Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4254
Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#45: 22 Ağustos 2017, 07:27:17
Hobi ? Verili üretim biçiminin insanların ruhunu teslim almak için uydurduğu truva atı sözcük.
Cep telefonundan ancak bu kadar muhalefet edebiliyorum.  :)
  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

  • *
  • İleti: 248
  • Arayanlar bulamaz , bulanlar arayanlardır
Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#46: 22 Ağustos 2017, 08:12:37
Süper faydalı ve zevkli bir başlık olmuş , herkes farklı şeyler söylüyor ama hepsi de doğru. Herkese teşekkür etmekle beraber Nuri reis yazdıklarınızın bir kısmı hiç duymadığım bilmediğim şeylerdi size özel teşekkür etmek istedim.
Sevgili adaşım itiraz etse de ben hobi konusunun çok üzerinde duruyorum. Memleketimizin en büyük sorunu bana göre olan hobisiz ve sanatsız bir toplum olmamızdır.
  • IP logged
I need your clothes your boots and your motocycle

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4254
Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#47: 22 Ağustos 2017, 08:30:00
Kitap okumak mesela herhangi bir proje çizmekten daha az zihinsel faaliyet mi gerektirir?
Hoby boş zaman üzerine yapıştırılmış bir sözcük bana kalırsa.  Boş zaman zorunlu çalışmadan arta kalan zamansa insanın kendini gerçekleştirmek için harcadığı zaman, yani sahici çalışması neden ikincil bir kavram olan  hoby olsun?
  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

  • *
  • İleti: 1547
    • Classicboats Turkiye
Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#48: 22 Ağustos 2017, 08:55:32
Ben kısaca kendi düşüncemi söyleyeyim. İki tane deniz kültürü vardır.
1-Kendimizi konuşlandırdığımız taraftan bakarak olmasını istediğimiz deniz kültürü. İyi, dürüst, mert, yardımsever, nazik, saygılı, çevreci vs., vs. olmak gibi.
2-Gerçek deniz kültürü. Hayatın her alanında olduğu gibi, içinde "iyilik"ide barındıran alabildiğince vahşi, kötü, terbiyesiz, acımasız ve çıkarcı.
Bazen bazı şeylere çok ulvi anlamlar yüklüyoruz, ama bu belki de yaşamın zorluklarına tahammül edebilmenin bir gereğidir, ya da baş edemediğimiz gerçeklerden bir kaçış.

Aha ! Birisi çıkıp "kral çıplak" dedi.
Lise edebiyat öğretmenim, değerli eğitimci, Sabri Altınel " sloganların peşinden giderseniz ot yiyenlerden farkınız kalmaz" derdi.
Çağlar boyunca gelişmelerin en yavaş olduğu alan denizciliktir. Denizci her şeyden önce tutucudur. Yeniliklere şüphe ile bakar. Neden? Çünkü yaşamı/hayatı denize bağlıdır. Yeniliklerin onu öldürüp yok edeceğini, bildiğini, sınadığını tekrar etmeyi yeğler.
" Gerçek deniz kültürü. Hayatın her alanında olduğu gibi, içinde "iyilik"ide barındıran alabildiğince vahşi, kötü, terbiyesiz, acımasız ve çıkarcı." Bu saptama tarihsel sivil, askeri denizcilik tarihinin özetidir.
  • IP logged
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.

  • *
  • İleti: 327
  • Teknede yaşamak..tekneyi yaşamak..
    • Rota Atlantik
Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#49: 22 Ağustos 2017, 10:57:03
    Nuri reis, güzel anlatmışsın. Burada benim değindiğim, Tan Kaan reisin (bu vesileyle şükür kavuşturana diyorum) kastettiğini düşündüğüm popüler deyiştir. Denizci kültürü diye genel olarak bahsedilen şey aslında adabı muaşeret kurallarının denizde de uygulanması isteğidir.  Kültür sonuçta belli bir üretim biçimine bağlı tüketim, düşünce ve davranış biçimleridir ve zamanla her şey gibi o da değişir. Denizcilerin, gerek ticari gerekse de balıkçı, karadakilerden en belirgin farkı; sınırların flulaştığı göreli olarak daha özgür bir alanda birçok farklı kültürden insanla karşılaşması, bu nedenle de farklılıklara daha toleranslı olması diye özetlenebilir belki.
    Uykum kaçmıştı, baktım Nuri reis ve Öcal reis bir şeyler yazmış, ben de bir şeyler yazayım dedim ama kafam sersem gibi, saçmalamayayım diye kısa keseceğim. Bu arada Bülent reisin açtığı konuyu sulandırmayız umarım :).
    Bu arada Dilek reisin yazısı düştü. Yazısını sakin kafayla okuyup değerlendireceğim, ama, aborda olmak daha bi afili duruyor be Dilek reis :).
Ağabey bencede de..ama komuşunun 7 yaşında ki kızı ''Yandan yanaştın ya işte'' dedi.. ne diyeyim..eski medreseler gibi falaka?  ;D ;D zorlamayalım.. sevsinler hele bir denizi..
  • IP logged

n

nuri_kongur

Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#50: 22 Ağustos 2017, 12:23:28
Mavi uygarlık ...
Öcal reis işe ben yazmadan ad koymuşsunuz zaten. Olana değil ama olmasını arzuladığımıza çok yakıştı bu ad...


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

n

nuri_kongur

Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#51: 22 Ağustos 2017, 12:33:21
Bu "kültür"  kavramına uygun vakitte bizce bir yaklaşımda bulunmak istiyorum. Giriş olarak diyebilirimki, batı dilinde kendin dünya görüşlerine ad verirken , ihtiyaca binaen koymak zorunda kaldıkları bir ad bu. İlk Almanlar farketti gördüğüm kadarıyla. Daha yeni bir kelime , binlerce yıllık batı tarihinde, henüz 1-2 yüzyıllık geçmişi var ve hala tekamül eden bir kavram. 

Kavramın işaret ettiği şeye Amerikalılar "Amerikan yaşam tarzı" diyorlar ve ciddi bir laf. Amerikan başkanları onu korumak için yemin ediyor. İkiz kulelere saldırıldığında ilk kurdukları cümlelerden birisiydi, " bu Amerikan yaşam tarzına saldırıdır" ifadesi. Bize göre reklamlarda duyabileceğimiz , daha çok ev araba alırken kullanılabilecek cümle gibi dursa da , oradaki özgül ağırlığı bizle kıyaslanmayacak kadar fazla.




Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged
« Son Düzenleme: 22 Ağustos 2017, 12:35:37 Gönderen: Nuri Kongur »

T
  • *
  • İleti: 2171
Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#52: 22 Ağustos 2017, 12:56:02
Öncelikle çok hızlı yazdım hatalar olabilir biraz da dağınık oldu, konuşur gibi, derlemedim, kusura bakmayın.

Çok güzel yazılar, aklımda ki cevapların bir çoğu gelmiş.

Kendimce "denizcilik kültürü" denilince ne anladığım ile ilgili sözlük dilinde "tanım" yapayım müsaadenizle.
<Askeri, Coğrafi, Ticari, Hayati, İnsani ve İtikati sebeplerle oluşmuş bilgi, tecrübe ve geleneklerle dayalı birikimlerdir. >

Hemen açayım ;

Şarlken, Kanuni hesaplaşması, Barboros, Andrea Doria savaşları ile kocaman bir donanma. Akdeniz de söz sahibi olabilen, yakın geçmişte Akdeniz de Amerikan gemilerinden "haraç" alan bir denizcilik.  Güzel gibi görünse de donanma kaptanları, gemi reisleri, gemi mürettebatının neredeyse tamamı devşirme Osmanlı tebaası. Sadece askerler "Türk".
Hep böyle gideceği düşünülmüş, öğrenmemişler yada sadece heveslenenler diyelim. Uzatmayalım, hepimizin malumu donanmanın başına gelenler, askeri dehaların bile ufak hesaplarla kendi elimizle yok edilmesi sonrasında kendi donanmamızı yok etmemiz bize hikaye kitaplarında ve "kahramanlıklardan" başka bir şey bırakmamış.

Bize kalan miras, bilgi, tecrübe ve gelenekler bu alanda nelerdir. Tüm yurtta sivil halka bir yansıması olmuş mudur ? Hayır.

Coğrafi alanlara bakınca, "Akdeniz bir Türk gölüdür" söylemi çıkar karşımıza hemen. Vaay vay. Bardağın üstü boş değil altı dolu demek gibi..En güçlü olduğumuz zamanlar da bile Cebeli-Tarık kayası bizim için dünyanın sonu imiş.  Akdeniz sadece savaş meydanı. Yaşanan alan Marmara denizi. Biraz Ege, Biraz Karadeniz. Kendi deniz coğrafyamıza kendimizi hapsetmişiz. Toprak lazım, deniz neyimize gerek.  Okyanus görmemiş dünya imparatorluğu.

Bize kalan miras, bilgi, tecrübe ve gelenekler bu alanda nelerdir. Tüm yurtta sivil halka bir yansıması olmuş mudur ? Hayır.

Ticari alanlarda neler yapmışız ? Tüm ülkeler okyanuslara açılıp, ticaret adı altında sömürgeleştirme faaliyetlerinde bulunmuşlar. Biz niye yapmamışız. Gidip sömürgecilik yapma, "fethet" ve diğer topraklara yaptığın gibi kültürünü yansıt, kültür ve bilgi al. Yapılmış mı hayır. En büyük liman İstanbul, ticari gemilere ve ticarete bakarsak yerli halk yok denecek kadar az hatta yok. Dil yok, herşey aracılarla yürütülmüş.

Bize kalan miras, bilgi, tecrübe ve gelenekler bu alanda nelerdir. Tüm yurtta sivil halka bir yansıması olmuş mudur ? Hayır.

Hayati konularda halk için olmazsa olmaz mıydı ? Hayır, toprak ve hayvan. Kabul etmek lazım ki toprağı seviyoruz. Genlerimizin içinde toz, toprak ve kan var. Deniz dediğin balık işte. Olursa olur olmazsa aklımıza gelmez. Hiç Osmanlı mutfağında, saray yemek kitaplarında balık çeşitleri gördünüz mü ? Tersanelerde çalışanlar, ekmeğiniz oradan çıkartan yerli halk ? bir han odası, bir testi şarap. O kadar işte. Halen "3 tarafı denizler çevrili" ülkem de deniz ürünlerini pişirmeyi bile bilmez bir çok aile. İstanbul da yaşayıp balık tüketmeyen, aileler var yahu halen.

İnsani sebepler tamamen duygusal, deniz üzerinden gün batımları, romantik anlar, yosun kokuları, iyot filan güzelde. Tüm yurttan bahsediyoruz. Kendimize bir soralım bakalım kaç aile deniz kenarında bir şehirden, ilçeden, köyden. 3 tarafımız deniz klişesini bir kenara koyalım önce, bizim burcumuz toprak. Kıçımızı denize döner otururuz. Çünkü babalarımız, dedelerimizden böyle gördük. Onlarda bilmezdi denizi. Bize ne öğretecekler. Ya yelken kulüpleri. Bildiğim kadarı ile dünyada ilk yelken kulübü 17.yüzyılın sonlarında kuruldu. Ya bizde, 1890 gibi ingilizler tanıştırdı. Elbet yine halk için değildi. Asilzade sporu ne de olsa. 1935'e kadar da yelken kulübü kurulmadı. yani sadece 80 yıllık bir geçmiş. Yelken, spor ve deniz bir arada. Daha bebeğiz yani. Diğer tarafı ise günümüzün maddi konuları. Bu biraz uzun, onun için istatistiklere filan girmek lazım ama kısaca 22 milyon hanenin %75'i işçi. bu rakamın %40'ı asgari ücretli bir ülke burası. Sadece yıllık sabit tekne bakım giderleri için iki ay boyunca günde 14 saat çalışan, ya gecekonduda ya da apartman dairelerine sıkışmış insanların ülkesi. Amatör deniz ve denizci adayı sayısı kaç bu ülkede ? objektif olarak ve rakamlara bakarak düşünün. tüm halkin %1'inden bahsedip denizci millet konuşmaları nasıl yapacağız.

İtikati konusu çok komiktir aslında. Yine de kısaca bu tanımın içine koymam lazım çünkü düşünün, eski İstanbul hikayeleriniz bazılarında anlatıldığı üzere neredeyse kabotaj'a kadar denizde cinler var, giderseniz çarpılırsınız denmiştir müslüman ahaliye. O zamanlarda denize açılan "müslümanlar" şimdikiler gibidir. %99 müslüman nüfusun içinde olup, dünyalıkla ahiretliği karıştırmam diyen muhterem halktır.

Özetle, bizim için denizcilik kültür denilen bilgi, tecrübe ve gelenekler neredeyse yoktur. Ya da az diyelim. Çok kısıtlı kalmış. Büyük deniz şehirleri ve liman kentleri birazcık nasiplenmiş ama çok sınırlı işte.

Bu yüzden denizcilik kültürünü yayamayız. Çünkü yok, ancak doğru oluşmasına katkıda bulunabiliriz.

Peki bunu yapabilir miyiz ? O da zor. Çünkü zaten az olan ve tecrübelerle edinilmiş, görgü kuralı gibi gözükmesine rağmen aslında işlevi olan bir noktaya değinildiğin de dünyalar kopuyor. Örneğin, bitmeyen tartışma. Ustarmaçalarınızı limandan çıkınca, ilk müsait anda toplayınız.  Gelen cevaplar ; "benim özgürlüğüme müdahale edemezsiniz", " ister toplarım ister toplamam kime ne", yahu arkadaş bu belli sebepleri olan bir gelenek işte. Kötü bir şey değil ki ? Hayır, yeni moda bu, tüm eski ve güzel gelenekler çöpe atılacak,  herkes kafasına göre "özgür" olacak.

İşte tam da burada başka bir tanımlama yapma gereği ortaya çıkıyor. Amatör denizciler, denizci midirler ? yoksa sadece tekne sahibi mi ?

Bir başka konusu ise, şu meşhur denizciler kibar insanlardır mevzuu. Bilenler biliyor, ayvansaray, balad kayıkhanelerin de "denizcilerin" arası idi benim çocukluğum. Denizciler, yardımseverdir, paylaşmayı sever, kimseyi yarı yolda bırakmaz, farklılıklardan korkmaz çabuk kabullenir doğrudur ama kibar ? Tavuğuna bir kışt deyin bakalım ne oluyor. Her gece o kayıkhaneler de kavgalar çıkar, ıskarmozlar, kürekler, rakı şişeleri havada uçuşurdu. Denizci dediğin yüreğine olduğu kadar bileğine de sağlamdır. Bir sezonda denizciler "kibar" olmayı bırakıp, 1 e 500 yazan lokantalarda, liste dışı rakı parası sövüşlemeye çalışan barınaklarda, iskelelerde, tonozlarda, dünyalığını bir tekneden çıkarmak isteyen ustalara, seslerini çıkarmaya başlasalar, izin vermeseler, toplu hareket etseler, Bimer'e şikayet edeceğim seni demek yerine bir defa karşısına dikilseler, amatör denizciliğin bazı sorunları hallolacak ama neyse.

Hamiş,

Denizcilik kültürümüz yok, olan kısmını da modernlik adı altın yok etmeye çalışıyor, yerine daha iyisini koyamıyoruz.

Denizci mi olacağız yoksa tekne sahibi mi kalacağız daha ona bile karar veremiyoruz.
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4254
Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#53: 22 Ağustos 2017, 12:57:48
Bu "kültür"  kavramına uygun vakitte bizce bir yaklaşımda bulunmak istiyorum. Giriş olarak diyebilirimki, batı dilinde kendin dünya görüşlerine ad verirken , ihtiyaca binaen koymak zorunda kaldıkları bir ad bu. İlk Almanlar farketti gördüğüm kadarıyla. Daha yeni bir kelime , binlerce yıllık batı tarihinde, henüz 1-2 yüzyıllık geçmişi var ve hala tekamül eden bir kavram. 

Kavramın işaret ettiği şeye Amerikalılar "Amerikan yaşam tarzı" diyorlar ve ciddi bir laf. Amerikan başkanları onu korumak için yemin ediyor. İkiz kulelere saldırıldığında ilk kurdukları cümlelerden birisiydi, " bu Amerikan yaşam tarzına saldırıdır" ifadesi. Bize göre reklamlarda duyabileceğimiz , daha çok ev araba alırken kullanılabilecek cümle gibi dursa da , oradaki özgül ağırlığı bizle kıyaslanmayacak kadar fazla.




Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi

Buradan yürüyüp gitmek lazım. Çok doğru yer. Kültür bildiğim kadar  Frnasizcada yetiştirilen şey "ürün " anlamına geliyormuş. Ataç Türkçe için "Ekin " sözcüğünü önermiş. Buradan yürünür.
  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

  • *
  • İleti: 248
  • Arayanlar bulamaz , bulanlar arayanlardır
Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#54: 22 Ağustos 2017, 13:30:36
amerikalı ingiliz fransız 16-17-18-19.yy ında denizcilik tarihi yazıp kültürünü oluştururken o ülkelerdeki kişi başı milli gelir yaşam şartları çalışma saatleri nasıl idi acaba? 1960-1970 larda doğu bloku ülkelerinde yokluk içinde yüzen işçilerin çoğunun gardroplarında eski de olsa birer smokinleri haftada bir tiyatro opera izlemek için saklanır , dağcılık kayak ekipmanları vs olurmus. Tıpkı batıda olduğu gibi (bi tarafta gelir yok haftada 50 saat mesai , diğer taraf gelir çok 35 saat mesai ama sonuç aynı)
3 sene evvel ist. Belediye tiyatroları 1 TL ye bilet satıyordu ama boş salonlara...
Ben ülkemizdeki hobisizlik ve kültürsizlüğün örf adetimizle alakalı olduğunu düşünüyorum. kaavede takılsın maç izlesin karısını kızını dövsün yemesin içmesin ooluna kat çıksın anasının temizlik yada emekli parası ile sigara içsin.... böyle ..oktan bi milletiz ne yazık ki. İstisnalar kaideyi bozmaz
  • IP logged
« Son Düzenleme: 22 Ağustos 2017, 13:32:07 Gönderen: Bulent Berksan »
I need your clothes your boots and your motocycle

  • *
  • İleti: 2553
Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#55: 22 Ağustos 2017, 13:34:00
İşe şu bazı ada ve burun isimlerini değiştirerek başlasak mı acaba. ?
  • IP logged

e

erdal duran

Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#56: 22 Ağustos 2017, 14:17:47
   Toplumların gelişme tarihine baktığımızda, her birinin gelişmesinin belirli koşulların bir araya gelmesine bağlı olduğunu görürüz. Ama sonuçta her toplum yine diğer toplumların gelişmesine paralel olarak gerileyebilir. Göreli olarak geri bir toplum da öne geçebilir. Sosyolojide eşitsiz gelişim kanunu deniyor galiba. Osmanlı imparatorluğu kara insanlarına ve ordularına bağlı olarak gelişmiştir, ancak Akdeniz'de faaliyet gösteren korsanlarla işbirliği yaparak denizi de kullanmayı becerecek kadar akıllıdır. Ama sonuçta korsan korsandır ve siz zayıfladığınız zaman kolayca saf değiştirir. Osmanlı'nın çöküşünün nedeni inanç ya da insan kalitesi olmaktan öte merkezi yapısı ve ticaret yolları üzerinde olmanın avantajını kullanarak haraçla yaşamaya alışmasıdır. Tam da bu nedenle batı Osmanlıyı by pass etmek için okyanuslara açılmış ve yeni dünyaları keşfederek zenginleşmiştir. Batının gelişmesinin altında ise koyu ortaçağ karanlığı yatar. Ortaçağda, manastırlarda zifiri karanlıkta yaşayan (sosyolojik anlamda) rahiplerin yüzyıllar boyunca yaptıkları araştırmalar ve deneyler daha sonra gelen aydınlanma çağının temellerini oluşturmuştur. Bu bilgiler çerçevesinde yapılan keşiflerle ve keşfedilen yerlerin sömürülmesiyle zenginleşen batı bilimi ve teknolojiyi daha da geliştirmiş ve bunun sonucu da Osmanlı'nın parçalanması ve paylaşılmasına kadar gitmiştir.
    Kısa keseyim, bu çerçeveden baktığımızda toplumların ileri ya da geri olmasının tarihsel nedenleri vardır ve hiç bir toplum diğerinden, doğuştan daha iyi ya da kötü değildir. Zaten, hepimizin bildiği gibi,iyi ya da kötü yoktur, olgular ve durumlar vardır. Bu nedenle kendi ülkemizi ve toplumumuzu durmadan küçümsemek yerine kendimizi geliştirmeye baksak daha iyi olur düşüncesindeyim. Sonuçta toplumlar da bireylerden oluşur ve gelişmiş birey sayısı ne kadar artarsa toplum da o kadar gelişir.
  • IP logged

T
  • *
  • İleti: 2171
Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#57: 22 Ağustos 2017, 14:59:18
Kendi payıma küçümsemiyorum ama sonuna kadar da eleştiririm.

Gelişmiş bireylerin artması için kuşaklar geçmesi gerekiyor. Şu an için bizlerde azdı, sonra ki kuşaklara geçebilecek bilgi ve gelişmişlik düzeyimiz maalesef vasat altı.

Bozkır bürokrasisi ile yönetiliyoruz.
Bilim ile ilim arasında ki farkı bilmeyen bir gençlik ile ilimin sadece dini öğretiler olduğunu savunan kocaman bir topluluk var.
Eğitimde dünyada son sıralardayız.
Evrim'in yasaklandığı, diğer taraftan halen evrimi bildiğini düşünen ama evrim ile evrim teorisi arasında ki farkta bocalayan, okumaktan nefret eden gençler geliyor peşimizden.
Her geçen gün karanlığa doğru yürüyoruz, görüyoruz ama halen birilerinin çıkıp engelleyeceğini düşünüyoruz.
Ahlak kuralları evrensellikten uzak.

Bunları şunun için yazdım. Önce diğer her şey de gelişmemiz lazım. Çok büyük değişiklikler gerekiyor. Son 15 yıl içerisinde toplum çok büyük bir "kültürel" ve "ahlaki" çöküş yaşadı ve yaşıyor. Fazla derine inmeyeyim.

Kendi ilgi alanımıza dönersek, son derece az sayıda bir topluluktan bahsediyoruz.
Bu zaten olmayan denizcilik gibi alanlarda iyice bozulmalara neden oluyor.

"Denizci" olduğunu söyleyen, konuşurken mangalda kül bırakmayan, ama balık kızarttığı tavanın yağını kimseciklerin görmediğini zannederek, gizlice denize boşaltan bir kadın. Uyarıyorsunuz, cevap " sanane be salak". Kocası ise elbet karısını savunuyor büyük bir öz güvenle, herkes yapıyor biz yapınca mı gözünüze battı. 

Söyleyince kızıyorlar ama ülkemizde denizcilik daha doğrusu tekne sahibi olmak prestij sahibi olmakla aynı şey gibi görünüyor. Yahu hatırlayanlar olacaktır. Merter tekstilde merter olduğu zamanlar, laleli esnafı ile birlikte "yatı" olmayan konfeksiyoncu kalmamıştı. Yat, Johnny walker, iş toplantıları ve garsoniyer.
Kulaklarımla duyduğum bir diyalog,
- memlekette eşeğe binemezdin burada yelkenli yata mı biniyorsun ?
- bir yere gitmiyorum ki.

Kulüp üyelikleri mesela. Ben dahil büyük bir ön yargı vardır. Aynı golf kulüpleri gibi. Tamamen spor adı altında kurulmuş ama aslında belli bir konumda olan zümrenin aidiyet alanları gibidir. Aksi midir ? bilmiyorum, önyargılıyım hiç üye olmadım, olmayı düşünmedim. Ama dışarıdan tamamen böyle görünüyor.

Bu kültürün oluşması için en büyük görev, amatör topluluklara düşüyor. Bu görev bence o kadar önemli ki, kişilerin eline kalmamalı, her bir hareket ortak olmalı. Egolar, koltuklar, ünvanlar hepsi birer engel. Herkese açık, tüm fikirlere açık, ön yargısız tartışma grupları oluşmalı. Klavye savaşları değil, imlalar değil, fikirler konuşturulmalı. Kişilerin kim olduğu değil, kişilerin kendileri değil sadece fikirler bir biriyle çarpışmalı.
Ortak bir hareket başlatılmalı ve kabul görmesi için her birey uğraşmalı.



  • IP logged

n

nuri_kongur

Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#58: 22 Ağustos 2017, 15:32:31
Stefan Zweig'ın coğrafi keşifleri roman tadında anlattığı Magellan diye bir kitabı var. Akıcı üslubu ile kendisini rahatlıkla okutan bir eser. 

Aynı şekilde Tübitak yayınlarından çıkan Dünyayı değiştiren 5 denklem adında bir kitap var. O da günümüz biliminin hangi gerekçelerle yola çıkılarak bugünlere geldiğimizi anlatan bir eser.
Batı kaynaklı eserleri okurken yetersiz tercümeye kurban gitmemek için bazı kavramaları ve anlayışları onlardaki karşılığı ve bizdeki anlaşılışına dikkat etmek lazım. Mesela, çok bildiğimiz "hümanist" kavramının bizdeki karşılığı daha çok merhametli gibi anlaşılırken onlarda kavramın merhametle alakası yok. Keza, insan sevgisi anlamında kullanıldığında da yine bizim anladığımız bir sevgi değil ol. Batıda hümanist kavramı kilisenin kurguladığı ve inananlarına dayattığı theist anlayışa karşı çıkmak için ortaya çıkmış bir düşünce tarzı. Theism ise en başta incili ve tevratı dikkate almadan anlayamayız. Çünkü kilise , kendi doktrinini adını zikrettiğim iki kitaba dayandırıyordu. Doğaldır ki, hümanizmanın karşı çıktığı şeyler de  kilise öğretisinde dayatılan şeylerdir
Aynı şekilde "wild" kelimesi bizdeki karşılığı "vahşi" kavramıyla tercüme edilmeye çalışılır. Bu iki taraflı hatalı anlayış olur:
1 vahşi kelimesi aynen vahşet de olduğu gibi "haksız/gereksiz" kan dökmek ile ilgilidir. Halbuki İngilizcede bunun için "savage" kelimesi var. Wild kelimesinin bizdeki karşılığı en masum haliyle " yabani" kavramıdır.
2. Wild kavramının ingilizcedeki ilk hali akıldışı, kuralsız, çılgın şeklindedir. Yani "not in your wildest dream" / "wild guess" / "wild card" bu ifadelerin hepsinde akıl dışılık, kurallara aykırılık anlamı bulunur.  Wild kavramının bu anlamını incildeki "yaratılış-genesis" bahsini idrak etmeden farkedemeyiz.

Buradan ötesi batılı bir bilim adamı niye soyanın, domatesin genetiğini kurcalarken bizimkilerin aklına bu gelmezdir. Bizimkilerin aklına gelmez çünkü biz yabani kavramını çılgınlık akıldışılık diye algılamayız. Biz ıslah etme yönüne gideriz.  Yani bizim zihniyetten bir alim domates tohumunu akıl dışı diye genetiğini oynamak yerine, onu ıslah etme yoluna gidecektir.
Bu açıdan bakarsak, batı hali hazırda , "wild" kavramının içinde akıl dışılık olmadığını daha yeni yeni farkediyor. Onu farkedenler yine kilise öğretisine karşı çıkan hümanistler.  Maalesef doğal olan , zaten bedava olduğu için kapitalizmin pek hoşuna giden bir davranış şekli değil. Kapitalizm için patent lazım, o patentle para kazanması lazım. Böyle bakınca batıda bu davranışlara karşı çıkanların atheist ve anti kapitalist olması gayet doğal. Durum da bu zaten.. 

Batının bizi tahlil edecek kıyamet kadar akademisyeni var. Biz maalesef o konuda geri kaldık.
Neden bizim alim ıslah yoluna gitmiyor , biz niye batı dili ,gelenek ve adetlerini incelemiyoruz onlar başka konu...


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged
« Son Düzenleme: 22 Ağustos 2017, 15:43:43 Gönderen: Nuri Kongur »

Z

Ziya Gunes

Ynt: Modern Hayat, Deniz, Amatör Denizcilik.
#59: 22 Ağustos 2017, 15:38:07
Zamanımızın %99'unu geçirdiğimiz "karada" bir yaşam kültürümüz var mı ki, "deniz kültürümüz" olacak.
Yaya geçidinden geçmeye çalışan insanlar üzerine araba sürenlerin, denizde kıç halatlarını almasını beklemek ne derece gerçekci olabilir.
Deniz aslında bencilliktir bana göre, ama esas olarak bencillik olduğu içindir ki (ne zaman zora düşeceğin belli olmadığından ve trilyoner de olsan bir gün denizde zora düşme riskinin mevcut bulunmasından) başkalarına hoşgörüyü ve yardım eli uzatmayı gerektirir.
Ancak "ben" olmanın yolunun "sen" olmaktan geçtiğini anlamayan toplumlarda herkes bir fili tuttuğu yerinden tarif etmeye kalkar maalesef
  • IP logged

 
Yukarı git