Çok ara verdik bir türlü Şile'den İstanbul'a gelemedik. Artık bitsin bu seyir, dimi ama.
Çok güzel bir uyku çektiğimiz Şile'de sabah erkenden uyandık. Sessizce halatlarımızı çözdük ve bismillah dedik koyulduk yola. Artık İstanbul'da sayılırız.Hava çok güzel ve güneş fazlaca ısıtıyor. Ama hava karayele dönmüş.Tatlı bir rüzgar var hafifi açılı kafadan geliyor. Bastık cenovamızı motora bayağı desteği oldu.
Yine kahvaltımızı güzelce yaptık. Artık her koy ve köy yazlık türü hafta sonu evleriyle dolmuş. hala da her yerde inşaatlar devam ediyor. Yolumuza kıyı seyriyle devam ediyoruz. Bu arada Kemal abinin annesi ve babası arıyorlar. Israrla ağva deresine girip bizleri kahvaltıya almak istiyorlar. Aslında teknik olarak Asterix Ağvaya girip yeni köprüye kadar gidebilir. Kemal Abi soruyor ne yapalım diye. Bende bu sırada girmeyelim diyorum. Bu arada gelen havayı da gördüğümü Kemal Abiye bahsetmiyorum.
Kuzey batı böyle işte kuleler yükselmiş 4-5 saat var yok.
Çünkü oyalanırsakta havanın sınırında kalabiliriz. Biz uğramıyoruz deyince Kemal Abinin Anne ve Babası uçurumun tepesine çıkmışlar bize el sallıyorlar. Kemal Abi bu bölgeyi çok iyi biliyor. Netice de orada tekneleri var ve sürekli balığa çıkıyorlar. Bu Sayede bizi tavşan adasının ana karayla arasından geçiriyor. Adanın açığında daha fazla döküntü varmış, epeyce açık geçmek gerekiyormuş, bunuda görmüş olduk.
Sonrasında boğaza yanaşıyoruz ve bizi yunuslar karşılayıp Karadeniz'e veda ettiriyorlar.
ve nihayetinde boğaza giriyoruz.Karşınızda üçüncü köprü.
Ardından keyifli bir boğaz seyriyle öğle üzeri Samatya'ya bağlanıyoruz. Sağ salim ve selametle gelmenin verdiği rahatlıkla tekneyi toparlayıp ayrılıyoruz.
Akşam üzeri kıyamet kopuyor. Gündüz gördüğümüz hava geliyor , İstanbul ve çevresini mahvediyor, koca koca dolu yağıp her tarafı alt üst ediyor. Denizde yakalanmadığımız havaya karada yakalanıverdik.
İlgiyle okuyan tüm dostlara Selametler dilerim.