Bu sözler Çanakkale Deniz savaşının dahi komutanı Cevat Paşa 'ya aittir. Çanakkale geçilmez sözünün temelinde işte bu cümle vardır.
Gittiler.. Geçemediler.. Geçemeyecekler.
Elbette bu deniz savaşının kazanılmasında en büyük rol Cevat paşanın askeri yeteneğidir. Nusret mayın gemisinin gizlice Erenköy koyu Karanlık liman mevkiine döşediği kıyıya paralel mayınlar savaşın sonucunu belirledi.
1930 yılında Churchill tarafından yapılan küstah açıklama bence söylenecek başka söze gerek bırakmıyor.
Bahriye Nazırı Winston Churchill 1930’da “Revue de Paris” dergisinde olayı şöyle yorumlamıştır: “Birinci Dünya Harbi’nde bu kadar insanın ölmesine, harbin ağır masraflara mal olmasına, denizlerde onca ticaret ve savaş gemisinin batmasına başlıca neden, Türkler tarafından o gece atılan o incecik çelik halat ucunda sallanan yirmi altı demir kaptır.”
Bu açıklamayı okuduğumda Bahriye nazırı Churchill 'e şöyle ağzımı doldura doldura şöyle mırıldanmışım.
" Senin donanmanın Çanakkale'de ne işi vardı peki o zaman Pe......k ! böyle g....de patlatırlar o yirmi altı demir kabı işte ! "
Biliyorum çok hoş olmadı ama kusur bakılmasın yani.
Çanakkale 'ye Tayo Mar ile iki kere , bir kere de Ahmet'in Asterix 'i Kuşadasından getirirken gittim. Çok ama çok güzel bir şehirdir Çanakkale. Asterix ile gittiğimizde gezememiştim. Tayo Mar ile gittiğimde 3 günden fazla kaldım hep.
Bu ziyaretlerden birinde de Çanakkale savaşları ile ilgili tura katıldım. Eğer gitmediyseniz mutlaka gidin. Bu ülkenin nasıl kurulduğunu , nasıl büyük bedeller ödeyerek bu toprakları vatan haline gettirdiğimizi görün.
Size şimdiden yaşayacaklarınızı şöyle anlatayım da rahat olun baştan bir çoğumuzun yaptığı gibi kasmayın kendinizi.
Tur bir büyük minibüs ile yapıldı. Her halde 15 kişi filanız. Bize rehberlik eden firmanın üç minibüsü vardı diye hatırlıyorum. Minibüs ilerlerken rehber de geçtiğimiz yerlerde yaşananları anlatıyor. Beni gözlerimden yaş süzülmeye başladı. Bir an için utandım her halde . Koyu güneş gözlüklerimi gözüme taktım. 5 dakika sonra buna hiç gerek olmadığını anladım.
Çünkü bütün tura katılanlar hepimiz hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştık.
İşte Çanakkale böyle bir yer. Çanakkale 'de yaşananlar gerçekten de inanılmaz. Yok böyle bir savaş bence dünya tarihinde.
Çanakkale deniz savaşlarının dahi komutanı Cevat Paşa , Nusret Mayın Gemisinin o kahraman kaptan , subay ve erleri, bataryalarda bulunan çoğu şehit düşen topçularımız.. Hepsine gani gani Allahtan rahmet diliyorum. Hiçbirinin hakkı ödenmez.
Bu vesile ile Deniz savaşlarında Atatürk yoktu ki diye Mustafa Kemal'in Çanakkale başarısını gölgelemeye çalışanlara da Cevat paşanın anıları ile cevap verelim. Cevat paşa 18 Mart tarihinde saldırı başladığında Atatürk ile beraberdir.
Cevat Paşa, 18 Mart günü teftiş için Kilitbahir’e gidecekti. Karargâhına geldiğinde Bozcaada
önlerinde birkaç düşman gemisinin bulunmakta olduğunu haber aldı. Kurmay Başkanı
Selahattin Adil Bey’e hava keşfi yaptırması için emir vererek Kilitbahir’e gitmek için motora
bindi. Selahattin Adil Bey hemen hava keşfi yaptırdı ve düşman gemilerinin Bozcaada
arkasından Boğaz’a doğru ilerlemekte olduklarını öğrendi ve bu raporu hemen Cevat Paşa’ya
bildirdi. Cevat Paşa, bu sırada Maydos’a 19’uncu Tümen Komutanı Mustafa Kemal Bey’in
karargâhına geldi. Birlikte Seddülbahir bölgesindeki birlikleri teftişe gideceklerdi. (Yetkin,
1966, s. 119) Cevat Paşa, anılarında o günü şöyle anlatmaktadır:
“Kaymakam Mustafa Kemal Bey’le beraberdik. Kirte’ye gittik, bu sırada düşman
donanmasının Boğazlara doğru ilerlemekte olduğunu gördük. Gemilerin almış olduğu
tertibata nazaran bunu alelade bir harekât olmadığına kani olarak hemen Alçıtepe’ye
340
Özlem Özhan, H.
doğru geri döndük. Bu anda ilk taarruz mermisi başımızın üzerinden geçerek Alçıtepe’ye
saplandı. Hemen Maydos’a (Eceabat) hareketle Mustafa Kemal Bey’den ayrılarak
Çanakkale’ye döndüm” (Yurttakal, 2014, s. 45)
Cevat Paşa, hemen Kilitbahir’den bir motora binerek mermi yağmuru altındaki Çimenlik
iskelesine çıktı. “Gayet sakin ve telaşsızdı. Mutadı veçhile cebinden çıkardığı gümüş
mecidiyeyi motoru yanaştıran bahriye neferine vererek:
- Bununla helva alın çocuklar diyerek iskeleye yürüdü. Her taraf toz duman içinde idi.
Nizamiye kapısında bekleyen beyaz altına sokuldu onu okşadı. Yanına gelen istihkâm
Binbaşı Osman Aşkı Bey’e
- Vaziyet nasıl diye sordu. Binbaşı da
- Mühim bir hasar yok. Burası malûmu âlileri plan dışıdır.
- Ben karargâha gidiyorum. Diyerek atına bindi. Bu sırada Binbaşı Osman Aşkı Bey
- Arka yoldan geçseniz Paşam çarşı ve Hamidiye ateşe pek maruz. Yangınlarda var.
Kahraman Cevat Paşa bu tavsiyeye gülümseyerek
- Asker her zamanki yolundan gider. Diyerek adını mahmuzladı.
İşte bu sırada büyük bir infilak duyuldu. Bouvet batmıştı.”(Yetkin,1966, ss. 128- 129)
Cevat Paşa’nın gelişi ile Bouvet’in batışı aynı ana denk gelmişti. Selahattin Adil Bey, Cevat
Paşa karargâha gelene kadar muharebeleri idare etti. Cevat Paşa’nın komutayı devralmasıyla
rahatlayan Selahattin Adil Bey, üzerinden büyük bir yük ve sorumluluğun kalktığını
söylüyordu. (Selahattin Adil Paşa, 2005, ss. 134- 135) Cevat Paşa karargâha geldikten sonra
Hamidiye, Çimenlik ve Dardanos tabyalarını ziyaret etti. (Yurttakal, 2015, s. 167)
18 Mart günü Birleşik Filonun üç büyük zırhlısı battı, dört zırhlısı ağır hasar alarak savaş dışı
kaldı ve yüzlerce askerini de kaybetti. Güneşin son ışıklarıyla birlikte donanmanın Boğaz’dan
perişan bir şekilde çıkışını Dardanos Tabyasında izleyen Cevat Paşa, gemilerin ardından:
“Gittiler… Geçemediler… Geçemeyecekler…” diye haykırıyordu. (Yetkin, 1966, s. 153)
Cevat Paşa’ya yıllar sonra 18 Mart 1915 gününün en kıymetli ânı sorulduğunda: “O gün
güneşin son ışıklarıyla Boğaz’dan perişan halde çıkmakta olan düşman filosunun görünüşü
idi…” cevabını verecekti.(Yetkin, 1966, s. 155)