[Ersin Böke]

Bugün ilginç bir şey oldu. İstanbul'dan Alanya 'ya transfer ettiğimiz ve dost olduğumuz Ömer bey ve eşi bugün aşı oldular. Ömer bey 61 yaşında Eşi daha genç ancak eş durumundan faydalanıp O'da aşısını olmuş.

Her ikisi de mRNA aşısını tercih ettiler. Özellikle eşi aşı işine karşıydı ama kararını değiştirmiş. Malum sabah saatlerinde uyanıyorum. Sekonder tansiyon hastası olduğumdan acaba ben ne zaman aşı olabilirim diye telefondan e-devlet'e girdim.

O da ne? Benim de aşı hakkım varmış. Önce Çin aşısı için randevu aldım. Bu Cuma gününe verdi sistem. Sonra bir de mRNA aşısı için alayım dedim. Baktım ki bugün olabiliyorum bu aşıyı.

Çok tuhaf bir psikolojik durum. Önce seviniyor insan. Bu sefer de akla aşılar ile ilgili söylentiler takılıyor.

Çip gibi muhabbetlere itibar etmiyorum. Çip takıp beni izleseler ne olur ki? Millet zaten izlenmek için deliryor. Bunlar saçma geliyor açıkçası.

Benim kafamdaki soru işaretleri mRNA aşısı ile ilgiliydi. Şu saate kadar bir sürü yazılı çizili dökümanı okudum bile. Tarih okumalarından edindiğim tecrübe işe yaradı açıkçası. Birbirinden alıntı bir sürü yazıyı eledim. Yanlı bulduğum pek çok yazı oldu onları da eledim.

Şöyle başlayalım. İşin teknolojisine hayran kaldım. Ben anladıklarımı anlatayım belki ilginizi çeker. mRNA bir gen parçacığı. Hücrelerin genetik kodlarını aktarmak için kullandıkları bir protein. Bir çeşit tarif. Görevi bitince de yıkıma uğruyor. Parçalanıyor yani.  Virüs de hücreye girdiğinde bu mRNA ları kullanarak kendini kopyalatıyor zaten. Yani virüs zaten hücrede var olan bu yapıyı kullanarak çoğalıyor.

mRNA aşıları ise bu proteini sentetik olarak üretip üzerine bir kod yazıyorlar. Virüs mRNA üzerine kendi genlerini tamamen kopyalayarak girdiği hücrede kendini kopyalatıyordu. Aşı ise virüsün hücreye tutunmasına yarayan parçayı sadece kodluyor. mRNA , virüsün sadece tutunmasına yarayan parçasının kodunu hücre çekirdeğine götürüyor. Bu sefer hücre virüsün sadece bu parçacığını çoğaltıp duruyor. İşte bu parçacıklar yani virüs olmayan bu parçalar vücutta dolaşmaya başlayınca bağışıklık sistemi bu parçalar için antikor üretiyor. Ve bu üretilmiş olan virüs parçacıkları yok ediliyor.  İşte bu antikorlar gerçek bir virüste de bu parçacıklar olduğundan virüsü tanıyor ve yok ediyor. Sistem bu.

Çekince bu mRNA nın kalıcı olarak hücreyi değiştirip değitiremeyeceği ile ilgiliydi. İlgiliymiş. Ancak mRNA çok çabuk bozulduğundan böyle bir tehlike görülmüyor.

İkinci çekince ise 1990 lı yıllarda yapılan ilk çalışmalarda mRNA tüm bağışıklık sistemini uyardığından ciddi sıkıntılar yaşanmış. Gelinen noktada mRNA üretimi biraz değiştirilmiş ve sadece bağışıklık sistemini belli bir oranda devreye sokabiliyor. Kafaların karıştığı yer burası. Aslında mRNA ile kanser hücrelerini yok etmeye çalışıyorlarmış. Bu teknolojide ciddi yol alındığından aşı uygulamasını yapmak bu kadar çabuk olabilmiş.

İşte bu yüzden de mutasyonlara da cevap verebiliyor. Kaldı ki başka bir çeşit için de bu virüs parçacığını üretmek çok daha kolay. Yani artık teknoloji bu.

sonrasında sadece bu aşıyı kullanan İsrail 'in yaptığı istatistikleri okudum. Bu aşı sonrası kaydedilmiş ciddi bir yan etki hiç görülmemiş.

Teknoloji ve istatistik bilimi bu aşıdan yana görünüyor. Geriye şöyle bir duygusal problem kalıyor.

Öncelikle eş durumundan dolayı acaba Eşim de aşı olabilir mi diye 182 'yi aradım. O olamıyor. dahası 29 , 19,ve 9 yaşındaki çocuklarım da sırasını beklemek durumunda.

Benim gibi çocuklarına bu derece düşkün olan birisi için çok tuhaf bir durum. Ben bu hakkımı seve seve eşime ya da kızlarıma devredebilirim mesela.

Bana verilen bu hakkı devretme imkanım olsaydı önce eşime devretmek isterdim. O'nu çok sevdiğimden değil ama. 9 yaşındaki kızımın benden daha çok Annesine ihtiyacı olabilir diye düşünürüm. Sonrasında ise büyük kızıma devretmek isterdim açıkçası. O'nun yaşı daha büyük diye.

Gelgelelim böyle bir hakkım yok. Bir yandan da ailenin en yaşlısı olarak önce benim olmam eğer bir yan etki varsa bende çıkması da başka bir düşünce tarzı.

Ne yalan söyleyeyim sabahın bu saatinde karışık duygular içerisindeyim.

Şu yukarıdaki satır ile şimdiki arasında 45 dakika geçti. Şimdi sabah  saat 05: 43

Kararımı verdim. Aşı olacağı bu bir. (açıçası olmamayı düşünmemiştim zaten )

mRNA aşısı olacağım çünkü ;

Konvansiyonel aşılar ile bu salgının sonunun gemesi çok zor. Konvansiyonal aşılarda virüs hep bir adım önde. Sonuça ben mühendisim. Sayılar benim işim. İstatistik bilgiler şu an için karar verebilmek için mükemmel değil ama yeterli. Sonuçta dünyayı bu beladan kurtarabilecek olan teknoloji bu. Üstelik kanser tedavileri için de umut vaad ediyor. O yüzden bu aşının desteklenmesi gerek. en azından ailede önce ben olursam çocuklar için de gönüllü olmuş oluyorum bir yerde. Sonuçta benim genlerimi taşıyorlar. Bende bir yan etki olursa muhtemelen onlarda da olur. O yüzden önce ben olayım ki bende bir yan etki çıkmaz ise Onlar olsunlar.

Hastahane de nefes alamadan ölmektense bir işe yarayarak ölürüm en kötü . Sandal ile gezerken bile dünya turu atan adamın yazdığı kadar yazı yazabilen birisi olarak bu konuda da yaşadıklarımı paylaşırım artık.

Ne diyelim? Haydi hayırlısı.

[İlhan Güven]

Öncelikle,hayırlı olsun.

mRNA aşılarda, soğuk zincirin (biri -20C diğeri -70C) kırılmadan bizlere ulaşıp
ulaşmadığından nasıl emin olacağız? Benim kafam hala çok karışık.
Bundan bir emin olabilsem belki bir sonrakinde bu aşıları tercih edebilirim.

Sağlıcakla kalın.

[Ersin Böke]

valla gayet soğuk zinciri kırmadan yapıyorlar. 6 şar paketler halinde yapılıyor. Alanya 'da sinovac bir çok sağlık kuruluşunda yapılırken Biontec sadece ünüversite de var sırf bu nedenle.

Bu vesile ile 12 saat sonrasında yaşadıklarımı da yazıvereyim. Sol omuz üst taraftan yapıyorlar. Bana aşı yapan hasta bakıcının eli çok hafifti. Akşam saat 6 sonrasında omuzumdan aşağı dirseğe kadar hafif bir kas ağrısı oldu. Hepsi o şimdilik.  Komşularda da benzer ağr dışında bir sıkıntı oluşmamış. Onlar benden bir gün önce olmuşlardı.

Alanya 'da organizasyon da çok başarılı idi. Zamanından önce aşı olup çıktım. Yarım saat bile kalmadım hastahanede.

[Necip Bulut]

Ersin devrem , hayırlı olsun aşın. Yarasın. Ben de 30 Mart'ta aşılandım, yaşıtlarının çürüğü olarak.
Allahtan o tarihte o mu bu mu sorusu yoktu. Gittim yaptırdım, çıkarken sordum çin işi mi diye. Evet dediler.
Aynı gün akşam alternatif olabildiği duyuldu. Abim aşı randevusu almıştı, bunaldı tabi , o mu bu mu diye sonunda mRNA seçti senin gibi.

Bekleyip görcez artık Ersin'cim Çin mi yaman Alman mı 
Sanırım ve umarım ikisi de yeteri kadar iyidir.

Sağlıklı günler herkese...

[Doğan Erbahar]

İkisi de iyi...

Evet dağıtım yetersiz, zengin ülkeler istifçilik yapıyor vs... ama bir yıl içerisinde bir aşının varlığı bile modern bilimin bir mucizesi. Sonuna kadar bunun arkasında durup desteklemek gerek.

O yüzden bu paylaşımınız değerli. Bol antikorlar

Biz de hoca kontenjanından ümit ediyoruz ama bakalım ne zaman gelecek sıra...

[Ersin Böke]

Necibim tertibim geçmiş olsun sana da. Teşekkürler Doğan hocam. Umalım ki en kısa sürede herkes aşılansın.

Son durum ile ilgili bilgi de vereyim biraz. Sol koldaki hafif ağrı da kalmadı. Ancak başka bir etki daha var.

Bir boyunca öyle moralimiz bozulmuş ki aşı olunca işe yarayıp yaramayacağını bilmese de rahatlıyor insan.

Bu arada ilginç bir tespitim var. Hastalığı ağır geçirenlerin çocukken bademcikleri alınmış olabilir mi diye düşünüyorum. Bakın bademcik ne işe yarıyor.

Çocuğunuz ağzını açtığında boğazın iki tarafında gördüğünüz küçük oval şekilli yapılar bademciklerdir. Geniz eti (adenoid) ise, aynı sistemin görünmeyen parçasıdır. Bademciklerin arkasında, küçük dilin üstünde yer alan bir bağışıklık sistemi dokusudur. Bademcik ve geniz eti stratejik olarak dışardan gelen enfeksiyon ajanlarını yakalamak üzere solunum yolunun girişine yakın yerleşmişlerdir. Bakteri ve virüsler gibi zararlı etkenler bu dokuların kendi kendilerini iltihaplandırmasına neden olabilir. Böylelikle bademcik ve geniz eti, vücudun mikroplara karşı bir silahı olan antikor oluşumuna yardım ederek vücudun savunma sisteminin bir parçası olarak görev yaparlar. Bu görev hayatın ilk 5 yılında yerine getirilir. Çocuklar büyüdükçe bu dokuların önemi azalır. Gerçekte bademcik ve geniz etinin 3 yaşından sonra önemli olduğuna dair bir bulgu yoktur. En son geniş çaplı bir bilimsel çalışma ile bademcik ve geniz etleri alınmış olan çocukların gelecekte ki hastalıklara karşı herhangi bir savunma kaybına maruz kalmadıkları gösterilmiştir.

Burada 3 yaşından sonra çok faydalı olmadığına dair bir görüş var ama bence bademcik ve geniz eti bağışıklık için çok önemli organlar. Bdemcikleri alınmış olan kişiler daha kolay korona kapabilirler mi? aslında uzmanlarına bir sormak lazım.

[O.Utku Uçkan]

   Aşı dediğimiz zaman bir ziraat müh. olarak şunu belirteyim. Aşı kakma aşı ve yarma aşı olarak ikiye ayrılırdı. Ama o günler geride kaldı tabii ki.

   Ama şu an klasik aşı organik menşeyli olması nedeni ile bence orucu bozar diyorum. Astra zeneka ise daha az bozacak görüşündeyim.

   Yıllardır grip aşısı olan ve bağışıklığı çok düşük biri olarak şunu söyleyebilirim ki aşı özelliklede çin aşısı klasik grip aşısı olarak sizin hastalığa yakalanmanızı engellemiyecek ama hafifi atlatabileceksiniz. Yani bakar ve görür biri olarak maske mesafe ve hijyen kesinlikle devam etmelidir diyorum.

   Zatürre aşısı oldum ve Sığacık'ın kuzey rüzgarlı bir gününde denize çıkınca dönüşte terli terli tekneyi neta etme ve temizleme çabam sonucu zatürre olmuşum. Olmuşum diyorum çünki o gün şifayı kaptığımı farkettim ama 1.5 ay süren öksürük artık geceleri tamamen uykusuz bırakıp ta hastaneye gidince zatürre teşhisi kondu. 3 parti 1000 lik antibiyotik iğnesi sonucu öksürük geçti. Bu arada aşılı olduğum için yatak döşek yatmadım. Geçen sene is doktorum yeni nesil zatürre aşısı geldi senin olduğun 5 yıl civarı koruyordu bunu ol bence deyince onu da oldum. Artık 5 yıl sınırı yokmuş. Yani aşılar gün be gün gelişiyor ve bu moralimizi düzeltmesi açısından önemli diye düşünüyorum.

   Bu korana da sürekli mutasyon geçiren bir grip virüsü olduğuna göre her yıl olunan grip aşıları gibi rutine girene kadar ve korana ölümleri azalıp toplum bağışıklığı oluşana kadar önlemler devam etmeli diyorum.

   Sağlıkla ve sevdiklerinizle kalın, sağlam kalın.  

[Çetin Kent]

Ersin, bademciklerim çok küçük yaşta alındı. Kasım ayında corona geçirdim, beklediğimden daha hafif atlattım. Bir iki sağlam hastalığım olmasına rağmen henüz aşı sıram gelmemiş. Belki geçirenler antikor durumundan arka sıralara atılıyordur.

[O.Utku Uçkan]

Ersin, bademciklerim çok küçük yaşta alındı. Kasım ayında corona geçirdim, beklediğimden daha hafif atlattım. Bir iki sağlam hastalığım olmasına rağmen henüz aşı sıram gelmemiş. Belki geçirenler antikor durumundan arka sıralara atılıyordur.

   Geçmiş olsun, umarım büyüklere bulaşmamıştır.

   Geçirenler tekrar kovit hastası olabildiklerine göre durum hala çok karışık.

[Kemal Gündüz]

Geçmiş olsun Çetin Kaptan.
Bende geçtiğimiz hafta sinovac aşısını oldum. Aynı gün biontech opsiyonu çıktı ama tercih etmedim, niye bilmiyorum. Yalnız bu sabah sahilde hep sohbet ettiğimiz bir abim bir yakınında üç gün kadar süren çok ciddi bir kas ağrısına neden olduğunu söyledi biontech aşısının. Çin işi koruması az ve muhtemel yakalanırsak inşallah öldürmeyecek


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi

[Eyüp Oğan]

Celal Bayar ünv. tıp fakültesi tarafından yapılan konu ile ilgili en sonyapılan bilimsel araştırma gazetelerde de yazıldı.
Aşağıda Cumhuriyet gazetesinden bir alıntı ve ilgili link var.

Bir emekli hekim olarak özellikle pik yapan ve salgın rakamlarının çok arttığı bu günlerde hijyen ve mesafe kuralına uymanızı, maske kullanmanızı ve mutlaka aşı olmanızı tavsiye ederim.

Sağlıcakla kalın...



..................................

"Araştırma, MCBÜ Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları, Halk Sağlığı ve Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim elemanları tarafından yapıldı. MCBÜ hastanesi gönüllü sağlık çalışanlarıyla yürütülen “Sinovac(Coronavac) Aşısının Bağışıklık Yanıtı – Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırması”na 11 Ocak-18 Mart tarihlerinde bin 53 kişi katıldı.

Tüm sağlık çalışanlarının birinci aşıdan en az 28 gün sonra (939 katılımcıdan) ve ikinci aşıdan en az 28 gün sonra (771 katılımcıdan) örnekler alındı. Birinci doz aşıdan 28 gün sonra bağışıklık oranı yüzde 25.3, ikinci aşıdan 28 gün sonra ise oran yüzde 97.92 olarak ölçüldü. Cinsiyete göre bağışıklığa bakıldığında ise her iki cinsiyette de yeterli yüzdede bağışıklık sağlanmakla birlikte kadınlarda, erkeklere göre anlamlı düzeyde daha yüksek aşı bağışıklık yanıtı elde edildiği kaydedildi. Etkili antikor yanıtının, birinci aşı sonrası kadınlarda yüzde 29.5; erkeklerde ise yüzde 18.6; ikinci aşı sonrası kadınlarda yüzde 99.2; erkeklerde de yüzde 95.7 olarak bulunduğu kaydedildi. "


https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/manisa-celal-bayar-universitesi-tip-fakultesi-asi-antikor-calismasi-sonuclandi-1825644

[Kemal Gündüz]

Benim bir sorum olacak, aşı ve alkol kullanımına dair.
Diş hekimi profesör bir arkadaşım sıkı içer, sorduk; aşı olduğunuz gün içmeyin yeterlidir dedi.
Bir başka doktor arkadaşım 3 gün öncesi ve 3 gün sonrası alkol almayın der.
Bilgisi olan varmı? Argümanları alkol kullanımının antikor seviyesinin artmasına olumsuz etkisi olabileceği


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi

[Ersin Böke]

Geçmiş olsun Çetin. senden bir Corona hikayesi bekliyoruz artık. 

Kafama takılan bir konu daha var. Şimdi artık kendi hapşurmamızdan bile korkar olduk. Hafif soğuk algınlığı geçiren soluğu " anam corona oldum " diye soluğu hastahanede alıyor doğal olarak. O gün biraz keyifsiz uyansak "eyvah başladı mı acaba " diye tedirgin oluyoruz gün boyu.

Yani demem o ki , öyle ya da böyle bilinçlendik hayli hepimiz. En komplo teorisyenleri bile maske takıyor yani.

Hal böyleyken yayılma hızının bu derce artması sadece önlemlerin yetersizliği ile açıklanamaz. Elbette koronalı sayısı arttıkça bulaş hızı da katlanarak artacak matematik olarak ama bana hala bir tuhaflık var gibi greliyor . Kafama takılan soru şu.

Kim bulaştırıyor bu hastalığı? Hastalık belirtisi göstermeyen ancak hasta olan ve bunun farkında olmayan insan sayısının hızla artıyor olması gerek sanki. Bu durumda gerçek hasta sayısı ya da hastalığı geçirmiş kişi sayısı kaçtır diye bir matematik modelleme yapmak gerekir.

Yani her bin kişide kaç kişi hiç belirti göstermeden hastalığa yakalanıyor? Ya da hasta hissedip de bunu belli etmeyen kişi sayısı da hızla artıyor diye düşünüyorum. Doktor korkusunun bir başka versiyonu burada da ortaya çıkıyor sanki.

Kovid olduğu ortaya çıkarsa karantinaya girmekten korkanlar ya da bu hastalığa yakalandığını öğrenmekten korkanlar bence hiç de azımsanmayacak kadar çok.
Hani şu arkadaşım için soruyorum muhabbet de var birde. 

Adam evde karantinada. Neden diye sorunca iyi olduğunu ancak akrabasından dolayı karantinaya alındığını  söyleyebiliyor mesela. Yani işin pisikolojik boyutu da çok ilginç.

Hasta olduğunu farketmeyenler, hasta olup da olmadığını düşünenler , ya da hasta olup söylemek istemeyenlerin sayısı bence hiç azımsanmayacak düzeyde gibi geliyor.

Bu durumda bulaş hızındaki artışın ağırlıklı olarak bu gibi kimselerin neden olduğu düşünüldüğünde şimdiye kadar enfekte olan kişilerin şu an bilinen hasta sayısından kat be kat daha yüksek olduğunu söylemek yalnış olmaz. Bu durumda gerçek hasta sayısı ve hastalığı geçiren gerçek kişi sayısı ile ilgili modellemeler varmıdır diye merak ediyorum açıkçası.

[Doğan Erbahar]

Bu salgının ANA MEKANİZMASI artık netleşti gibi. Bu mevzudan daha önce "COVID-19 hakkında bildiklerimiz" konusunda bahsettim. Zeynep Tüfekçi'nin gündeme taşıması ile biraz bilinir oldu. TV'de geçen gün Mehmet Ceyhan Hoca da aynısını söyledi. TEKRAR TEKRAR VURGULAMAK LAZIM.

POZİTİF OLANLARIN ÇOĞU AZ, AZI İSE ÇOK BULAŞTIRIYOR.

80-20 kuralı deniyor buna. Farkında olmayan ve manyak gibi bulaştıran insanlar var. Bu tuhaf karakteristikten dolayı ileriye dönük filyasyon pek bir işe yaramıyor kontrol etmede. Bütün dünya bu yüzden çuvalladı. Grip gibi değil yani... Geriye dönük filyasyon ŞART. "Nereden kaptın" sorusu çok önemli. Çünkü çok büyük ihtimalle sana bulaştıran birçok kişiye de bulaştırdı. Çevremizden duyuyoruz, nereden kaptığı konususnda zerre fikri yok insanların, çünkü filyasyon da buna yönelik yapılmıyor.

Kendi yaşantımız açısından bundan ne çıkarıyorum? Arz edeyim. Tuhaf gelebilir ama bu karakteristiği öğrendiğimden beri birebir görüşmelerimde risk alabiliyorum. Çünkü karşımdaki adamın süper bulaştırıcı olma ihtimali sıfır değil ama düşük. Bu alınabilir bir risk gibi görünüyor ve birebir iş ilişkilerimi dediğim gibi 3 kişi dahi olmamak şartıyla yürütüyorum. (Birçok kişiden duyduk, pozitif çıkan adamla yemek yemiş, aynı evde bile birbirine bulaştırmamış, vs... )

Ancak KAPALI ve KALABALIK bir ortama asla girmiyorum. Küme bulaşması öyle ortamlarda patlıyor çünkü... Gerisi standart, maske, mesafe, el yıkama... El yıkama alışkanlığım eskiye nazaran fazla, yüzüme gözüme dışarıda asla dokunmuyorum, o konuda farkındalığım arttı... Şimdiye kadar da uğramadı, inşallah böyle atlatabiliriz bakalım...

Çok riskli bir yola girdi gibi görünüyor salgın yönetimimiz, ağır hastaları bile eve yollayıp aşı + sürü ile göğüslenmeye çalışılıyor gibi geliyor. Umarım ne yaptıklarını biliyorlardır, umarım demem lafın gelişi tabii... 

[Kemal Gündüz]

Aşı olduktan iki gün sonra geçen cuma berbere gittim. Çocuklardan birini göremeyince nerede diye sordum. Eşinde corona çıktı, karantinada abi dediler. Bozuntuya vermeden saçları kestirdim.
Pazar akşamı şiddetli bir boğaz ağrısı olunca epey korktum. Nefes almam dahi sıkıntılı idi. Bolca limon suyu ve tuz karışımı işe boğazı yaktım.
Herhalde ani hava değişikliklerinden kaynaklandı ama korktum


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi