CIAO ITALIASanta Maria De LeucaUzun seyrimizin yaklaşık
800 millik 42 gün süren
Yunanistan bölümünü tamamlamıştık.
Gece seyri ile İtalya’ya kararsız rüzgarlar, sanki çamaşır makinası içindeymişiz gibi sallan yuvarlan bir şekilde ilerliyoruz.
Uykum gelmesin diye müzik dinliyorum. Daha sonra bizim rotamızı dik kesen doğrultuda büyük şilep ve tankerlerin geçişini AIS ile chart plotter ekranında ve silyon fenerlerini gözle takip etmenin uyanıklığı ile uyku halim iyice dağıldı.
Telsizden konuşmaları dinliyorum, anlamıyorum ama ne olsa da bir ses işte..
Onlar da beni görüyorlardır rehavetine kapılmadan, kah rota düzeltmesi yaparak, kah hızımı yavaşlatarak çok güvenli mesafede seyir yapıyorum.
Gün yavaş yavaş İyon adalarının üzerinden ışımaya başladı..
Gün ağarmaya başlayınca ufukta İtalya’da iyice belirginleşmeye başladı.
Yunanistan bayrağını sancak gurcatadan indirip, İtalyan bayrağını çektim.
Aslında çok farklı duygular içindeyim, öncelikle heyacanlıyım.
Yıllarca Ege’de bizim kıyılar, yunan adaları arasında seyirler yaptığımızdan Yunanistan’ı komşu, bizim bildiğimiz yerler misali çok da uzun seyir duygusu oluşmadan gezmiştim.
Şimdi ilk kez farklı bir ülkeye gidiyordum.
Sanki gezimiz şimdi başlıyordu.
İtalya kıyılarına yaklaştıkça dalgalar da büyümeye başladı.
Gece boyu bana yol gösteren görkemli fenerin ışığı da hava ağardıkça güçsüzleşmeye, sönmeye yüz tutmuş artık güneş altında kayaların tepesinde kendisi görünür olmuştu.
Uzaktan evler de seçilmeye başlayınca Reyhan’ı uyandırdım.
Bu arada yazmayı unuttum bugün akşamdan itibaren bir fırtına bekleniyor. Biz de fırtınadan önce Santa Maria De Leuca Marinaya bağlanmayı düşünüyoruz.
Çok iri dalgalar Marina girişini biraz zorlaştırsada iri bir dalganın üstünde kayarak mendireklerin arasından durgun suya kavuştuk.
Ama henüz çok erken kimsecikler yok, telsizden defalarca çağrı yapmamıza rağmen ne gelen var ne giden..
Bu İtalyanlar çok ekabirmiş, öğreneceğiz..
Girişe yakın bir pontonda boş bir yer var oraya aborda olayım mı, yoksa girişte iç taraftaki geniş yerde Demir atıp alargada mı bekleyeyim derken, sanırım 30 dk dan fazla bekledik.
Neyse uzatmayayım mesaileri başladı galiba, son telsiz çağrıma bir cevap geldi. “Hoşgeldiniz Türko !”
Küçük oğlum Can, İtalyan Lisesi mezunu, Milano-Pavia da üniversite okuyor.
Bir gün önce o aramış ve konuşmuştu, geleceğimizi biliyorlardı ama aklımıza sabah 8.30 da mesailerinin başlayacağı gelmemişti. Gece için nöbetçi personel filan hiç yokmuş meğer.
Buralarda İngilizce bilen pek yok.
Ama Can sayesinde tüm marinalarla bağlantılarımız ve yer bulmamız sorunsuz halloldu.
Sıkıştığımız yerde Can’ı arayıp telefonu vererek onun İtalyancasıyla hersey kolaylıkla sonuçlanıyordu.
Bir botla 2 genç gelip, bize yer gösterdi ve 2 tonoz vererek bağlanmamıza yardım etti.
Saatler 1 saat daha geriye alınmış, artık Türkiyeyle 2 saat farkımız olmuş.
Çok yorgunum ama hiç uykum yok.
Tekneyi, gece seyrinin dağıttığı salonu ve kamaraları toparladıktan sonra, havuzlukta birer çay içtik.
Güneşli, güzel bir gün..
Önceliğimiz İnternet..
Reyhan hazırlanırken, ben de yedek halatlarla tekneyi güvene alıyorum.
Önce Marina ofise gittik, 3 günlük ödememizi yaptık.
Su ve elektrik bağladık. İhtiyacımız yok ama bedava olunca hayır demedik.
Giriş işlemlerini sorduk, görevliyi telefonla çağırmak gerekir, uzun iş, burdan sonra gideceğiniz limanda yaptırın, bişey olmaz dedi..
Santa Maria De Leuca çok iyi korunmuş, çok şirin evlerin olduğu, tertemiz bir sayfiye yeri, esas yerleşim yeri buraya yaklaşık 10 km kadar uzaklıkta iç tarafta yer alıyor.
Çizme topuğunun en ucunda bulunuyor.
Tüm sahil boyunca cafe ve restoranlar, parklar ve upuzun kumsal bulunuyor.
Sezon burada da bitmiş, haliyle çoğu yer kapalı.
Marinadan çıkınca 5-10 dk içinde çarşı merkezine yürüdük. Onun öncesinde çok güzel bir yerde oturup, birer kruvasan yedik ve kahve içtik.
Sanki tüm köy burada, çok kalabalık.
Erkekler ve kadınlar çok şık, güzel elbiselerle gelmişler, sohbet ediyorlar.
İnternet için modemimize bir sim kart almamız lazım, biraz Ingilizce, çoğu kez vücut dili, el hareketleri ile, biraz Google translate ile italyanca çeviriler yaparak derdimizi anlattık.
Bu güney İtalya’da sonraki günler hep bu şekilde iletişim kuracaktık.
Bu bir sorun değil elbette, ilk gözlemimiz ve sonraki deneyimlerimizle de pekişti zaten, bu İtalyanlar çok samimi, sevimli ve yardım sever.
Yıllarca defalarca Kuzey İtalya’ya Milano’ya gittik geldik, bizce bunlar çok farklı, kuzeyliler gibi burnu havada değil..
Neyse uzatmayayım, burada internet için sim kart bulamadık. Satan bir yer varmış o da sezon sonu diye dükkanı kapatmış.
Bize 4km kadar ileride kasabaya gidin bulursunuz dediler. Bizde yürürüz ama bunun dönüşü de var diye düşünüp bir taksi aradık.
Ortalıkta hiç taksi yok.
Sahilde yaşlı bir adam arabasının yanında biri ile konuşuyor, onlaraa yaklaşıp taksi sorduk. Onlarda burada taksi bulamazsınız, kasabadan telefon edip, çağırabilirsiniz gibi bişeyler söyledi. Bizde telefon için sim kart alacağız deyince, biraz bekleyin ben sizi götürürüm dedi.
Sonra bindik arabaya ve kasabaya doğru gitmeye başladık, bunların mesafe kavramı yok galiba, neredeyse 15 km kadar gittik. Bu arada adam arabadaki şapkasını gösterdi Regional Polis miş..
Bizi ara sokaklarda bir dükkanın önüne götürdü, dükkan kapalı, telefonla aradı dükkan sahibi geldi, dükkanı açtı. O ben anlamam bu elektronik işlerden deyip, oğlunu aradı biraz sonra o geldi ve çok komik bir takım süreçlerden sonra internet için İtalyan hattımızı aldık.
Teşekkür edip, bir taksi bulalım gidelim dedik. Bizi buraya getiren Yaşlı Polis olmaz dedi, ben sizi bırakırım dedi ve marinaya getirip kapısında indirdi.
Borcumuz ne diye ısrar etmeme rağmen olmaz dedi ve sırtımızı sıvazlayıp, el sıkışıp veda etti..
Bu olay bizi çok duygulandırdı ve bu insanlara karşı tüm duygularımızı pozitif etkiledi..
Artık 120 gigabytelık bir hattımız var.
Hemen dostlarımızı, yakınlarımızı arayıp, İtalya’ya geldiğimizi, iyi olduğumuzu haber ettik.
Torunlarımızla whatsup üzerinden görüntülü konuştuk. Özellikle Lucas’la konuşmak bizi çok mutlu ediyor, tüm yorgunluğumuzu alıyor..
Akşam üzeri tekrar dolaşmaya çıktık.. Yürüdükçe çok beğendik..
Akşam bir pizzacı da pizza şarap içip tekneye döndük ve hemen yattık.
Gece beklenen hava geldi..
Mandarların sesi giderek arttı, rüzgarın uğultusu da.. ama güvenli bir yerde bağlıyız.
Ertesi gün tüm kıyıyı döven büyük dalgaları seyrederek, rüzgardan üşüdüğümüzde ara sokaklara girip gezerek, yorulduğumuzda cafelerde oturup kahve içerek, arada marinaya gelip tekne içinde ayaklarımızı uzatıp dinlenerek günü geçirdik.
Sahilde büyük dalgalar kıyıyı döverken 10-15 kişilik gençten oluşan bir grupta sarf yapıyor.
Uzunca bir süre onları izledik, sahilde bir meydanda yaşlı bir sanatçıda piyano çalıyordu.
Akşam teknede Reyhan’ın hazırladığı yemeği yedik, bir film izleyip yattık.
Fırtına devam ediyor, hava durumu sitelerinden önümüzdeki günleri içeren tahminleri takip ediyorum.
2 gün sonra hava biraz düzelecek, biz de o fırsatı değerlendirip İtalya anakarasında güneye doğru inmeyi düşünüyoruz.
3.gün sabah kalktık, ben halatları kontrol ettim. Sıkıntı yok..
Gidip dışarda aynı yerde kahvaltımızı yaptık.
Sahil boyunca yürüdük, Santa Maria De Leuca küçük bir yer, 2 gündür heryerini gezmiş öğrenmiştik. Aynı sokak ve caddeleri tekrar yürüdük..
Akşam oranın en meşhur pizzacısında yer ayırttık.
Bugün günlerden pazar ve dışardan gezmeye gelen çok insan var.
Yarın sabah yola çıkmayı düşünüyoruz. Öğleden sonra teknede çalıştık. Reyhan uzun seyre hazırlık yapıyor, sandviçler hazırlıyor. Ben de son kontrollerimi yapıyorum.
Karnımız acıktı, hava da kararmıştı, Pizzacıya gittik, henüz açmamışlar, yarım saat kadar çevrede yürüdük ve tam 19.30 da restorana gidip oturduk.
Açıkçası çok da memnun kalmadık yediklerimizden.
Tekneye dönüp erkenden yattık.
Yanımızdaki tekne de sabah yola çıkacak, onlarla biraz konuştuk.
Sabah kalktığımda yanımızdaki tekne gitmişti, belki de onun sesine uyanmıştım.
Reyhan uyuyor, kaldırmaya kıyamadım.
Sırasıyla motoru çalıştırıp, 2 tonozu atıp, kıç halatlarımızı toplayıp marinadan ayrıldım.
Hava açık, güneşli..
Rotamız Crotone..
Yaklaşık 70 nm yolumuz var..