Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Amatör Balıkçılık ve Olta Balıkçılığı

  • *
  • İleti: 2553
Çaparinin toplanmasına gelince; toplamaya bedenin olta tarafından başlanır, ilk köstek ve ondan sonra gelen köstek düğümü üst üste gelecek şekilde bir halka oluşturulur. Üçüncü kösteğin düğümü de sol elin baş ve işaret parmakları arasında tutulan köstek düğümlerinin üstüne getirilirken aynı halkanın oluşmasına dikkat edilmelidir. Köstek araları farklı uzunluklarda olursa, ortaya çıkan halkalarda farklı çaplarda olur ve hem toplama hem açma zorlaşır. Bu şekilde devam ederek tüm köstek düğümleri sol elin baş ve işaret parmakları arasına alınır, bu arada köstekler de oluşan halkaların içinde aşağı doğru sarkık vaziyette kalırlar. Bedenin iskandil tarafı da halkalara uygun çapta sarılır; iskandil kasasından birkaç santim öncesinden kalan uç halkaların içinden geçirilerek halkalar emniyete alınır, dağılmaları önlenir; daha sonra tüm köstekler bir araya toplanarak serbes uçla onların da etrafı sarılır ve kalan son kısım tekrar halkaların üzerine sarılarak toplama işlemi tamamlanır. Bu işlem biraz el ve göz alışkanlığı gerektirir ama sadece çapariler değil tüm köstekli takımlar bu şekilde toplanırlar. Açarken de önce iskandil kasası halkaların üzerinden açılır en son bedenin olta tarafına ulaşılacaktır. Eğer siz olta tarafıdan başlarsanız elinizde karışmış, atmaktan başka çareniz olmayacak bir çapari kalır.
Yurdumuz iç sularında benim bildiğim pek çapari uygulaması yok. Zaman zaman bol balıklı yerlerde kıyıdan atılan çapari ile kızılgöz, tatlısu kefali hatta sazan gibi balıkların yakalandıklarını duydum ama bu genel uygulama değildir. Çapari daha çok denizlerde çalışan bir takımdır.

Artık epey çaparici olduk, haydi balığa.
Rastgelsin…….. :)
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553
Zokalı Takımlar



 
 
Zokalı takımlar, hemen hemen her balığın avından her türlü uygulamada kullanılırlar. Sarkıtma, dip takımı, yeldirme, hatta akıntı ile hafifçe sürüklenen sandaldan dip sürütmesi gibi bile kullanılır. Bu kadar geniş ve değişik kullanım alanlarını burada tek tek anlatmak tabii ki mümkün değildir. Zokaların ne olduğu, tipleri ve isimleri de oltacılıkta kullanılan malzemeler sayfasında genişçe açıklanmıştır.
Yine de burada kısaca bakarsak zokalar karagöz avında yeldirme olarak, gece lüfer yemlisi, orfoz lahoz gibi balıkların avında sarkıtma olarak, lüfer, çinekop avında dip oturtması olarak, lipsoz, kırlangıç gibi balıkların avında dip sürütmesi gibi kullanılabilir. Kamışın ucunda kullanılan pirçol zokalı takımlara salyema denir. Pişkova veya ovalama adları ile bilinen zokalar ve bir zoka türü olan yüksüklerin kullanımı atıp çekme, zaman zaman sürütme hatta yeldirme uygulamasıdır. Kısaca zokalar ve zokalı takımların farklı uygulamalarına ilgili balıkla birlikte tek tek değinilmektedir. Burada sadece daha önceden pek değinmediğimiz pişkova ve ovala isimli yünlü zokaların küçüğü sayılan iki tip zokaya ve pirçol zokaya değineceğiz.
Önce pirçol zokalar. Pirçol, aslında tüm küçük zokaların genel adıdır. Bununla birlikte farklı tipteki zokalara farklı isimler verilebilir. Bunları oltacılıkta kullanılan malzemeler sayfasının zokalar kısmında anlattık. Pirçollar en fazla 5-10 gıram ağırlıkta 8-10 mm., boyda olurlar.
Burada konumuz pirçolun kullanımı ve nerelerde kullanılacağı. Pirçol ile kıyılarda, iskele üstlerinde sarkıtma gibi kullanarak izmarit, istavrit hatta kefal gibi balıkları da yakalamak mümkündür. Bu durumda pirçolun yemi midye içinden, sülüneze, akyeme kadar çok değişik olabilir. Pirçolun yaygın ve bilinen kullanımlarından biri de serbest beden veya yeldirme olarak kullanılması ve bu şekilde karagöz avıdır. Takımın düzenlenmesi alttaki gibidir. Ama pirçolla karagöz avı için öncelikle bazı şartların yerine gelmesi lazımdır.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553


Birincisi takım yeldirme gibi kullanılacağından akıntılı yer bulunması şarttır. Burunbaşları, anaforlar, farklı akıntıların karşılaştıkları yerlerde hem akıntı yeterince hızlıdır pirçol kullanmaya olanak sağlar hem de karagöz gibi pek çok balığın da yem beklediği, yemlendiği yerlerdir. Buraya dikkat etmek gerek balıklar bazı istisnalar dışında genelde akıntı içinde yemlenmez, akıntıların eteklerinde akıntı ile savrulup gelecek yemleri bekleyerek yemlenirler. Akıntı rüzgar gibi atmosferik etkilerle ortaya çıkan yüzeysel akıntı demek değildir. Suyun yoğunluk farkı, seviye farkı gibi herhangi bir fiziksel nedenle kütle olarak akmasıdır. Bu akıntının su üstüne kadar yükselmesi su üstünden de farkedilebilir olmasında, yer bulmak açısından yarar vardır. Bu şartlar aslında yeldirme kullanımının temel şartlarıdır ve bu uygulamada pirçol da serbest beden veya yeldirme gibi kullanılacağından dikkat edilmelidir.
İkici olarak pirçol serbest bedenden farklı olarak gece değil gündüz ve nispeten daha derince sularda kullanılır. Soğuk havalarda balıklar derinlere çekildiklerinden civalanmış, yemlenmiş pirçolu balıklara göstermek pek mümkün olmaz. O halde pirçol ile karagöz avı daha çok sıcak günlerde yani yaz aylarına mahsus bir uygulamadır. Sıcak havalarda özellikle karagözler akıntı kenarlarında yükselerek orta sularda hatta daha yukarılarda yemlenirler. İşte bu pirçol için en verimli şartlar oluştu demektir. Takımın kullanımı karagöz balığının hikayesi ve avlanması kısmının konusu olduğundan burada daha fazla detaya girmeden geçiyoruz.
Pişkova ve ovala da birer zoka türüdür (Res 2). Uskumru, sarıkanat, kolyoz, istavrit gibi balıkların sürüler halinde bulunduğu zamanlarda oldukça zevkli bir av aracıdır. Hatta bazen çeşitli taş balıkları da tadına bakmak için ovala veya pişkovaya saldırır, sonrası malum. Pişkova ve ovalama arasındaki tek fark ovalama, adı üstünde ovalanarak yuvarlatılmış gibi iken, pişkova köşeli yapıdadır. En ağırları 20 gıram ağırlıkta, 4-5 santim boyda olur. Yemli veya yemsiz olarak kullanılabilirler. Her iki halde de mutlaka civalanarak parlatılmış olmalıdırlar. Yemleri genelde akyemdir. Daha çok kuyrukaltı yem kullanılırken, sülük kesilmiş akyemler de oldukça başarılıdır.
Takım pirçol zokanın kullanıldığı her yerde kullanılabileceği gibi, sert akıntı nedeni ile pirçolun kullanılamadığı yerlerde de kullanılabilir. Kıyıdan atıp çekme veya yürütülen sandal arkasından sürütme şeklinde de kullanılırlar. Sandaldan kullanılırken, ister yemli ister yemsiz olsun atıldıktan sonra çapari gibi kol boyu çekilerek tekrar salınır akıntı ile hem savrulması hem de biraz daha batması sağlanır. Günümüzde modern takımlar nedeni ile kullanım alanı gittikçe daralan bu eski ustalardan kalma takım ucuz olduğundan balığın bolca bulunduğu yerlerde verimli ve zevkli olabilir.
Zokalı takımlar istenirse el oltası istenirse makinalı takım olarak da düzenlenebilir.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553
Savurmalı dip takımları.







Savurma Dip Takımları
    
    
Bu takımın da adı üstünde savrularak atılacak ve dipte duracak. Öyle ise bu takımı kullanmak için illa tekneye ihtiyaç yoktur, kıyıdan da kullanılabilir. Uygulamada da kıyıdan en çok kullanılan takımlar bunlardır. Çok farklı şekillerde donatılabilirler; mesela yukarıda gösterilen sarkıtma takımları rahatlıkla savurma dip takımı olarak da kullanılabilir. Ağırlıklı veya ağırlıksız olarak da düzenlenebilir. Zokalı olarak düzenlenen dip takımları da vardır. Kısaca hem iç sularda hem de denizlerde bolca farklı uygulamasını görmek mümkündür. Üstte hem tatlı sularda hem de denizlere kullanılabilecek bir dip takımı varken, Dikine duran örnek daha çok denizlerde özellikle kıyıdan levrek avında kullanılan bir dip takımı örneğidir.
Yalnız bu takımın kullanılacağı yerlerin bazı özellikleri olmalıdır. Bu özelliklere dikkat etmek gerekir. Bir kere dibi taşlık kayalık yerlerde bu takım kullanılamaz. Atar atmaz takılır takıma veda edersiniz. Dibin temiz tercihen kumluk olması gerekir. Kırmalık iri taşlı diplerde takılma o kadar problem gibi görünmeyebilir. Ama bu tür yerlerlerde de balığa yem göstermek mümkün olmaz. Yemlenmiş iğne genelde iri çakılların arasına düşer ve çevrede balık olsa bile yemi bulamaz. Zaten bu tür yerler balıkların yemlenmeleri için de uygun olmadığından iyi av yeri sayılmazlar. Dibin yosunlu olması da aynı problemi getirir; o halde bu tür bir yerde avlanılacak ise yemi balığa göstermek için bazı tedbirlere başvurmak gerekir. Yanda en altta buna örnek bir takım görülmektedir. İğneye bağlanan köpük veya mantar parçacıkları yemli iğneyi yükselterek yemin balıklarca görülmesini sağlar. Lüfer avında kullanılan mantarlı dip takımı da bu tür bir uygulamadır; bu takımda yemi yüzdüren mantar, parlak aluminyum folya gibi kağıtlara sarılırken bazen bu mantar parçalarının koyu renkli olması gerekebilir. Bu tür değişik zorunluluklar balıkları anlatırken tek tek açıklanmaktadır.
Dibin kumlu ve temiz yani yemi saklamayacak şekilde olması gerektiğini anladık. Ama bu da yetmez; dibi kumluk ve temiz diye plajların çevresinde bu takımı kullanırsak su kenarında iyi bir gün geçirilebilir de elde balık olmaz. O halde ikinci şart sessiz, sakin balıkların yemlenmelerine uygun bir yer olmalıdır.
Bu takımlar akıntılı yerlerde de kullanılabilir elbette. Özellikle tatlısularda nehirlerin akıntılı yerlerinde avlanıyor isek bu akıntının getireceği mahsurlara karşı tedbir almalıyız. Bu tedbirler bıyıklı balık kısmında anlatılmıştır.
Avlanması hedeflenen balığa göre bu takımların yemleri ekmekten, akyeme, ete kadar çok çeşitli olabilir. Tüm dip balıkları ve dipten de beslenen pelajik balıklar bu takımla yakalanabilir. Kıyıdan olduğu kadar istenirse sandaldan da kullanılabilirler.
Temel kullanma şeklinde; hazırlanıp yemlenen takım yukarıda uygun olduğu belirtilen bir yere atılır; olta ipi hafifçe gerdirilerek boşu alınır ve takım bir şekilde işaretlenerek balığın vurması beklenir. Uzun mesafe atışlar, işaretleme kolaylığı gibi nedenlerden dolayı özellikle kıyıdan kullanılan savurma dip takımları makinalı kamışlı takım olarak düzenlenir. El oltası olarak düzenlenmesi de verimi pek etkilemeyecektir.
Savurma dip takımlarının oluşturulmasında ağırlığın çalışır olması ile sabit olması arasında farklı görüşler vardır. Ağırlığın çalışır olması durumunda olta ipi en azından bir kulaç kadar delikli ağırlığın içinden kayar. yemi ağızlayan balık ağırlığı hissetmez ve daha kolay yutar görüşü vardır. Ben daha çok dip takımlarını bu şekilde hazırlıyorum. Diğer bir görüş ve uygulamada da ağırlığa sabit olan beden ve oltada balık yemi ağızladığında yutarken ağırlığın direnci ile iğnenin kendi kendine batmaya başlayacağıdır ki bu da doğrudur. Genel olarak huylu, tedirgin balıkların avında çalışır kurşunlu; daha av çekingen balıkların avında da sabit ağırlıklı takım kullanmak yerinde olur. Ama bunlar kesin kurallar değildir tabii ki; en önemli faktör amatörün bilgisi ve tecrübesidir.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553
SÜRÜTMELER  (En çok işimize yarayacak bu sanırım. :) )

Su içinde çekilerek (sürütülerek) hareketlendirilen ve bu şekilde balıkların dikkatini çekerek, kıskandırarak, saldırmasını sağlayan takımlara sürütmeler denir. Bu tanımdan sonra sürütmeleri üç gruba ayırmak mümkündür.
Su üstü sürütmeleri
Dip sürütmeleri
Atıp çekmeler
Atıp çekmeler bir sürütme uygulaması olmakla beraber bu amaçla kullanılan takım ve tekniklerin çeşitliliği, özellikle tatlısularda yaygın ve zengin uygulamaları ile ayrı bir grupta alınmıştır.





Su üstü sürütmeleri
Genelde açık denizlerde ton balığı yavrusu, palamut, torik, lampuka, kılıç balığı, uskumru avında kullanılırlar. Yemleri genelde yapay yemlerdir; en yaygın kullanımı sasi veya mürekkep balığı taklidi yumuşak silikon yemlerdir. Denizlerde kullanılan silikon yemlerin saydam, parlak ve simli olması özellikle verimi arttırır. Yine de parlak olmak kaydı ile özellikle kırmızı, sarı gibi farklı renkleri denemekte yarar vardır. Palamut, torik gibi balıklar için tüylü çapari köstekleri de sıkça kullanılır. Yanda altta okyanuslarda kılıç balığı avında kullanılan mürekkep balığı benzeri etekli yapay yemler görülmektedir. Kılıç balığı, marlin gibi balıklara yapılan sürütmelerde doğal yemlerde kullanılır. Kullanılan doğal yemin boyutu hedeflenen balığa göre zarganadan toriğe kadar çeşitli boylardadır.
Yemli iğne (köstek) sayısı hedeflenen balığa ve yeme göre değişebilir. Yapay yemlerle yemlenmiş köstekler zaman zaman 50-70 kadar olabilirken doğal yem kullanılan takımlar genelde tek yemle gezdirilir. Marlin, kılıç balığı gibi büyük balıklar avlanıyor ise yemli iğne daima tek olarak kullanılır.
Bu takım ile genelde iri balıklar hedeflendiğinden ağır takımlardan sayılır, tüm düğümler çok sağlam olmalı, köstek bağlarına dikkat edilmelidir. Takım, saatte 2-3 mil süratle giden teknenin arkasından yaklaşık 70 kulaç kadar salınır. Bu şekilde burun başları, adaların akıntı altında kalan tarafları, dip yamaçlarının eteklerinde gezdirilir. Bir sürüye denk gelinmesi halinde, motorla doğrudan üstüne gitmemeli etrafından dolanıp yemi önlerine düşürmelidir, balık alınınca da sürüyü kaybetmeden daireler çizerek takip etmek gerekir. Genelde su üstü sürütmeleri yüzlemiş (oynağa kalkmış) balıkları amaçladığından sürü derine dalmadıkça takibi oldukça kolaydır. Yurdumuzda Çanakkale boğazı, Saros körfezi ve özellikle Akdeniz sahillerinde geniş kullanım alanı bu takımın ne yazık ki son yıllarda Marmara denizinde kullanımı oldukça kısıtlı sahada, genelde Tekirdağ’dan Çanakkale boğazına kadar olan alanlarda mümkündür.

  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553
Dip sürütmeleri





Sürütmenin ne olduğunu bildiğimize göre bunun da sürütmenin dipten çekileni olduğunu anlamış olmalıyız. Evet, daha çok derin sularda yaşayan balıkların, taş balıklarının, yaşamını dipte sürdüren veya pelajik balıkların avında kullanılan sürütme takımlarına dip sürütmesi denir. Dip sürütmesi denince yemin illa da dipte sürünerek geldiği düşünülmemelidir. Yandaki uygulamalara bakarsak üstteki resim daha çok sinarit gibi taş balıkları sınıfından balıklar için düzenlenen dibe yakın olarak sürütülen türdür. Bu takımda kıstırmalar öyle ayarlanmalıdır ki takım ne yere değmeli ne de uçarak yükselmelidir. Düzenlemesi ve kullanımı tecrübe gerektiren zor bir takımdır denebilir.
İkinci örnek ise çok daha genel bir uygulamadır. Lüfer grubu pelajik balıklardan taş balıklarına kadar pek çok balık için düzenlenir. Sürütme sırasında iskandil dibe değer; yemli beden de salınarak balığı kıskandıracak sekilde sürütülür. Bu takımın kullanılmasında dikkat edilmesi gereken iskendilin dip ile temasının kesilmemesidir. Sürütme sırasında dibe dokunan iskandilden gelen tıkırtıları balıkçı elinde hissetmelidir. Eğer dipten kesilmeler oluyor da takım uçuyor ise o zaman ya daha ağır iskandil kullanılmalı ya da sürütme hızı azaltılmalıdır. İskandil bedeninin boyu avı hedeflenen balığa göre seçilmelidir, bu örnekler balıklar ile birlikte anlatılmaktadır. Takım genelde olduğu gibi 2-3 mil süratle giden teknenin arkasından salınır. Salma işlemine bedenden başlanır; bir miktar salınan bedendeki yemin duruşuna bakılır bir terslik var ise takım toplanarak yem düzeltilir. Herşey normal ise bedenin tamamı salınır daha sonra iskandilde indirilir ve dibe değene kadar kaloma verilir. Dibe dokunduktan sonra takım elde tutularak sürütülür. Olta sandala 30-35 derece açı yapacak şekilde gelmeli, oltayı tutan iskandilin dipten gelen tıkırtılarını hissetmelidir. Veee, BALIK!!! Hadi balığı çekelim. Balık büyükse uğraşacaksınız, lüfer türünden olsa bile oltayı kesmemesi veya iğneyi atmaması için dikkatli olmalısınız. Üçlü fırdöndüye kadar iyi kötü kalomalı, kalomasız balık çekilir. Üçlü fırdöndüye gelindiğinde dikkat edilmelidir. İskandili alırken fazla zaman kaybedilir ise oltada da lüfer varsa büyük bir ihtimal balığa veda edeceksiniz. Buradan şunu anlıyoruz; üçlü fırdöndü ele geldiğinde iskandil bir kol hareketi ile içeri alınabilmeli beden çekilmeye devam edilmeli, balığın çekilişindeki ahenk bozulmamalıdır. Sinarit, akya gibi büyük balık çekiyorsak o zaman biraz oyalanmaya vaktimiz var demektir. Neden oyalanacağız? Teknenin yanına kadar binbir uğraşla çekilen büyük balık sandalı görünce çoğunlukla son bir hamle ile fişekler, oltayı elde tutmanın imkanı yoktur ya el kesilir ya olta kopar o zaman kaloma vereceğiz. Kaloma verilirken balık ilk hızla süratle dalacaktır, dalma sırasında iskandilin tekrar suya indirilmesi gerekebilir, peki iskandil nerede? Sandalın dibinde bir yerlerde. Böyle olursa ya fırlayıp gelen iskandil ile oltacı yaralanır veya bir yere sıkışan iskandil gerilerek kalomayı durdurur balıkta hala yeteri kadar güç var ise olta kopar. İskandili sandal içinde gelişi güzel atmak yanlıştır! Üçlü fırdöndü ele geldiğinde yine bir kol hareketi ile toplanan iskandil sandal içinde gerektiğinde hemen suya atılabilecek, çapariz vermeyecek şekilde bırakılmalıdır; işte bu kadar zaman kaybetmeye vaktimiz var daha fazlası gene olmaz. Bu takımın yemleri amaçlanan balığa göre canlı, akyem, karides, kaşık, yapay balık gibi çok çeşitlidir.
En alttaki sürütme türü de kırlangıç, iskorpit, lipsoz gibi dip balıklarının avında kullanılır. Kumluk zeminlerde iskandil dipten sürütülürken bedendeki yem dipten hafifçe yüksekte bazen de dibe sürünerek sallanır balığı kıskandırarak vurmasını sağlar. Yani amaç budur. Bu takımın kullanımında da önce beden indirilir yemin gelişine bakılır düzgün geliyor ise bedenin tamamı salınır iskandil de suya bırakılarak dibe inmeye devam edilir. İskandili indirirken acele etmemelidir, hızla inen iskandil bedeni geçer beden de iskandil üzerine sarılarak takımı bozar. Sürütme sırasında aynen üstteki tipte olduğu gibi iskandil dibe sürünmeli tıkırtılar elde hissedilmelidir. Takım sandala 30-35 derece açı ile gelmeli, uçma olmamalıdır. Bu takım motorla 2-3 mil hızla yürütülen tekneden kullanılacağı gibi rüzgar ile sürüklenmeye bırakılan tekneden de sürütülebilir. Bu uygulamanın yemi genelde akyemdir.
Dip sürütme takımlarının kullanılacağı yerler dibi kumlu veya hafif taşlık kırmalık yerlerdir. Kayalıklar etrafındaki kumluk alanlarda da gezdirilebilir ama kayalık, iri taşlarla kaplı alanlarda, batıkların üstünde kısaca çapariz verecek oltanın takılacağı yerlerde kullanılmazlar.

  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553
Tabii ki tüm sürütmeler bu kadarla sınırlı değildir altta görüleceği gibi farklı uygulamalar da vardır. Bu farklılıklar ve değişik uygulamalara balıklar anlatılırken değinilmektedir.
Sürütmeler hem tatlısularda hem denizlerde geniş uygulama alanı olan takımlardır. İstenirse makinalı kamışlı olarak da düzenlenebilirler.





Sürütme takımlarını kullanırken etrafta sizin gibi sürütme yapan diğer amatörlerin oltalarına takılmamaya avlarını bozmamaya dikkat etmek gerekir. Bu ustalığın ve centilmenliğin gereği, avcılığın kuralıdır. Bir de etrafta gezi yapan motorlara dikkat etmek gerekir; teknenin pervanesi takımı kesip atabilir; hem siz oltadan olursunuz hem de pervanesine misina dolanan tekne hasar görebilir.
Balık bulucu sonarların yaygınlaşıp amatörlerin kolayca alabileceği fiyata düşmeleri ile pek çok amatör bunlardan edindi. Sürütmelerde sattlerce gezilip balık yakalanamayan yerlerde balık bulucu ekranında orta sularda dolaşan iri balıklar amatörleri şaşkına çevirirken bunların nasıl yakalanacağı konusunda da çalışmalar ve gelişmeler başlamış oldu. İlk hedef yemi balığın olduğu derinliğe indirmek ve o derinlikte kalarak sürütmekti. Bunun için yapılacak tek şey ne kadar misina saldığımızı kontrol etmek olmalıydı. Ama bu çeşitli nedenlerden dolayı o kadar kolay olmadığı gibi ağır iskandili elde tutmak hem yorucu hem de kaymaması için sıkı sıkı tutulan oltaya vuran iri bir balık nedeni ile misinanın balıkçının elini ciidi şekilde kesmesi riski vardı. O zaman yemi kontrollu olarak istenen derinliğe indiren düzenek ve olta ayrı ayrı oluşturulup hem takım hafifiletildi hem de avcılık kolaylaştırıldı. Bu konuda gelişmeler sonuçta bugün kullanılan “derinlik kontrollu dip sürütme aletini” İmgilizce adı ile “downrigger” ortaya çıkardı. Bu aletin prensip resmini altta görüyorsunuz.


Bu resimde görülen donanımı tanıyalım.
1-Derinlik kontrollu derin su sürütme aleti, downrigger. Bu alet sandalın kıçına veya bordalardan birine monte edilir. Pek çok modelinde ayrıca kamışların takılabileceği düzenek de vardır. Bu düzenek yoksa kamışlar ya elde tutulacak ya da amatör kendisi bir şeyler yapacaktır. Bu alet el kumandalı veya elektrikli bir motor vasıtası ile ipini indirip çekebilecek şekildeol abilir. Üzerinde kaç metre derinliğe inildiğini gösteren bir sayaç bulunur.
2-Oltalar veya kamışlar.
3-Derinlik kontrollu sürütme aletinin ipi veya halatı. Genelde bu halat üzerinde de kaç metrede olduğunu gösteren işaretler bulunur. Ağır iskandili taşıyabilecek kalınlıkta ipten olabileceği gibi; kalın ipin sürütme sırasında su tutarak kavis yapması ve derinliğin değişmesi riskini azaltmak amacı ile ince çelik tellerden de yapılanı vardır.
4-İskandil. Bu iskandiller derinlik ve sulara göre 4 ile 10 kilo arasında değişir. Oldukça ağır olması, indirirken takımın uçarak derinlik konusunda yanılmaya neden olmaması içindir. İskandil ne kadar ağırsa halat da o kadar dik (apiko) duracak, derinlik daha hassas tespit edilecektir. Genelde kendi etrafında dönmesini engelleyecek kanat uzantısı olan bir küre şeklindedir.
5-Klipsler. Bu özel klipslere olta tutturulur. Piyasada oldukça fazla çeşidi vardır. Klipsler sürütme sırasında oltanın klipsten kurtulamayacağı kadar sıkı, balık vurduğunda da oltanın kurtulacağı kadar gevşek olacaktır. Pek çok amatör bugün hem daha ucuz hem de daha güvenilir buldukları için klips yerine lastik kullanmaktadır. Sürütme sırasında uzanıp gerilen lastik balık vuruduğunda koparak oltayı serbest bırakır. Uygun lastiği tespit etmek tecrübe ile olacaktır. Bir takıma birden fazla klips dolayısı ile birden fazla takım monte edilebilir.
6-Yemli iğneyi taşıyan bedenler. Bedenlerin uzunluğu balığa veya av sahasına göre 4-5 kulaçtan 7-8 kulaca kadar olabilir ama yabancı amatörler 4 kulacı pek geçmemektedir.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553


Yandaki resimde sandala monteli, üzerinde kamışın monte edileceği bir yeri olan el kumandalı, yani elektrikkli olmayan bir derinlik kontrollu sürütme aleti görülüyor. Takım hazır, ancak daha indirilip ava başlanmamış. Bu takımın bir özelliğine dikkat edin. Oltada ağırlık yok. Ağırlık sürütme aletinde, balık vurup takımı aletin ipinde ayırdı mı, balık doğrudan elinizdeki oltada. Böylece balığı çekerken bir de ağır iskandile karşı mücadele vermiyorsunuz; iskandil ele geldiğinde nereye konacağı telaşına düşmüyorsunuz, iskandil yok ki.
Bu aletler sadece denizler değil tatlı sularda da oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır. Mesela Avrupa ve Amerika’da turna, somon, sudak avcıları derin göl ve akarsularda bu aleti çok yaygın olarak kullanmaktadır. Dergilerde resimlerini gördüğünüz pek çok iri balık bu alet yardımı ile yakalanmıştır.
Bu takımın yemi amaçlanan balığa göre yapay yem, yani yapay balık, yapay kalamar. kaşık olabileceği gibi; bütün ölü, canlı, tekgöz yemler ve bütün ölü kalamar da olabilir.
Bu aletin seçiminde bir kaç noktaya dikkat etmek gerekir. Mesela 5-6 metreye kadar olan teknelerde kullanılacak derinlik kontrollu sürütme aletinin bumbası 40-50 santimi geçmez. Büyük teknelerde mesela 10-12 metrelik teknelerde bumba boyu 1-1,2 metre kadar olabilir. Aletin paslanmaya karşı kaliteli bir boya ile korunmuş olması veya paslanmaz malzemelerden yapılmış olması önemlidir. Bir tekneye istenirse birden fazla derinlik kontrollu sürütme aleti monte edilebilir. İp yerine ince çelik halat tercih edilmelidir ki zaten yeni modellerin hemen hemen hepsinde çelik halat vardır. 30-40 metrelerde sürütme yapmak söz konusu ise elektrikli modeller kullanım kolaylığı getirir. Ama tabii azımsanamayacak bir fiat farkı da beraberinde gelir. Türkiye suları için elektrili modellerin çok gerekli olduğunu düşünmüyorum, el kumandalılar yeterli olacaktır. Elektrikli bir alette vardır. Biraz yüksek fiatlı olduğundan herkes tarafından alınıp kullanılması mümkün değildir. Ama burada anlatılanlar ile teknikleri öğrendikten sonra daha ucuza kendiniz de aynı işi görecek bir şeyler yapabilirsiniz.
Aletin kısaca tanıtımı böyledir. Altta da basit prensip şemasını görüyorsunuz.



  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553
Hangi balık, hangi takım, hangi yem?
by BİLGEHAN SARP on Tem 24, 2008 • 21:22 ....



Denizlerde avcılık tatlı sularda yapılanla karşılaştırıldığında bazı farklılıklar görülür. En büyük fark denizlerdeki büyük derinlikler, sert havalar ve dalgalar, kuvvetli dip akıntıları iri ve dirençli balıklar olarak ortaya çıkar. Elbette tatlı sularda da yayın gibi iri balıklar vardır ama mesela 200 metre derinlikten balık yakalama, 7 – 8 kulaç köstekler, 1 kiloluk iskandiller tatlı sularda kolay kolay rastlanacak olaylardan değildir. Buna karşılık ülkemizin çevre denizlerinden Ege ve Akdeniz’ de hatta Marmara’ nın bazı yerlerinde bunlar sıradan takımlardandır.
Aşağıda bazı deniz balıklarını yakalamak için hangi takımın hangi yemle kullanılacağını gösteren tablo vardır. Balıklar bahsinde daha geniş bilgi verilmekle beraber alttaki tablo referans olarak değerlendirilebilir.
Bu arada şunu da belirtmek isterim ki bugüne kadar gördüğüm ve duyduğum kadarı ile ülkemizdeki amatörlerce kullanılan yem ve takımlardaki çeşitlilik ve zenginliğe dış ülkelerde rastlamak pek mümkün değil.

  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553
Olta ile Kalamar avı

by BİLGEHAN SARP on Ağu 4, 2008 • 22:36

Kalamar avıda yemeside keyifli bir iştir. Aşağıda görülen yapay yemler ve buna benzer bir çok değişik modelde sahte ile kalamar ve mürekkep balıgı yakalamak gayet basit ve zevklidir.



Burada görülen düz renkleri dışında desenli olanları da vardır. Fakat bu yumuşakçaları yakalarken olta donanımı ve avlanılan saatin önemi çok büyüktür. Yumuşakçalar avcı balıkların sevdiği yemlerin başında gelir; özellikle sinarit ve akya mürekkep balığı ve kalamara dayanmaz. Bu yumuşakçalar insanların da bol bol tükettiği su ürünlerinin başında gelir. Kısa bir açıklamadan sonra bu yumuşakçaları nasıl avlayabileceğimizi, hangi saatlerde bol bulabileceğimizi ve hangi olta takımının etkili olacağına bakalım. Öncelikle bu iş için özel olarak üretilen halk olarak (şemsiye) diye nitelendirilen resmi görülen yapay balık mürekkep balığı ve kalamarın avı sırasında vazgeçilmez ve etkisi tartışılmazdır. Bu yapay balıgı temin eden yada elinde bulunan mutlaka mürekkep balıgı ve kalamar yakalar.



Av tekniği ise zargana takımının biraz değiştirilmişi şamandıralı takımdır. Akşam üstü güneş batmadan 1 saat önce ava başlanır karanlık çökene kadar bu avcılık devam eder. Şamandıralı takım diyoruz çünkü bu takım atıp-çekme usulü ile kullanılsa da şamandırası da vardır. Şamandıradan sora yalancı balıga olan misinne 1,5 kulaç olmalıdır. Misine seçimi olarak da crocodile marka petrol rengi 030 tavsiye ederim. Eğer kayalık bir yerde avlanıyorsanız misina kalınlığını 060′a kadar çıkarabilirsiniz ama renk olarak petrol rengini mutlaka bulmaya çalışın. Bu takım güneş batana kadar av mahalinde rahatlıkla çalışır. Diğer bir teknik ise gece olduğunda lüks ışığı altında çalışmaktır. Eğer böyle yapacaksanız ışığı denize en yakın uzantının üzerine koyun (mutlaka ışık yansıması denize ulaşsın böyle avcılık daha etkili olur). Işik yansımaları balıkların olduğu gibi, yumuşakçaların da çok ama çok ilgisi ve dikkatini çeker siz ne kadar da ışık altında denizde bir şey görmüyorsanız da onlar mutlaka bir yerden sizi gözetliyordur. Çok zeki hayvanlardır. Gece avında ikinci en önemli husus av sırasında yem olarak istevrit, izmarit gibi ak yemli balıkların kullanılmasıdır. Kefal oltasına benzer bir olta tekniği ile akyem kullanarak kalamar ve mürekkep balığının gece avcılığı yapılır. Yem olacak balıkları fileto kesip; peşpeşe hırsızlı iğne yapar gibi dizilmiş 3 adet 15 numara iğneye takarız; bu takımda kurşun kullanmaya hiç gerek yoktur direkt olarak elle sallıyarak kıse mesafelere atılıp çekilir. Yemi takarken düzgün durmasına dikkat etmek lazımdır.

Atıp çekerken takılan balık eğilir bükülürse kesinlikle kalamar veya mürekkep balığını yakalayamazsınız. Her iki teknikte de at-çek yöntemi uygulanır, Dikkat edilmesi gereken diğer husus; atıp çekilen yapay yemin de yavaş çekilmesidir. Bu işlemi kıyıdan da yapabilirsiniz tekneden de, fark etmez. Kalamar ve mürekkep balığı yeme atladığında ilk başta oltaya ağırlık verir. Sakın aldanıpda çekmeyin hemen bırakıverirler. Son ana kadar bekleyin ağırlaşmanın şiddeti bir anda anormal derecede artar işte o an balığı yukarıya çekmek gereken andır. Çekerken de acele etmeyin ağır ağır çekin. Balıkları yukarı çıkardığınızda sakın üzerinize ya da elinize almaya çalışmayın doğrudan livarın ya da balık kovasının içine atın aksi taktirde ısırılabilir ya da mürekkeplenebilirsiniz.

  • IP logged
« Son Düzenleme: 14 Nisan 2017, 20:53:52 Gönderen: Öcal Turan »

  • *
  • İleti: 2553
Lampuka balığı için suniyem önerileri

Lampuka balığı avlamanız için 7-7,5 cm boylarında  suni yemler önerilir.. Bu takımlarda kendinden ağırlığı olmayan maket balıkların kullanımında 4-5 kulaç önüne fırdöndünün oraya 50-60gram kurşun bağlamanız faydalı olur.
Ayrıca tekneden av yaparken tuttuğunuz ilk balığı tekneye almayın suda teknenin 3-4 mt gerisinde kalsın. Lampuka sürüsü tutulan ve teknenin arkasından gelen balığı takip ettiği için yanına başka oltalar atıp sürü dağılana tutabildiğiniz kadarını tutup tekneye alın. Tecrübe ile sabittir 

Şimdi gelelim olta önerilerimize; Genellikle mavi ve gri tonlarda olan renkleri seçin
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553
AKYA BALIĞI, Kuzu, Çıplak, Sarıkuyruk, Lichia amia, Leerfish



Güçlü, mücadeleci ve günümüzün nadir yakalanan balılarından akya, yöresel olarak çıplak, kuzu balığı, leka ve bazen de iskender balığı gibi isimlerle de anılır. Yabancı kaynaklarda leerfish, (İng., ABD), lichia (Alm.), lichi amie (Fra.), palomide (İsp.), litsa (Yun.) gibi isimlerle bulunabilir. Vücudu elipse yakın yanlardan basıkdır. Sırtı mavi veya yeşil-kahverengi, yanal çizginin altı parlak beyazdır. Gençlerinde yanlarda kahverengimsi bantlar bulunabilir. Vücuduna çok iyi işlemiş küçük pulları vardır, bu pullar o kadar iyi işlemiştir ki balık sanki pulsuzmuş gibi durur, bu nedenle de çıplak denilir hatta bazen pulsuz olarak da anılır; kafasında pul bulunmaz. Sırt yüzgeci çifttir birinci sırt yüzgeci alışılmışın dışında sekiz dikenden oluşur ve bu dikenlerin başa yakın olan birincisi ileri dönüktür; bu dikenler sularımızdaki benzer diğer balıklardan ayırıcı özelliklerinden biridir. İkinci sırt yüzgegi ile anal yüzgeci hemen hemen aynı hizadan başlar.İkinci sırt ve anal yüzgeçlerinin uzantıları siyahımsıdır. Bu siyahlık diğer yüzgeçlerinin (yan ve kuyruk) uçlarında da görülebilir. Kuyruk yüzgeci çatal şeklindedir. Çok gelişmiş sırt ve anal yüzgeci ile akya su içinde çok hızlı hareket eden, sert manevralar yapabilen çevik bir balıktır. Kafası ve ağzı büyüktür, alt çene üste göre daha uzundur; gözleri normal boydadır. Ağzında zımpara kağıdı gibi dişler vardır, bunlar takım kesmese de ciddi şekilde yıpratır; ayrıca dilinde ve damağında avı tutucu geriye dönük dişler (vomer) bulunur. Akyanın belirgince görülen yanal çizgisi en büyük ayırd edici özelliklerindendir. Göğüs yüzgecinin ucuna kadar sırta paralel giden çizgi bu noktada sert bir eğimle karna doğru göğüs yüzgecinin altına kadar iner, tekrar yükselen çizgi kuyruğa kadar düz olarak gider.



Kıyıcı, yani çok yırtıcı bir balıktır. Lüfer gibi önüne gelen her balığa saldırır yemese de öldürür. Başlıca gıdasını küçük balıklar oluştursa da kalamar ve hatta iri karideslere de saldırır. Nadiren de olsa iri bütün canlı karidesle yemlenmiş başka balıklara atılan takımlara da çıktığı olur. Yapı itibarı ile lüferi andırdığından özellikle İstanbul balıkçı esnafı akyayı kofananın irisi diye satar. İkisini de balık olması dışında pek alakası yoktur tabii; aslında carangidae familyası üyesi olarak istavritin daha yakın akrabasıdır.
Genelde küçük sürüler halinde dolaşır ve yemlenirler, büyük yetişkinler yalnız gezme eğilimindedir. Yurdumuzda üremeleri Nisan ortalarından Haziran sonuna kadar bahar boyunca sürer. Ortalama ömürleri 14 yıl kadardır. Yurdumuz sularında 1 metre boy ve 30-35 kilo ağırlıktan fazlasına pek rastlanmasa da diğer denizlerde 2 metre boya ve 60 kilo ağırlığa kadar çıkarlar. Geçmiş dönemlerde özellikle Ege ve Akdeniz’de profesyonel balıkçılar tarafından yasak zamanlarda, gece kuvvetli ışıklarla balığı kabartmak gibi yasak yöntemlerle aşırı avlanması sonucu sayıca çok azalmıştır. Özellikle Ege’de sahil güvenliğin çabaları ile bu durum bitmese de azalmış ama akya sayısında önemli bir artış da olmamıştır.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553
NERELERDE BULUNUR
Akya sadece yurdumuz sularına özgü değildir. Batı hint okyanusu, Atlantik okyanusu, Arap denizi ve Basra körfezinde de rastlanır. Genelde yaşadığı sularda 50 metreye kadar derinleri iri kırmalık taşlık dipleri tercih etse de; yemlenmek için kıyılara sığlıklara sokulur ve yine kırmalık, taşlık dipli akıntı altı kıyılarda sıkça rastlanır. Çoğu zaman denize dökülen nehirlerin deltalarında acı sulara da girerek buradaki yavru balıklarla yemlenir. Kısaca yavru balıkların bolca olduğu taşlık, kıyının denize dikçe indiği, akıntı alan veya sakin koylar, dere ağızları kıyıdan akya avlamaya çalışan meraklılar için uygun yerlerdir. Kıyılarda oturup denizi seyredenler veya balık avlamaya çalışan amatörler zaman zaman küçük balıkların arasına fırtına gibi dalan suları sıçratarak, yavru balıklara saldıran iri balıklar görebilirler. Bu balık eğer barakuda gibi kolayca ayırt edilebilen bir balık değilse genelde akya veya yakın akrabaları yaladerma ya da sarıkuyruktur. Bu saldırılarda sık sık birden çok balığa rastlanır. Kıyılara sokulup saldırdığı zamanlarda o civarda atıp çekme ile avlanan veya yemli takımlarını suya bırakmış amatörlerin oltalarına da vurup yakalanırlar. Buradan şunu anlıyoruz ki akya kıyıdan da canlı yemli bırakma, şamandıralı takımlarla veya atıp çekme ile de yakalanabilir. Mesela bu yandaki 3,5 kiloluk balık gibi. Buna ava giden avlanır denir.
Yurdumuzda daha çok Akdeniz’de rastlansalar da; Ege, Kuzey Ege ve Çanakkale boğazı civarında da vardır; yem peşinde nadiren Marmara’ya girerek Doğu Marmara’da da av verebilirler. Eskiden Marmara’da daha bol bulunan yerel balıklardan olan akyaların bir kısmı ilkbaharda Kuzey Ege’den Marmara’ya giren bazı akya’lar ile kanalı takiben Karadeniz’e çıkar; burada İstanbul boğazı açıklarında yemlendikten sonra Karadeniz’e yayılmadan sonbaharda geri dönerlerdi. Tabii şimdilerde buna rastlanmamaktadır. Bu kısa göç alışkanlığına rağmen akya yerel balıklardan sayılır. Sonbaharda Karadeniz’den iniş yapan balıkları çevirip yemlenmek amacı ile akya Ağustos sonundan itibaren Kuzey Ege, Saros körfezinde bolca gezinir Ekim ayı ortalarına kadar av verir.
AVLAYALIM
Akya avı da doğal yemlerle veya suni yemlerle yapılan olmak üzere iki ksıma ayrılabilir. Ancak bu sistemler o kadar iç içe girmiştir ki atıp çekme dışında sadece yapay yem veya sadece doğal yem kullanılan sistemdir diye ayrılabilecek bir yöntem yoktur. Bu nedenlu ayrım yapmadan yöntemleri sıralıyoruz.
Yine de bundan önce akya için ne yem kullanılır ona bir bakalım. Akyanın yemi tabii ki akyem sınıfından sayılan balıklardır. Zargana, iri istavrit, iri sardalya, uskumru, kolyoz, kefal, ilarya, sarıkanat, lüfer gibi balıklar canlı veya sürütmede bütün ölü olarak kullanılabilir. Yaprak veya tekgöz kesilmiş yemler de sürütmede kullanılsa da canlı veya bütün ölü yemler kadar başarılı olmazlar. Tabii canlı yemin yerini de hiçbiri tutmaz. Ölü bütün veya canlı kalamar da özellikle Akdeniz’de sürütme de akya için başarılı olan bir yemdir.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553
Av yöntemlerine gelince:
1. Bırakma takım
2. Sürütme
3. Atıp çekme
Olarak sayılabilir. Şimdi bunlara sırayla bakalım.
1. Bırakma takım
Yukarıda anlattığımız gibi akya yemlenmek için sığlıklara girerek buradaki yavru balıklara saldırır. Bu alışkanlığı onun kıyıdan bırakma takımlarla kolayca yakalanmasını sağlar. Bunun için rastgele bir koy seçilip eli boş kalınacağına akyanın sık sık yemlendiğinin görüldüğü çok derin olmayan dibi taşlık kırmalık koylar seçilmelidir. Bu başarının yarısıdır. Her koy biribirinin aynı olmaz bu nednele takım “akıntı alan koylar” ve “sakin koylar” için olmak üzere iki türlü düzenlenir.



Akıntı alan koylarda takım üstteki gibi düzenlenir. Şimdi bunu biraz açalım. Akıntı açıktan kıyıya doğru ise; yaklaşık 3-4 kiloluk bir ayak taşına bağlanan 150′lik misinanın diğer ucuna resimde görülen ilk şamandıra bağlanır. Ayak taşı ve şamandıra arasındaki mesafenin derinlikten 1-1,5 kulaç kadar fazla olması gerekir. İlk şamandıradan 3-4 kulaç alınarak aynı kalınlıkta misinaya ikinci şamandıra bağlanır. İki şamandıra arasına şamandıraları dengeleyecek ağırlıkta ve mesafede 4-6 adet kıstırma konur. Bu kıstırmalar şamandıraların savrulup uçmalarına engel olacağı gibi yakalanan akyanın ağırlık nedeni ile daha çabuk yorulmasınaı sağlayacaktır. Bundan sonra derinliğe göre 070 parlak misinadan kesilen 1 kulaç kadar bedene bağlanan 5/0-7/0 iğne canlı yemle tercihen kefal, lüfer veya zargana ile yemlenir. Takım hazır. Takımı bırakırken yemin bulunduğu sularda dipten ziyade ortalara yakın şekilde kalmasına ve etrafta kolaylıkla saklanacağı oluşumlar bulunmamasına dikkat etmek gerekir. Takımın tarifinde verilen uzunluklarda koyun derinliği, büyüklüğü ve kıyının durumuna göre değişebilir. Genel prensip olarak koy ne kadar büyükse takım o kadar uzun tutulmalıdır demek doğru olur bu şekilde akyanın ürkmeden rahatlıkla saldırması sağlanır. Şamandıralara gelince. Son yıllarda gittikçe artan bir eğilimle pet şişeler şamandıra olarak kullanılmaktadır. Ucuzluğu, kolay bulunabilmesi ile amatörün her an elinin altında bulunan pet şişeler şekli, şeffaf olması ile de fonksiyonel olarak tercih edilebilir. Yeterki sonradan bunları denize atıp çevre kirliliği yaratmayalım.
Koy akıntı almıyorsa, suları sakin ise o takdirde takım daha da basitleşir ve alttaki gibi düzenlenir.


Resimden de görüldüğü gibi bu durumda tek şamandıra işimizi görür. Yine 3-4 kiloluk bir ayak taşına bağlanan 150!lik misinanın diğer ucuna şamandıra bağlanır. Misinanın uzunluğu su derinliğnden çok fazla olmamalı ayak taşı şamandırayı hafiffe batık dengede tutabilmelidir. Bundan sonra 3-4 kulaç uzunluğundaki 070 bedene bağlanan 5/0-7/0 iğne yukarıdaki gibi yemlendikten sonra takım hazır sayılır. Beden şamandıra ipine şamandıradan 1-1,5 metre aşağıda veya orta sularda kalacak şekilde kalacak şekilde önce kazık bağı ile sonra da alttan üstten üçer defa puntalanarak bağlanır. Siz isterseniz bu noktada 5 santimlik üçlü fırdöndü de kullanabilirsiniz. Takımı bırakırken yukarıda anlatılan inceliklere de dikkat etmek gerekir. Bu takımda istenirse ayak taşına bağlanan bir ipin ucu karaya alınarak mümkün olduğu takdirde yakalanan balık karadan çekerek de çıkartılabilir.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553
Her iki yöntemde de koyun büyüklüğüne bağlı olarak birden fazla takım bırakılabilir. Tabi koyun yapısı, derinlikler de takımı standart olmaktan çıkarır her duruma uygun değişiklikleri yapmak zorunludur; bunları da ancak zamanla tecrübe ile öğrenmek mümkündür. Yakalanan akya bunu anlayınca ilk aşamada açığa dönerek derine kaçmaya çalışacaktır; ama ayak taşının ve kıstırmaların ağırlığı ile fazla uzaklaşamadan çabuk yorulacaktır. Size de şamandıraya ulaşıp balığı almak kalır. Akyanın yemlendiği yerler biliniyor ise bu takım yüksek verimi ile sizin yüzünüzü ağartacaktır. Atıldığı yere göre eğer yem biraz derince düşerse orfoz, sinarit gibi başka balıkları da bu takımla almak mümkündür. Derine bırakma durumunda beden de yem diba yakın olacak şekilde monte edilmelidir. Bu durumda da akya alma şansı vardır.



Bırakma takımların birinci ve tek yemi canlı yemdir. Başta zargana, lüfer, palamut, kefal gibi balıklar olmak üzere istavrit, sardalya, kolyoz, gümüş gibi akyem olarak kullanılan balıklar seçilmelidir. Yemler ve yemleme sayfasında canlı yemlerin iğneye nasıl takılacağı konusunu genişçe açıklamıştık. Burada da bazı ince ayrıntı ve farklılıklara değineceğiz. Örneğin akyanın severek yediği yemlerdem olan lüfer yandaki şekilde iğneye canlı olarak takılabilir. İlkinde iğne her iki çeneye de geçecek şekilde alt çeneden saplanıp üst çeneden çıkartılır. Bu şekilde takılan lüfer sürütme yemi olarak da kullanılabilir. Eğer iğne iri ve balık da sarıkanat gibi ise o takdirde iğne sadece alt çeneye saplanıp ağzının içinden çıkartılır. Bu şekilde takılan yem sürütmeye pek uygun olmayacaktır. Ağzını kapatamayan yemin sürütülürken midesine dolacak su çabucak ölmesine neden olur.
Diğer bir yöntem de iğneyi balığın ilk sırt yüzgecinin hemen önünden veya altından saplamaktır. Bu şekilde takılan canlı yem hem bırakma takımlarında hem de sürütmede kullanılır ve uzun süre canlı kalır. İğneyi balığın gövdesine saplarken çok derine girmemeye ve orta kılçığını (omurilik) zedelememeye dikkat etmek gerekir. Başka bir yöntemde de iğne yem balığın burun delikleri hizasından bir taraftan saplanıp diğer taraftan çıkartılır.
  • IP logged

 
Yukarı git