Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Ege Sofraları

  • *
  • İleti: 318
Ege Sofraları
OP: 16 Ocak 2021, 14:47:20



Hava zaten bulutluydu, iyice yüzünü kararttı. Serin serin yoklamaya, biraz da ufak damlalarla geliyorum demeye başladı. Kapalı yere geçme zamanı geldi. Masayı içeri aldık ve sohbet orada devam etti. Bu sene hurma zeytin az olmuş, “neşesi” yokmuş. Yağış azlığından, havaların soğuk gitmemesinden. Ona bir üzüldük. Nezih abi “Kopanisti” (Bu bölgeye özgü bir peynir türü) sordu, bu sene o da yokmuş. Yaşlı bir kadıncağız yaparmış en son, kızıyla birlikte, ikisi de rahmetli olmuş. Gene yapanlar vardır belki ama yapımı çok uzun, zahmetli ve incelikler isteyen bir peynir olduğundan herhalde zamanla kaybolur gider. Haydi ona da bir üzüldük. Yediklerimiz bizi mutlu ederken, kaybolan ürünlere üzülmek de ancak bu masaya yakışırdı. Gözlerimi, hafif kısık, hemen açığımızdaki sardalya avlayan gırgırlara kilitledim. Anason kokusuna mekan olan soğuk bardağımı avucumda sıkarak, ayaklarımı masanın altına uzattım, geriye yaslandım, yağmur damlaları çatıda tıkırdarken, terapi gibi gelen ve kulaklarımdan içime akan bu doğa sohbetine kendimi bıraktım.




“Hurma zeytine üzüldüm bak, tarım işi böyledir zaten” diyor, Nezih Öztüre, “gözünün içine bakarsın, son gün yağmur yağar ya da dolu gelir!  Her sene bir dert. Bizim bademlere de bir sene domuz basar, öteki sene yok rüzgar eser, bilmem ne! Şu domuz işinde, haydi diyoruz nafakasıdır hayvanın, yiyeceği kadarını yesin, ellemeyelim. E koca hayvan, çıkıyor ağacı kırıyor.

“Çağlasını çok sever” diyor Ata Soyak.

“Yaaa, çağlasına bayılıyor” diye devam ediyor Öztüre, “Geliyor hayvan...”

Ata Soyak cümleyi tamamlıyor, “..yatar, yatırır böyle dalı, vura vura devirir böyle”

“Tarım  işi zordur. Bilirsiniz fıkrayı, tek bir tarlası ve tek bir eşeği olan çiftçinin hikayesini”

“Yok be ya, bilmiyoruz, anlatsana” diye atılıyor Nedim Atilla.

“İşte bir köylü adamcağız. Hayatta bir tarlası var, evde bir kocakarı, bir de bir eşeği var. Adam gariban. O sene buğday ekiyor. Buğday da nasıl güzel. Her gün yalvarıyor Allaha, havalar iyi olsun diye. Zamanı geliyor, orağı alıyor tam biçmeye gidecek, evden çıkıyor, bir dolu, bir afat. Tarlaya varıyor, dolu mahvetmiş buğdayı. Yatırmış hepsini çamura. Adam kahroluyor. “Ah be ya, bir gün bekleyeydin Allahım” filan. Eve dönüyor. Eşikte oturmuş kocakarı ağlıyor. Adam şaşırıyor, ”nereden duydun” diyor, “ tarlanın buğdayın mahvolduğunu nereden haber aldın?” Kadıncağız “ben ona ağlamıyorum ki diyor, eşek öldü! Ona ağlıyorum” Haydaaaaaaa... Bir buğday bir eşeği vardı adamın ikisi de gitmiş. Bir kaç gün kahroluyor, üzülüyor. Derken Ramazan ayı geliyor. İşte orucunu tutmuş adam. Tam top patlamasına, iftara, bir iki dakika varken, bir cıgara yakıyor adam. Yukarı bakıyor, “gıcık oldun de mi?” diyor, “eşeği de kurbana saymazsam adam değilim!”

Buruk gülüşmeler yayılıyor masaya. Tarımla uğraşanın işi zor.

“Bademlerin de tabii, ihtiyacı arı” diye kaldığımız yerden devam ediyor Nezih abi. “Hele erken çiçek açtı mıydı, ortada arı yok dölleyecek. Geçen biri dedi ki frenk elması dik bademlerin çevresine. Ne işe yarayacak dedim, meğer bademden daha erken çiçek açan bir bitkiymiş frenk elması. Diktik bakalım şimdi. O çiçek açtı mıydı, bademden önce, arılar gelmeye başlarmış”

Ata Soyak devam ediyor: “Benim arıların da yarısı öldü bu sene ya. Sebebini de anlamadık. Arıların bir sevdiği şey de, ben de yeni öğrendim, biberiye imiş. Senede dört kere açıyor ya, ondanmış. Bu sene dağa taşa her yere biberiye diktim ben de. Bu hayvanları bırakmasalar, keçileri yani, onlar yemese daha da çok olacak. Arılar soğuk havalarda bile üzerinde çiçeklerin. Bulduğum her yere biberiye diktim.

(Hemen takılıyorlar) “Bol bulduğun belli, masadaki her şeyde biberiye var” (Gülüşmeler)

“Tabii ya! Poğaça, moğaça, ekmek her şeye dolduruyorum biberiyeyi”





Gözlerim sardalya avlayan teknelerde, kulak kesilmişim bademe, arılara, biberiyeye. Seviyorum Ege’yi, Ege’ye dair her şeyi. Peynirini, balığını, hurma zeytinini, mezesini, barbununu öptüğüm kadim Ege. Uzaklarda Midilli göz kırpıyor bak. Çatıda çalan yağmurun eşsiz notaları. Barbaros Midilli’ye dönmüş müdür acaba? Oruç’un esir alındığını duymamıştır daha, kim bilir nasıl hiddetlenecek. Yükünü bile boşaltmaz, duyar duymaz ağasının peşinden gider bak görürsün, aha buraya yazıyorum. Feci cenk olacak.

“Çeto! Uyudun mu be!”

“Yok be abi, sizi dinliyorum”
  • IP logged
Yaşayıp gidiyoruz.

K

Kemal Gündüz

Ynt: Ege Sofraları
#1: 16 Ocak 2021, 19:57:36
Harika geldi akşam vakti


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 594
Ynt: Ege Sofraları
#2: 16 Ocak 2021, 20:27:15
Çok güzeldi gerçekten  :)xx
  • IP logged

  • *
  • İleti: 5822
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: Ege Sofraları
#3: 16 Ocak 2021, 21:20:57
Oradaymış gibi okudum. Hatta dinledim demek daha doğru.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 318
Ynt: Ege Sofraları
#4: 19 Ocak 2021, 11:10:22
Ve Bottarga!

Karaburun’da çıkan en taze balıklar ve hatta kerevitler sohbetimize dahil olurken ve latif sıvılar “ateş!”lenirken, gayet mütevazı bir tabakta bir süredir bakıştığımız “bottarga” günün baş sohbet konusu oluyor. Bottarga, yani Akdeniz kültürünün bildik mumla kaplı balık yumurtası. Genelde kefal yumurtasından yapılan bu eşsiz lezzet, Ata Bey tarafından biraz değişik bir teknikle yapılmış. Mumla kaplı değil ve (sıkı durun) tuzsuz! Nedim Atilla nasıl yaptın diye birkaç defa sordu ve sonunda bu eşsiz lezzetin tarifini aldı.



Nezih Öztüre de ikide bir “Çeto sorularını sor bak, Nedim abin buradayken, hiç soru sormuyorsun ya!” diyerek taarruza geçiyor. Yazıya konu edecek bir şeyler bulamayacağımdan korkuyor. Ah bilsen abim, ben ikinizden neler öğrenip, ne malzemeler çıkarıyorum. Sormadığım soruların cevaplarını hasat ediyorum üç saattir.

“Nedim, Ege adalarını da hatmetmiş, gezip görmüş bir yazar. Bir ara Dionysos grubu isminde bir gezi grubun mu vardı?” diye soruyor Nezih Öztüre.

“A evet, vardı. Dionysos, işte tiyatronun tanrısı, eğlencenin tanrısı, aşkın ve şarabın tanrısı...”

Nezih abi bu açıklama üzerine derin bir nefes alıp “tam bizlikmiş valla” deyip ardına yaslanınca, boğazıma lokma kaçtı, zor kurtardım. “E şarabın tanrısı Baküs değil miydi ya?” diye de devam etti.

“Aynı tanrı, Roma’da Baküs demişler. Aslında Dionysos yeni bir şey söylemenin tanrısı. Yani Mevlana aslında bir diyonizyak. Hani diyor ya, yeni bir şey söylemek lazım cancağızım, diye. Sonra Dionysos Misterleri diye bir grup beliriyor. Dionysos Misterleri döneminde bir “tek tanrılı din” yaşanmış. Hani Mısır’da bir dönem güneşe tapılması gibi. Aslında düşünsene eski zamanlar, ortalama yaş ne ki. Elli yaşına kadar yaşayana “aaa çok yaşadı!” diyorlar. Hayat kısa. Öyle bir yaşama sevincini öğrettikleri için bu Dionysos Misterleri denen rahiplerin kurduğu din ilgi görmüş. Hatta ne olmuş biliyor musunuz, 15-16. yüzyıla gelindiğinde Floransa’da yeniden bir Dionysos dini beliriyor. Rönesansla birlikte bir aydınlanma, Ortaçağ boyunca süren Hristiyanlığın baskısına başkaldırma zamanlarında bu din tekrar canlanmış. Üst üste yeni fikirler üretmişler. Yeni fikirler, resimler, heykeller. Boticelli niye yapıyor o meşhur Afrodit resmini? Durup dururken yapmadı ki. İnsanlara bir şeyleri göstermek için, inandığınız Hristiyanlıktan başka da bir şeyler vardı bu dünyada demek için yaptı. Gidin Floransa’daki Uffizi müzesine, İsa’nın üç resmi varsa, eski Yunan ve Roma tanrılarının çok daha fazla resimleri vardır. Enteresandır, aynı dönemde  Apollon dini de belirmiş ya! Dionysos dini, Apollon dini. İsa’dan sonra tekrar beliren dinler bunlar.”

“Epikür de benzer bir kafada Nedim abi.”

“Tabi canım, kuşkusuz. Yiyelim, içelim bu dünyanın tadını çıkaralım kafası. Gelecek kaygısı da yok”

“Daha kaç yazımız var” hareketleri bunlar abi! Haydi ateş!
  • IP logged
Yaşayıp gidiyoruz.

  • *
  • İleti: 52
Ynt: Ege Sofraları
#5: 19 Ocak 2021, 21:03:43
İlgiyle takip ediyorum Çetin reisim ..
  • IP logged

  • *
  • İleti: 594
Ynt: Ege Sofraları
#6: 19 Ocak 2021, 23:33:14
Hep merak ederim balık yumurtasının dışındaki mum sağlığa zararlı mı diye.

Restoranlarda görüyorum direk doğruyor, tabağa koyuyorlar.

Zararlı mı o mum?
  • IP logged

  • *
  • İleti: 62
Ynt: Ege Sofraları
#7: 20 Ocak 2021, 10:58:03
Keyifle okudum :)))
12 sene once tanistik Ata beyle. O zaman o fotografta oturdugunuz kapali yeri de yoktu. Ana bina ici ve disi vardi sadece.. 3 veya 4 masali bir restaurantti..belki bilenler vardir gruptan.
Kara’dan gitmistik..
Bu sene ilk defa denizden de ugramak icin, tekne ile gidip, onune demirledik. Rotayi sirf oraya gitmek icin biraz degistirdik.. Yol boyunca da konustuk, hazirlamisti Bottargalari :)) giderken 4 paket de ayrica almistik.. ilk defa tuzsuzunu yedim, baya da sevdim. Once ilk hali raki ile iyi gider, sonra biraz hava alinca kurumaya baslayinca, viskiye de guzel anlam katar demisti :))
Gece kuzeye acik diye kalamadik. Döndük karaburuna dogru..


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 62
Ynt: Ege Sofraları
#8: 20 Ocak 2021, 11:01:01
Hep merak ederim balık yumurtasının dışındaki mum sağlığa zararlı mı diye.

Restoranlarda görüyorum direk doğruyor, tabağa koyuyorlar.

Zararlı mı o mum?
Benim bildigim bir zarari yok.
Zaten yumurtanin disinda bir ince zar var. zardan sonra mum oluyor. Ikisini de temizledikten sonra yiyorsun..

Italyanlar makarnanin da ustune serpistiriyorlar, parmesan gibi :)))
Ata bey’in kizi da tereyagli ekmegin ustunde yiyordu :))


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 594
Ynt: Ege Sofraları
#9: 20 Ocak 2021, 14:11:33
Offff canım çekti yahu...
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 1165
Ynt: Ege Sofraları
#10: 21 Ocak 2021, 23:41:42
Bana bir meze öğretenin kırk yıl sakisi olurum.
Sofra da, sofradakiler de, sohbet de çok değerli. Bize de bir sandalye ayırıp sofranıza ortak ettiğiniz için teşekkür ederiz.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 318
Ynt: Ege Sofraları
#11: 24 Ocak 2021, 00:24:36
Gözlerinize sağlık. Bu başlık altında pandemiden dolayı artık neredeyse unuttuğumuz kalabalık sofra sohbetlerini paylaşacağım. Masada bir kaç kişi olacak belki ama okuyanların da katılımıyla sayı artmış olacak. Bir gün bir gurme, başka bir gün bir motor ustası ya da ihtiyar bir balıkçı filan. Hayırlısı bakalım :)
  • IP logged
Yaşayıp gidiyoruz.

  • *
  • İleti: 21
Ynt: Ege Sofraları
#12: 11 Şubat 2021, 22:09:59
Her zamanki gibi, harikaydı. Var olasın sevgili Çeto...
  • IP logged

  • *
  • İleti: 318
Ynt: Ege Sofraları
#13: 21 Şubat 2021, 18:55:34
.....
Nedim Atilla, bir ara Bir Ege Macerası’ndan rastgele bir sayfa açtı ve “Aaaa Balıkçı’yla Kazancakis’i konuşturmuşsun” dedi. Birkaç satır okudu. Kazancakis’in mezar taşından bahsettiğim satırlara gelince, Yunancasıyla, o müthiş kelimeler döküldü ağzından.
Δεν φοβάμαι τίποτα, δεν ελπίζω τίποτα, είμαι λεύθερος
“Hiçbir şey ummuyorum, hiçbir şeyden korkmuyorum, ben özgürüm”

“Benim senden bir beklentim yok, dolayısıyla korkmuyorum diyor adam. E hayat da öyle değil midir, beklentin olmazsa korkun da olmaz”

“Nedim’in tişörtü bile vardır, önünde bu sözler yazar” diyor Nezih Öztüre. “E doğru, ben de inanırım da korkmam, çünkü adil olduğuna inanırım. En iyi o biliyor beni, yanlış yunluş işim yok ki benim, ne ceza verecek ki bana, ne korkayım. Hakimden savcıdan askerden senden bile korkabilirim ama...”

“Karımdan da korkabilirim ama abi...” diyerek araya giriyorum.

Nedim Atilla tamamlıyor: “Karısından korkmayan taş olur zaten”

Haydi o zaman ateş!

Geceyarısı Ekpresi (?!?!?!)

Masada bir kaç kadeh boyu da Kazancakis konuşuyoruz. Aegina adası filan derken Öztüre’nin aklına bir anısı gelmez mi...

“Sırt çantamla dolaştığım seneler. Atina’dayım artık dönüyorum. Yorgunum da, otelde bir uyumuşum, 24 saat!

“Ohoh yedi uyurlar gibi kalkmışsındır abi”

“Mikanosa gidecektim, uçağı da kaçırmışım, birkaç günüm kalmış zaten. Pire’ye gittim oradaki adalara feribotlar filan var. Aegina adasına bari gideyim dedim. Gittim adaya, yerleştim bir pansiyona. Aaa bi baktım yazlık sinemada Midnight Express oynuyor. Yasak Türkiye’de o zaman. Ulan dedim buna gideyim. Hiç unutmam yolda da bi Fransız çiftle tanışmıştım, aynı pansiyonda kalıyoruz tesadüf”

“Sinemaya onlarla gittim deme sakın abi”

“Dur bak şimdi. İşte geldi bunlar, filme birlikte gidelim mi, ne düşünüyorsun filan, dedim baştan sona karalama filmi bu, yalanlarla, iftiralarla ülkemizi aşağılıyor filan. Neyse akşam meyhaneden sonra gittim sinemaya, bunlar da orada. Ara oldu, adam geldi ne diyorsun dedi. Bunlar gayet normal dedim, ne yani, hapishanede adamı dövmüşler filan, ne var ki bunda, rüşvet filan normal ki bunlar dedim”

“Bizde olur ki bunlar mı dedin, ah be abi ya!”

Gülmekten katılacağım artık, haydi o zaman ateş!
.......
  • IP logged
« Son Düzenleme: 21 Şubat 2021, 18:57:39 Gönderen: Çetin Kent »
Yaşayıp gidiyoruz.

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 830
Ynt: Ege Sofraları
#14: 21 Şubat 2021, 22:11:32
Bu ne güzel bir başlıkmış..

Bir solukta okudum hepsini..

Eline sağlık Çeto'cum, her zaman ki gibi şahane yazılar..
  • IP logged

 
Yukarı git