Eralp Akkoyunlu 'nun Deniz Çingenesi bu kış kimi pasajlarını tekrar tekrar okuduğum kitap olmuştu.
Bir yerde Akkoyunlu denize çıkmadan önceki ve uzun okyanus seyirlerdeki ilk birkaç günkü gerginliği anlatmış.
Ben de bu duygu sadece bende oluyor sanırdım. Ben okyanus filan geçmiyorum elbette. Bana zor gelen seyirleri bu adamlar tenezzül edip yapmazlar bile. Ama duygu aynı duygu. Bana göre uzun seyirlere çıkmadan önce gerek harita çalışırken gerek gideceğim seyrin ufkuna bakarken içim ürperir. Bildiğiniz korkuyorum işte. İçimden bir ses çoğu insanın bana söylediğinin aynısını söyler.
Tayo Mar dediğin hepi topu 7 metre bir kayık. Bu kayıkla tek başına Antalya Körfezini mi geçeceksin? Knidos'u mu döneceksin? Delimisin nesin? Hani o an birisi gelse üç otuz para verse satıveririm kayığı . İşte öyle bir ruh hali oluyor insanda.
Bu gerginliğin bana göre en tehlikeli yanı insanı acemileştiriyor. Şimdi bu yazdılarımı okuyunca adam tek başına seyir yapa yapa sıyırmaya başlamış diye düşünebilirsiniz ancak bir çok tekne sahibi beni doğrulayacaktır. Ben teknemin bir kişiliği olduğuna inananlardanım. Yanlış anlaşılmasın canlı demiyorum. Ama O'nun bir kişilik ve ben bunu hissediyor ve kabulleniyorum.
Bu tedirginlik ve acemilik Tayo Mar'a da yansıyor. Tekne huysuzlaşıyor resmen. Bu tekne korkak kaptan sevmez.
İşte beni acemileştiren bu tedirginlik yüzünden seyrin ilk ayaklarını kısa planlarım. 30 mil bile gözüme çok gelir. Seyrin sonlarına doğru ise Tayo Mar standart menziline günde 50 mil, kasması gerektiğinde 75 mil bandına oturur.
Bir de benim planlarım bir nedenle hep aksar. Örnek Knidos saat öğleden sonra üçten sonraya bırakılmaz derler ya. Ben de planımı buna göre yaparım ama sonuçta hep tam tersi olur. Nitekim bu seyir de Knidos ' a demir attığımızda saat akşam üstü altı sularıydı.
Ancak bir iki gün içerisinde Tayo Mar artık benim bir uzvum , ben ise teknenin bir aksamı olmuş olurum. Her şey tıkır tıkır çalışıyordur. O gerginlikten , korkak kaptandan ve huysuz tekneden eser kalmaz. Kuzucuklar ile serinlenir. Esen rüzgar kapıyı çalarcasına teknemdeki farklı boyuttaki rüzgar çanlarını çalmaya başlar.
Tayo Mar 'ın 10 knot rüzgar çanları
Yeri gelmişken bunu da yazalım. Tayo Mar da gereksiz elektronikler yok. Hız ölçer yok mesela. Dümen suyuna bakar hızı söylerim size. Rüzgar ölçer de yok. Onun yerine farklı boyutlarda çanlar var. 10 Knot çanı var mesela. Sonra 30 knot çanı var. Üstü yok. Gerek de yok. Tayo Mar için 30 knot üstü fırtına koşulları demek çünkü. Bunları da deneye deneye buldum. Her biri bir tecrübenin , zor bir seyrin sonunda asıldıkları yeri hak ettiler.
BU seyirde de 30 knot çanı iki kez çaldı. Birisi Knidos açıklarında diğeri de Antalya körfezini geçerken.
BU 30 knot çanının delirdiği tek yer Asos açıkları olmuştu. Polimari'ye yakın seyir halindeyken kuzeyli havanın geleceğini farkedip Asos 'a yaklaşmıştım Babakale'ye varmak için. Burada hayatımda gördüğüm en sert rüzgarı görmüştüm. Kıyıya yakın seyrettiğim için dalga çok azdı. Ancak öyle bir rüzgara denk geldim ki deniz suyunu dalga olmadan uçuşturup duryordu. Sanki yağmur yağıyor gibi idi. Bendeki trinket bir çeşit fırtına yelkeni gibi kalın. sadece trinket ile deli bir yelken seyri yaşamıştım Asos Babakale rotasında.
Kaş seyrini yazacaktım nerelere geldik. Yaşlandıkça böyle oluyor. Hikayeler ağır basıyor, çenesi düşüyor insanın.
Bu kadar hikayenin nedeni Kaş 'a doğru yol alırken Tayo Mar ve ben artık eski günlerdeki gibi idik. Sanki yıllardır yollardaydık ve deniz bizim doğal yaşam alanımızdı.
Gelelim Kaş 'a Kaş'ı nedense sevemedim çok. Bu seyirde de benzer duyguları yaşadım. Bu sevimli yer ile nedense yıldızımız bir türlü barışmadı. Kaş 'a karadan çok geldim aslında. Denizden geldiğim zamanlar bu sıkıntıyı hissediyorum. İlki Bülent ile yapmış olduğumuz Masal 'ın transferi sırasında Kaş 'ta Mersin transferini yarıda bırakmıştım. İkincisi de bu seyre denk geldi.
Motor Gemiler adasında çalışmıştı ancak içim rahat değildi. Kaş 'a bağlanınca motoru kapattım. Zaten keyifsiz ,rüzgarsız, sıcak ve beni bayıltan bir seyir olmuştu. Yarım saat sonra tekneyi toplayınca marşa bastım tekrar. Çalıştı motor. Ancak sabah soğukken bastığımda yine çalışmadı. Bu durum benim için kabul edilemez. Motor ihtiyaç duyulan anda mutlaka çalışmalı.
Sabah ilk işim soluğu Kaş Marina 'nın ön bürosunda almak oldu. Çok keyifli bir marina burası. Gördüğüm en doğa ile içiçe marinalardan birisi. Teknik servisi önerdiler . Zaten tek firma var.
Ben oldum olası marina teknik servislerinden çekinirim. Yıldızımız barışmaz bunlarla pek. Nedeni ise verdikleri bilgilerin bir bölümü kafama yatmıyor olur. Nitekim burada da böyle oldu. Gelip teknede aküleri ölçtüler. İkisi de gitmiş dediler. Yahu nasıl gitmiş? Bunlardan birisi ile buraya kadar geldim ya ben.
BU arada Toygar 'dan bahsedeyim. Üç yıl önce Tuzla'da çekek yerinde tanışmıştık. Küçükyalı barınaktan aldığı Algomar'ı karaya çekmiş tadilatlarını yaptırıyordu. Üç yıl sonra Kaş'ta aynı pantona denk geldik. Koltuk halatlarımı bir gün önce O almıştı.
Beni havuzlukta sıkıntılı görünce nedenini sordu. Anlattım. Meğer arabası varmış. Gel aküleri alıp Kaş 'taki akücülere gidelim dedi. Aküler ise teknik serviste. Öğleden sonra gelip yenileri ile değiştirecekler. O ana kadar sorun aküde sanıyoruz çünkü.
Toygar'ın ısrarı ile gidip teknik servisten aküleri aldık. Bunlar 4 yıl önce satın aldığım İtalyan malı aküler. Çekül gibi ağırlar yerinden kalkmıyorlar resmen. Neyse sözü uzatmayalım. Aldık aküleri gittik. Hemen yol üstünde bir akücü var. Aküleri indirdik ve test etmesini istedik.
Marina teknik servisinin gidik dediği akülerden marş aküsü olan taş gibi çıktı. Diğeri benim both şalteri yanlış kullanmamdan dolayı gitmiş meğerse. Ancak birsi sağlam. Ah ulen marina servisi! Gel de sinirlenme.
Toygar bu akü işinde çok çok iyi. Zaten makine mühendisi adam. Benim gibi amele değil yani. Bir akü için pazarlık yaptık. Marina servisinin elindeki yabancı marka akünün yarı fiyatından düşük bir bedele " Bülbül " marka 105 amper akü için el sıkıştık.
Ben bu markayı hiç dumamıştım. Oysa Antalya bölgesinde çok bilinen bir akü markası imiş. Açıkçası Toygar beğenmese almayacağım. İyi hoş tamam da burada bir iki çift laf edeyim bu işler ile profesyonel uğraşan biri olarak. Bülbül isminde akü markası olur mu kardeşim?
Sonra seyir sırasında düşündüm. Almak istemememdeki en büyük nedenin akünün markası olduğunu anladım. Oysa Alman malı pahalı akünün öyle bir ismi var ki. Daha söylerken ağzını dolduruyor insanın. Gücü temsil eden bir materyalin adının Bülbül olmaması lazım bence.
Neyse. Bizim Bülbül geri kalan seyir süresince bülbül gibi öttrdü bizim motoru açıkçası.
Yanılmış olabilirm ancak aküleri teknik servisten almayınca oradaki işgüzar eleman bu işe bozuldu gibi geldi bana. Ben de özellikle akülerden birisinin sağlam olduğu ortaya çıkınca hayli içerledim adamlara.
Derdim öğleden sonraya kalmadan Kekova 'ya yürümek. Teknik servis ile anlaştık. Saat 13 30 gibi elektrikçi gelip bir kontrol edecek. O sırada ben de aküleri yerine taktım. Akülerden birisi gidik olduğundan Bülbülü takınca motor çalışacak sanıyorum. Aküleri taktım marşa bastım . Tık yok. Sorun akülerde değil yani.
Mekanik bilgim yelken bilgime göre zayıf tamam kabul ediyorum ama şundan eminim ki ciddi bir arıza değil bu. Sonuçta beklemekten kaynaklı bir basit arıza. Ama kök söktürüyor. Bulamıyorum ne olduğunu. Usta daha kritik hale geldi şimdi. ertesi gün ise Pazar. Kaldı ki ben bu Kaş 'ta kalmak istemiyorum. Bir an önce bir koya gidip bağlanasım var.
Saat öğleden sonra iki oldu ne gelen var ne giden. Teknik servise tekrar gittim. İşgüzar eleman elektrikçinin klima ağrızasına gittiğini söylemez mi? Ben arkasından konuşmam kimsenin. İşgüzar elemana aküleri kendisinden almadığım için böyle yaptığını , bunun doğru bir yaklaşım olmadığını , söz verdiği gibi elektrikçiyi göndermemiş olmasının doğru olmadığını kaldı ki madem öyle en azından haber vermesi gerektiğini ki ben böylece başka bir elektrikçi bakabilirdim burada yazdığım gibi kibarlıkta söyledim sanılmasın.
Kendi işimi kendim çözmeyi severim ancak sonuçta çok uzun süre Setur marinalarında bağlı kaldım. Seyirlerimde girmediğim Setur marinası kalmadı. Hiç böyle bir şey ile karşılaşmamış olmamın verdiği şaşkınlık ve sinir ile tanıdığım kim varsa başladım aramaya.
Bu sayede işgüzar elemanın patronuna ulaşma şansımız oldu en azından. Adım gibi eminim ki tüm tamirat beş dakikayı geçmeyecek ve ben Kekova 'ya gidebileceğim.
Bu kadar huysuzluk yapınca bir saat sonra teknik serviste ne kadar usta varsa Tayo Mar'a gelmez mi? Adamlar çözelim şunun işini de basın gitsin bu manyak derdindeler. O gün gördüm ki Tayo Mar'ın kamarası beş usta alabiliyormuş. Ustalardan birisi bir akünün başında diğeri ise marş aküsünün. Elektrikçi motor kapağını açmış talimatlar veriyor. diğer ikisi de elektirikçinin istedikleri malzemeyi tedarik ediyor. Ne sosyal mesafe kaldı ne de başka bir şey.
Yanmar motoru olanlar bilir. Marş motoru öyle bir yerde ki ne el giriyor ne de görmek mümkün. Tayo Mar zaten küçük ve çalışması zor bit tekne ustalar açısından. Kalamıştan biliyorum Seahattin tekneyi sevmese hayatta gelmez servise filan.
Usta işi bilen bir usta belli. Tamirat 30 saniye sürdü. Marş motoruna giden kablonun somunu gevşemiş. Usta bu somunu sıktı ve iş bitti. Motor çalışıyor artık.
Ancak iş işten geçti. Artık yola çıkacak hal kalmadı bende. Mecburen bir gün daha Kaş marinadayız.
Tekneyi toplayıp servise gittim. Hem ödemelerini yapacağım hem de haklı olduğumu anlatmam lazım. " Bak gördün mü ben sana demedim mi beş dakikalık işi var diye. Bak bir gün daha Kaş da kalmama neden oldun" filan diye söyleneceğim.
Borcumu sordum. "Sen ne verirsen" dedi. Sonra bir de "kusura bakma" demez mi? Ulennn bu bana yapılır mı? söyleyeceklerimin hepsini yuttum. " sen kusura bakma. Bir an önce gitme derdi ile ben de aşırı tepki verdim size"
Hesapta kızacağım yerde bir de özür dileyip çıktım iyi mi teknik servisten.
Tekneme gittim. Hem haklı çıkmanın verdiği gereksiz övünç ama esas önemlisi motorum eskisi gibi ben isteyince çalışıyor yine. Mutluyum.
O sıcakta marinanın denizinin ne derece temiz olduğunu farkettim. Eh koya gidemedik ama yine de tertemiz bir su işte. Hangi marina bu imkana sahip? Doğru suya. Yüzeye çıkıp derin bir ohhhh çekiyorum.
Bizim Burakçım oluyor yine Burak efendi.
" Gördün mu Burak efendi. Dediğim gibi akülerde sorun yokmuş ! "
Sabah Palamarları aldığı gibi Toygar çözüyor koltuk halatlarını. Beş sene önce tekne ile gelip karadan terk ettiğim Kaş marinadan bu sefer Tayo Mar ile ayrılıyorum.
Elveda Kaş. Mümkünse bir süre görüşmeyelim.