Mia'nın teknede bir günlük yaşamı şöyle:
Uzun seyirlerde neredeyse görmek mümkün değil.. Baş altında deyim yerindeyse Serpil Çakmaklı (teşbihte hata olmaz
)gibi yatar, taa ki motor stop olana dek.. Aslında seyir süresine bakmaksızın motor çalışır çalışmaz uyumaya geçer.
Hasbel kader yelken yapıyorsak şöyle bir dışarıyı kolaçan eder, biraz bizimle takılır yine gider yatar..
Alargada tüm öğle vakti uyur... öğleden sonra 4-5 gibi hareketlemeye başlar, teknenin altındaki küçük balıkları seyreder.. Bazen daha yakından izlemek için bota atlayıp ıslanınca pişman olur geri tekneye zıplar.
Gün batımında illaki bizimle birliktedir..
Hava kararıp da kayıktan yemek kokuları da çıkmaya başlayınca bizimkisi iyice hareketlenir.. Lumbozdan içeri, kapıdan dışarı, davlumbazın tepesi, bumbanın üzeri, başlar koşturmaya.. Bazı geceler bizimle birlikte tüm gece güvertede uyur, bazı geceler ise karanlıkta avlanan kara pantere bağlar
En büyük sürpriz sabaha karşı hatcten içeri üzerinize atlayan; isterse sadece patilerini hissetiğiniz bir kuş tüyü, istemezse soluğunuzu kesen bir külçe veya sabaha karşı lumbozdan tuvalete giren ama kapıdan çıkamayacınca başlayan miyavlama sesidir.
Teknede bizim sinirimizi bozan tek şey ise mahremiyet istediği zamanlarda ( ki öyledir, kediler bazen yalnız kalmak istedikleri özel alanlar arar) bizim kayığın mutfak dolapları, portuçları vs.. arkası boş, içerisine girebileceği, gözüne kestirdiği neresi varsa içeri girmek ister ki işte o anda resmen bir sinir harbi başlar.. Malum kayık tahta mutfak dolabına giren arkadan motor dairesine de ulaşır, öyle yani.. O yüzden izin vermemiz mümkün değil ama artık o gün kim galip gelirse..
Ama her halükarda tekneyi benimsediyse, 3 günden daha uzun süre başka yerde olacağına teknede sizinle olması her zaman iyidir...
SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi