Soruyu buraya taşıdım ;
...
Masal'ın transferi 11 gün (800 mil) sürdü,...
Özgür kaptanım,
Bu seyri yazacak mısın? Ne güzel olur yazsan...
Valla yazacak çok bişey olmadı, normalde daha heyecanlı olaylı geçer bizim transferler!
Kısaca özetliyeyim;
- Fethiye'den gece 10 saatlik sürüşle kiralık araba ile Mersin Kumkuyu marinaya gittik. Anamur'un virajlı ve kamyonlu yollarını bilmiyordum, zor oldu, gözlerim yandı sabaha doğru.
- Eşya ve kumanyamızı tekneye yükleyip hem kiralık arabayı bırakmak hem Bülent'le buluşmak için Adana'ya gittik. Kağıt kürek işleri ve Bülentin bizi etle beslemesi! sonrası akşam taksi ile Mersine geri döndük.
- Ertesi günü hem tekneyi tanıyalım kurcalayalım hazırlanalım ile hem de marinada başka bir tekneye AIS cihazı montajı ile geçirdik. Bir sonraki gün hava da uygun olduğu için avara olduk.
- Antalya körfezine kadar çoğu güzel bi kuzey rüzgarı ile yelken ile gittik, Anamurda hava coştu, körfezde dalgalar. Körfezi 1/4 geçtik, rüzgar kaldı, ayı gibi dalgalarla Finike açıklarına kadar gittik.
- Körfezde bikaç büyük balık kaçırdık, rapalaları koparıp gittiler, bir tane iri tombik alabildik. Ne yazık ki bir de martı yakaladık. Kurtaramadan rapalayıp koparıp uçtu gitti.
- İlk dinlenmeyi gece iyi bildiğim Kekova Üçağız 'da alargada yaptık, güzelce uyuyup ertesi öğlende yeniden çıktık, Kaş marinaya uğrayıp yakıt doldurup devam ettik. (yakıt istasyonunda depoya 100lt su alalım dedik, 30tl istediler)
Geceyarısı Kalkan Çatalada açıklarından geçerken bizim SG geldi, uzaktan bağırarak nerden geliyorsun nere gidiyorsun tekne kimin kaptan kim diye sordu, selamet dileyip gitti.
- Hedef direk Datça Palamut' a gitmekti ama Yediburunların ortalarında açıktan gelen şimşekler yaklaşıp bir de kıçımızda bora patlayınca en iyi bildiğimiz, evimiz Fethiyeye kaçtık! (Bir ara hem rüzgar, hem yağmur, hem dalga hem şimşekler coşunca korktuk.)
- Sabaha karşı vardığımız Fethiyede de liman önünde alargada dinlenip sağanak geçince ertesi sabah yeniden düştük yola.
- Plandan geri kalınca Palamutbükü keyfimizi (akrabalarım var orada) es geçtik, direk Turgutreis veya Didim'i hedef aldık. Simi önlerinden geçerken iki ayrı Yunan SG botu tam sınır çizgisi üstünde ışıklarını açmış bekliyordu. Yakınından geçerken biri geldi, projectörle kontrolünü yaptı, bizi görünce beğenmedi döndü gitti hızlıca.
- Gece Knidosu dönünce Kos önlerinde rüzgar ve dalga yine coştu. Egenin gergin halleri nedeni ile karasuları çizgisi üstünde gidiyordum, hava sert diye Bodrum önlerinde az bişey Yunan suyundan kestirme yapayım dedim, önce bir hızlı Yunan SG botu geldi, etrafımızda projectör ile dolanıp baktı, iki ıslak perişan denizciyi görünce bırakırlar dedim, el salladım, TR tarafını işaret ettim, gittiler, hah kurtulduk derken kocaman bi SG gemisi geldi tam önümde durdu! Mecbur Bodruma doğru rota değiştirdim, çizgiyi geçince Akyarlara kırdım, neredeyse koy önüne kadar peşimizden geldi koca gemi, hem yorgunluktan hem gıcık oldum hem Turgutreis tarafı çok esiyor diye Akyarlara gece girdik, alargada yattık uyuduk bi güzel.
- Ertesi gün Turgutreise uğramadan direk Didim'e yönlendik, Yalıkavak sonrası rüzgar da tam orsaya uygun olunca güzel bir yelken seyri ile Didim marinaya girdik.
- Marina da bize girdi! Kış vakti 34ft yelkenliden 470TL para aldılar. Karşılığında duş tuvaletin keyfini çıkardık. Bir de normalde tüm restoranlar kapalıyken marina yatılı müşterisi olduğumuz için yacht Club 'de harika bir hamburger keyfi yaptık.
- Ertesi gün içme suyu ve yakıt ikmali yapıp yola koyulduk, bi kaptırmışız Ayvalık' a kadar çıkmışız! Hayatımdaki en sakin Kuşadası körfezi geçişi oldu sanırım. Ama acısı Karaburun Ayvalık arası çıktı! Ayı dalgalar, çılgın rüzgar, balıkçılar, dev gemiler derken kapağı Ayvalıkta marinanın hemen dışında alargaya attık. Uzun ve yorucu bir etap oldu.
- Dinlenip ertesi gün Bozcaadaya doğru yollandık. Midilli önlerine yine Yunan SG belirdi tabi. Tam sınır çizgisi üstünde gidiyoruz, onlar da tam çizgide ileride bekliyorlar. 1 saat sürdü yanlarına varmamız, kımıldamadan beklediler, ~100m yakınından geçerken bastılar marşa geldiler yanımıza, oldukça yakınımızdan hızlıca tam tur döndüler etrafımızda, el salladık, onlar sallamadı, döndüler yine sınır çizgisi üstündeki yerlerine gittiler, 30dk sonra Sivrice'den bizim SG botu çıktı, el sallaştık karşılıklı, cumartesi yasak günü, gelip sorgu yaparlar diyorduk ama onlar gitti Yunan botun yanına, ikisi paralel mazot yakmaya başladılar, bi 30dk yanyana tam yol sidik yarıştırdıktan sonra ikisi de kayboldu ortadan.
- Babakaleyi dönünce beklediğimizin üstünde sert ama dalgasız poyraz biraz hızımızı kesti, gün batarken varmayı planladığımız Bozcaadaya 21 gibi vardık. Liman içinde SG botu tam ortaya aborda olmuş, sonra 2 teknelik boşluk ve 2 küçük motoryat kıçtan kara olmuş, ortadaki boşluğa aborda olduk.
- Tam açmazları, pürmeçeleri sağlamladık, yolda yeni tuttuğumuz palamutu bizi karşılayan palamarcı kedilere paylaştırıyorduk ki limana kocaman bi Hanse girdi. Bizim tekneyi çözdük, SG'nin dibine kadar geri kaydırdık, hanseyi önümüze aborda ettik. Kimdir nedir bilmiyoruz ama İstanbuldan çıkmışlar, aşağı inen iki kişi idiler. Sabah gün doğmadan avara oldular.
- Cumartesi sokağa çıkma yasağında ekmek alma bahanesi ile adaya çıktık, çiçek pastanesine kadar 2 ayrı polis ekibi nereye gidiyonuz diye sorgulayıp, sokaklarda çok oyalanmayın diye tembihlediler. Tüm gün teknede yeyip içip yatıp dinlendik. Ertesi gün poyraz ve yağmur çok yoğun, bir gün daha buradayız.
- geceyarısı sonrası poyrazdan doğuya drise eden rüzgar ile liman içi çekilmez hale geldi! Bam güm zıplıyor, rıhtıma yükleniyoruz. Halatlar sürtünmeden yıprandı, sancak kıç kurtağzı yamuldu. Yarım yamalak uyku ve stres sonrası sabah gün doğunca rüzgarın en coşkun zamanı bozcaada limanını tasarlayana, yapana saygılarımızı! sunup kaçtık. Limanda dayak yiyeceğimize yolda yeriz dedik. Vee tabi ki dışarısı çok daha sakin!
- poyraz etkisi ile akıntı coşmuş, Kumkaleyi 2,5-3kt hızla dönebildik, tam rüzgara karşı zar zor gidiyoruz, bir ara yağmur coştu, görüş çok düştü. Ais yok, radar yok, tam trafik hattı sınırından gidip hem gemiler hem kıyı balıkçılarından sakınıyoruz. Arada küçük gemiler trafik sınırına yakın dibimizden geçiyorlar. Kepezde yağmur azaldı. Çanakkalede mola versek dedik, hem çok rüzgar alıyor hem yasaklarda marina (barınak?) işleri (tonoz, kağıt kürek) nasıl olur bilemedik, devam dedik.
- Nara'yı dönmek en zor şey oldu. Kardinalin önünde hızımız 1,8kt'a düşünce vurdum rotayı gemi trafiğinin içine, baktım dev tanker geliyor kıyıya tremola ettim, sığlıktaki balıkçıların "deli mi öpmüş bunları!?" bakışları altında bunu 4-5 kere tekrarlayınca düze çıktık.
- yeni köprüyü yakın geçip Gelibolu önlerine varınca rüzgar, dalga ve yağmur üçlemesi yine dövmeye başladı. Çardağı bordalayınca kendimizi attık avrupa kıyılarına, kıyıdaki demirde bekleyen, gereksiz tüm ışıklarını açıp kafa karıştıran gemilerin önlerinde dalgadan hoplaya zıplaya Mürefteye yaklaşınca hava biraz sakinledi ve sonra rüzgar kaldı, dalga yine marmaranın kocaman poyraz dalgaları tabi.
- Ereğliye biraz yaklaşınca dalga da biraz makulleşince daha kuzeye çıkmadan direk rotayı Yeşilköye çevirdik. Büyükçekmece önlerinde güzel bir batı rüzgarı yakalayınca bastık tüm yelkenleri, 6,5kt ortalama yapmaya başlayıp moral bulduk.
- ve bir salı günü tam saat 1700'da yeşilköy barınağına girdik, mendirekteki yerimize kıçtankara olurken Masal'ın (daha doğrusu artık HAYALL'in!) yeni sahipleri çoluk çocuk ailecek heyecanla bizi karşıladılar.
Mutlu son!
öZgür (mobil)