kendi deniz coğrafyamıza kendimizi hapsetmişiz. Toprak lazım, deniz neyimize gerek. Okyanus görmemiş dünya imparatorluğu.
Bize kalan miras, bilgi, tecrübe ve gelenekler bu alanda nelerdir. Tüm yurtta sivil halka bir yansıması olmuş mudur ? Hayır.
Ticari alanlarda neler yapmışız ? Tüm ülkeler okyanuslara açılıp, ticaret adı altında sömürgeleştirme faaliyetlerinde bulunmuşlar. Biz niye yapmamışız. Gidip sömürgecilik yapma, "fethet" ve diğer topraklara yaptığın gibi kültürünü yansıt, kültür ve bilgi al. Yapılmış mı hayır. En büyük liman İstanbul, ticari gemilere ve ticarete bakarsak yerli halk yok denecek kadar az hatta yok. Dil yok, herşey aracılarla yürütülmüş.
Bize kalan miras, bilgi, tecrübe ve gelenekler bu alanda nelerdir. Tüm yurtta sivil halka bir yansıması olmuş mudur ? Hayır.
Hayati konularda halk için olmazsa olmaz mıydı ? Hayır, toprak ve hayvan. Kabul etmek lazım ki toprağı seviyoruz. Genlerimizin içinde toz, toprak ve kan var. Deniz dediğin balık işte. Olursa olur olmazsa aklımıza gelmez. Hiç Osmanlı mutfağında, saray yemek kitaplarında balık çeşitleri gördünüz mü ? Tersanelerde çalışanlar, ekmeğiniz oradan çıkartan yerli halk ? bir han odası, bir testi şarap. O kadar işte. Halen "3 tarafı denizler çevrili" ülkem de deniz ürünlerini pişirmeyi bile bilmez bir çok aile. İstanbul da yaşayıp balık tüketmeyen, aileler var yahu halen.
İnsani sebepler tamamen duygusal, deniz üzerinden gün batımları, romantik anlar, yosun kokuları, iyot filan güzelde. Tüm yurttan bahsediyoruz. Kendimize bir soralım bakalım kaç aile deniz kenarında bir şehirden, ilçeden, köyden. 3 tarafımız deniz klişesini bir kenara koyalım önce, bizim burcumuz toprak. Kıçımızı denize döner otururuz. Çünkü babalarımız, dedelerimizden böyle gördük. Onlarda bilmezdi denizi. Bize ne öğretecekler. Ya yelken kulüpleri. Bildiğim kadarı ile dünyada ilk yelken kulübü 17.yüzyılın sonlarında kuruldu. Ya bizde, 1890 gibi ingilizler tanıştırdı. Elbet yine halk için değildi. Asilzade sporu ne de olsa. 1935'e kadar da yelken kulübü kurulmadı. yani sadece 80 yıllık bir geçmiş. Yelken, spor ve deniz bir arada. Daha bebeğiz yani. Diğer tarafı ise günümüzün maddi konuları. Bu biraz uzun, onun için istatistiklere filan girmek lazım ama kısaca 22 milyon hanenin %75'i işçi. bu rakamın %40'ı asgari ücretli bir ülke burası. Sadece yıllık sabit tekne bakım giderleri için iki ay boyunca günde 14 saat çalışan, ya gecekonduda ya da apartman dairelerine sıkışmış insanların ülkesi. Amatör deniz ve denizci adayı sayısı kaç bu ülkede ? objektif olarak ve rakamlara bakarak düşünün. tüm halkin %1'inden bahsedip denizci millet konuşmaları nasıl yapacağız.
İtikati konusu çok komiktir aslında. Yine de kısaca bu tanımın içine koymam lazım çünkü düşünün, eski İstanbul hikayeleriniz bazılarında anlatıldığı üzere neredeyse kabotaj'a kadar denizde cinler var, giderseniz çarpılırsınız denmiştir müslüman ahaliye. O zamanlarda denize açılan "müslümanlar" şimdikiler gibidir. %99 müslüman nüfusun içinde olup, dünyalıkla ahiretliği karıştırmam diyen muhterem halktır.
Özetle, bizim için denizcilik kültür denilen bilgi, tecrübe ve gelenekler neredeyse yoktur. Ya da az diyelim. Çok kısıtlı kalmış. Büyük deniz şehirleri ve liman kentleri birazcık nasiplenmiş ama çok sınırlı işte.
Bu yüzden denizcilik kültürünü yayamayız. Çünkü yok, ancak doğru oluşmasına katkıda bulunabiliriz.
Peki bunu yapabilir miyiz ? O da zor. Çünkü zaten az olan ve tecrübelerle edinilmiş, görgü kuralı gibi gözükmesine rağmen aslında işlevi olan bir noktaya değinildiğin de dünyalar kopuyor. Örneğin, bitmeyen tartışma. Ustarmaçalarınızı limandan çıkınca, ilk müsait anda toplayınız. Gelen cevaplar ; "benim özgürlüğüme müdahale edemezsiniz", " ister toplarım ister toplamam kime ne", yahu arkadaş bu belli sebepleri olan bir gelenek işte. Kötü bir şey değil ki ? Hayır, yeni moda bu, tüm eski ve güzel gelenekler çöpe atılacak, herkes kafasına göre "özgür" olacak.
İşte tam da burada başka bir tanımlama yapma gereği ortaya çıkıyor. Amatör denizciler, denizci midirler ? yoksa sadece tekne sahibi mi ?
Bir başka konusu ise, şu meşhur denizciler kibar insanlardır mevzuu. Bilenler biliyor, ayvansaray, balad kayıkhanelerin de "denizcilerin" arası idi benim çocukluğum. Denizciler, yardımseverdir, paylaşmayı sever, kimseyi yarı yolda bırakmaz, farklılıklardan korkmaz çabuk kabullenir doğrudur ama kibar ? Tavuğuna bir kışt deyin bakalım ne oluyor. Her gece o kayıkhaneler de kavgalar çıkar, ıskarmozlar, kürekler, rakı şişeleri havada uçuşurdu. Denizci dediğin yüreğine olduğu kadar bileğine de sağlamdır. Bir sezonda denizciler "kibar" olmayı bırakıp, 1 e 500 yazan lokantalarda, liste dışı rakı parası sövüşlemeye çalışan barınaklarda, iskelelerde, tonozlarda, dünyalığını bir tekneden çıkarmak isteyen ustalara, seslerini çıkarmaya başlasalar, izin vermeseler, toplu hareket etseler, Bimer'e şikayet edeceğim seni demek yerine bir defa karşısına dikilseler, amatör denizciliğin bazı sorunları hallolacak ama neyse.
Hamiş,
Denizcilik kültürümüz yok, olan kısmını da modernlik adı altın yok etmeye çalışıyor, yerine daha iyisini koyamıyoruz.
Denizci mi olacağız yoksa tekne sahibi mi kalacağız daha ona bile karar veremiyoruz.