Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Geç dönem bronz çağı Akdeniz seyir rotaları

B

Burak Doneray

Teşekkür ederim Özgür.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Evet Özgür teşekkürler. Bu durumu daha önceden bulduğum jeolojik haritalar ile de karşılaştırdığımızda sonuç daha belirgin bir hal alıyor. Şöyle ki;



Üstüne tıklayınca düzeliyor. Bu jeolojik harita Strabon ve diğer antik yazarları doğrular nitelikte. Xantos nehrinin açık şekilde nereden itibaren kumul alanları oluşturduğunu çok net gözüküyor.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Bu jeolojik harita da Xantos nehrinin eski yatakları çok açık şekilde işlenmiş. Letoon yakınındaki dere yatakları
tam da Strabon'un mesafesine denk geliyor.

Bunu destekleyen bir diğer harita da Letoon 'un yerleşimi ve tapınaklara nereden girildiği ile ilgili.



Letoon 'un 1 numara ile gösterilen yapısı bir Propylon. Propylon antik şehirlerde giriş kapısına verilen isim.

Verrdiğim örenek Letoon 'un değil bu arada.

Ancak giriş tarafının tam da Xantos nehirinin eski yataklarına olan yakınlığı dikkat çekici.


  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Patara'nın Anti Pharos , yani henüz bulunmamış karşı feneri ile ilgili okuma yaparken başka bir limanın karşı feneri ile ilgili bir araştırmaya denk geldim. Şu ana kadar okuduğum en iyi çalışmalardan biri.

T.M.P. DUGGAN – Aykan AKÇAY tarafından yapılmış bir çalışma.

SEYİRLERE IŞIK TUTAN KAYIP İŞARETLER – ANTİKÇAĞ’DA PHAROS’LAR İLE SİNYAL KULELERİ –
VE M.Ö. I. YÜZYILIN SONU – M.S. I. YÜZYILIN BAŞINDA ROMA DÖNEMİ ANEMORIUM’UNDAN
GÜNÜMÜZE ULAŞAN İKİ KÜÇÜK SİNYAL KULESİNE İLIŞKİN NOTLAR

Çalışmanın önemi şurada. Fenerler ilk önceleri limanların tam da içinde bulunuyordu. Ancak günümüzde sancak ve iskele fenerleri olarak yeşil ve kırmızı renkli olarak çakıyorlar. Fenerlerin gelişimi incelendiğinde bu çalışma çok önemli bir boşluğu dolduruyor.

Lİmanlar için çift fenerin ne zamandan beri kullanıldığı ile ilgili önemli ipuçları var bu akademik çalışmada.

Önceleri sadece limanları gösteren fenerler , bir süre sonra geçişlerin de kolaylıkla yapılması için kullanılmaya başlamış olmalı.

Anamur antik liman olma özelliği yaında önemli Kıbrıs seyirleri için çok önemli bir kavşak. Antalya Körfezine doğu yönünden girişin kapısı.

Bu çalışmada daha önceden mezar zannedilen iki küçük kulenin aslında pharos ve Anti Pharos olduğu üzerine.

Fenerler başka örenkerde olduğundan farklı olarak günümüz fenerlerini daha çok çağrıştırıyorlar lokasyon olarak.  Bunlar günümüzdeki fenerler gibi önemli burunlarda ve yüksekte konumlandırılmış.

Biri diğerinden daha yüksekte ve Bu fenerlerin ışığı gece temiz havalarda Kıbrıs'tan dahi görülebiliyor.

Birsinin yüksek ve diğerinin alçakta olması limana nasıl girileceğinin tarifi olarak da yorumlanıyor Bu durumda Patara'nn anti paharos 'u ile ilgili farklı yorumlar yapmak mümkün.

Anamur  antik limanında bulunan bu iki küçük kule fener ise bu fenerlerin  yerleştirilme mantığı pekala Patara limanının diğer fenerinin nerede aranacağı ile ilgili önemli tahminler yapmamıza yardımcı olabilir. 

Ama eğer o liman girişlerini belirlemek için iki fener kullanılıyorsa bunun o tarihlerden bir kanıtı olması da gerekmez mi? 

Biliyorum böyle üç konu birden takip etmesi zor oluyor ama birbirlerinden ayrı anlatmak gerekiyor.

Anamur antik limanında birbirinden farklı yüksekte kullanılan iki küçük kule eğer deniz fenerleri ise başka bir limanda da uygulamasının olması gerekir. Hem de çok akındaki bir limanda.

Buradan buyrun Piri Reis Bahriye bölümüne o zaman.

  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Hep yazmakla olmuyor elbet. Bir de şu antik limanlara seyir yapmak lazım. Tayo Mar yarın Syedra antik limanına seyri yapacak. Alanya Mahutlar ile Yeşilöz arasında bir bölgeden bahsediyorum. Bu kadar yazıp çizdiğimiz antik limanaları bir de denizden görüp demirleyelim bakalım.

  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Taş çapalar ile ilgili çalışırken bu sefer de karşıma Kelenderis 'in hemen karşısında bulunan Spurie adası çıktı.

Hadi sizi yormayayım. Anamur'u geçince Aydıncık Kelenderis oluyor. Spurie adası da Yılanlı ada. Bu da Kelenderis antik kentinin meşhur mozaiği Limanı betimlemişler. Tekne detayları inanılmaz. Daha da önemlisi geminin kıçında bir patalya bağlı. Bunu ilk kez görüyorum. Bugüne kadar gördüğüm gemi motiflerinde hiç patalya yoktu.



Sevgili Adanalı Mersinli forum üyeleri yahu sizin buralardan haberiniz yok mu? Buralarda neden durmuyorsunuz ki. Antik çağlarda duruluyorsa şimdi de pekala durulabilir. Şu gerçek ki gelecek yıl rota planlarım yavaş yavaş oluşmaya başlıyor. Dünya da eşi benzer görülmemiş bir coğrafyada inanılmaz bir kültürün üstünde yaşıyoruz ve çoğumuzun benim dahi bu mozaikten haberi yoktu.

BU mozaiğin tarihi çok önemli. Bu tarihlerde demek ki artık patalya kullanılmaya başlanmış demek ki. Ya da hep kullanılıyordu da resimlerde çizilmiyordu. Bilemeyiz . ama bu da dikkat ile incelediğimiz konulardan birisi malum.  Çünkü Tunus'da bulunan bir mozaikte o dönem kullanılan farklı boyutlardaki kayıklar detaylı bir şekilde resmedilmişti.

Bloğumda " antik çağlarda dingi yokmuydu " konu başlığında detaylar var. Şimdi burada konu bütünlüğünü bozmayalım.

Spurie adasına ne demeli? Burada yapılan arkeolojik çalışmalar gösteriyor ki burası demir yeri olarak kullanılmış. demirlerin haritası bile yapılmış.



Bu resim körfezi çok net bir şekilde gösteriyor. Bu alanın ayrıca demir haritası da çıkarılmış. İlginçlik şurada. Sadece taş çapalar değil demir çapalarda da var. Yani burası çok uzun süreler demirleme yeri olarak kullanılmış . Resmen bir doğal çapa müzesi konumunda.

Şimdi gelelim işin ilginç tarafına. Ada hiç korunaklı değil. En azından şu an için öyle gözüküyor. Burası neden bir demir yeri olarak kullanılmış acaba?
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Evet. Mozaik M.S. 5. Yüzyıla tanımlanıyor. Demek ki M.S. 5 yüzyılda artık teknelerde patalya kullanılmaya başlanmıştı ya da kullanılıyordu da resimleri henüz bulunmadı belkide.

Şimdi gelelim işin en ilginç yanına . Bakalım Piri Reis portalanlarında bu ada gözüküyor mu?
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Silifke anamur arası koyları iki kopya da da inceledim. Birisi Sanemoğlu çevirisi ve diğeri de Walters Müzesi kopyası. Ne yazık ki bu bölümdeki Piri Reis haritaları ile mevcut coğrafyayı çakıştırmak çok zor. Aydıncık Yılanlıada ile ilgili bir bilgi bulamadım.

Geç Tunç çağında KIbrıs ile Amadolu arasında yapılan ticaret artık önemini kaybetmiş anlaşılan. Bu haritaların yapıldığı tarihlerde artık anik çağ limanları ve kaleleri çoktan terkedilmiş durumda. silifke anamur arasındaki bir çok kale ya da antik liman için Piri reis " harab" kelimesini kullanmış.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Buldum.

  Beş Parmak ada gibi sivri bir burundur. Bu burunun iki tarafı da ayrı ayrı yataktır. Bu yatakların her neresini bir iki karış kazarlarsa tatlı su çıkar. Bu buruna Hıristiyanlar ‘Kavu Kalador’ derler. Onun karşısında ise adına Pırasa Adası dedikleri yumru bir ada vardır. Bu ada ile burun arasından büyük gemiler geçer, çünki derindir. Bu adadan Gilindire beş mil uzaklıktadır. Bu yolda iki küçük ada bulunmaktadır. Bu küçük adacıklara ‘İzile Dale Ventura’ (Babadil Adaları) ? derler.” Gilindire, gün doğusuna karşı deniz kıyısında, bir burun üzerinde harap bir kaledir. O kale hakkında şöyle hikâyeler anlatılır: Kıbrıs’tan pek çok Venedik düşmanı, tüccar kılığında bu kaleye gemi ile sabun getirmişler. Cuma günü olunca, o sabunu kaleye çıkarıp, kalenin kapısı önünde sandıklar içinde yığmışlar. Kale halkı Cuma namazına giderken, bu sandıkların çokluğu karşısında, kaldırmaktan vazgeçerek namaz kılmak üzere camiye girmişler. Düşman, Müslüman halkın camiye girdiğini görünce, halk gaflet halinde iken fırsat bulup, hemen kılıçlara sarılarak, kaleyi ele geçirmişler. İşte o zamandan beri Gilindire Kalesi haraptır. Ancak burçları ve surları tam olarak durmaktadır. Bu kalenin önünde küçük bir limancık vardır.” [Kitab-ı Bahriye 4 / s. 1591]   

Bu arada dikkatinizi çekmiştir Piri Reis limanların sadece Türkçe adını değil, Hıristiyanların kullandıkları isimleri de veriyor. Bu bilgiler Muhtemel Piri Reis 'in elinde bulunuan diğer dökümanlardan derlenmiş olmalı.
Piri Reis 'in haritaları kadar arşivi de bir bulunabilse. Kim bilir ne kuymetli bilgiler vardır diye düşünüyorum.

Spurie adası sonuçta bir demir yeri. ODTÜ tarafından yapılan çalışmalarda bu ortaya konmuş ve 2 adet batık tespit edilmiş bu alanda.




Şimdiye kadar yaptığım okumalarda tarihçe ile ilgili her detay var. Soru şu ki hiç bir koyu olmayan sarp bir kayalık görüntüsündeki bu ada demir yeri olarak kullanılmaya hiç de müsait gibi gözükmüyor.

İşte bu noktada antik çağlardan beri gelen kadim denizcilik bilgileri bize yardımcı olabilir.

Spurie adası neden demir yeri olarak kullanılıyordu?  Kelenderis limanında yer olmadığı için ya da Kelenderis limanında yüksek vergiler olduğu için bu ada iyi havalarda bir bekleme-demirleme noktası olabilir mi?

Bence hafif havalarda kullanılan bir demir yeri olmalı. Kıbrıs'tan gelip Kelenderis limanına değil de daha batılı limanlara yol alacak olan gemiler muhtemel burada demirleme yapıyor olmalı. Gece çıkan karaden denize esen lokal rüzgarları yakalamak için kullanılan bir bekleme alanı. İşin ilginç yanı burasının bir demirleme yeri olarak antik kaynaklarda belirtilmemiş olması.

Yine işin ilginç yanı adanın üzerinde herhangi bir yapının görünmüyor olması. Burası demir yeri ise adanın üzerinde de kimi yapılar olması gerekmez mi?





  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
BU arada Kelenders limanı ile ilgili çok ilginç bir yorum ilgimi çekti.

1900’lerin başlarında “Anadolu’da Tanin” adlı yayında yöre hakkında bilgi veren Ahmet Şerif, Kelenderis’ten şöyle söz eder:
“… Martın 20. günü, on beş günde bir uğramakta olan Yunan vapuruna yetişerek Gilindir’e gitmek üzere Silifke’ye bir buçuk saat olan Taşucu İskelesi’ne geldim… Gülnar kazasının merkezi olan Gilindir üç yüz evden fazla değildir. Bir dağın eteğine kurulmuştur. Tabii limanı var ve ancak küçük deniz araçlarının girmesine uygundur. Liman evvelce daha geniş iken Süveyş Kanalı’nın açılmasından sonra darlaştığı ve yavaş yavaş suyunun çekilmekte olduğu mahalli söylentilerdendir. Arazi taşlıktır; ötede beride tarlalar, bahçeler görülür… Halk, İslam ve Rum’dur. Rumlar daha kalabalıktır. İki taraf birbirleriyle pek güzel geçiniyorlar, diyebilirim ki, burası bir birlik örneğidir.”   


Süveyş kanalının açılması ile birlikte su seviyesinin düştüğü söyleniyor. Belki süveyi kanalı ile ilgili değildir ama sonuçta yerel halk su seviyesinin düştüğünü açıkça söylüyor. Gerçekten de Suveyş kanalının açılmasının etkisi nasıl oldu acaba?

  • IP logged

  • *
  • İleti: 1467
    • AÇIK DENİZ AKADEMİ
SÜVEYŞ KANALI AÇILIŞI VE OSMANLI DEVLETİ’NE ETKİSİ 1854-1882
Pamukkale Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Doktora Tezi
Tarih Anabilim Dalı
Yakınçağ Tarihi Bilim Dalı
Durmuş AKALIN


"Kanal tartışmaları devam ederken bir başka endişe de kanalın yapılmasının
mümkün olup olmayacağıydı. Le Père’in çalışmalarından sonra böyle bir endişe hep
konuşuluyordu. Bu endişeler üzerine Kızıldeniz ve Akdeniz’in yükseklikleri konusunda
çalışma yapan bir diğer isim ise F.R. Chesney oldu (Schonfield, 1939: 34). Kaptan F. R.
Chesney, 1830’da bölgede incelemelerde bulundu ve Akdeniz ile Kızıldeniz arsındaki
yükseklik farkının kanal yapmaya engel teşkil etmediğini, Kızıldeniz’in Süveyş
tarafında kimi zaman oluşan gelgitlerden dolayı deniz seviyesinin bazen 2 metreyi de
geçen değişme gösterdiğini tespit etti (Por, 1978: 39). 1847’de yükseklik meselesini
araştırmak için İngiliz ve Avusturyalı uzmanlar geldi. Bunlar da iki denizin aynı
seviyede olduğunu buldular (Hartley, 1900: 3). 1847 kanalın geleceğini belirleyen
önemli bir yıl oldu (N.A.E., Belge No: 5009-000225). Bu dönemde Linant de
Bellafondt çalışmalarını arttırdı. Birçok kimse ile yazıştı. Kanal üzerine en fazla zaman
harcayanlardan biriydi (N.A.E., Belge No: 5009-000221)."

öZgür (mobil)
  • IP logged
« Son Düzenleme: 25 Ekim 2020, 00:50:14 Gönderen: Özgür Ökten »
><(((º>

  • *
  • İleti: 3573
Demek halk arasında böyle bir inanç oluşmuş. ancak bir nedenle Kelenderis 'in sularının çekildiği bilgisi ilginç.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1467
    • AÇIK DENİZ AKADEMİ
Akdenizde sular çekilmedi yükseldi.
Muhtemelen bir dere vb nedeniyle dolmuştur liman. Dere de kurulmuştur sonra.

öZgür (mobil)

  • IP logged
><(((º>

  • *
  • İleti: 1467
    • AÇIK DENİZ AKADEMİ
Bir de ABORA IV projesi varmış.
www.abora.eu



öZgür (mobil)
  • IP logged
« Son Düzenleme: 01 Kasım 2020, 13:52:40 Gönderen: Özgür Ökten »
><(((º>

  • *
  • İleti: 3573
Öncelikle Burak Doneray 'a bu kitabı önerdiği için çok teşşekkür ederim. Geçtiğimiz yaz Patara ile ilgili önemli bir kitab da Mehmet Atay göndermişti.

Orta Deniz'in Yapımı. Cyprian Broodbank  Çok önemli bir çalışma.

Dakika bir gol bir diyebileceğim bir olay yaşadım kitap ile ilgili. Kargodan gelince şöyle bir karıştırayım dedim.

Yazar , Akdeniz etrafında yerleşik hayata geçilmesi ve buğdayın üretilmesi ve buna bağlı ticareti anlatırken ticaret yollarını takipte çok ilginç bir durumu açıklamış. Fındık fareleri! Fındık fareleri de ticaret yolu ile yaklaşık Suriye diyebileceğimiz bir bölgeden dünyaya yayılmışlar.

Bunun somut kanıtını da sunmuş yazar. Eh burada yazdığıma göre tahmin edebilirsiniz belki.

Yazar kanıt olarak Nefertiti (Uluburun ) batığından çıkarılan fare iskeletini gösteriyor !

Uluburun ile ilgili çok okuma yaptım, hatta arkeologların yazdığı kitabı da almıştım. Orada da bu fare iskeletinden hiç bahsedildiğini görmedim. Sonuçta gözümden kaçmış olacak. Oysa öyle önemli ki. Bakın neden?

Nefertiti batığında hiç insan iskeleti bulunmadı. Gemi ile birlikte batmış hiç bir mürettebat ya da yolcu bulunamadı. Ama bir çok kişisel eşya batıktan çıkarıldı. Buradan hareketle geminin bir fırtına sonucu değil aniden battığı yorumunu yapmıştım. Gemide bir iskelet bulunamamıştı ancak su altında bunca yıl boyunca kemiklerin dahi yok olabileceği de ihtimal dahilinde idi.

Oysa fındık faresi gibi küçük bir canlının kalıntıları bulunabiliyor ise eğer tekne ile batmış bir insan olsaydı Onun da kalıntıları bulunurdu.

Buradan hareketle bu kaza sonrasında kaptan , mürettebat ve yolcuların en azından büyük bir kısmının kurtulmuş olabileceğini düşünebiliriz. Zavallı fındık faresi bunun en önemli kanıtı oluyor.

Bana bu konuda cesaretlendiren ise yapmış olduğum ve temelinde sadece kadim denizcilik bilgilerine dayalı tahminlerin  okumalarda bulduğum kimi arkeolojik kanıtlarla da destekneniyor oluşu. Çıkarımlarımın doğru bir temele oturttuğumu düşünüyorum açıkçası.

Her bir çıkarımın sonunda daha büyük bir bulmaca ile karşılaşıyoruz. Peki bu teknede boğulan sadece zavallı fındık faresi ise mürettebat ve yolculara ne oldu? Karaya çok yakın bir noktada olduklarına göre çoğu karaya çıkmış olmalı. Başka gemi varmıydı? Sonuçta Piri Reis iki kayalık işaretlemiş. Kayalıkların adı Aspire Petre ismi nereden geliyor? Ne anlama geldiği bilinmeyen bu isimden yola çıkarak nasıl bilgilere ulaşabiliriz?

Burak Doneray batığa dalmış bir dalgıç aynı zamanda. O 'nun görüşü eğer etrafa saçılmış olan cesetler olsaydı bulunabilirdi diye yorumluyor. Çünkü zeminin derin ve kum olduğundan bahsediyor.

Kurtulanlar olması neden bu kadar önemli diyecek olursanız nedeni şu. sonuçta Nefertiti bir kraliyet gemisiydi ve içinde bulunanlar o dönem için gerçek bir hazine idi. Kurtulan kaptanın mutlaka batığın yerini işaretlemiş ya da bildirmiş olması son derece muhtemel.

Orta Deniz'in Yapımı. Bakalım bize daha neler anlatacak?
  • IP logged
« Son Düzenleme: 01 Aralık 2020, 21:32:06 Gönderen: Ersin Böke »

 
Yukarı git