Eh başlayalım o zaman. Gerçi bu hangi kategoriye giriyor bilemedim..
Tayo Mar 'ı ilk aldığım seneydi. Bir Yalova etkinliği düzenlenmişti. Bu benim ilk uzun seyrim olacaktı. Teknenin eski sahibi ile birlikte bu seyri yapmaya karar verdik.
Kalabalık bir yelkenli gurubu olarak yola çıkıldı. O zaman daha kimseyi de tanımıyorum. İlk kez pik yelken de açık ful arma seyir halindeyiz. Burgaz ada önlerinde yine guruptan bir yelkenli bize yaklaştı. Baktık , bir kadın yelkenci tek başına seyir halinde. Tayo Mar'ın fotoğraflarını çekiyor. İyice yaklaşıp , tanıştık. O da Yalova ya gidiyormuş meğer. Kendisinden çektiği fotoğrafları bana da göndermesini istedim. Telefon numaramı aldı. Bir süre sonra birbirinden güzel çekilmiş Tayo Mar resimleri telefonuma gelmeye başlamıştı.
Sonrasında biz , keyifli bir seyir eşliğinde Yalova ya vardık. Keyifli bir etkinlikti. Birçok yelkenci arkadaş ile tanıştık, muhabbet ettik.
Pazar sabahı dönülecek.. ancak hava tahminleri kuzeyli sert hava veriyor. Kahvaltı filan derken biraz oyalandık. Tecrübeli olanlar, daha hava gelmeden erkenden basıp , yürümüşler.
sanırım biz Yalova Setur marinayı terk eden son yelkenliydik. Marinadan çıkar çıkmaz, poyrazın kaldırdığı dalgalar ile karşılaştık. Teknenin eski sahibi , motor seyri ile gitmeyi önerdi. ancak hava 15 knot anca var, ana yelken dahil ne varsa açtık. Yol aldıkça hava sertledi. Cambul cumbul bir deniz içinde yol almaya başladık. Poyraz esiyor ancak gün batısından iri dalgalar geliyor. Dalgalar bordaya patladıkça havuzluğa su doluyor. Tayo Mar yatmış, ben dümendeyim, bir elimde de ana yelken ıskotası seyir halindeyiz. Eski sahibi de trinket ve floğu kontrol etmeye çalışıyor. Hava bir tuhaf gri renk aldı.Hafiften yağmur da atıyor..
Bu şekilde giderken cebimdeki telefon çalmaya başladı. Telefon, yağmurluğun içindeki yeleğin iç cebinde . Alıp , bakmam için ya yekeyi bırakacağım ya iskotayı. Onur, elinde maşrapa gibi bir şey havuzluktaki suyu boşaltmakla meşgul. Neyse telefon sustu.. beş , on saniye sonra tekrar çalmaya başladı.. Haydaaaa..
Bu böyle dört kez devam edince , kimin aradığını da bilmiyorum , mecburen telefonu çıkardım, bilmediğim bir numara. Geri aradım.. Bir yandan da söyleniyorum içimden.
Bir kadın açtı telefonu. Ben sinirli bir ses tonu ile..
-Buyrun beni arayıp duruyorsunuz.. Ne var..
-Selam. kusura bakmayın rahatsız ettim..
-yok estafurullah..
-ben dün fotoğraflarınızı çeken yelkenliyim..
Bir gün önce Tayo Mar'ın resimlerini çeken kadın yelkenci imiş arayan..
Meraklanıyorum bu sefer..
-buyurun..??
- Ben şu an iki mil kadar gerinizde tek başıma yelken yapıyorum. Mazotum az, çok dalga var , motor hava yapar diye yelken ile devam ediyorum. Otopilotum yok, tek başımayım. iyiyim ancak görüş mesafem çok düştü yağmur başladı. Ufukta bir tek sizin bordo yelkenlerinizi görebiliyorum. Başkaca görebildiğim bir şey yok.. arkanızda olduğumu bilmenizi istedim..
Arkamıza dönüp bakıyoruz.. Arkamızda hiç yelkenli görülmüyor. Bir yandan da seyir yapmaya devam ediyoruz.
- Biz sizi göremiyoruz. siz bizi görüyormusunuz. ?
- evet , bordo renkli ana yelkeniniz sanırım görüyorum..
-Tamam .. biz yavaşlayıp, sizi bekleyeceğiz. Rotanız..?
-Kalamış..
-Güzel, yakın seyir yaparız..
Bir süre sonra pupamızda beyaz yelkenler belirmeye başlıyor. Biz hayranlıkla bu tanımadığımız kadın yelkenciyi izliyoruz. Bu havada tek başına tüm yelkenleri açık, seyir halinde.. Hani üzerimizde ceket filan olsa , kalkıp, önümüzü ilikleyeceğiz o derece..
-sizi gördük..
-Tamam. Ben de sizi daha net görüyorum..
-Meandros adasına rota tutuyoruz.
-Tamam, bende sizi takip edeceğim..
Meandros adasını geçer geçmez, hava aniden kalıyor.. Peşimizdeki yelkenli de biz de motor seyrine geçiyoruz. Kalamış önlerinde iyice yaklaşıyoruz. Artık birbirimizi görecek durumdayız. El sallaşıyoruz.
Meğer benim iki panton yanımda imiş bu müthiş yelkenci.
Yarım saat sonra, Benim pantona ziyarete gelip, teşekkür ediyor beklediğimiz için. Tayo Mar 'a kahveye davet ediyorum.
-Yeni çekilmiş Türk kahvesi yapıyordum. İçermisiniz. ?? Gerçi misafirler için hazır kahve de var.
Bilenler bilir, Tayo Mar da zahmetsiz hiç bir şey olmaz. Kahve taneleri pirinç değirmende öğütülüp , öyle taze taze içilir.
-Zahmet olmasın..
-ne demek , buyurun.
Ben heyecan ile hikayeyi dinlemek istiyorum bir yandan. Neden geç kaldı? neden tek başınaydı? havayı bilmiyormuydu..?
Aslında başka bir kadın yelkenci arkadaşı ile beraber döneceklermiş. ancak arkadaşı ciddi şekilde rahatsızlanınca , önce onu beklemiş. O yüzden geç kalmış. Bakmışlar olmayacak, arkadaşını feribot ile yollamış. Havanın o kadar kötüleyeceğini tahmin etmemiş.
- Hava sertledi. Motor kapasitem düşük. Bir kez böyle bir seyirde hava yapmıştı , tek başıma olduğumdan riske atmak istemedim. En son çare kullanacaktım.
-Rüzgar ve dalgalar sonrasında yağmur da başladı. Görüş mesafesi iyice düştü. Bir an umutsuzluğa kapıldım. Böyle durumlarda insan karamsarlaşıyor. buraya kadarmış diye düşündüğümü hatırlıyorum. O an ufukta , ileride bir karaltı gördüm. Dikkatlice bakınca sizin teknenizin bordo yelkenleri olduğunu anladım. Nasıl sevindim anlatamam. O yüzden bir kaç kez aramak zorunda kaldım. Çünkü siz beni görmemiştiniz. Benim en son tekne olduğumu bilmenizi istedim. Bekliyor olmanız da beni rahatlattı. Bir anda her şey değişti. Her şey bitti derken , keyifle yelken yapmaya başladım.. Teşekkürler..
Biraz daha sohbet edip, vedalaşıyoruz. Hepimiz çok yorulduk. İki yelkenci el sıkışıyoruz. Sert , kuvvetli bir el sıkışma.
Tayo Mar'ın bordo yelkenlerinin böyle bir anısı var bende işte.. Aslında bu tekneyi sadece ahşap olduğu için değil , bu yüzden bu kadar çok seviyorum.
Bir şekilde hayatlara dokunuyor..