Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Kilo

  • *
  • İleti: 3573
Kilo
OP: 24 Şubat 2021, 07:18:26
Benim gibi hayatının büyük bir bölümünü kilolu olarak geçirmiş ya da bununla mücadele etmiş bir kimsenin edindiği tecrübeler ilginizi çeker diye düşünüyorum.

Sonuçta günümüzün revaçta deyiminin bir ters versiyonu benim durumum. Yani bir Başarısızlık hikayesi!

Kendimi şişman ya da şişko görmedim hiç. Bana göre şişko sağından solundan yağla pörrtlemiş , kilosunu taşıyamayan kişi demek. Ben kendimi daha çok iri arı sıfatına sokardım.

Kesinlikle kilo vermeme neden olan bir detay var. Yine Alanya 'da tanıştığımız eşimin arkadaşı bir fizyoterapist ile küçük kızmın tenis kursunda muhabbet ediyorduk. (pandemi süresünce kızımın ruh sağlığı bu tenis kursu sayesinde normal kaldı) O 'da oğlunu kursa geitriyordu. Alanya da tenis üctetleri çok makul. Çok yabancı olduğundan talep çok fazla ve bu fiyatlara olumlu yansıyor.

BU kilo pronlemi özellikle sağ dizimdeki bağları zorlar hale gelmişti ve dizim ağrıyordu. Bu arkadaşımız bir kaç harekette dizimi rahatlattı ve kilo vermem gerektiğini söyledi. Elbette daha önceden defalarca duyduğum bu sözü bir kere daha duymuş olmanın verdiği kanıksama ile omuz silktim.

Kilolu halime alıştığımdan ve bu benim artık normalim olduğundan bu konudaki uyarları pek ciddiye almıyordum. Konuyu geçiştirmek için veremiyorum diye savundum kendimi.

Fizyoterapistin yanıtı balyoz gibi kafama iniverdi. Çok hazırlıklsız yakalanmıştım.

" istemiyorsun da ondan "

Nasıl yani? niye kilo vermek istemeyeyim canım. İyice saçmaladı diye geçirdim içimden. Son cümle hariç böyle karşılık verdim ben de.

"Hayatta başarılı olmamıza neden olan en önemli motivasyon istemektir. Sen kilo vermek istemiyorsun! isteseydin veriridin çünkü " dedi.

Ulennnnnn... bu konuda şimdiye kadar oluşturduğum savunma hattım mantık yapısı birden bire çöktü. O güne kadar kilo vermeye çalışırken yaptıklarım gözmün önüne geldi. Evet kilo verdiğim dönemler olmuştu ama bunların hepsi zorunlu kılındığımdan ya da yaşayabileceğim sağlık problemlerini yaşamamak için bir zorunluluk olarak düşünülmüştü  hep.

Yani klo vermek benim için bir zorunluluk idi. Ben gerçekten de hiç kilo vermek istememiştim !

Kilo veremememin nedeni işte tasam da buydu. İşin pisikolojik yanı böyle çözülünce kendimce teknik analizler yapmaya başladım. Başaramadığım yöntemleri terk edip , denemediklerim üzerine yoğunlaştım.

En çok akapunktur tedavisi ile kilo vermiştim. Bir keresinde 100 kg nin altına bile inmiştim ama sonra tüm verdiklerimi fazlası ile geri almıştım. Üstelik bu yöntem işe yarayınca bu bende başka bir soruna yol açtı. Nasılsa akapunktur ile zayıflayabildiğimden kilo aldıkça akapunktua gider zayıflarım diye düşünüyordum.

Bu yöntem ile kilo vermiştim ama bu bende kalıcı olmamıştı.

Sonra Karatay rejimin uyguladım. Bu da bir dönem ciddi kilo vermeme neden oldu. Ancak sonuç yine hüsandı. Verdiğim kiloları yine geri aldım. Karatay rejimi ile ilgili benim başka bir eleştirim var. Bu rejimin detaylarına çok girmeyeyim ama bana göre sorun şu.

Karatay sizi kilolu ancak sağlıklı bir hasta olarak görmüyor. Sizi şeker hastası yerine koyuyor. Siz sanki şeker hastasıymış gibi besleniyorsuz ama şeker hastası değilsiniz !  Sonuçta bu rejim de sürdürülebilir değil ve tekrar kilo alıyorsunuz.

Hayatımda hiç diyetisyene gitmemiştim. Çünkü kilo problemimi hep kendi kendime çözebileceğim bir problem olarak gördüm. Basit işti. Para harcamaya gerek yoktu.

Aslında esas problem özellikle ileri yaşlarda iç organ yağlanması. Diyetisyenin bana en büyük katkısı bu değeri konrol ve takip altında tutmak oldu.

Şansıma akıllı bir diyetisyene denk geldim. Bu işleri çok kolaylaştırdı. Verilen rejim aslında sıradan hepimizin bildiği rejimlerden. Ama asıl amaç özellikle başlarda kan şekerini kontrol altına almakta. Aslında bu açıdan Karatay diyeti ile benzerlikler gösteriyorsa da öyle değil.

devam edecek..

  • IP logged

  • *
  • İleti: 938
Ynt: Kilo
#1: 24 Şubat 2021, 08:42:45
Güzel olmuş bu başlık Ersin Reis. Çağımızın en büyük gizli belalarından bir tanesi bu. Benim de benzer tecrübelerim var. Hatta şu anda çok agresif olmayan günlük 1500 kalorilik bir yemek şirketi ile anlaştım. Hazirandan beri 20 kiloya yakın verdim. Daha bir 5 kilo daha yolum var. Sağlık açısından artıları saymakla bitmez. Ne eziyet etmişim vücuduma yıllar boyu diyorum dönüp baktığımda. Biraz da Türk aile yapısının etkisi var tabii ama esas mesele genetik çok büyük ihtimalle.

İnsan vücudu evrimsel süreçte uzun süre aç kalmış ve buna adapte olmuş. O yüzden bulduğu zaman yemek bir içgüdü. Tarım devriminden sonraki bolluk dönemi mahvediyor bizi o yüzden. Yine tarım döneminden sonra ortaya çıkan dinlerin hemen hemen hepsinin parçası olan oruç vb. gibi beslenme regülasyonu insanların bu problemle başa çıkmak için geliştirdiği yöntemler olduğunu düşünmüşümdür hep.

Siz yazın gaza gelip ben de yazarım belki.  :)
  • IP logged
"...parce que je suis heureux en mer et peut-être pour sauver mon ame..." - Bernard Moitessier

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 1178
Ynt: Kilo
#2: 24 Şubat 2021, 12:16:13
Kilo vermek sorun verilen kiloyu almamak daha büyük bir sorun  8)
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1049
Ynt: Kilo
#3: 24 Şubat 2021, 13:03:54
Benzer sorunları yaşayan biri olarak, ilgi ile takip edeceğim.
Sağol Ersin
  • IP logged
SARIYAZ  Turgut / Marmaris

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 830
Ynt: Kilo
#4: 24 Şubat 2021, 14:17:30
Güzel ve faydalı bir başlık olmuş..

Kilo vermeyi diyet yapma olarak ele alırsak, bir süre başarılı sonuçlar alabilir ama sonradan Ersin'in kendi önceki deneyimleriden gözlediği gibi o kiloları fazlasıyla yerine koyarız.

Burada kritik yaklaşım belki de sihirli cümle "diyet yapmak" değil, "sürdürülebilir beslenme alışkanlığı" edinme olmalı.


  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Kilo
#5: 24 Şubat 2021, 21:55:06
Yorumlar için teşekkürler. Devam edelim.

Verilen diyetin temelinde kan şekerini kontrol altına almak yatıyor. Kan şekerinin hızlı düşüşü acıkma hissini tetiklediğinden kan şekerini yavaş yavaş yükseltmek ya da yavaç yavaş düşmesini sağlamak en önemli hedef.

Karatay diyetinde bu ekmek dışında farklı gıdalar ile yapılıyordu. Hatta istediğiniz kadar yumurta yemek serbestti filan. Neyse konu bu değil.

diyetisyenin bana verdiği programda günlük 7 dilim şu Uno ya da Unitad tarzı tam tahıllı buğday ekmeği var. sabah 3 dilim, öğlen iki ve akşam iki dilim. Bu ekmek dilimleri diyetin temel birimi. canının bir şey çekerse bu ekmeklerden bir dilimi ve diğer bir gıdayı eksiltip, canınızın çektiği gıdayı yerine koyuyorsunuz.

Örnek ben akşamları bir kadeh şarap içmek istediğimden bir dilim ekmek ve yoğurdu öğünden çokarıyorum. Şarabı da haftada iki bilemedin 3 kez içmek kaydı ile.

Verilen programda ufak tefek değişiklikler yapmak serbest.  Sabah kahvaltısında özellikle harikalar yaratıyorum kendime göre. Verilen peyir miktarını Pınarın çedar peyniri, ve çedarlı turuncu hamburger peyniri ile kullanıyorum. İki dilim ekmek ile tost yapıyorum. Ekmeğin arasına önce bir dilim turuncu çedar, üzerine ince dilimlenmiş mantar, kırmızı ya da yeşil biber , çok ince dilim pastırma ve üzerine bir dilim daha turuncu çedar koyuyorum. Tostun pişmesine yakın yağ hakkımın yarısını tereyeğından yana tostun üzerinde kullanıyorum. Müthiş oluyor.

İkinci tost alternatifim ise beyaz peyniril, yesil biber ve kekikli ve salçalı tost. Mantar yine vazgeçilmezlerden. Bu durumda tereyağı kullanmıyorum ve bir çorba kaşığı zeytinyağı hakkımı içine limon ve kekik koyarak hayatta en çok sevdiğim şekide tüketiyorum. 3. dilim ekmeği bu yağ karışımına bandırıyorum. Daha bitmedi;

Bir de yumurta var. Yumurtayı cas yumurta şeklinde (biz İzmirliler öyle deriz) eser miktarda tereyağında kırıyorum. Yumurtayı kırmadan önce önce mantar ve biberleri atıyorum ve üzerine yumurtayı kırıyorum. (bu tereyağının tostta kullandığım zaman diğer kalan kısmını yumurta da kullandığım menü )

Bol karabiber ve tuz yerine permasan tozu kullanıyorum. Rafadan yumurta yaptığımda da tuz yerine toz permasan kullanıyorum. Rafadan yumurta yaptığımda yağ hakkımı limonlu zeytinyağından yana kullanıyorum.

Tüm bunların yanında earl grey çay demleyip splenda ile tatlndırıp içiyorum. Ekmeklerden birisini azaltıp, reçel, bal yemek de mümkün. Zaten hazırlaması yarım saat sürüyor. Sonra ahşap (ahşap takıntısı burada da var ) bir nihale üzerinde keyifle kahvaltımı yapıyorum.

Saat 10 da ara öğün var. Bunu meyva veya  kuru kayısı ile geçiyorum. Öğlen yemeği kolay. Otelin açık büfesi bu konuda tam rejimlik seçenekler sunuyor (yılın bu zamanı futbol takımları kampa geldiğinden haşlanmış et ve tavuk mutlaka büfede oluyor )

Ara öğünde (saat 15.30 gibi ) yarım paket diyet bisküvi var. Ben bunu da Eti'nin üzeri bitter kaplı iki adet kurabiyesi ya da armut, elma ya da muz gibi meyvaları tercih ederek geçiyorum.

akşam yemeği 6.30-7.30 arası. Bu da çok keyifi oluyor açıkçası. Diyetisyenin verdiği salata yerine çeşitlendirmeler yapıyorum.

Az biraz avakado ezmesi, patlıcan salatası , genelde 6 adet ızgara köfte, elbette yanında mantar. Ancak bu sefer mantarların saplarını kopartıp , içlerine çedar peyniri koyuyorum eser miktarda. Bunu genelde şarap içeceğim akşamlarda tercih ediyorum. Bunların üzerine de permasan tozu ekiyorum. Tuz niyetine. Günlük listeye göre yoğurt ya da çorba içiyorum. Özellikle bol limonlu ve karabiberli mercimek çorbası (çok az yağlı ya da yağsız) Şarap içeceksem çorba, içmiyorsam yoğurt yiyorum. Yoğurdu da salatalık ve bol sarımsak ile elbette.

Akşam saat 9.30 da bir çay bardağı çerez hakkım var. Genelde bunu çiğ fındıktan yana kullanıyorum. Yatmadan önce de meyva hakkım var. Bunu genelde yarım elma olarak geçiyorum.

Hafta sonları denize çıkamıyorum ama mutlaka teknede iş yapıyorum. Bu benim için çok kritik. Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum çalışırken. Buradaki menu daha farklı ve pratik. Soğuk sandwich yapıyorm. Bu aralar fovorim bu tam buğday ekmeklerine labne peynir sürüp arasına somon füme koymak. Yeşil ve kırmızı biber ile birlikte. Yoğurt , meyva , ve diyet kola susamışken çok iyi gidiyor.

Bu programa  11 Aralık günü başladım. Bugün 24 Şubat ve tam 13 kilo verdim. Her hafta diyetisyene gidip, tartılıp yeni liste üzerine tartışıyoruz. Verdiğim kilo oranlarına göre rejimi dengeliyoruz. Eğer o hafta programdan çok kilo vermiş isem bir sonraki hafta bir miktar artış yapıp denge sağlıyoruz. Hedef haftada 1 kilo vermek üzerine .

127.7 kilo lie başlamıştım ve sanırım Mayıs sonunda 96 kilo olabileceğim.

Şimdi gelelim işin bütçesine. Pınar'ın gravyer peyniri 28 TL . içinde 5 dilim var. Ben ikiye bölüp kullanıyorum . Yakaşık bir hafta gidiyor. 400 gram turuncu hamburger peyniri de 34 TL. Bu peynirlerde Migros 'da bir al ikincisi %50 indirimli kampanyaları oluyor. BUnları kaçırmıyorum özellikle. en küçük paket labne bir hafta yetiyor. Parmesan tozu 23 TL. İki hafta filan gidiyor. Ekmek 10 TL 4 ya da 5 gün gidiyor.

Çerezleri BİM 'den alıyorum. Hem kaliteli hem de en uygun çerez fiyatları BİM 'de. Pastırma, kavurma ve somon fümeyi (somon füme her zaman bulunmuyor muhtemel çok Rus olduğu için sadece Antalya bölgesinde satılıyor ) Olmadı Migros marka füme somon da uygun fiyatta. 100 gr . 19.90 TL.

Yumurtayı pazardan alıyoruz. Bildiğiniz gerçek köy yumurtası . 1.25 TL adedi. Mantar Migros da 8 TL  aynı kalitede mantar Bİm de 5 TL. Bim 'den alıyorum mantarı. Zaten her ikisi de karşılıklı işin komiği.

Et ve kıymayı ise Migros'tan alıyorum. Kuzu dana karışımı kuşbaşı etten çektiriyorum. Çok lezzetli ve öyle çok yağlı da olmuyor üstelik 45 -55 TL bandında. Arada antirikot ve tavuk göğüs de az miktarda yediğimden hesaplı geliyor.

Şarapta  Doluca 'nın Vinea şarabını alıyorum. Shiraz ve Kalecik karası kupajı. Çok başarılı. 37 TL idi. 41 TL yaptılar Migros 'da. 6-8 kadeh arası çıkıyor bir şişeden.

Bu arada acı sos, Migros 'turşu ve balzamik sirke de en çok kullandığım ürünlerden. Pınar ürünlerini tercih etmemin bir nedeni de ambalaj kalitesi yüzünden. Kolay açılıyor ve yapışkanlı. İçindeki ürünü kurumadan saklamak mümkün oluyor.

acı sos bana bedava. Küçük kızımın iki ya da üç haftada bir Mc Donalds hakkı var. Mc Donalds'ın acı sosu gerçekten çok iyi. O da sanırım Pınar.

Migros da iki konserve paketi ton balığı da kullandığım ürünlerden . 10 TL idi. İki adedi. Şimdi 13 TL oldu sanırım. Yine de rakiplere göre iyi fiyat. Kalitesi de büyük parçalı olmasa da iyi gerçekten.

Yani maliyetlerim çok abartılı değil aslında. Miktarlar öyle azaldı ki mutfak masrafları düştü bile diyebiliriz.

Daha az yediğimden daha kaliteli ürünleri tercih etme şansım oluyor açıkçası. Yediklerimin daha lezzetli olmasına dikkat ediyorum artık. İlk ay ile kıyasladığımda şimdi programa uymak daha kolay oluyor.

Bu yemek yeme sitilimi hayat tarzım haline getirmeye çalışıyorum. Bu kadar uzun bir diyet programı yapmamın nedeni de bu. 6 aylık bir program sonuçta.

Dürüstçe söylemem gerekirse hedefim Bülent gibi yemek yiyebilmek. Hastayım adamın yemek yeme tarzına. Özellikle öğlen rakıları ve yemek yiyişi öyle kaliteli ki. Lezzetli olmayan hiç bir şeyi azına koymuyor adam. İstediği gibi pişmemiş ya da zamanında getirilmemiş ve bu nedenle lezzeti azalmış bir porsiyonu asla yemiyor. Hepi topu bir dubleyi iki saatte filan içiyor. Çok az ama çok lezzetli öğünler tercih ediyor.

Hedeflediğim kilo kaybının daha yarısına bile gelmemiş olmama rağmen sağlık açısından değişimler inanılmaz. Geçen gün televizyon izlerken bağdaş kurmuşum. Kızım farketti. "Aaa babamı ilk defa bağdaş kurarken gördüm"  dedi. :)

Yelkencilikte tercih ettiğim yeteri kadarına sahip olma ve tüketme felsefesini kara hayatına da uygulamaya çalışıyorum aslında. Bunu da anlatacağım. ancak sağlığım ile ilgili olumlu değişiklikleri önce anlatmak istiyorum.

Bir sonraya efendim. Bu arada herkes bu konuda yaşanmışlıklarını paylaşırsa çok değişik bir konu başlığı olur diye düşünüyorum. Sizler de yazınız yaşadıklarınızı lütfen.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 24 Şubat 2021, 22:03:15 Gönderen: Ersin Böke »

  • *
  • İleti: 938
Ynt: Kilo
#6: 24 Şubat 2021, 22:48:39
Haziran gibi başladım ben, sebebi belli. Karantina ! Evde otura otura saçmalamaya başlamıştım artık yemek konusunda, 102 kiloya çıkmışım. Ben kendimi bildim bileli herhalde 18 yaşımdan filan beri 98'im bu arada. 100'ü de geçince kalbi filan hızlı atıyor insanın, nefes deseniz bir başka. Salgının gidiş yönünü gördüğümde bu illa ki uğrayacak bir noktada dedim kaçış yok gibi... Obezite gibi bir komorbidite ile yakalanmak istemiyorum. Kafaya koydum, bir diyetisyen tavsiye ettiler hanımın iş yerinden. TÜBİTAK'ta herkes ona gidiyormuş.

Gittik ölçtü biçti yazdı bir menü. Yazdı yazmasına da ben Ersin Reis gibi 10 parmağında 10 marifet biri değilim. İyi olduğum üç dört tane şey var şu hayatta, hepsi de soyut şeyler...  ;D Ve elbette ki yemek pişirmek gayet somut birşey olarak bu listede yok. Sıfır kaabiliyet o konuda... Abartmıyorum, yumurta kır desen kıramam. Hanım da çalışıyor, bir yere kadar yetişebildi diyetisyenin istediklerine, salata yapıyor bazı günler dolaba koyuyor, bazı günler gazparço filan. Listeye baktım herşey var esasında, sadece az!. Ayda 4-5 filan vermeye başladım. Diyetisyen de motive ediyor, harika gidiyorsunuz hocam çok disiplinlisiniz filan. Kafaya taktım mı öyleyimdir de.

Sonra bazı şeyleri kendim keşfetmeye başladım. Olay basit bir matematik esasında. Vücudun cinsiyet, kilo, boy, yaş ve aktiviteye göre hesaplanan bir enerji gereksinimi var. Bu kadar basit, enerjinin korunumu ! Yıllardır öğrettiğin şey, uygulasana işte! Bu gereksinim miktarını basit bir google aramasıyla bulabiliyorsunuz. Bende 2200 kalori/gün filan. Bunun altında yerseniz kalan miktarı vücut önce depoladıklarından yakmaya başlıyor.

Spor filan hikaye bu arada. Olay yemekte bitiyor tamamıyla ve o açlık psikolojisi ile baş etmekte, aç değilsiniz esasında ama o evrimsel içgüdü yok mu işte... Vücudu kandırmak için akıllı yollar bulmak vs... Bu 6 aylık süreçte öyle aç gezdiğim olmadı yani. Derken kalori işi kafama iyice yatınca elimde hesap makinesi ve mutfak tartısı ile dolaşmaktan yorgun düştüm. Ya bu işi yapan şirketler var, sabahtan kapına getirip bırakıyorlar dedim kendime.

Rafinera 1400 kalori paketi ile başladım. Günde 70-80 lira birşeydi galiba. Bir miktar zorladı beni. 1-2 ay öyle gittim ama. Kilo vermeye full gaz devam bu arada, bir yandan da diyetisyene gidiyorum motive olmak için. Kadın diyor ki bana niye geliyorsun ki sen zaten işe yarar bir yöntem bulmuşsun, olsun diyorum, Allah Allah deyip yine de liste yazıyor veriyor. Ondan sonra Mealbox'ı keşfettim. Bir tık daha pahalı Rafinera'dan ancak lezzeti 5 atar bence. Tek sıkıntım ev biraz sapa olduğu için sabah geç gelen kuryeler! Onu da telefonla taciz ede ede çözdüm, adamlar gerçekten bıktı ve benim için full rota değişikliği yaptılar. Sabahın köründe geliyor artık. :)

Yalnız tabii arada şöyle birşey oldu. Kışa girdiğimizde 84'e kadar düşmüştüm (tam 18 kilo! yüzde olarak da bakmak lazım tabii, vücudun %18'i !!) Biraz ara vereyim dedim, çünkü hafiften halsizlik, alakasız sağlık problemleri başladı gibi. Dediğim gibi yıllardır, kimbilir nerelerde kemikleşmiş yağlar çözülmeye başlayınca vücut tuhaf şeyler de yapabiliyor. Dolayısı ile biraz ara vermeye karar verdim. Başıboş ve disiplinsiz şekilde ! O kötü işte 1-2 ayda yine aldım hemen 4-5 kilo. Canım sıkıldı, bu kadar emek verdin bak yazık. Ama enerjim de yerine gelmişti ve yine Mealbox'a başladım. 1500 kalori benim ideal ayarım gibi, yavaş verdirtiyor ama acıktırmıyor da herşeyi getiriyor adamlar, sabah öğle akşam ara öğünler filan. Ve gayet de lezzetli. Mikro dalga fırının fiziği üzerine 3 saatlik bir ders verebilirim, Allah'dan kullanmayı da biliyorum  ;D Düğmesine basıyorsun, mis gibi oluyor.

Şimdilik böyle an itibarı ile 85'im. Hedefim Öncelikle 80! Biraz yorabilir ama stabilize etmek için bir yol bulmam lazım. Yaş da ilerliyor, metabolizma düşüyor. Bir de göbek meselesi var tabii, sanki her yerden veriyorum da bir tek göbekten erimiyor gibi hissediyorsunuz ama o da yavaş da olsa gidiyor. Pazar günleri Mealbox çalışmıyor, ben free gün yapıyorum o günü, herşey serbest. Böyle bir sistem benimki...
  • IP logged
« Son Düzenleme: 24 Şubat 2021, 23:24:01 Gönderen: Doğan Erbahar »
"...parce que je suis heureux en mer et peut-être pour sauver mon ame..." - Bernard Moitessier

  • *
  • İleti: 139
Ynt: Kilo
#7: 24 Şubat 2021, 23:24:51
Yemek için yaşamıyacaksın,yaşamak için yiyeceksin.

Para kazanmak için çalışmayacaksın,çalıştığın için para kazanacaksın.

İşlevleri karıştırmayalım.

Benim fikrim budur.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 24 Şubat 2021, 23:28:27 Gönderen: Erol Şar »
xxx

  • *
  • İleti: 492
Ynt: Kilo
#8: 26 Şubat 2021, 00:20:48
Hımmm ,
Algılamakta gerçekten çok zorlandığım bir konuda bu başlık açılmış.
1987 güz döneminde Ünv. mezun olduğumda 65 kilo idim.Aradan bunca yıl geçti geçen yıl 12.Mart ta sigara ile ilgili olarak günde 5 adet diye bir karar aldım aradan nerede ise 1 yıl geçti 10 adet sınırlarında kavgalı ilerlemekteyim.Sigara artı pandemi sürecinde gelebildiğim nokta 69 kilo.
Eşim kahvaltı hazırlarsa eh işte 1 adet yumurta yerim 1/2 dilim ekmek ile.O da yoksa yola devam.Yıllardır sadece akşam yemeği yerim oda bir salata bir sulu yemek.Sıcak ve suku yemekten anlarım meze kültürüm nerede ise hiç yoktur. Yanında da 1 veya maksimum 2 dilim ekmek.Abur cuburla pek işim olmaz çerez konsa önüme yiyeceğim 2 adet fıstık 2 adet badem olur.Sucuk ,salam ,pastırma olsa da olur olmasa da olur hiç aramam.
Malum ben gececiğim sabaha krşı 04.00 gibi yatarım.Arada acıkırsam ya küçük bir ton balığı konservesi veya bir adet kaşarlı tost yerim.Zeytinyağı tek favorimdir.Pasta tatlı dondurma kırk yıl yemesem aklıma gelmez.Meyve deseniz arada bir bir şey çekse 2 dilim yer tamam yetti derim.
Her şeyi mevsiminde tüketmekten çok hoşlanırım.Temmuz Ağustos favori ayımdır domates yemek için.Bedenim benimle konuşuyor sanırım, an gelir bir şey çeker canım o anlık az bir tüketir nefsimi körletirim iş orada biter.
Fena sayılmayacak düzeyde hareketli bir insanım, 8 saat uyur uzun ama fena sayılmayacak şekilde alkol tüketirim.
Ama kilo bu işte, aldığım miktar bu.
Doyduğum an asla bir lokma dahi yemem, bu nedenle başta eşim sonra dostlarım fena halde bana ters bakarlar.
Kısacası ben yaşamak için yiyenler grubundanım ve beni en çok yoran şey yemek yemektir.Çok sıkılırım yemek yerken, bitse de kalksam havasındayımdır.
Hülasa, kanaatimce diyet miyet şu bu değil aslolan yemek yemeyi bir zevk olmaktan uzaklaştırmak gerekiyor.
Test için 5 litrelik bir su bidonu alın elinize ve 8 saat onunla dolaşın.24 saate bile gerek yok.Sonra hislerinizi paylaşın taşıdığınız fazla ağırlıkla ilgili olarak ve unutmayın midemiz her bulduğumuzu yollayacağımız bir çöp tenekesi de değil.Ona iyi bakın.
Yaşamak için ye, Yemek için yaşama.
Sevgiyle
  • IP logged
Saygı, Sevgi ve Selametle. Netsel Marina - Marmaris Dimple Y/Y

  • *
  • İleti: 1467
    • AÇIK DENİZ AKADEMİ
Ynt: Kilo
#9: 26 Şubat 2021, 15:01:03
Doyduğum an asla bir lokma dahi yemem, ...
Ohoo, ben de öyle yapıyorum ama o doyma hissi gelene kadar 8 tencere pilav gidiyor! :D

Ben kendim için önüme az yemek koymak, porsiyonları küçültmek yöntemi uyguluyorum.

Önümde varsa onu yememi engelleyecek az şey var dünyada..
Soframa gelen yemek tenceresi sünnetlenmeden mutfağa dönemez, gelmemesi lazım.. :)
  • IP logged
><(((º>

  • *
  • İleti: 5812
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: Kilo
#10: 26 Şubat 2021, 15:41:29
Tabi herkes dal gibi fit  adamlar, Eyüp, Erol ve Kaan Abi yazıyorlar bir yandan. Doğan Hocam da o gruba dahil olmuş. Birde benim durumumda olanlar var.  Ömrümde hiç dal gibi zayıf olmadım hep aynı en boy kalınlığında geldim. Meyveyi ve abur cuburu kiloyla tüketirim, bitene kadar yerim. Yemesem de günlerce aramam. Ama 48 yaşıma geldiğimde her kış alıp, her yaz verdiğim o bana göre fazla olan 5-8 kilomu veremedim. Diyet gibi bir şeyler yapayım dedim bir şey pek değişmedi 3-4 kilo verdim gibi. Sayısal belirginlik görünse de fiziki değişimi pek hissedemedim. Ama hayatım boyunca da hiç hımbıl olmadım, bulunduğum ortamlarda hep herkesten fazla çalıştım, hep daha hareketli oldum. son günlerde biraz bu konuya bende kafa taktım , çayda şekeri bıraktım, bu sefer çayıda bıraktım. Meğer ben çayı sevmiyormuşum. Sabahları poğaça , börek olayını bıraktım otomatikman öğün ikiye düştü. Akşam yatmadan bir iki saat önce yemeyi kesiyorum ortalama 14 saat bir şey yemiyorum. O arada kalan 10 saatte çatlayana kadar ne bulursam yiyorum. ;D Daha iyi gibiyim sanki, hemde diyet havasında değilim.

Ha unutmadan söyleyeyim benim kilo ölçütüm çorap giymeyle alakalı. Çorap giyerken zorlanırsam kilo vermem gerektiğini anlıyorum.
Şimdilerde yen bir ölçüt daha var, kayığın kıç altına sorunsuz inebiliyorsam sorun yok. Yok inemezsem ya kayığı satıcaz yada kilo vericez. ;D
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 101
Ynt: Kilo
#11: 26 Şubat 2021, 16:18:25
Formda iken 72 kiloydum, şimdi formu verenler gitti, yerine fazlasıyla pozitif yüzerlikli kütleler geldi, 85-86 kiloyum.
İştahım pek azalmaz, doyma hissi gelene kadar denmiş, benim midemden beyne giden hatta bir kopukluk var galiba ya da öyle bir hat yok !
Bendeki his şöyle ; fazla yediğimi midem "yeter yahu" şeklinde kendini hissettirince anlayabiliyorum. Çözüm evde sadece yemem gerekenleri bulundurmak, bir de şu eve servis yapan lokantaları kapatsalar rahat edeceğim  :P :P :P

Diyet yapınca hala kilo verebiliyorum ama yemek yemek de güzel bir şey.. Artık şeker hiç kullanmıyorum, beyaz unlu herhangi bir mamül de yok ama yediğim miktarlar fazla, hele ki sevdiğim bir şey olursa yandım  ;D
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Kilo
#12: 27 Şubat 2021, 05:32:32
Diyetisyenin masasında silikondan yapılma tüketilecek gıdaların miktarını gösterir maketler var. Benim en çok ilgimi çeken ve muhtemelen gelenlerin tümünün de ilgisini çekiyordur , 2,5 kg ağırlığında silikon yağ dokusu.

İlk 2,5 kg verdiğimde diyetisyen bak tam da bu kadar yağ yakmışsın dedi. İnanamadım. An itibarı ile kaybettiğin kilo ile Tayo Mar 'ın admiralti demirinin ağırlığı aynı. Düşününce ilginç geliyor. Bu ağırlık ile Tayo Mar gibi bir tekneyi demirde tutmak mümkün olabiliyor.

az yemek yemeye başlayınca yemek yerken yavaşlıyor insan. Yavaşlayınca da yediklerindeki lezzeti daha iyi farkediyor. Bu sefer zaten az yiyorum daha lezzetli gıdalar tüketeyim moduna geçiliyor. Benim gibi konulara takıntılı olununca ipin ucu kaçıyor.

Dün kendimi Karaca mağzasında seramik tava bakarken buldum. :) Yeri gelmişken benzer bir konuda yaşadığım bir anımı yazayım.

Rojda ve kızım tekneye gelecekler. Uzun seyir sonrası tekne pek de misafir ağırlamaya uygun değil. Şimdi değiştirdim ancak o zaman minderlerin üstünde sarı pamulu bir kumaş var. Temiz ama artık eskidiğinden pek de öyle gözükmüyor. Ne olursa olsun üzerinde tekne kokusu da var. Ben seviyorum ama eşim ve kızım hoşlanmıyor.

Ben de Turgut Reis Marina 'da Madam Coco 'ya gittim. Ben bu mağazaları seviyorum. İçlerinde kimi zaman çok kullanışlı mutfak malzemeleri ve kullanışlı ekipmanlar oluyor. Amacım Tayo Mar 'ın yatak minderlerine lastikli çarşaf almak. Bir de temiz yastık kılıfları bakıyorum. Zaten bir iki gün kalacaklar yeni çarşaflarda yatarlar diye düşündüm.

Uzatmayalım malum bu mağazalar kadınların daha çok kullandıkları yerler. Kimi erkeklerin sanki yanlışlıkla bayan tuvaletine girmiş gibi bu dükkanlardan kaçtığını görmüşlüğüm de var. :)

Her konuda olduğu gibi Tayo Mar bu konuda da standart dışı. Minderleri geometrik şekil olarak söylüyorum bir yamuk. Yani her dört kenarının da uzunluğu farklı. Hal böyle olunca pamuklu , terletmeyen ama lastikli çarşaf boyutlarını seçmek satıcı desteği gerektiriyor. Bir de renk uyumu söz konusu. Çok keyifli pastel renkli çarşaflar var. Ana kız böyle renkli şeyleri seviyorlar ama Tayo Mar 'ın da bir tarzı var. O yüzden renkil ama pastel renkler daha yakışıyor bana göre.

Kriter çok olunca yetkili desteği gerekti. Dükkan kalabalık. Tek erkek benim. Şansıma işi bilen bir kadın görevli bana yardımcı olmaya başladı. Aradığım standart bir çarşaf değil ki. Tek kişilik çarşaflar bile lastikli olsa da çok büyük kalıyor. Sonuçta farklı ebatlarda bir kaç çarşafa baktık. Uymadı. Hali ile görevli de şaşırıyor tabi. Yani yatak boyutları belli sonuçta.

Mecburen neden daha küçük bir çarşaf aradığımı anlatmak durumunda kaldım. Zaten çarşaf bakan bir erkek müşteri diğer müşterilerin ilgisini çekmiş. Nedenini anlatmaya başlayınca hissediyorum diğerleri de çaktırmadan dinliyorlar.

Tabi ben yatak minderlerine sinmiş mazot kokusunu pas geçip , eşim ve kızımın tekneye tatile geldiklerini , uzun seyir sonrası onlar için temiz çarşaf ve yastık ve kılıfı baktığımı söyleyince görevli kadının suratında bir muzip bir gülümseme belirdi.

"Eşiniz ve kızınız tekneye gelecekler diye yeni çarşaflar bakıyorsunuz öyle mi ? Ne kadar da düşünceli ve romantik bir koca  "

demez mi?

Gel de kadıncağıza 10 gündür eski çarşafların üzerinde yattığını , minderlere mazot kokusu sindiğinden ve eski olduğundan  kötü gözüktüğünü ve tüm bunlar yetmezmiş gibi 10 gündür bu çarşafların üzerinde mi yatıyorsun diye fırça yememek için çarşaf baktığını anlat!

Diğer müşterilerin de görüşü benzer şekilde olacak ki kadınlardan birisi kendi oğlu için kullandığı tek kişilik lastikli küçük çarşaflardan buldu getirdi. Belli ki bu mağazanın müdavimlerinden. Hadi çarşafları bulduk bu sefer de renk konusu başladı.

Benim hayat tecrübelerim gösteriyor ki renk kadınlar için bambaşka bir olgu. Hemen hemen her konuda renk diğer tüm konuların konuşulduğundan çok daha fazla konuşuluyor ve değerlendiriliyor kadınlar tarafından. Rengini beğendirdiğiniz her ürünü bir kadına satabilirsiniz. diğer konular teferruatta kalıyor.

Örnek 40 yaşlarında bir kadın evi için perdelik kumaş bakıyor diyelim. Ben satıcı olsam kadının saç boyasına göre numuneler gösterirdim. Biz gayrimenkul işinde gelen çiftin erkek tarafının sordukları sorular ile hiç ilgilenmeyiz . Çoğunlukla saçma sapan sorular sorarlar. en çok güldüğüm de "bak bizim paramız peşin ha " muhabbetidir. Ya da " bak  ben bu evi alıcam ama şimdi değil, başka müşteri çıkarsa önce beni ara " gibi taleplerde bulunurlar. Bazen sırf eğlence olsun diye müşteri gittikten 15 dakika sonra ararım . Kardeşim alacakmısın bak müşteri çıktı diye. Ben zaten dairenin müşterisini bulmuşsam seni neden arayayım be adam!

Kimse benim işimde erkekleri umursamaz yani. Örnek ben kadın müşterilerin güneş gözlüğüne ve saatine bakarım önce. Saatin büyüklüğü  bazen kayışının rengi bile belirleyici olur bizim işte. Konu dağıldı yine. Yani demem o ki kadınlar için renk bambaşka bir olay.

Bu mağazaların üreticileri de muhtemel bu konuda çok daha uzman olduklarından renk çeşitliliği gerçekten fazla. Nasıl oldu anlamadım bir anda diğer kadın müşteriler de bizim satıcı ile olan konuşmamız katıldılar. Renk alternatifleri üzerine fikir yürütülmeye başlandı. Ben sadece hani çok kir göstermeyecek bir renk olsun derdindeyken satıcı ve müşteri kadınlar beni devre dışı bırakıp , uçuk şeker pembesi bir çarşaf takımı ve bir miktar daha koyu renk farklı iki model yastık kılıfları konusunda karar kıldılar. Bir de bunlara uygun renkte polar battaniye de piyangodan çıktı.

Muhtemel o gece bu kadınların sevgilileri ya da kocaları iyi fırça yemişlerdir " bak ne düşünceli adamlar var , adam karısı kızı geliyor diye çarşaf almaya gelmiş. sen se nerede satıldığını bile bilmezsin " diye.

İşin komiği ben de gaza geldim . Öyle ya kadınlar haklı canım diye düşündüm kendi kendime. Ne kadar da düşünceliyim gerçekten. Bazen kendi kıymetimizi bilmiyoruz  diye havalara bile girdiğimi hatırlıyorum.

Böyle olunca insan beklenti içine giriyor. Aman ne pis adamsın 10 gündür bu çarşafların üstünde mi yatıyorsun diye fırça yemekten korkan adam gitti yerine romantik erkek sürümü geldi. Tam da karşılamaya gitmeden önce çarşafları serdim. Daha erken sermedim ki yeni koksun. En son böyle jilet gibi yatağı askerde
bölük komutanı korkusundan yapmıştım her halde. Hani insan bozulmasın diye yatmaya kıyamaz. Yastık kılıflarını da geçirip , yastıkları kabarttım. 4 yastık var ve hepsi puf puf duruyor. Tayo Mar 'ın başaltı tanınmaz hale geldi.

Neyse , Karım ve kızım geldiler . Zaten geç olmuştu ve yol yorgunu ana kız kısa süre sonra yattılar. Temiz ve yeni çarşafları farkettiler ama öyle benim zannettiğim gibi bir durum yaşanmadı. Yani teşekkür değil bunun yerine bir aferim aldım.

" çarşaflar yeni mi oo iyi yapmışsın temiz temiz  " gibi birşeyler söyleyip uyudular. Havuzluğa çıktım. Biraz ateş suyu ve duman ile onları izledim. Ben bu dünyada çocuğu ile beraber uyuyan bir anneden daha müthiş bir görüntü bilmiyorum.

Bir yudum ve bir nefes alıp gelmelerine ne kadar sevindiğimi mırıldandım. Bir iki dakika sonra kızım uyandı.

" Sebastian susadım. "

Not : bilmeyenlere bir ara sebastian hikayesini de anlatırım.







 





 




  • IP logged

  • *
  • İleti: 139
Ynt: Kilo
#13: 27 Şubat 2021, 09:22:06
Diyetisyenin masasında silikondan yapılma tüketilecek gıdaların miktarını gösterir maketler var. Benim en çok ilgimi çeken ve muhtemelen gelenlerin tümünün de ilgisini çekiyordur , 2,5 kg ağırlığında silikon yağ dokusu.

İlk 2,5 kg verdiğimde diyetisyen bak tam da bu kadar yağ yakmışsın dedi. İnanamadım. An itibarı ile kaybettiğin kilo ile Tayo Mar 'ın admiralti demirinin ağırlığı aynı. Düşününce ilginç geliyor. Bu ağırlık ile Tayo Mar gibi bir tekneyi demirde tutmak mümkün olabiliyor.

az yemek yemeye başlayınca yemek yerken yavaşlıyor insan. Yavaşlayınca da yediklerindeki lezzeti daha iyi farkediyor. Bu sefer zaten az yiyorum daha lezzetli gıdalar tüketeyim moduna geçiliyor. Benim gibi konulara takıntılı olununca ipin ucu kaçıyor.

Dün kendimi Karaca mağzasında seramik tava bakarken buldum. :) Yeri gelmişken benzer bir konuda yaşadığım bir anımı yazayım.

Rojda ve kızım tekneye gelecekler. Uzun seyir sonrası tekne pek de misafir ağırlamaya uygun değil. Şimdi değiştirdim ancak o zaman minderlerin üstünde sarı pamulu bir kumaş var. Temiz ama artık eskidiğinden pek de öyle gözükmüyor. Ne olursa olsun üzerinde tekne kokusu da var. Ben seviyorum ama eşim ve kızım hoşlanmıyor.

Ben de Turgut Reis Marina 'da Madam Coco 'ya gittim. Ben bu mağazaları seviyorum. İçlerinde kimi zaman çok kullanışlı mutfak malzemeleri ve kullanışlı ekipmanlar oluyor. Amacım Tayo Mar 'ın yatak minderlerine lastikli çarşaf almak. Bir de temiz yastık kılıfları bakıyorum. Zaten bir iki gün kalacaklar yeni çarşaflarda yatarlar diye düşündüm.

Uzatmayalım malum bu mağazalar kadınların daha çok kullandıkları yerler. Kimi erkeklerin sanki yanlışlıkla bayan tuvaletine girmiş gibi bu dükkanlardan kaçtığını görmüşlüğüm de var. :)

Her konuda olduğu gibi Tayo Mar bu konuda da standart dışı. Minderleri geometrik şekil olarak söylüyorum bir yamuk. Yani her dört kenarının da uzunluğu farklı. Hal böyle olunca pamuklu , terletmeyen ama lastikli çarşaf boyutlarını seçmek satıcı desteği gerektiriyor. Bir de renk uyumu söz konusu. Çok keyifli pastel renkli çarşaflar var. Ana kız böyle renkli şeyleri seviyorlar ama Tayo Mar 'ın da bir tarzı var. O yüzden renkil ama pastel renkler daha yakışıyor bana göre.

Kriter çok olunca yetkili desteği gerekti. Dükkan kalabalık. Tek erkek benim. Şansıma işi bilen bir kadın görevli bana yardımcı olmaya başladı. Aradığım standart bir çarşaf değil ki. Tek kişilik çarşaflar bile lastikli olsa da çok büyük kalıyor. Sonuçta farklı ebatlarda bir kaç çarşafa baktık. Uymadı. Hali ile görevli de şaşırıyor tabi. Yani yatak boyutları belli sonuçta.

Mecburen neden daha küçük bir çarşaf aradığımı anlatmak durumunda kaldım. Zaten çarşaf bakan bir erkek müşteri diğer müşterilerin ilgisini çekmiş. Nedenini anlatmaya başlayınca hissediyorum diğerleri de çaktırmadan dinliyorlar.

Tabi ben yatak minderlerine sinmiş mazot kokusunu pas geçip , eşim ve kızımın tekneye tatile geldiklerini , uzun seyir sonrası onlar için temiz çarşaf ve yastık ve kılıfı baktığımı söyleyince görevli kadının suratında bir muzip bir gülümseme belirdi.

"Eşiniz ve kızınız tekneye gelecekler diye yeni çarşaflar bakıyorsunuz öyle mi ? Ne kadar da düşünceli ve romantik bir koca  "

demez mi?

Gel de kadıncağıza 10 gündür eski çarşafların üzerinde yattığını , minderlere mazot kokusu sindiğinden ve eski olduğundan  kötü gözüktüğünü ve tüm bunlar yetmezmiş gibi 10 gündür bu çarşafların üzerinde mi yatıyorsun diye fırça yememek için çarşaf baktığını anlat!

Diğer müşterilerin de görüşü benzer şekilde olacak ki kadınlardan birisi kendi oğlu için kullandığı tek kişilik lastikli küçük çarşaflardan buldu getirdi. Belli ki bu mağazanın müdavimlerinden. Hadi çarşafları bulduk bu sefer de renk konusu başladı.

Benim hayat tecrübelerim gösteriyor ki renk kadınlar için bambaşka bir olgu. Hemen hemen her konuda renk diğer tüm konuların konuşulduğundan çok daha fazla konuşuluyor ve değerlendiriliyor kadınlar tarafından. Rengini beğendirdiğiniz her ürünü bir kadına satabilirsiniz. diğer konular teferruatta kalıyor.

Örnek 40 yaşlarında bir kadın evi için perdelik kumaş bakıyor diyelim. Ben satıcı olsam kadının saç boyasına göre numuneler gösterirdim. Biz gayrimenkul işinde gelen çiftin erkek tarafının sordukları sorular ile hiç ilgilenmeyiz . Çoğunlukla saçma sapan sorular sorarlar. en çok güldüğüm de "bak bizim paramız peşin ha " muhabbetidir. Ya da " bak  ben bu evi alıcam ama şimdi değil, başka müşteri çıkarsa önce beni ara " gibi taleplerde bulunurlar. Bazen sırf eğlence olsun diye müşteri gittikten 15 dakika sonra ararım . Kardeşim alacakmısın bak müşteri çıktı diye. Ben zaten dairenin müşterisini bulmuşsam seni neden arayayım be adam!

Kimse benim işimde erkekleri umursamaz yani. Örnek ben kadın müşterilerin güneş gözlüğüne ve saatine bakarım önce. Saatin büyüklüğü  bazen kayışının rengi bile belirleyici olur bizim işte. Konu dağıldı yine. Yani demem o ki kadınlar için renk bambaşka bir olay.

Bu mağazaların üreticileri de muhtemel bu konuda çok daha uzman olduklarından renk çeşitliliği gerçekten fazla. Nasıl oldu anlamadım bir anda diğer kadın müşteriler de bizim satıcı ile olan konuşmamız katıldılar. Renk alternatifleri üzerine fikir yürütülmeye başlandı. Ben sadece hani çok kir göstermeyecek bir renk olsun derdindeyken satıcı ve müşteri kadınlar beni devre dışı bırakıp , uçuk şeker pembesi bir çarşaf takımı ve bir miktar daha koyu renk farklı iki model yastık kılıfları konusunda karar kıldılar. Bir de bunlara uygun renkte polar battaniye de piyangodan çıktı.

Muhtemel o gece bu kadınların sevgilileri ya da kocaları iyi fırça yemişlerdir " bak ne düşünceli adamlar var , adam karısı kızı geliyor diye çarşaf almaya gelmiş. sen se nerede satıldığını bile bilmezsin " diye.

İşin komiği ben de gaza geldim . Öyle ya kadınlar haklı canım diye düşündüm kendi kendime. Ne kadar da düşünceliyim gerçekten. Bazen kendi kıymetimizi bilmiyoruz  diye havalara bile girdiğimi hatırlıyorum.

Böyle olunca insan beklenti içine giriyor. Aman ne pis adamsın 10 gündür bu çarşafların üstünde mi yatıyorsun diye fırça yemekten korkan adam gitti yerine romantik erkek sürümü geldi. Tam da karşılamaya gitmeden önce çarşafları serdim. Daha erken sermedim ki yeni koksun. En son böyle jilet gibi yatağı askerde
bölük komutanı korkusundan yapmıştım her halde. Hani insan bozulmasın diye yatmaya kıyamaz. Yastık kılıflarını da geçirip , yastıkları kabarttım. 4 yastık var ve hepsi puf puf duruyor. Tayo Mar 'ın başaltı tanınmaz hale geldi.

Neyse , Karım ve kızım geldiler . Zaten geç olmuştu ve yol yorgunu ana kız kısa süre sonra yattılar. Temiz ve yeni çarşafları farkettiler ama öyle benim zannettiğim gibi bir durum yaşanmadı. Yani teşekkür değil bunun yerine bir aferim aldım.

" çarşaflar yeni mi oo iyi yapmışsın temiz temiz  " gibi birşeyler söyleyip uyudular. Havuzluğa çıktım. Biraz ateş suyu ve duman ile onları izledim. Ben bu dünyada çocuğu ile beraber uyuyan bir anneden daha müthiş bir görüntü bilmiyorum.

Bir yudum ve bir nefes alıp gelmelerine ne kadar sevindiğimi mırıldandım. Bir iki dakika sonra kızım uyandı.

" Sebastian susadım. "

Not : bilmeyenlere bir ara sebastian hikayesini de anlatırım.







 





 
Yahu beğen seçeneği varmı ? Ben bulamadım.
  • IP logged
xxx

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 830
Ynt: Kilo
#14: 27 Şubat 2021, 13:59:29
Ben de çok beğendim..

"kilo" başlığı altında bu yazı unutulup, görünmez diye endişelendim açıkçası..

Tekne/Kadın vb bir başlığa mı taşısan Ersincim..
  • IP logged

 
Yukarı git