Bugüne kadar Antik çağlardaki rotaları daha önceden yapılmış çalışmaları inceleyerek , denizci gelenekleri ve uygulamalarından hareketle yorumlamaya çalıştık. Burada takip ettiğiniz amatör çalışma, aslında bu konuda ne kadar çok boş va araştırmaya değer alan olduğunu gösteriyor.
Halihazırda bulunmuş olan ve burada konu edilen antik çağ batıklarının tamam ticaret gemileri. Bu gemiler ve rotaları ile ilgili yorumlar yaparken antik çağ ticareti , daha da detaya girersek para ve mal hareketlerini çok iyi bilmek gerekiyor.
BU konuda ne yazık ki dünyada yapılmış çok az çalışma var. Ancak Türkiye de Erkan Ildız tarafından yapılmış ve 2013 yılında yayınlanmış çok önemli bir çalışma var. Eski Çağlarda BAnkacılık ve Bankerlik.
Bu çalışmada hen dönemin deniz hukuku , hem de deniz bankacılığı geç tunç çağını da kapsayacak şekilde anlatılıyor. Gerek Tunç Çağında , gerekse Roma döneminde deniz ticareti gibi son derece riskli olabilecek bir yatırımın nasıl yapıldığı anlatılıyor.
Riski azaltmanın tek yolu doğru deniz rotaları evet ama ne zaman? İşte bu çalışmada denize ne zaman çıkılması gerektiği açıkça anlatılıyor.
Hesiodos, Erga kai Hemerai (İşler ve Günler) adlı eserinin denizcilikle
ilgili bölümünde hem deniz yolculuğunun zorluklarını bir bir sıralar hem
bu tür yolculuklar için yaz dönencesinden sonra, temmuz ve ağustos
aylarında 50 günden yararlanmayı önerirken şöyle der:
“Yaz ortasındaki gün döneminden sonra
Elli gece elli gün sürer insanların
Denize açıldıkları mevsim.
O mevsimde gemilerin paralanmaz,
Deniz tayfalarını elinden almaz.
Ama deprem tanrısı Poseidon,
Ya da ölümsüzlerin kralı Zeus
İlle de yok etmek istiyorsa onu, o başka.
Çünkü iyilikler de onlardan gelir, kötülükler de.
O mevsimde rüzgarın nereden eseceği bellidir,
Ve belalı değildir dalgalı deniz.
Korkma o zaman, rüzgarlara güven
Sür hızlı gemini denize, yükle yükleyeceğini,
Ve bir an önce dönmeye bak yurduna.
Ne yeni şarabı bekle, ne de güz yağmurlarını,
Ne de kış habercisi Lodos fırtınalarını.
O Lodoslar altını üstüne getirir denizin,
Güz yağmurları boşanır ve deniz belalı olur.
Bir başka mevsim daha vardır denizciliğin:
İlk baharda incir ağacının tepesinde
Kuzgun pençesi gibi yapraklar gördün mü
Açıl denize; bahar seferinin zamanıdır.
Ama övme o mevsimi, yüreğin hoşlanmaz ondan.
Tam vaktini bilip belayı önlemek zordur,
Ama insanlar yine de açılır denize
Çünkü görmez olur yüreklerinin gözü:
Para fakir fukaranın ciğeridir,
Oysa ne kötü şeydir dalgalar içinde ölmek.
Hadi sen beni dinle, iyi düşün bunlar üstüne:
Bir geminin karnına yükleme varını yoğunu,
Çoğunu karada bırakıp azını gemiye koy.
Amansızdır denizde karşına çıkacak bela:
Fazla yüklü arabanın oku birden kırılıp
Yitirmiş gibi olursun içine bütün yüklediklerini.
Ölçülü ol, neyi ne zaman yapacağını bil.
Çok sonraları Roma döneminden bir çalışmada ise durum aradan geçen yüzlerce yıla rağmen pek de değişmez. Buyrun;
Geç Roma Dönemi’nde (yaklaşık M.S. 400) askeri bir el kitabı yazmış
olan Vegetius, deniz yolculuğunun daha az tehlikeli olması için şu
önerilerde bulunur:
“Deniz yolculuğunun en güvenli olduğu dönem Haziran
‘kalendi’nden 6. gün öncesi ile Ekim ‘kalendi’nden önceki 18.
gün arasına dek düşen dönemdir; yani Mayıs’ın 27’sinden
Eylül’ün 14’üne kadar olan zaman dilimi güvenlidir. Mart, Nisan,
Mayıs’ın başı güvenli olmayan aylardır. Kasım ‘idi’nin 3. günü ile
Mart ‘idi’ başlamadan önceki 6. güne dek, yani 10 Kasım’dan 10
Mart’a kadar olan zaman diliminde deniz trafiği tümüyle
olanaksız hale gelir
Keza benzeer tarihler günümüzde de hala devam eder. Kimi Karedenizli balıkçılar neredeyse bu süre zarfında asla denize çıkmazlar. Bunun hikayesini en doğru tarihleri Ahmet Kabaalioğlu verecektir.
Bu bize neyi göstriyor? Bu konu başlığını takip edenler Nefertiti gemisinin (Uluburun batığı ) kadim denizclik bilgilerinden hareketle Ağustos ayında battığını tahmin ettiğimi hatırlayacaklardır.
Yine bu konu başlığında dönüp dolaşıp Nefertiti gemisine gelmemizi yadırgayanlar olabilir. Ancak öyle önemli ve öylesine detaylı bir kazı yapılmış ki o dönem ait paha biçilmez bilgiler veriyor. Batıkta bulunan ağırlık ölçüleri Ugarit tüccarlarının kullandığı ağırlık ölçüleri ile aynı. Bu durumda gemide bir Ugarit tüccarı ya da bu sistemi kullanan birileri olduğunu da kabul etmek gerekir. Bu geminin Ugarit limanından yolculuğuna başlamış olabileceği hiç de yabana atılacak bir görüş olmaz.
Neden Uluburun batığına dönüp dolaşıp geldiğimizin nedeni ise , okuduğum çalışmaların konuları farklı olsa da en önemli kanıtları bu batık. Dolayısı ile bu batığın rotası ve seyir amacı ile ilgili her fikir yürütme , kimi zaman sınırları zorlasa da bence önemli.