Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: DENİZLERİMİZDE BULUNAN BALIKLAR

T
  • *
  • İleti: 2171
Ynt: DENİZLERİMİZDE BULUNAN BALIKLAR
#150: 06 Nisan 2017, 22:48:40
Lambuka diğer adı ile Mahi Mahi yada diğer adı ile Dorado. Coğrafya'ya göre adı farklılaşıyor.



Ülkemiz de halk tarafından çok bilinmeyen bir balık. 2 mt ve 40 kg'a kadar büyüyebiliyor. Seveni olduğu kadar ağzına sürmeyeni de var. Mayhoş bir tadı vardır. 50-100 m aralığında yakalabildiği gibi, korkusuz olduğu için mi yoksa sazan'lık mı yapıyor bilemem ama bazen kıyılara kadar yaklaştığıda olur. Gözüne kestirdiği tüm balıkları yiyebilir. Çok güzel renkleri vardır. Yakalandığında o güzel yeşil-sarı renkler kaybolur, grimtrak bir hal alır. Yakalaması zevklidir.

Bekletilmeye gelmez, yakalar yakalamaz, hemen kanını iyice akıtın, derisi serttir, ve mutlaka alınmalıdır. İyi bir fileto bıçağı lazım, serttir.

Bir çok şekilde yenebildiği gibi, uzak yolcular genellikle ;

Fileto çıkartıktan sonra, varsa buzlu yoksa soğuk suda bir kaç saat bekletiyor, sonrasında, zeytinyağı, tuz, defne, tane karabiberden oluşan karışımda en az 4-5 saat marine ediyorlar. Soya sosu ve hardal ile saşimi olarak tüketiyorlar. Onlardan öğrendim ki gerçekten güzel oluyor.

Evde ise ;
Güzelce temizleyip, derisini aldıktan sonra iki parmak kalınlığında keserim, bir kabın içerisine Tuz, Soğan suyu ve limon ile bir gün bekletirim, sonra borcam'ın içine dizer az miktarda defne yaprağı(çok olunca tadını alıyor), maydanoz, domates,biberiye, sarmısak, biraz soğan ve kabuğu soyulmuş limon dilimleri ile fırında üstü folyo ile kaplı olarak 30-40 dk kadar pişiririm, folyoyu açıp bir 10 dk daha tutarım. Sıcak yemek olarak da yenebileceği gibi, soğuk meze olarak atıştırmalık olarakta güzeldir.

  • IP logged

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Ynt: DENİZLERİMİZDE BULUNAN BALIKLAR
#151: 08 Nisan 2017, 02:06:47
Sokar Balığı (Siganidae)



İstanbul için istavrit neyse, bizim buralar (Kaş ve çevresi) için sokar odur. Akdeniz'in amorti balığı olur kendisi. Lesepsiyen, yani Kızıldeniz göçmenidir. Bir çok göçmen tür gibi yeni vatanında daha bir güven ve keyifle çoğalmış hatta son yıllarda popülasyonu tartışma konusu olmaya başlamıştır. Kaş'ın tek renk, yosunsuz sualtı faunasının sorumlusu olarak görülmektedirler, çünkü diğer zehirli balıkların aksine bildiğiniz otçuldurlar. İki türü vardır; Sokar ve Esmer sokar. Esmer sokar buralarda kaya sokarı olarak anılır. Boyu genellikle 15-20 cm arasında değişir. Sırt ve karın yüzgeçlerinin tümü zehir bezleri taşır. Bir ilginç özelliği de öldükten sonra bile zehirinin, etkisini dikenlerinde koruması. Bu yüzden balıkları ağdan alırken bile zehirlenmek mümkün.
Masrafsız balıktır; kuru ekmeğe gelir. Rivayete göre eti bayağı bir lezzetliymiş. Tava yapıyorlar buralarda, ayıklayıp, denizsuyuyla yıkayıp atıyorlar kızgın yağa. Yani özel bir muamelesi yok. En önemli nokta, oltadan alırken dikkatli olmak gerek. Allah yarattı demez, saplar dikeni. Çevremde bir kaç sazan arkadaşı gördüm, anırtıyor desem yeridir.
  • IP logged
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

T
  • *
  • İleti: 2171
Ynt: DENİZLERİMİZDE BULUNAN BALIKLAR
#152: 08 Nisan 2017, 19:13:49
Dülger balığı / Peygamber balığı / Güneş balığı



Sait Faik anlatmış, bize okumak düşer ;

"Hepsinin gözleri güzeldir. Hepsinin canlıyken pulları kadın elbiselerine, kadın kulaklarına, kadın göğüslerine takılmağa değer. nedir o elmaslar, yakutlar, akikler, zümrütler, şunlar bunlar?...
mümkün olsaydı da balolara canlı balık sırtlarının yanar döner renkleriyle gidebilselerdi bayanlar; balıkçılar milyon, balıklar şan ü şeref kazanırdı. ne yazık ki soluverir ölür ölmez, öyle ki, büzülmüş böceklere döner balık sırtının pırıltıları. benim, size ölümünü hikâye edeceğim balığın öyle parıltılı, yanar döner pulları yoktur. pulu da yoktur ya zavallının. hafifçe, belirsiz bir yeşil renkle esmerdir. balıkların en çirkinidir. kocaman, dişsiz, ak ve şeffaf naylondan bir ağzı vardır: sudan çıkar çıkmaz bir karış açılır. açılır da bir daha kapanmaz.

vücudu kirlice, esmer renkte demiş miydim?

rum balıkçıların hrisopsaros -hristos balığı- dedikleri bu balık, vaktiyle korkunç bir deniz canavarı imiş. isa doğmadan evvel, akdeniz'de dehşet salmış. bir finikeli denize düşmeye görsün! devirdiği kartacalı çektirmesinin, beni israil balıkçı kayığının sayısı sayılamamış. keser, biçer; doğrar, mahmuzlar; takar, yırtar; kopararır atar; çeker, parçalarmış. akdeniz'in en gözü pek; insandan, hayvandan, fırtınadan, yıldırımdan, belâdan, işkenceden yılmaz korsanı, dülger balığının adından bembeyaz kesilirmiş.

isa, günlerden bir gün, deniz kenarında gezinirken sandallarını büyük bir korkuyla bırakıp kaçan balıkçılar görmüş. "ne oluyorsunuz?" diye sorunca balıkçılara; "aman" demişler balıkçılar, "elâman! elâman bu canavardan! sandalımızı kırdı, arkadaşlarımızı parçaladı. hepsinden kötüsü, balık tutamaz olduk, açlıktan kırılırız."

isa, yalınayak, başı kabak, dülger balıklarının yüzlercesinin kaynaştığı denize doğru yürümüş. en kocamanını, uzun parmaklı elleriyle tutup sudan çıkarmış. iki elinin başparmağı arasında sımsıkı tutmuş, eğilmiş, kulağına bir şeyler söylemiş...

o gün bu gündür dülger balığı, denizlerin görünüşü pek dehşetli, fakat huyu pek uysal, pek zavallı bir yaratığıdır. birçok yerlerinde çiviye, kesere, eğriye, kerpetene, destereye, eğeye benzer çıkıntıları, kemikle kılçık arası dikenleri vardır. dülger balığı adı ona bunlardan ötürü takılmış olmalı.

bütün bu alat ü edavatın dört yanını, şeffaf naylondan diyebileceğimiz işlemeli bir zar çevirmiştir. kuyruğa doğru bu incecik zar azıcık kalınlaşır, rengi koyulaşır, bir balık kuyruğunun biçimini alır.

oltaya tutuldu muydu dünyasına, sulara küsüverir. nasıl bir korku içine düşer kimbilir? onun için dünya bomboştur artık. oltadan kurtulsa da fayda yoktur. suyun yüzüne yamyassı serilir. kocaman gözleriyle insana mahzun mahzun bakar durur. sandala aldığınız zaman dakikalarca onun sesini işitirsiniz. ya, sesini! bir o, bir de kırlangıç balığı sandalda ölünceye kadar ikide bir feryada benzer, soluğa benzer acı bir ses çıkarır. ince zardan ağzını bir kere ağlara vurmasın, küstüğünün resmidir dülger balığının.

bir gün, balıkçı kahvesinin önündeki; yarısı kırmızı, yarısı beyaz çiçek açan akasyanın dalına asılmış bir dülger balığı gördüm. rengi denizden çıktığı zamandı. yalnız aletlerinin etrafını çeviren incecik, ipekten bile yumuşak zarları titreyip duruyordu. böyle bir oynama hiç görmemiştim. evet, bu bir oyundu. bir görünmez iç rüzgârının oyunuydu. vücutta, görünüşte hiçbir titreme yoktu. yalnız bu zarlar zevkli bir ürperişle tatlı tatlı titriyorlardı. ilk bakışta insana zevkli, eğlenceli bir şeymiş gibi gelen bu titreme, hakikatte bir ölüm dansıydı. sanki dülger balığının ruhu, rüzgâr rüzgâr, bu incecik zarlardan çıkıp gidiyordu; bir dirhem kalmamışcasına.

hani bazı yaz günleri hiç rüzgâr yokken, deniz üstünde bir meneviş peydahlanır. işte böyle bir cazip titremeydi bu. insanın içini zevkle, saadetle dolduruyordu. ancak, balığın ölmek üzere olduğu düşünülürse, bu titremenin anlamı hafifçe acıya yorulabilirdi. ama insan, yine de bu anlam’a almamağa çalışıyordu. belki de bu, harikulâde tatlı bir ölümdür. belki de balık, hâlâ suda, derinliklerde bulunduğunu sanıyordur. karnı tok, sırtı pektir. akşam olmuştur. denizin dibinin kumları gıdıklayıcıdır. altta, dişi yumurtaları, üstte erkek tohumları sallanıyor, sallanıyor, sallanıyordu. vücudunu bir şehvet anı sarmıştır… birdenbire dehşetli bir şey gördüm: balık tuhaf bir şekilde, ağır ağır ağarmağa, rengini atmağa, hem de beyaz kesilmeğe giden bir hal almağa başlamıştı. acaba bana mı öyle geliyor? sahiden rengini mi atıyor? demeğe, dikkatli bakmağa lüzum kalmadan, yanılmadığımı anladım.

kenarları süsleyen zarların oyunu çabuklaşmağa, balik da, git gide, saniyeden saniyeye pek belli bir halde beyazlaşmağa başladı. içimde dülger balığının yüreğini dolduran korkuyu duydum. bu, hepimizin bildiği bir korku idi: ölüm korkusu.

artık her seyi anlamıştı. denizlerin dibi âlemi bitmişti.. ne akıntılara yassı vücudunu bırakmak, ne karanlık sulara, koyu yeşil yosunlara gömülmek… ne sabahları birdenbire, yukarılardan derinlere inen, serin aydınlıkta uyanıvermek, günün mavi ve yeşil oyunları içinde kuyruk oynatmak, habbeler çıkarmak, yüze doğru fırlamak… ne yosunlara, canlı yosunlara yatmak, ne akıntılarla âletlerini yakamozlara takarak yıkanmak, yıkanmak vardı. her şey bitmişti:

dülger balığının ölüm hali uzun sürüyor. sanki balık su hava dediğimiz gaz suya alışmağa çalışmaktadır. hani biraz dişini sıksa, alışması mümkündür gibime geldi.

bu iki saat süren ölüm halini, dört saate, dört saati sekiz saate, sekiz saati yirmi dörde çıkardık mıydı; dülger balığını aramızda bir işle uğraşırken görüvereceğiz sanıyorum.

onu atmosferimize, suyumuza alıştırdığımız gün, bayramlar edeceğiz. elimize görünüsü dehşetli, korkunç, çirkin ama, aslında küser huylu, pek sakin, pek korkak, pek hassas, iyi yürekli, tatlı ve korkak bakışlı bir yaratık geçirdiğimizden böbürlenerek onu üzmek için elimizden geleni yapacağız. şaşıracak, önce katlanacak. onu şair, küskün, anlaşılmayan biri yapacağız. bir gün hassaslığını, ertesi gün sevgisini, üçüncü gün korkaklığını, sükûnunu kötüleyecek, canından bezdireceğiz. içinde ne kadar güzel şey varsa hepsini, birer birer söküp atacak. acı acı sırıtarak isa’nın tuttuğu belinin ortasındaki parmak izi yerlerini, mahmuzları, kerpeteni, eğesi, testeresi ve baltasıyla kazıyacak. ilk çağlardaki canavar halini bulacak.

bir kere suyumuza alışmağa görsün. onu canavar haline getirmek için hiç bir firsatı kaçırmayacağız"
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553
Ynt: DENİZLERİMİZDE BULUNAN BALIKLAR
#153: 08 Nisan 2017, 19:54:33
Buğulamasını en sevdiğim balıklardandır. :)
  • IP logged

  • *
  • İleti: 5812
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: DENİZLERİMİZDE BULUNAN BALIKLAR
#154: 08 Nisan 2017, 22:18:54
Herkesin ellerine sağlık ne güzel bir başlık oldu burası.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 5812
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: DENİZLERİMİZDE BULUNAN BALIKLAR
#155: 12 Kasım 2017, 22:00:26
USKUMRU / Scomber / Atlantic Mackerel
Kendileri beni  en çok  duygulandıran balıktır. Dedemden ve babamdan bana aktarılan bir hikayesi vardır. Dedemde babamda uskumruya “ Denizin Gelin Kızı” derlerdi.Dedem Babama gelecek nesiller bu balığı kitaplarda görecekler dermiş, babamda bana söylemişti. Artık Karadeniz de “Lipari” büyüklüğünde uskumru olmadığı için sağlığında haklı çıktı. Bu uskumru narin bir balık küçüğüne aynı palamutta olduğu gibi “vonoz” büyüğüne de “Lipari” deniyor. Aynı palamut gibi göçmen bir balıktır. Normalde tüm denizlerimiz de bulunması lazım fakat yıllardır, Marmara ve Karadeniz’e çıkamadan hatta bir kere bile yumurtlayamadan bitirilir. Bazen İstanbul’da tezgahlarda iri istavrit büyüklüğünde vonoz uskumrular görüyorum. Biraz bakıp yutkunup yoluma devam ediyorum. Hatta bir keresinde bakarken dalmışım öylesine, tezgahtaki  doğru düzgün Türkçe bile konuşamayan tezgahtar bana “uskumru Karadeniz’den abi” dedi kendi lisanıyla. Şimdi adama ne desem dedim uzaklaştım sessizce. Adam hala arkamdan “yarım kilo et fiyatına abi “ diye bağırıyordu garibim. Pahalı buldum da almadım zannetti. Şimdi bu narin balığın düşmanı çoktur, tüm vahşi balıklar bunu yer bir kere. Ayrıca deniz soğukluğundan da etkilenir belli dönemlerde. Aynı palamut gibi hızlı yüzer ve sürüler halinde dolaşır. Orta su balığıdır bu balıkta. Bunlara “pelajik balıklar” diyorlar bu işlerle akademik uğraşı içinde olanlar.
Sonuçta çevresindeki herkes canavarı bu balığın. Her türlü avlanma şekliyle avlanılır eğer öncesinde hayata tutunup,canlı kalabilirse .Bu balığın bolluğunun en güzel örneği eskiden Karadeniz’de çapari ile kanca kancaya istavrit gibi tutulmasıdır.
Neyse güya balığı tanıtacaktık. Zaten şimdiye kadar yazmaya çalıştığım balıklarla ilgim alakam vardı geriye üç beş balık daha kaldı. Ondan sonrası biraz araştırarak ve bilenlerinden destek alarak olacak muhtemelen. Balığı tanıtacaz diye kendi hatıralarımızı yazıyoruz ya umarım okuyanlar sıkılmıyordur. Okuyan da oluyormudur onuda bilmiyorum ya.
Her şekilde avlanılabildiğini ve sonuçta tezgaha niçin gelemediğini öğrendik. Allah’tan Norveç diye bir yer var. Oradan koliye doldurup gönderiyorlar. Bazen bende alıyorum marketlerden donmuş olarak. Soğuk zincir bozulmadan almak önemlidir. Ama ızgarası harika oluyor. Biraz yağlı balık ya ondan olsa gerek ızgara da bu kadar güzel olan balık görmedim ben. Aynı kasaplık tavuklar gibi.Kasaplık tavuklarda hemencecik pişer ağızda dağılıverir, nolcak 36-45 gün aralığında kesim ağırlığına ulaşmış , piliç daha . Benim çocukluğumda bir misafir geldiğinde babaannem tavuklarımızdan keserdi hemencecik yolar ,temizler,yıkar, tencereye atardık. Akşama kadar mangalın üstünde kaynardı, su ekleye su ekleye bir hal olurduk. Yinede piştiğinde kayış gibi olurdu. Adaleli hayvan nolucak başka türlü yaşama şansı yokki, atmacadan kaç, köpekten kaç, sansardan kaç, afrikalı atletler gibi olurlardı. Şimdi bu tarz özenilir oldu, millet birbirini paralıyo gezen tavuk diye.Tavuk nereden aklıma geldiyse, mezgiti yazarken de unutmuşum bak o da aklıma geldi , bir yerler de mezgite “tavukbalığı”denildiğini duymuştum.
Uskumruya dönecek olursak,ızagara , tava, buğulama, pilaki  yani aynı palamut gibi herşeyi olur. Yağlı olduğunda tavası ve pilakisi  ağır olur. Küçüklerini yani vonozu tava yapılmalı, büyükleri ise ızgara yada pişirme kağıdında fırına atılmalı.
Uskumru için de bu kadar.Selametle…



ızgarası güzel olur




Çok ilginçtir  bu yazıyı kalpten yazmışım demekki, yıllar sonra bu sene Marmara'ya uskumru girdi. Hemde orjinal uskumru. Hatta peşine kılıç balığı bile girmiş. Paşalimanı civarlarında görmüşler. Neyse konumuz uskumru. Ağustos ayının ortasından beri sürüler halinde Marmara'ya geldiler. Babamın tabiriyle "Denizin gelin kızı". Bulunduğum barınakta herkes üçer beşer tane tutuyordu çaparilerle. Ama yasak bir kalktı olay bitti. Kendisine endüstriyel balıkçı denilen öğütücü fabrikalar , tüm bu stoğu bir hafta sürmeden bitirdiler.Bu işten anlayan biri olarak bunu üzüntüyle izledim. Barınaktaki komşularıma hatta söyledim. Artık tutamazsınız oltalarla diye. Bana inanmadılar ama yapacak bir şey  yok her zaman olduğu gibi güzelim balık sürüleri kırıldı gitti. Kaçıp canını kurtarıp üreme şansı yakalayabilecek olan oldu mu bilemem.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 12 Kasım 2017, 22:03:34 Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu »
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 2553
Ynt: DENİZLERİMİZDE BULUNAN BALIKLAR
#156: 13 Kasım 2017, 00:05:44
Bir zamanlar ''Hamsi unu fabrikası'' da kurulduğunu hatırlıyorum da üzülüyorum.
Belli müddetle Marmara da ticari balıkçılık kesinlikle yasaklanmalı.  :(
  • IP logged

  • *
  • İleti: 5812
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: DENİZLERİMİZDE BULUNAN BALIKLAR
#157: 13 Kasım 2017, 09:55:16
Bir zamanlar ''Hamsi unu fabrikası'' da kurulduğunu hatırlıyorum da üzülüyorum.
Belli müddetle Marmara da ticari balıkçılık kesinlikle yasaklanmalı.  :(

Öcal Abi ;
Marmara da ticari balıkçılık oltacılık ve gözüne ağ ile kıyı balıkçılığı ile yapılmalı, bu gırgır, trol , yüz trolü, algarna gibi endüstriyel balıkçılık türleri tamamen yasaklanmalı ve hatta bu teknelerin Marmara'dan geçişine bile sahil güvenlik eşlik etmeli, o kadar yani, ayrıca diğer denizlerimizde de bir kota dahilinde avlanmalılar. Fakat şimdiki usül stok bitirilene kadar avlanma şeklinde olduğu için yazık oluyor.
Fakat uygulamada her gün görüyorum, Cankurtaran fenerinde kıyıda gırgır ağ atıyor, derinlik kanunda belirtilen sınırın altında fakat çok hızlı ağın altını basıp, bot ile asılarak yasal derinliğe çekiyorlar. Tam o esnada yüz trolü çeken korsan tekneler kıyıya yakın bir şekilde demirdeki gemilerin arasından , oralara saklanmış olan istavrit, sardalya ne varsa toplayarak gidiyor.  Kızdığım nokta ise, balıkçılıkta  küçük yerlerde dibine kadar işleyen bürokrasi ve kolluk denetimi bu Marmara'da yok. Neyse iyisi mi ben burada durayım.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Ynt: DENİZLERİMİZDE BULUNAN BALIKLAR
#158: 13 Kasım 2017, 10:59:42
Ahmet reisim, 10 yıl kadar önce ATV'de Ali Kırca'nın programında konu balıkçılıktı. İki balıkçı canlı yayında kapışınca biri diğerine canlı yayında aynen şu cümleyi kurdu: "Ulan senin Sahil Güvenlik'e para yedirip Kumkapı'da trol çektiğini bilmeyen var mı?"

Tabi ki herhangi bir şey çıkmadı. Yenikapı önlerinde trol çekerlerken Sahil Güvenliği arıyorum, saat 12:00 civarı. Akşamüstü geri arıyorlar "Biz geldik, burada kimse yok." diye.

Örnekler çoğaltılabilir ama şu Rizeliler mafyası diye anılagelen topluluk, yani büyük balıkçı, sirküleri bile belirlerken kimi kime şikayet edeceksin diyor, küfretmekle yetiniyoruz.

Uzun yıllardır bu işlerin bir kıyısındayım ve net inandığım şey, küçük balıkçıyı korursan denizi de korursun.

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

  • IP logged
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

  • *
  • İleti: 1541
  • Bilen bilir
Ynt: DENİZLERİMİZDE BULUNAN BALIKLAR
#159: 13 Kasım 2017, 11:23:26
Balıklar ilgili bir deyiş vardı.

Balık baştan mı kokuyordu da kuyruğun haberi mi olmuyordu. ;D

Birileri Rize mi dedi . ;D ;D ;D
  • IP logged
DeDe

T
  • *
  • İleti: 2171
Ynt: DENİZLERİMİZDE BULUNAN BALIKLAR
#160: 13 Kasım 2017, 19:38:58
  • IP logged

  • *
  • İleti: 5812
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: DENİZLERİMİZDE BULUNAN BALIKLAR
#161: 29 Kasım 2017, 23:34:49
Kardinal Balığı / Cardinal fish /Apogon imbersis

Ben yeni duydum ve azıcık araştırdım. Atlantik Okyanusundan göçmüş bizim denizlerimize. Ege ve Akdeniz'de bulunuyormuş. Çok nadir de Marmara'da görüldüğü olurmuş.Gözlerinde birbirine paralel iki çizgisi varmış, Maksimum 15 cm. boyunda ekonomik değeri olmayan bir balıkmış. Bu yüzden de ticari avcılığı yokmuş. Kayalık yerlerde yaşarmış, olur da oltalarımıza takılırsa diye burada bulunsun istedim.


  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 1649
    • instagram
Ynt: DENİZLERİMİZDE BULUNAN BALIKLAR
#162: 30 Kasım 2017, 01:24:52
Kardinal Balığı / Cardinal fish /Apogon imbersis

Ben yeni duydum ve azıcık araştırdım. Atlantik Okyanusundan göçmüş bizim denizlerimize. Ege ve Akdeniz'de bulunuyormuş. Çok nadir de Marmara'da görüldüğü olurmuş.Gözlerinde birbirine paralel iki çizgisi varmış, Maksimum 15 cm. boyunda ekonomik değeri olmayan bir balıkmış. Bu yüzden de ticari avcılığı yokmuş. Kayalık yerlerde yaşarmış, olur da oltalarımıza takılırsa diye burada bulunsun istedim.



Kötü bir video ama konusu geçmişken paylaşayım istedim..
https://www.instagram.com/p/BKfNrWLj5AN/

SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

  • IP logged
Akdenizli, Balıkçı

  • *
  • İleti: 2553
Ynt: DENİZLERİMİZDE BULUNAN BALIKLAR
#163: 04 Mayıs 2018, 23:42:35
Geçen hafta Kuşadası Marina da öğlen vakti bir Baraküda gördüm.
Forum üyemiz Alpaslan Çolakoğlu reisin çapasını inceliyorduk , hemen suyun 1 karış altında salınarak kendi yarı boyunda belki de eşi idi diğer bir cinsi ile  bize de bakarak ve hiç korkmadan bir denizaltı gibi yavaş yavaş salınarak uzaklaştı.
Abartmıyorum en az 1,5  m boyunda idi ve irilik ten üzerinde oluşmuş yosunlar net belli oluyordu. Ve o korkunç kafa yapısı ,bizi telaşsız korkusuz izleyen gözlerini görünce çok etkilendim.
Suda bize vursa ikiye böler öyle bir yapısı vardı , zaten pek denize girmem bu sene daha da az gireceğim herhalde. ::)
 
Hemen zıpkın getirin diye seslenenlere ; hayvanın cesaretinden ve büyüklüğünden etkilenip ''bırakın hayvan yaşasın hem yanında eşi de var  çoğalsın'' demişim.

Şimdi soru şu : Bizim denizlerimizde böyle 1,5 - 2 m denizaltı gibi Baraküda normalmidir ?



  • IP logged

T
  • *
  • İleti: 2171
Ynt: DENİZLERİMİZDE BULUNAN BALIKLAR
#164: 04 Mayıs 2018, 23:53:37
1,5-2m ? O kadar büyüğünü hiç görmedim denizde.
70-80cm belki...
  • IP logged

 
Yukarı git