Çok üzgünüm.
Her şeyden önce farklı bir bağımız vardı. Tayo Mar!
Bir tekneyi inşa edebilmek için birçoklarının yapamayacağı tercihleri yapabilen biriydi.
Yaptığı tekneleri satmak hep aklının bir köşesinde vardı sanırım. Ancak bu para kazanmak için değil, tekneyi yapabilmek içindi. Yaptığı ve yapmayı planladığı ya da hayal ettiği tekneler aslında bu denizlere yakışan ve bu denizlerde rahatlıkla kullanılabilecek teknelerdi.
Tek isteği hayal ettiği ve yapmayı planladığı tekneleri yüzdürebilmekten ibaret olan ve bunun için çok şeyini feda etmiş ve edebilecek bir deniz sevdalısı adamdı işte.
Huysuzdu. Ama huysuzluğu aptallığa karşıydı . Yıllar içinde söylediği ve yazdıklarının anlaşılamamış olmasının da mutlaka bir parça etkisi olmuştur diye düşünüyorum. Teknelerinin inşaası için gerekli parayı bulabilmek için ticaret yapmaya çalışır , onu da yüzüne gözüne bulaştırırdı.
Yelkencilik ile ilgili teorik bilgisi paratiğinden çok daha öndeydi. Tanıştığımız ilk zamanlarda da küçük bencillklerine şahit olmuştum. Daha sonra benim Tayo Mar 'ın son sahibi olmamdan kaynaklandığını hissettim.
İşte Cem Gür'ün kötü denilebilecek yanları sadece bunlardı. Bundan daha fazlasının olduğunu düşünenler hatayı kendilerinde arasınlar.
Çoğumuz akıllıyız belki. Ama Cem Gür hem akıllıydı hem de cesurdu. Söylenmesi gereken ne ise karşısındakinin kim olduğuna aldırış etmeden bunu en açık şekilde bazen de sınırları zorlayarak söylerdi. Küfür ederdi ama bu aslında bir durum tespitinden başka bir şey olmazdı. Eğer bir adama Aptal demişse muhtemel o adam gerçekten de aptal çıkmıştır. Bu yüzden sosyal medyada çok sopa yemişliği vardı.
Son zamanlarda ise daha dingin , daha hoşgörülü idi. Özellikle klasik tekneler platformunda yaptığı çalışmalar ile Türkiye 'de klasik teknenin tarifinin yapılmasında çok önemli rol oynadı. Bu camia O 'nun için en doğru yer oldu. Bir keresinde bana "Hayatımda hiç bir dönemde burada gördüğüm saygıyı görmedim " demişti. Bu vesile ile buraya bu platformun kurucusunun Cem Gür ile ilgili platformda yazdığı yazıyı da koymak isterim.
Cem Gür’ün Ardından
2019’da Haliç’de, Rahmi M. Koç Müzesi’nde KÜDENFOR Klasik Tekneler Platformu’nun ilk geniş katılımlı toplantısını Fenerbahçe Vapuru’nun alt salonunda yapıyoruz. Gündem klasik teknelerin tanımlanması, sınıflandırılması, envanterinin çıkartılması, bir kısmı sahiplerinin fedekarlığı ile yaşatılan ancak bir kısmı unutulmuş, bir kısmı miras yoluyla edinilmiş sahiplerinin ilgisizliği veya maddi yetersizliği nedeniyle karada veya suda çürümeye terk edilmiş tekneleri yaşatabilmek için idareden ayni ve nakdi destek alma hakkında. Salonu dolduran amatör denizciler değerli düşüncelerini ve önerilerini ifade ediyorlar.
En arka koltukta oturan 60 lı yaşlarda bir denizci her konu başlığı tartışıldıktan sonra söz alıyor ve çok düzgün Türkçesiyle konunun literatürde ne olduğunu, Avrupa’da ki mevzuat ve uygulamaları örnekleriyle açıklıyor, eğer konu teknik ise en küçük ayrıntısına kadar belirterek bildiklerini ve önerilerini dile getiriyor. Anlattıkları tüm katılımcılar tarafından ilgi ile dinleniyor, bazen bir kaç katılımcı onu teyiden tekrar söz alıyor. Amatör denizciliğin hemen her alanında müthiş bilgili, deneyimli bu insana uzun süren toplantı aralarında diğer katlımcıların ilgi, sevgi ve saygıyla yaklaşımı dikkatimi çekiyor.
Cumartesi gecesi kaybettiğimiz Cem Gür’ü o gün tanıdım. Yelkenciliğe ve teknelere tüm yaşamını vakfetmiş, aynı zamanda tekne tasarımcısı, yapımcısı ve kullanıcısı bu adam ile o günden sonra hiç bağlantım kesilmedi. Tanıdıkça 65 yıllık ömründe biriktirdiklerinin yalnızca deniz, yelken ve tekne değil, sinemadan klasik müziğe, insan ilişkilerinden dostluğa dair pek çok zenginliğe sahip ve yaşama ilişkin çok değerli yorumlara ulaşmış bir filozof ile karşılaştığımı öğrendim. Yakından tanıdıkça her entellektüel gibi yaşamı hayal kırıklıklarıyla dolu bu insanın değerinin bizim küçük topluluğumuzun sınırlarının çok ötesine uzanması gerektiğine inandım.
Klasik teknelerin tanımlanması ve sınıflandırılması çalışmasını yürütecek beş kişilik komiteye dahil olduktan sonra çalışkanlığı ve birikimiyle çok değerli diğer üyelerin takdiriyle fiilen çalışmaların lokomotifi oldu ve liderliğini yaptı. Bugün KTP web sayfalarında Tekne Listesi başlığı altında yer alan teknelerin çok büyük kısmının sınıflandırılmasında onun ve adını anmadan geçemeyeceğim Özgür Numan’ın emekleri vardır. Pandemi nedeniyle komitenin bir daha toplantısı yapılamayınca KTP’ye başvuran tekne sahiplerinin teknelerini başvuru formundaki beyana göre 17 Nisan 2021 tarihine kadar Cem Gür değerlendirdi ve sınıflandırdı. Onun ölçüleri hepimizin kabulüydü.
Bir sohbetimiz esnasında birikimlerinin mutlaka yazılı hale getirilmesine değindiğimde uzun süredir sürdürdüğü kitap hazırlığını anlattı. Sevinerek konuyu KÜDENFOR Direktörü Amiral Cem Gürdeniz e ilettim. Yakın dostu Hakan Tiryaki nin editoryal katkılarıyla kitap KÜDENFOR yayınlarından “”KÜREKTEN YELKENE KAYBOLAN MİRAS” adıyla Kasım 2020’de yayınlandı. Bu eser yalnızca konunun tarihini anlatan kitap değildir. Yazarın yaşamdan öğrendiği, rafine ettiği değerleri içeren, gözlemlerini , okumalarını, duyumlarını yorumlarıyla harmanlayan, deniz aşığı tevazu sahibi bir bilgenin dünyaya bakışıdır. Cem in zamanımızın popüler değerlerinin amatör denizcilikdeki izdüşümü karşısında tavrı kitabının 15. sayfasında Denize Savaş Açmayın başlığı altında yazdıklarıdır. “Ama... Bizatihi deniz ve amatör denizcilik, tüketim toplumu ve bu kültürün değerlerini reddeder. Yeni dünya düzeninde geçerli “modayı izle-satınal-hızla ilgini kaybet-tüket sat” mantığı denizde de geçerli olmamalı. Eğer denize, denizciliğe ve teknelere böyle bakarsak bu bakış bize bir birikim kazandırmayacak ve bir kültür oluşturmayacaktır”
Denize olan tutkusunu anlatırken geçirdiği duygu J. London un Beyaz Diş romanındaki anlatısını çağrıştırır
“Ama deniz çağırdığında, başka duygular girdabında, o an hayallere dalanlarmız da vardır. Yukarıda betimlemeye çalıştığım bir genelleme.... Denizin çağrısı aslında bir fırtınadır. Bir ruh tayfunu, bir aslına dönüş dürtüsü, bir allak bullak oluş, kafese hapsedilmiş bir yaban kuşun özgürlüğe canhıraş çığlığı”
Yukarıdaki başlıkta yer yazı 19. sayfada şöyle biter “İnanın, adım adım giderek denizciliği, tekneciliği, kendinizi sevecek; doğaya başka bir gözle bakacak, ruhunuzu arıtıp bambaşka biri olacaksınız. Yepyeni bir çevre edinecek, sosyal tercihleriniz değişecek.
Zaman zaman denizin sizi çağırdığını düşünüyorsanız hadi!
Biraz cesaret”
İnsan Cem’in kitabının dört sayfasının anlatımındaki içerik derinliği, düşünsel seviyesi itibariyle Kaptan Cem in tüm birikiminin çok üzerindedir.
O, Halikarnas Balıkçısıyla başlayan, Sadun Boro ile devam eden doğa, deniz, rüzgar ve tekne ile hemhal olmayı seçmiş sonsuz maviliklerin, özgür, bilge ve mütevazı temsilcisi, denizcisiydi.
Cem Gür seni hiç unutmayacağım, sevgili kardeşim.
Adil Tuğcu
Bu açıdan bakıldığında Sn. Adil Tuğcu 'ya Cem Gür 'ün kitabını basması konusundaki çabaları için tekrar teşekkür etmek gerekir.
Amatör denizcilik ile ilgili doğruları savunan bu aykırı adama ne denizcilik dergilerinde ne de derneklerde söz hakkı tanınmadı. Destek olunmadı.
Türk Amatör denizciliği için doğruları yazdıkça tek cümle yabancı dil bilmeyen, "I am going to home " cümlesini dahi Türkçe'ye çeviremeyecek olan yarım akıllıların saldırısına uğradı hep. Yine de doğruyu yapmaktan ve yazmaktan vazgeçmedi. Fransızca ve İngilizce 'den tercümeler yapmaya devam etti. Yabancı dil bilenler tercümenin ne derece zor bir iş olduğunu iyi bileceklerdir.
Herşeyini ortaya koyduğu evrensel denizcilik anlayışına ve belki de bunu anlatmaya çalışırken yaşadığı stresten dolayı bence genç denilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı gitti işte.
Tekneler ve deniz konusunda birşeyler anlatmaya çalışan , kah sinirlenen , kah hırçınlaşan Cem Gür , bunun dışında son derece narin, zarif bir insandı. denizcilik dışındaki genel kültürü ile de saatlerce hoş muhabbetler yapılabilen biriydi. Telefon konuşmalarımızın hiç biri 45 dakikanın altında olmamıştır.
Cem Gür 'ün vefatına çok üzüldüm. Açıkçası bu kadar üzüleceğimi de hiç tahmin etmezdim. Ölümü tevekkül ile kabullenen bir kişiyim. Bir şekilde ölüp gideceğiz işte. Bu adamın hayatımda bu derece önemli olduğunu bilmiyordum açıkçası. Bunun yaptığı teknenin sahibi olmamla da bir ilgisi yok.
Tam da şöyle bir duygu. Cem Gür'ü gece seyrinde defalarca geçtiğiniz bir burunun üzerindeki fener gibi düşünün. İşte orada olması gereken ve hep yanması sanki onun göreviymiş gibi düşünmüşüm Cem GÜr'ü. Şaşkınlığım ve üzüntüm işte o fenerin artık yanmıyor ve yanmayacak olmasından.
Cem Gür 'e sormadan Tayo Mar 'ın üzerine çivi çakmışlığım yoktur. Her seyir için gerekli olduğuna inandığım değişikliği Önce O 'na sorar, sonrasında O 'nun görüşleri dahilinde yapardım. O 'nu yaptığının üzerine ve onayı olduğu halde yaptığım her şey sökülebilecek şekilde yapılmıştır.
Tayo Mar ile ilgili tüm bu konuşmalarımıza rağmen yaptığım değişiklikler için önerdiğim test seyirlerini hep bir bahane ile geri çevirdi Cem Gür. Bir kez bile Tayo Mar'da beraber seyir yapmadık O 'nunla. Muhtemel bir başka kaptanın kumandasında Tayo Mar'ı görmek istememiş olmalı diye düşünüyorum. Sonuçta her zaman Tayo MAr 'ın birinci kaptanı hep Cem Gür olmuştur. 2013 yılından beri Tayo Mar bende. Gördüğüm hiç kimse bu tekne için Ersin Böke 'nin teknesi mi bu ? diye sormadı. Soru hep,
Cem Gür 'ün Tayo Mar değil mi bu ? diye soruldu.
Ben de bundan hep gurur duydum. Evet bu Cem Gür 'ün yaptığı Tayo Mar diye cevap verdim. Bir yandan da Cem Gür bir marka idi benim için.
Daha önce de yazmıştım. Cem Gür 'ün Tayo MAr 'ı yaparken bir hayali vardı. O 'na bir misyon yüklemişti. BU boyda bir okyanus teknesi ile güvenle açık denizlerde yelken basılabileceğini göstermek istiyordu. Benim hiç böyle bir misyonum olmadı Tayo Mar ile ilgili. Ben Cem Gür'ün söylediklerine inandım ve bu seyirleri yaptım. Tüm Türkiye kıyılarını gezdim Tayo Mar ile. Bir yerde canımı Cem Gür 'ün denizcilik bilgi ve görgüsüne emenet etmiş oldum aslında.
Tayo MAr şimdi Akdeniz'de. Yakında Kıbrıs seferi yapacak. Ben teknelerin de ruhu olduğuna inanlardanım. Buna inanmak için çok sebebim oldu. Eminim ki artık Tayo Mar 'da asla yalnız değilim.
Teknene hoş geldin kaptan!