Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Yelkenci gözü ile Piri Reis ve Kitab-ı Bahriyye

  • *
  • İleti: 3573


Soldaki kule La Laterna. Aşağıdaki harita ise malum Piri Reis haritası. Cenovayı gösteriyor. Yukarıdaki resim ile birebir aynı.

  • IP logged
« Son Düzenleme: 02 Kasım 2020, 03:41:08 Gönderen: Ersin Böke »

  • *
  • İleti: 3573
Buldum. La Laterna Piri Reis tarafından açıkça yazılmış.

"Liman ağzının iki kenarında iki büyük kule vardır. O kulelerde her gece fener yakarlar . Gece seyreden tüdcar gemilerinin rahatça limana girmesi içindir bunlar."

Yani Piri Reis fener olan kuleleri açıkça yazıyor. Şimdi gelelim çok önemli bir detaya. Piri Reis şöyle devam etmiş.

" limana girerken gündoğusu tarafında olan kuleye yakın yürürler"  yazıyor. Resimde ise gündoğusu tarafındaki kule daha kısa. Anamur , Alanya fenerleri ile aynı özellikte.

Bir önemli not daha. Piri Reis La LAterna ve diğer kuleyi açıkça yazdığı ve çizdiği halde yine kendisinden bahsedilmemiş. Hatta fenerler ile ilgili önemli bir çalışmada (Veli akçaoğlu ve Sunay Akçaoğlu'nn deniz fenerleri ile ilgili çalışması ) Piri reis  Bahriye 'den bahsedilmemiş.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 02 Kasım 2020, 04:11:32 Gönderen: Ersin Böke »

  • *
  • İleti: 1466
    • AÇIK DENİZ AKADEMİ
ve bu fenerin halen dimdik ayakta ve faal olması çok güzel değil mi?


  • IP logged
><(((º>

  • *
  • İleti: 3573
Piri Reis haritasında gözüken ve eski resimlerde gözüken ikinci kule ile ilgili önemli bir resime ulaştım.



  • IP logged
« Son Düzenleme: 03 Kasım 2020, 04:20:35 Gönderen: Ersin Böke »

  • *
  • İleti: 3573
resmin orjinal adı

View of Genoa in 1597 by Christoforo de Grossi

Beni ilgilendiren ise sancak feneri. Görüleceği üzere La Laterna'dan daha kısa. Piri reis her iki kulede de fener yakıldığını , La Laterna 'nın karşısındaki kuleye yakın seyir yapılarak limana girildiğini yazıyor.

Alanya kalesi kullelerinden alçak olan da sancak feneri ve Anamur antik kentinin de alçak feneri limanın sancak girişi.

BU durumda Patara'nın ikinci feneri de iu anda bulunanın hemen hemen karşısında ve daha kısa olmalı.

Antik çağlardan neredeyse günümüze kadar gelen liman yapılarında sancak fenerlerinin daha kısa olduğunu artık rahatlıkla söyleyebiliriz.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1466
    • AÇIK DENİZ AKADEMİ
Bu konuda bir şey bulabilir miyim diye dolanırken fenerler hakkında çok güzel bir kitap buldum! :D

http://www.dtoizmir.org.tr/dosyalar/yayin/denizfenerleri.pdf
  • IP logged
><(((º>

  • *
  • İleti: 3573
Piri Reis Bahriye ile ilgili çalışma yöntemim tarama. Yani eğer fenerler ile ilgili bir çalışma yapıyor isem hızlıca Bahriye'nin çevirisini tekrar okuyorum. Her okumada gözüme farklı detaylar takılıyor. Açıkçası rahmetli Sanemoğlu 'nun da dip notları çok önemli. Bakın bir kaç ilginç bilgi.

16. yüzyılda Osmanlı denizcileri sancak ve iskele tabirlerini henüz kullanmıyorlardı.

16. yüzyılda demir atılırken hala halatlar kullanılıyordu. Palmar , Tonoz, Kefal gibi s sözcükler günümüze kardar değişmeden gelmiş.

Yine bu devirde kullanılan bir ölçü birimi de Urgan. Piri Reis aynen şöyle diyor. " denizciler bu döküntülerin önünden bir urgan mesafe bırakarak geçerler. "

Sanemoğlu da bunun günümüz ölçü birimini bulmak için bugün aynı benim izlediğim yolu izlemiş. Günümüzde gemilerin demir zincirlerinin kilit aralığının 12-15 kulaç olduğunu, burdan hareketle beher urgan boyunu 10 kulaç almış. yani 18,5 metrye karşılık geliyor.

Bugünkü İstanbul'da avrupa yakasındaki KAdırga parkının aslında Kadırga limanı olduğunu Piri reis 'in İtalya'daki bir limanı Kadırga limanına benzetmesinden anlıyoruz. Gerçi başkaca kaynaklar bursının Bizans'ın önemli bir limanı olduğunu belirtiyorlar ise de Piri Reis sayesinde 16. yy da burasının hala bir liman olarak işlev gördüğünü de öğrenmiş bulunuyoruz.

Keza özellikle İtalya kıyılarında limanların girişindeki küçük gözetleme kulekerinden bahsediyor. Bunlara   "pirgos " diyor.  Pharos yani fener kelimesini ne kadar da andırıyor. Bu gözcü kulelerinin fener olarak da kullanılıp kullanılmadığını bilmiyoruz. Ancak neden olmsın.

Demir taramak yerine " sürmez " sözcüğünü kullanıyor.

  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Kİmilerinize bu konuların sıkıcı geldiğinin farkındayım. Ancak başkalarına öyle gelmiyor. Bakınız 1480 Yılında yaşananlar günümüzde ne şekilde kullanılıyor. Gedikli Ahmet Paşa 'nın İtalya'nın topuğundaki Otranto kalesini ve çevresini ele geçirmesi ile birlikte yaşananların  günümüze olan etkisini görünce ilginizin artacağını düşünüyorum.

Piri reis'in bu çalışmasının dönemin siyasi gelişmeleri ışığında değerlendirdiğimizde neden özellikle İtalya'nın bu kadar detaylı anlatıldığını da görmüş oluyoruz.

Osmanlı imparatorluğunun Fatih ile birlikte ortaya koyduğu strateji Batı Roma'yı da ele geçirmekti.  Fatih, çok akılcı bir politika ile kendisini Doğu Roma imparatorluğunun sahibi olarak görüyor ve Özellikle İtalya'nın güneyinde yaşayan Ortadoks Greko'ları da kendi tebası olarak görüp , İytalya'nın güneyinde hak idda ediyordu. Bugün bile bu bölgede yaşayan nüfusun %15 oranında Yunan soyadı taşıdığı biliniyor. İtalya'nın tam da topuğu uzun yıllar bir Grek kolonisi olarak kalmış.

Kaptan-ı Derya Gedik Ahment Paşa'nın Otoranto kalesini ele geçirmesi sonrası bölgede gereksiz şiddet uyguladığı dönemin Hristiyan tarihçileri tarafından öne sürülür. Paşanın 800 erkeği Minerva , şimdiki Şehitler tepesinde  din değiştirmeye zorladığı ve halkın terzi Antonio Primaldo liderliğinde teklifi red ettikleri için öldürüldükleri anlatılır. Öyle ki kafası kesilen Primaldo , katliamın sonuna kadar ayakta kalmış ve onu düşürmek mümkün olmamış. Üstelik bu sahneye şahit olan bir Osmanlı askeri anında Hristiyan olmuş ancak bunun sonucunda çarmıha gerilmiş.

Fatih'in tebası olarak gördüğü insanlara bu şeklide davranmış olabileceği ve İstanbul 'un fethi sonrası şehirde yaşayan gayri Müslim'lere tanıdığı hak ve hoşgörü dikkate alındığında bu anlatılanlar daha çok dönemin Papalığının bir propagandası olarak düşünülebilir. Öyle ki toplamda 12 bin kişinin bu şekilde katledildiği ileri sürülmüş o dönemlerde.

dediğim gibi fazla propaganda kokan bir kayıt. Din değiştirmeyen cesur Otoranto halkı, kafası kesildiği halde yere düşmeyen bir terzi, bunu gören bir Osmanlı askerinin Hristiyan olması ve sonrasında İsa gibi çarmıha gerilmesi.. Çok Vatikanvari bir senaryo geldi açıkçası.

Tarihten bir kesit işte diye düşünebilirsiniz ancak neden Vatikanvari bir senaryo dediğimin bir kanıtı şimdi geliyor. Çoğumuzun haberi bile olmamıştır ancak 2013 yılında Vatikan, Antonio Primaldo ve 800 arkadaşını aziz ilan etti.  O zaman bile sadece mukaddes sayılan ve Aziz ilan edilmeyen bu insanlar neden bunca yıl sonra aziz ilan ediliyor?

İşin ilginç yanı burada gerçekten de şiddet uygulayan buradaki Grekoları katolikleştirmeye çalışan ancak başarılı olamayan Vatikan uyguluyor aslında.

Bir gün Vatikan 'ı ziyaret etme şansınız olursa, Türkler karşısında başarılı olan Papaların şapellerinin nasıl öne çıkarıldığını ve daha şatafatlı olduğunu görüp şaşırabilirsiniz.

İstanbul 'un fethinden hemen önce 1439 yılında yapılan Floransa konsülünde Doğu ve Batı kliselerinin birleştirilmesi görüşmelerinin başarısız olması sonrasında burada yaşayan Grekolar Bizans Katoliği sayıldılar.

Baskıya bakarmısınız? Ortadoks yerine Bizans Katoliği ! 

1439 yılında başarılamayan birleşme sonrası Doğu Klisesi kaybediliyor. 1821 yılında Yunanistan 'ın bağımsızlığını kazandığı ayaklanmalarda baş rolü Fener Rum Partiği çektiği idda ediliyor. Patrik yargılanıyor ve Patrikanenin ana giriş kapısı önünde idam ediliyor. O dönemde bağımsızlığını ilan eden Rumlar İstanbul İşgalden ! kurtulana kadar bu kapının açılmayacağı ve önünde bir Türk büyüğü asılacağı yemini ediliyor. Bu kapı hala kapalı.

Bizim hatırlamadığımız ve bilmediğimzi tarihi elin oğlu unutmuyor. Yüzlerce yıl önce yaşanmış bir olayı bugün gündeme getirmenin amacı belli. Bundan sonrası politikaya girdiği için burada kesiyorum. ama Vatikan bana hiç de sembolik bir devletmiş gibi gelmiyor. Karşımızda günümüze kadar isim değiştirmeden gelmiş 2000 yıllık bir devlet var. 

  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Ertuğrul Önalp 'ın Piri Reis 'in idamına yol açan çalışmasını heyecanlı bir polisiye roman okur gibi bir solukta okudum. Çalışma, Piri Reis'in ölümüne neden olan son seferini Portekiz tarihçilerine dayandırarak  yapılmış olması açısından son derece kıymetl.

Çalışmada ayrıca denizcilik terimleri yanlış kullanılmış olsa da Portekiz Fusta'sı ile Osmanlı kadırgasının savaş detaylarını anlatıyor. İki geminin savaşı başkaca deniz savaşlarına da örnek olması açısından da önemli bir örnek.

Üstelik Piri Reis'in oğlu olduğu idda edilen kadırga kaptanı Ahmet 'in burada yaptığı bir yelkencilik hatası bana göre Piri reis'in idamına ve Osmanlı 'nın Hürmüz boğazını kaybetmesine neden oluyor. İlgilenenlerin bu çalışmayı alıp okumasını öneririm. Sonuçlarına bakıldığında Piri Reis'in İdamı ağır bir ceza olsa da yaptığının çok önemli bir hata olduğunu düşünüyorum.

Portekiz'in Hint okyanusunda ve Hindistan'daki faaliyetleri üzerine Osmanlı Süveyş 'te bir donanma üssü kurar. Bunun başına da Piri reis geçirilir. Piri Reis , Hint okyanusuna açılan tek Osmanlı limanı olan Aden'de çıkan ayaklanmayı bastırır. Muhtemel ayaklanmanın kışkırtıcısı Portekiz'dir.

Bu başarı sonrası Kanuni, Piri Reis 'e Hürmüz boğazını kontrol eden Hürmüz adasını alması görevini verir. Plan şu şekildedir. Piri Reis Suveyş'den yola çıkacak , donanmayı Hürmüz boğazından geçerek Basra'ya gidecek ve Basra'da kendisini bekleyecek 15000 asker ve diğer gemiler ile birlikte Hürmüz adasını Portekizlerden alacaktır. Basra'ya gidene kadar Portekizlileri rahatsız edecek bir faaliyette bulunmayacaktır.

Bu Kanuni İran ile ilgili politikaları gereği Hürmüz boğazının kontrolünü kesinlikle ele geçirmek istemektedir.

Ancak yapılan plan açıkçası hayli tuhaf. Muhtemel Piri Reis bu planı çok beğenmemiş olmalı. Portekiz kontrolündeki Hürmüz boğazından Portekizlileri işkillendirmeden Basra 'ya geçmek bence çok mantıksız. Portekiz, Osmanlı'nın planlarından gayet haberdar olmalı. Her iki rakip de birbirlerinin Hindistan 'a giden yoldaki limanlarını ele geçirmek istemekte.

Portekiz Aden emirini kışkırtarak Osmanlıya karşı ayaklandırırken  bu ayaklanmayı bastıran Piri Reis 'in koca donanma ile Basra'ya tatile gitmediği çok açık.

Keza bu Basra 'dan alınacak 15 bin asker ve diğer gemiler konusu da çok su kaldırır. 15 bin asker buradaki Portekiz varlığı için çok fazla.

Ancak şu bir gerçek ki Piri Reis , Mısır ve Basra beylerbeyi ile ciddi bir husumet yaşıyor olmalı. Basra beylerbeyi Kubad paşa , Basra'ya gelen Osmanlı donanmasına ihtiyaç duydukları kürekleri dahi vermez.

Burada Portekizli tarihçilerin bahsettiği 15 bin Osmanlı askeri bu ada için fazla. Bu askerler İran için mi gönderiliyorlardı bunu bilemiyoruz.

Muson mevsimi başlamak üzere olduğundan ve Aden'in yeniden Osmanlı denetimine geçmesi sonrası yapılan hazırlıklar Portekizli Hürmüz kale komutanının işkillendirir. Portekiz Merkez Valiliği Goa 'dadır ve buraya haber vermek ve yardım istemek hava şartları nedeni ile nerede ise imkansızdır.

Bunun üzerine kale komutanı ciddi hazırlık yapar. İki adet Fustayı da Rass'al Haad burnuna gözcülük yapmak için yollar. Verilen emre göre fustalardan biri eğer Türk Kadırgaları 20 den fazla ise durumu haber vermek üzere Goa 'ya hareket edecekti. Diğeri ise Hürmüz adasına geri dönecek ve yolda Portekizlilere haraç veren emirliklere  Türk donanmasının geldiğini haber verecekti.

Ağustos ayının ilk haftasında Türk kadırgaları Rass'al Haad burnunda görülür. İlk fusta aldığı emir gereği kadırgaları görür görmez emirliklere haber vermek üzere Hürmüz 'e doğru yola çıkar.

İkinci Fusta kaptanı Simao da Costa, kadırga sayısının az olduğunu görünce bu durumdan şüphelenir. Çünkü kendilerine bildirilen sayıdan çok daha az kadırga ile karşılaşmıştır. Piri Reis , Hürmüz'e gelmeden önce Aden Şhir ve Zufar limanlarına uğramıştır. Buradaki bağlantıları sayesinde Portekizliler  Piri Reis'in donanmasının kaç parçadan oluştuğunu biliyorlardı.

Aslında daha başından Osmanlı'nın Portekiz 'i rahatsız etmeden Hürmüz'den geçme planı suya düşmüştü. Gelenler Piri reis'in öncü olarak gönderdiği oğlu Ahmet  komutasındaki az sayıda kadırga idi. Muhtemel Piri Reis , Portekiz gözcü teknelerinin olabileceğini düşünerek az sayıda kadırgayı öncü olarak göndermiş olmalı.

Ancak kararsız kalan ikinci fustanın kaptanı Simao da Costa arkadan başka kadırgaların da gelip gelmediğini anlamak için burnu Aden istikametinde dönünce Osmanlı Kadırgaları tarafından fark edildi. Bu sırada kafadan gelen sert rüzgar ve dalgalar fustayı zor durumda bıraktığından Portekizli kaptan daha fazla daynanamayıp rotayı Hürmüz boğazına çevirdi. Aslında Portekizliler fark edilmemek için yelken açmamışlardı ve kürekle ilerliyorlardı. Ancak fark edilince Osmanlı kadırgaları fustanın peşine düştüler.

Ve deniz savaşı başlıyor..

Piri Reis'in oğlu Ahmet, kısa sürede uygun rüzgar sayesinde fustayı yakaladı. Ancak top atışı ile batırmak yerine iyice yaklaşıp , hızla tramola atarak kürekleri havaya kalkmış vaziyette iken kadırganın pruvası ile fustanın pruvasına çarpti. Kürekler sayesinde de anlaşıldığı kadarı ile fustayı hareketsiz bırakmak istediler.

İşte kader anı tam da burası. Tramola atıp rüzgar üstüne dönen Kasırgada yelken mayna edilmediğinden tersten gelen rüzgar ile Kadırga ve Fusta birbirlerinden kolayca ayrılırlar. Fustanın kaptanı kürkçilere ileve altın vaad ederek küreklerini geriye doğru çektirmesi de bu ayrılmayı kolaylaştırmış olmalı. Hızla kaçan fustaya kadırgadan top ateşi yapıldıysa da dalgalı deniz yüzünden fusta yara almadan kaçmayı başarır. Takip yeniden başlar ama gecenin karanlığında fusta izini kaybettirir.

Bu saldırı Osmanlı'nın gerçek niyetini ortaya koymuş olmalı. Tramola atıldıktan sonra yelkenin mayna edilmemeiş en azından yapraklanmaya bırakılmamaış olması Piri reis'in oğlu olduğu Portekizlilerce idda edilen Ahmet'in çok büyük bir hatası olmuştur. Yelkenler mayna edileydi belki de fusta kaçırılmayacaktı.

Sonrasında Ahmet ve Maskat 'tan yola çıkan bir Maskat teknesini ele geçirir. İçerisinde bulunan Porekizli yolculardan birisi Maskad da yapılmakta olan küçük bir kalenin komutanının karısıdır. Sonrasında Piri Reis ile buluşan Ahmet Makat 'da yapılan kaleyi babasına anlatır. Bunun üzerinde Piri Reis Maskat 'a saldırır şehri ele geçirir ve yağmalatır. 7 Gün süren kuşatma sonrasında tam birmemiş Maskat kalesi alınır ve 128 Portekiz askeri esir edilir.

Neredeyse zamanın tarihçileri ve günümüzdeki yorumlar  bunun Piri Reis 'in bir hatası olduğunu kabul ederler. Oysa Maskat 'ın haritadan konumu incelendiğinde Hürmüz adası kadar olmasa da Hürmüz boğazının kontrolü açısından önemli bişr noktada olduğu görülür.

Yine gözden kaçan bir nokta Maskat kürek yelken tekneler olan Osmanlı kadırgaları için önemli bir ikmal noktasıydı ve Aden 'den yola çıkan gemilerin burada ikmal edilebilir olması Maskat 'ın neden alındığını ya da en azından Portekiz varlığının nenden yok edildiğini açıkça gösteriyor.

Bu arada şu Basra'da bulunan 15 bin asker konusu da ilginçlüğünü koruyor. Hepi topu Maskat 'da 128 Portekiz askeri vardı.

Yani Piri Reis, çoktan suya düşen Portekizlileri rahatsız etmeden Hürmüz'den geçip BAsra'ya gitme planını doğal olarak değiştirmiş olmalı. Dediğim gibi BAsra 'da bekleyen 15 bin Osmanlı askeri Hürmüz adası için değil muhtemel İran 'a yapılacak harekat için hazırlanıyorlardı.

Mevsim dikkate alındığında Piri Reis'in İstanbul 'a durumu haber vermek ve yeni harekat planını onaylatmak için hiç vakti yoktu. Kaldı ki Kalhat 'taki Portekiz ticarethanesinin görevlisi her türlü güçlüğe rağmen denize açılmış ve Goa 'ya varmıştı.

Yani daha muhtemel kuşatma başlamadan ya da başladığı anda Goa 'daki Portekiz merkez valiliği Hürmüz adasının kuşatma altında olduğundan haberdar olmuş ve hemen yardım gemileri göndermişti bile. Nitekim ekim ayında 30 kalyon ve 70 fusta ile Goa'dan yola çıkar. Ancak Türklerin kuşatmayı kaldırdığını öğrenince donanmanın büyük bir bölümü ile Diu 'dan Goa 'ya geri döner.

Piri Reis 20 gün boyunca kuşatmayı sürdürdü. Ama işler Aden ya da Muskat 'taki gibi  gitmedi. Hürmüz adasının önemini bilen Portekiz 'li kale komutanının aldığı önlemler sayesinde kaleyi alamadı. donanma için en önemli tehlike Goa 'dan gelecek olan Portekiz donanması idi.

Kuşatmayı kaldıran Piri Reis donanmayı Basra 'ya götürdü. Bu sırada yanında Hürmüz adası ve çevresindeki yerlerden yağmaladığı ganimetler de vardı.

İŞin daha heyecanlı kısmı geliyor. sonrasında iki askeri deniz gücünün kıyaslamasını da yapacağız efendim.









  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Bundan sonrasını çalışmadan alıntılayalım;

Pîrî Reis Basra’dan Üç Kadırgayla Ayrılıyor


Pîrî Reis, gemileri tıka basa ganimetle yüklü olarak Basra’ya geldiğinde
buranın valisi (Kubad Paşa) tarafından hiç beklemediği soğuk bir karşılama
gördü. Hatta Paşa, Maskat’ın ve Hürmüz’ün yağmalandığı haberini alır
almaz İstanbul’a bir mektup göndererek Divân-ı Hümâyûn’u durumdan
haberdar etmişti.27 Basra valisi, Kanunî Sultan Süleyman’ın emirlerine
uymadığını Pîrî Reis’e şu şekilde hatırlattı: “Portekizlilerin dikkatini
çekmeden donanmayı Basra’ya getirmen gerekirken sen bunun tam tersini
yaptın. Padişah bu durumu öğrendiğinde bakalım ne diyecek?”28
Bu sözler üzerine yaptığı hatanın farkına vararak dehşete kapılan Pîrî
Reis, padişahı bizzat ikna etmek için derhal İstanbul’a hareket etmeye karar
verdi. Donanmanın en hızlı üç kadırgasına muazzam ganimeti yükleyerek
Kızıldeniz’e gitmek üzere 1553 yılının Şubat ayı başında Basra’dan ayrıldı.
Maskat’ta esir ettiği Portekizlileri de kadırgalarında zincire vurdurmuş,
kürekçi olarak kullanıyordu. Fakat Şattülarab’dan Basra Körfezi’ne girdikten
sonra Antão de Noronha’nın, gözcülük etmeleri için gönderdiği iki Portekiz
catur’u tarafından tespit edildi. Bu catur’lardan bir tanesi geldiğini haber
vermek için Hürmüz’e yönelirken, diğeri de belirli bir mesafeden kadırgaları
takip ediyordu. Bir gece, geride kalan kadırgalardan biri muhtemelen aşırı
yükten dolayı Katif yakınlarında karaya oturarak parçalandı. Gemi ertesi
sabah görünmeyince Pîrî Reis geriye dönerek kazaya uğrayan geminin
bulunduğu yere geldi ve zevatı ve hamulesini diğer iki gemiye taksim etti. O
sırada, parçalanan kadırgada bulunan Portekizli esirler yüzerek yakındaki bir
kara parçasına sığınmışlardı, Pîrî Reis onların gitmelerine engel olmadı ve
yola devam emrini verdi.29
O esnada Antão de Noronha, catur’un getirdiği haber üzerine Türk
kadırgalarının yolunu kesmek amacıyla donanmasıyla hareket etmişti.
Donanmada çok sayıda fusta’nın muntazam aralıklarla mevzilenmiş olması
sebebiyle Türk gemilerinin Portekiz donanmasına fark ettirmeden Hürmüz
Boğazı’nı geçmesi hemen hemen imkânsızdı. Ama o gece çıkan bir fırtına
Portekiz gemilerini birbirinden uzaklaştırmıştı, Pîrî Reis’in iki kadırgası
zifiri karanlıkta kıyıya çok yakın olarak Portekizlerin ruhu bile duymadan
boğazı aşmayı başardı. Eğer Portekiz gemileri tarafından fark edilmiş

26 Saturnino Monteiro, a. g. e., Cilt III., s. 142-143. 27 Couto, a. g. e., Déc. VI, Liv. X, Cap.X. 28 Saturnino Monteiro, a. g. e., Cilt III. s. 155. 29 Couto, a. g. e., Déc. VI, Liv. X, Cap. X.
Pîrî Reis’in Hürmüz Seferi ve İdamı Hakkındaki Türk ve Portekiz Tarihçilerinin
Düşünceleri
13
olsalardı, Pîrî Reis ve adamları için kurtuluş ümidi kalmayabilirdi. Hava
düzelip de deniz sakinleşince Antão de Noronha donanmasıyla kadırgaların
peşinden Rass’al-Haad Burnu’na kadar gitti, daha sonra takibi durdurarak
burada bir süre kalmaya karar verdi. Bununla birlikte kadırgaların ardından
iki fusta gönderdiyse de bu gemiler onlara yetişemediler.30
O sıralar Aden Körfezi’nde genel valinin 1553 yılının Ocak ayı
sonlarında göndermiş olduğu Pero de Ataíde adlı bir kaptanın komutasında
bir başka Portekiz filosu da dolaşıyordu. Kızıldeniz’in girişinde ise Moha
kaptanı Sefer Reis’in komutasında birkaç Türk kalitesi bulunuyordu.
Müslüman ticaret gemileri Sefer Reis’e Portekizlilerin bu sularda
bulundukları haberini vermişlerdi, o da Kızıldeniz’i korumak amacıyla Aden
Körfezi’ne açılmadı. Sonunda Pîrî Reis’in şansı yaver gitti ve bu Portekiz
filosuna da rastlamadan Bâb’ül Mendeb Boğazı’nı aşarak Süveyş’e ulaşmayı
başardı. Fakat Basra valisi (Kubad Paşa), İstanbul’a gönderdiği bir başka
mektupla Pîrî Reis’in üç kadırgayla Basra’dan ayrıldığını, Portekizlilerin çok
güçlü bir donanmayla Hürmüz’e geldiğini ve bir başka Portekiz
donanmasının da Bâb’ül Mendeb Boğazı’nın önünde olduğunu rapor
etmişti.31
Kahire’ye varan Pîrî Reis Mısır beylerbeyinin emriyle tutuklandı, daha
sonra İstanbul’dan gönderilen padişah fermanı uyarınca yine Kahire’de
boynu vurulmak suretiyle idam edildi.32 Pîrî Reis’in bu seferi hakkında
ayrıntılı ve güvenilir bilgiler sunan Portekizli tarihçilerin, onun Mısır’a
ulaşmasından sonra verdikleri bilgiler gerçeği yansıtmaz. Mesela onun
İskenderiye’den deniz yoluyla İstanbul’a geldiğini ve orada padişahın
emriyle boynunun vurulduğunu kaydetmektedirler.


Öncelikle Osmanlı tarafından uygulanan savaş planının yanlış olduğunu görmek mümkün. Aden'in yeniden alınmış olması Portekizlileri zaten yeteri kadar rahatsız etmiş ve dikkatleri çekmiş olmalı. Basra'nın da alındığı düşünülürse Süveşten yola çıkan donanmanın sonuçta boşu boşuna Hürmüz'e yol almadığı son derece açık.  Kürek yelken süratli tekne olan kadırgaların kalabalık mürettebat nedeni ile menzilleri zaten kısa. Nitekim Hürmüz 'e gelene kadar donanma tam üç limanda mola vermiş dururmda. 

Piri Reis , baştan bu seferi gizlemek için Hürmüz'e önden öncü kadırgalar göndermişse de Uyanık Portekizli fustanın kaptanı durumu anlamak için kendisini açık etmek pahasına gerideki tekneleri araştırma ihtiyacı duyuyor. Sonuçta Portekiz, donanmanın geldiğini biliyordu.

Dikkat ederseniz Portekizli kale komutanları her durumda Goa 'daki merkez valiliğie ve onun verdiği emirlere sıkı sıkıya bağlılar. Oysa Osmanlı da böyle bir itaat olmadığı gibi İstanbul'un gidişata hiç müdahale etmediği görülüyor. Oysa Kubat paşa Muskat 'ın yağmalandığını İstanbul'a haber vermişti.

Piri Reis Paitahta görüş bildirmediği gibi emir de beklemiyor. Kubat paşa Piri Reis İstanbul'a gitmek üzere ayrılır ayrılmaz da İstanbul 'a haber gönderdiğini biliyoruz.

Portekiz kaynakları Piri Reis'in İstanbul'a gittiğini ve burada idam edildiğini yazıyorlar. Bizim kaynaklar ise Kahire 'de.

Tecrübeli bir padişah olan Kanuni'nin bence ne olduğunu anlamak istemiş olması muhtemel. O yğzden Piri 'nin İstanbul 'da padişahın huzuruna çıkarılmış olabilir. Ciddi bir haber alma ağı olan Portekizlilerin İstanbul 'a gitti iddası yabana atılmamalı.

Aslında Piri reis'in harekatı tek başına düşünüldüğünde başarılı görülebilir. Zaten bu derece kafa karışıklığı yaşanması bu yüzden. Ancak sonuçları Kanuni'nin isteğinin tam tersi. Sonuçta bu harekat ile Portekizliler artık Osmanlı 'ya hiç güvenmedikleri gibi Osmanlı tehdidini önemsieyip Hem Aden körfezinde hem de Hürmüz 'de sürekli gemi bulundurmaya başlamalarına neden olmuş.

Bu çalışma ve kayıtlar antik çağlardan beri kullanılan Triremelerin gelişmiş bir çeşidi olan Kadırgaların menzilleri ile ilgili bilgiler ile Antik çağda kullanılan ataları ile ilgili menzil bilgilerini tahmin etmemize imkan verir mi? Bakacağız efendim.

Ancak menzili belirliyen kalabalık mürettebatın ihtiyaçları olduğundan İstanbul deniz Müzesinde bulunan gerçek bir kadırganın bu gözle incelemek artık kaçınılmaz. Gerçek bir kadırga. Piri Reis zamanından beri kullanılan bir kadırgayı gerçekten görmek ve incelemek çok ilginç olacak.

sonuçta Hürmüz adası al gibi Hint Okyanusundaki tüm Portekiz varlığı uyandırılmış oldu.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 5810
    • Son Denk Kayıkçısı
Kitab_ı Bahriyeyi de okumamış biri olarak bu konuyu geniş zamanda okuyacağım, bir süre forumdan uzak kaldım, çok birikme olmuş.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 3573
Peki Piri Reis'ten sonra ne oldu? Bu bölüm de en az bir önceki kadar acı. Yine bir solukta okunan bir makale.

Yine Portekiz kaynakları ile karşılaştırmalı olarak Ertuğrul Önalp 'in müthiş makalesini okumanızı tavsiye ederim.

Gelin O'nun kaleminden kısaca ne olduğunu öğrenelim.

Linki aşağıda verdim.

http://kames1979.or.kr/cont/105/tab1_file/2009103002-20121204223102.pdf

Bu makalede Donanmayı Seydi Ali Reis 'e Basra 'dan kalan donanmayı acil olarak Süveyş 'e getirmesi istenir.

Yine aynı dönemde benzer bir çalışma da Özalp benzer titizlikle Sefer Reis 'in Hint okyanusundaki faaliyetleri anlatılır.

Burada verilen denizcilik bilgileri inanılmaz. Bu bilgiler bize antik çağda Kadırgaların atası olan Triremeler ile ilgili bilgiler de verecek.

Ama öncelikle Portekizlilerin Hintli savaşçıları yerel balıkçı kılığında BAsra 'da Türk donanması hakkında nasıl casusluk yaptıklarına dikkat çekelim.

Bir ikinci önemli detay ise Hürmüz boğazında kadırgaları bekleyen ağır Portekiz donanmasının nerede beklediği. Maskat 'da. Yani Piri Reis'in Hürmüz 'e saldırmadan önce yapılmakta olan Portekiz kalesini yıktığı ve ele geçirdiği Maskat'dan bahsediyorum.  Piri Reis Hürmüz'ü alamayacağı durumda bir B planı yapmış olmalı. Maskat'ın Hürmüz alınamadığı takttirde ne kadar stratejik bir konuma geldiğini Piri Reis ^ten sonra Portekiz 'in tekrar Maskat 'ı ele geçirmesi ve ağır donanmasını burada bekletmesinden anlayabiliriz.

Haritaya bakarsanız Maskat 'ın stratejik önemini görmeniz için asker ya da stratejist filan olmanız gerekmez.
Piri Reis 'in Maskat 'ı ele geçrimesi ve Portekiz kalesini yerle bir ederek Portekiz varlığını neden yok etmek istediği çok net olarak gözüküyor. HEY KOCA PİRİ REİS NE DE YAZIK OLMUŞ SANA!   

Sydi Ali Reis görüldüğü kadarı ile iyi bir taktisyen. Barbaros'un Preveze zaferinde önemli görevler üstlenmiş.
Nitekim kıl payı tüm donanmayı Portekizlilerden kurtarmak üzereyken 6 kadırgayı ve tüm askerlerini kaybetmiş.  BUndan sonrası ise çok ilginç.

Seydi Ali Reis Suveyş'e dönmek yerine rüzgar uygun olmadığı için Suveyş yerine Hindistan'a dümen kırar. Geri kalan Kadırgalar da burada telef olur. Suveyş'e muhtemel boynu vurulacağından korkarak dönmemiş olmalı.

Seydi Ali Paşa'nın Hindistan 'dan İstanbul'a dönmesi 4 koca yıl sürer. Oysa Suveş tarafında Sefer reis Portekizlilere ciddi sıkıntı yaratıyordu. İşin en acı yanı Donanmayı Basra'dan getirmek için giden Seydi Ali Reis'in İstanbul 'a karadan ve 4 yılda dönebilmesi diye düşünüyorum.

Piri Reis belki Hürmüz 'ü alamadı ancak en az Hürmüz kadar önemli Maskat 'da Portekiz varlığını sona erdirmişti ve eğer burası elde tutulsaydı. Donanma kaybedilmeyecekti. Bu öyle kesin ki.

Okuduklarımdan kendi çıkarımım şu oldu. Piri Reis Kanuni 'nin Portekizlileri tahatsız etmeden önce Basra'ya geçip , sonra Hürmüz'e geri dönüp saldırmayı çok anlamsız bulmuş olmalı. Denzcilikten bir haber sadrazam Rüstem paşanın etkisi ile hazırlanmış olan bu saçma savaş taktiğinin uygulanması yaptıklarına bakılırsa hiç de kafasına yatmamış olmalı.

MUhtemel Aden 'de olduğu gibi Hürmüz Kalesini de çok kolaylıkla alşacağını düşünmüş olmalı. İşte evdeki hesap burada çarşıya uymamış. Dişli çıkan ve casuslık ağı sayesinde Türk'lerin Hürmüz'e saldıracağını anlayan kale komutanı Piri Reis 'in donanmasını an be an takip ettirmiş.

Nitekim Maskat gibi önemi limanı da Portekizlilerden alınca Hürmüz'ü çantada keklik görmüş olmalı. Kader anı kesinlikle Piri reis 'in oğlu olduğu idda edilen Ahmet'in yelkenleri geç mayna etmesi nedeni ile gözcü iki fustayı kaçırması olmuş.

Osmanlı'nın kendine olan bu aşırı güveni, askeri önlemleri dikkatlice almamış olduklarını rahatlıkla görmek mümkün. Yine Portekiz'in bunun tam tersi çok daha profesyonel bir askeri düzene sahip olmaları.

Merak ettiğim Portekiz Hindistan 'da bu derece söz sahibi olduktan sonra nasıl olup buraları İngilizlere kaptırdığı. Neyse bu şimdilik konumuz dışında.

Benim yine ilgimi çeken ise Piri Reis 'in Bahriye 'den sonra ölümüne kadar geçen sürede başkaca hiç bir eser yayınlamamış olması.

Özünde bir tirireme olan kadırgalar ise öyle sanıldığı gibi Hint okyanusu için uygun olmayan tekneler değillerdi. BU konuyu da ayrıca çalışacağız. Kimilerinin idda ettiği gibi Osmanlı 'nın Hint denizindeki başarısızlığı sahip olduğu teknelerden öte saray entrikaları ve bunlardan çok etkilenen padişahın yanlış kararları.

Şimdi tarihte geriye gidip, Rodos seferini çalışacağız. Bakalım orada hangi denizcilik uygulamalarını öğreneceğiz?

Küçük bir detay. Seydi Ali Reis, denize düşen Omanlı denizcilerinin sandallar indirilerek toplandığını yazıyor. Bu da akla kadırgalarda kayıklar nerede taşınıyordu sorusunu akla getiriyor. Keza burada kürekçilerin sadece kürekçi olmadıkları, savaşa fiilen katıldıkları da görülüyor.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 11 Kasım 2020, 22:13:44 Gönderen: Ersin Böke »

  • *
  • İleti: 3573
Seydi Ali Reis ile ilgili bir önemli detay daha var. Kanuni o sıralarda Portekizlilere kök söktüren hakkında çok az şey bildiğimiz Sefer reise de Seydi Ali Reis 'e yardımcı olması için emir verir. Ancak bu emrialdıktan sonra Hürmüz'e gitmek üzere hazırlık yapan sefer reise Seydi Ali Reis'in Maskat önlerinde 6 kadırgasını kaybettiğini ve Hindistan 'a doğru yol aldığını öğrenir.

Seydi Ali Reis eğer kalan kadırgalar ile Hindistan'a gitmek yerine Suveyş 'e dönseydi Sefer Reis kendisine yardımcı olabilirdi.

Ertuğrul Önalp 'in bu konuda da yine Portekiz kaynaklarından derlediği makalenin linki de aşağıda. İlgilenenlerin okumasını öneririm.

http://www.acarindex.com/dosyalar/makale/acarindex-1423910772.pdf

Piri Reis'in haritalarını çizerken ve Bahriye de anlattıklarına bakarak ne kadar iyi bir denizci olduğunu görmek mümkün. Bir kıyaslama yapmak gerekirse Seydi Ali Reis'in geçemediği Hürmüz 'ü  Piri Reis üç kadırga ile üstelik önemli ganimetler ile birlikte geçmeyi başarmış ve Suveyş 'e dönmüştü.

İlginçtir ki Piri Reis'in Suveyşe getirdiği iki kadırgayı Sefer reis Kanuni'den ister ve Kanuni bu talebi kabul eder. İşte Piri Reis'ten kalan kadırgalar ile Sefer Reis Portekiz gemilerine karşı savaşmıştır.









  • IP logged

  • *
  • İleti: 1466
    • AÇIK DENİZ AKADEMİ
Şöyle bir iki foto/harita ile görsellik katalım bu güzel yazılara;



  • IP logged
><(((º>

  • *
  • İleti: 3573
Şimdi Piri Reis ile ilgili çok önemli bir konuya geliyoruz. Piri Reis'in Bahriye 'de çizdiği gemi figürlerine.

Ne ilginçtir ki 2018 yılında Okay Sütçüoğlu Piri Reis'in gemileri adlı eseri kaleme alana kadar gemi figürleri ile ilgili ciddi bir çalışma yapılmamış.

Bu akademik eserde görüleceği üzere Bahriye portalanlarında çizilen gemi figürleri orada süs olsun diye bulunmuyorlar. Sütçüoğlu çalışmasında gemileri sınıflandırmış, detaylar konusunda çalışma yapıp , Gemi liman ilişkisini çok doğru şekilde yakalamış.

Kitabı daha okumadım ancak Haritada gemiler hakim rüzgarın estiği yönü ve o bölgede hangi gemilerin seyir yapabileceğini ve doğru yelken trimlerini de göstermektedir. Keza Bahriye de fenerler, liman kuleleri ve bunların üzerindeki bayraklar da yine limana girişte hakim rüzgar yönünü göstermekteler.

Bir kaç gemi figürünü burada kullanalım önce.



Aşağıda gördüğünüz ada Symi. Kalyon çizimindeki detaya , rüzgar yönüne göre yelken trimlerinin nasıl da doğru çizildiğine dikkat ediniz.

Bir başka resim ise tarihi seyir rotası olan Delos Kos Adasına batıdan yaklaşılırken çizilen gemi figürü. Detaylara, rüzgar yönünün doğruluğuna ve yelken trimlerine dikkat. Piri Reis 'in gemileri! bakalım bize neler söyleyeceklar.

Önce kadırga ile başlaycağız. Üstelik elimizde 500 yıllık orjinal bir tane var. Istanbul 'da Bşiktaş'da görmeden önünden geçtiğiniz Deniz Müzesinde duruyor. Ispanyol ve İtalyanların yaptığı gibi replika da değil.  Bildiğiniz 500 yıllık bir kadırgadan bahsediyorum. Fatih Sultan Mehmed 'in kullandığı bir kadırga olma olasılığı çok yüksek. Hadi canım diyorsanız güzel hatırınız için II Beyazıd Han dan kalma . Daha yeni değil yani.

Bugün bu muhteşem ve paha biçilemez kadırganın çok detaylı fotoğraflarına ulaştım. Çalıştıktan sonra yayınlayacağım. Düşünsenize Piri Reis döneminden kalma bir kadırga elimizin altında öylece dururp duruyor.
Fatih Sultan Mehmed'in, II Beyazıd'ın, Yavuz Sultan Selim 'in Kanuni'nin kullandığı Padişahlara ait bir kadırga bu. Birçok deniz savaşlarının planları bu kadırgada yapıldı belki. Girit seferinde KAnuni'nin kullandığı kadırga idi belkide. Piri Reis 'in Suveyş'e getirdiği sonrasında Sefer reis emrine verilen kadırgaların tıpkısının aynısı. Seydi Ali Reis'i Hindistana götüren BAsra 'da bekleyen kadırgaların kardeşi.. Orada Beşiktaş 'da duruyor.

Bunca yıllık tarihine rağmen son kadırga savaşı İnebahtı deniz savaşıdır. Bu tarihten sonra 2 yüzyıl daha kullanılan kadırgalar tarih sayfasındaki yerlerini almak üzere denizleri ve savaşlarını terk ettiler.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 12 Kasım 2020, 22:23:49 Gönderen: Ersin Böke »

 
Yukarı git