Merhaba,
Bildiğiniz üzere geçen sene Temmuz ayında 2013 model bir Jeanneau SO 50DS aldık. Karaya al, hasarlı pervaneyi değiştir, hısım akrabaya beş yıldızlı charter hizmeti ver derken yaz ayları hızla geçti ve sarı sonbahara geldik. Sağ olsunlar Ahmet Kabaalioğlu ve Kemal Tesbihci reisler yalnız bırakmadı da sonbaharın en güzel günlerinde sanırım 3 Kasım gibi Göcek’ten Gökova Ören Marina’ya da geldik. E tabi son kez İngiliz Limanı ve bir gece de Okluk koyunda kaldıktan sonra.
Geri dönüşle birlikte mevsim yağışları başladı ve benim su sızıntısı maceram başlamış oldu. Yağmurlu havalarda harita masası – elektrik panosu üstünden bir yerlerden içeriye su gelmeye başladı. Aynı anda sintinede de oldukça fazla miktarda su bulmaya başladım. Araştırma, taraştırma ve de soruşturma, moruşturma işlerinden sonra tavan döşemesini sökmeye karar verdim. Güvertede uzun bir el tutamağı var, onun bağlantı yerlerinden şüpheleniyorum fena halde. Bir yandan da cenoa arabasını gözüme kestirdim ama emin değilim.
Bir yandan da Yusuf yusuf ediyorum zira Jeanneau’ ların tavan döşemelerinin benim gibi amatörlerin müdahalesi sonrasında geldikleri pejmürde hal gözlerimden hiç gitmiyor. Neyse efendim, marinadan bir iki usta arkadaşın da cesaretlendirmesi ile tavanı sökme işine girdik ve biraz ilerledikten sonra durduk. Kıçtan başa doğru uzanan tavan döşemesinin baş tarafında bir adet vida var. Onu hemen söktük. Kıç tarafta ise sanki zımbalı, geçmeli bir şey var ama asılmaya cesaret edemiyoruz, öyle esniyor ki elimizde kalacak. Baktık olmayacak, işi emin ellere bırakalım dedik ve Marmaris’ten usta çağırdık. 1-2 haftaya geldiler ve bizim cesaret edemediğimiz işe bir asılıp, yerinden aldılar. Tutan parça düşündüğümüz gibi geçmeli zımba gibi bir şeymiş. Ama o parça iskele tarafındaki son parçaydı ve sancak tarafındaki diğer parçaya demir plakalarla yanlamasına geçmeymiş. Sökmeye en iskele veya en sancaktaki parçadan başlamak gerekliymiş. Bilmeden asılırsan o metal plakaların kontrplağa bağlandığı yerleri parçalamak pek bir olası imiş.
Bunu da öğrenmiş olduk. Derken arkadaşlar kontrollerini yaptılar ve ne cenoa arabası ne de el tutamağında kusur bulamadılar. Suçlu iki camı birleştiren Sika’ nın güneşte erimiş olmasıymış. Hızlı bir operasyonla mevcut Sika kazındı, asetonla temizlendi ve tekrar Sika uygulandı. Bu arada ufak tefek gel coat çatlaklarını da tamir ettiler sağ olsunlar.
Aradan geçti üç beş gün, belki bir iki hafta ve aynı yerden yine su gelmeye başladı. Hadi bakalım deyip, doğrudan adrese gittim ve gördüm ki yapılan Sika olduğu gibi gevremiş ve iki cam arasından foşur foşur yağmur suyu içeriye elektrik panosu ve harita masası üzerine doğru akmakta.
Baktık olmayacak, işi emin ellere bırakalım dedik ve Marmaris’ten usta çağırdık. 1-2 haftaya geldiler. Dejavu. Arkadaşlar baktı ve “biz bunu yaparken hava çok sıcaktı, gevremiş, şimdi primer de getirdik, tekrar yapacağız hiç sorun çıkmayacak, merak etmeyin” dediler. Sağ olsunlar iyi çocuklar. Tekrar komple camların etrafını kazı, primer sür, arkasından Sika sür, bantları kaldır vs. Bu sefer akıllandık ya üzerini bir branda ile örttük ve 24 saat dokunmadık.
Aradan geçti üç beş gün, belki bir iki hafta ve aynı yerden yine su gelmeye başladı. Hadi bakalım deyip, doğrudan adrese gittim ve gördüm ki … Dejavu. Dışarıda çok bariz bir şey yok ama teknenin içinden cama içten dışa doğru hafif bastırınca camın bir noktası oynuyor. Su da oradan giriyor. Neyse şu Corona, Covid 19, pandemi günleri bir geçsin, ben tekneye bir gideyim, arkadaşlar tekrar gelip bu sefer tüm camları olduğu gibi yerinden söküp, tekrar yapıştıracaklar.
Bu arada yabancı bir sitede benzer bir konu buldum. Meğer bu camlar ve arasındaki Sika’lar bayağı bir kişinin derdiymiş. Bizim Sikaflex
TM 295UV aslında UV dayanımı iyi ama yapışması çok da iyi olmayan bir ürünmüş. Camları (aslında PMMA – akrilik / pleksi) yapıştırmak için eski malzeme sökülüp kazındıktan sonra öncelikle Sika Aktivator
TM 205 küçük bir fırça ile hem cama hem fibere uygulanıyor. Kuruması için 10 dakikadan fazla, iki saatten az bir süre bekleniyor ve bu sefer hem fiber hem cam üzerine Sikaflex
TM primer 209D çok çok dikkatli, sakin, sakınarak sürülüyor. Bu siyah bir malzeme ve feci halde bulaşıcı. Bulaşan yerleri temizlemek için iki saatiniz var. Temizlemek için MEK (ne ola ki diye internetten baktığımda Metil Etil Keton diye bir şey buldum. 5 litresi 155₺ ama US’de halka satışı yasakmış!) tavsiye ediliyor. Efendim 209D’yi de sürdükten sonra en az 10 dakika, en fazla iki saat bekleyip ara boşlukları Sikaflex
TM 295-UV ile biraz taşırarak dolduruyorsunuz. Çift kat eldiven giyerek parmağınızla 295’i düzeltmek için bir saatten az vaktiniz var. Uygulamadan 1 saat sonra maskeleme bantlarını çıkarıyorsunuz. 295UV’nin 24 saat kür alması gerekiyor. Bu arada nem, su ve sıcaklığa, doğrudan güneş ışığına dikkat ediyorsunuz. Hava sıcaklığının 10° - 35° C olması tavsiye ediliyor. Tam olarak kürünü alması 1 haftayı buluyormuş.
Sika Aktivator
TM 205 Türkiye’de satılıyor ve 250 ml’si yaklaşık 70₺. Bu 10 tane teknenin camlarını yapmaya yeter diye okudum. Sikaflex
TM primer 209D ise ilk bakışta Türkiye’de bulamadım. Pazartesi Sika Türkiye’ye soracağım. İngilere ve Amerika’da var. 250 ml’si yaklaşık 90 USD. MSDS’inde tehlikeli malzeme olarak tanımlanmış ve özel kargo ile gelmesi gerekir ama ne olur bilemem.
Diğer yandan Sika ürünlerini işe yaramayacağını, Henkel / Loctite ürünlerinin kullanılmasının daha iyi sonuç vereceği de söylenmiyor değil. Denemedim, bilemiyorum.
Şimdi plan bu ürünleri bulup, tekneye gidebilince Marmaris’teki arkadaşları çağırıp uygulamayı yaptırmaya kaldı.
Ha, sintinedeki su ise başka hikaye
Sevgiler, sağlıkla kalın.