Bir Kış Seyri .. GİRİT'e doğru..

Başlatan Eyüp Oğan, 06 Kasım 2019, 19:54:30

« önceki - sonraki »

Eyüp Oğan

25 Kasım Pazartesi

Ertesi sabah yine erken bir saatte uyandık.

Fırtına bu gece üzerimizden geçti..



Gece sabaha kadar rüzgarın ve yan teknedeki mandarın sesinden doğru dürüst uyuyamadık, yağmur hiç dinmedi neredeyse.. Herkes defalarca kalktı, tekneyi kontrol etti..

Bugün fırtınanın hırsı geçecek, biz de önce Knossos Sarayına sonra Hanya'ya gideceğiz, bu gece Hanya'da bir otelde kalacağız.

Salı akşamı Agios Nikolaos'a dönüp, Çarşamba günü marinayla ilişkimizi kesip, arabayı teslim edip, Port Polis'e uğrayıp saat 14.00 gibi avara olmayı düşünüyoruz.

Kahvaltımızı yapıp doğruca Knossos Sarayı için yola çıktık. Bu sefer ana yoldan gidiyoruz.

Knossos sarayı ile ilgili merak edenler aşağıdaki video yu izlesinler.







Yolda whatsup tan Celal Kırdar arkadaşımız Kurna gölünü görmeden Hanya'ya geçmeyin yazmış.

Bunun üzerine anayoldan çıktık ve yine dağ yolundan Kurna gölüne gittik, yolda yağmur sonrası gördüğümüz gökkuşağı ise şahaneydi, Doğan Erbahar hocanın kulaklarını çınlattım. Gökkuşağı ile ilgili açıklamalarını ilgiyle takip etmiştim.



Kurna Göl'ü hayal kırıklığı yarattı, 2 tur otobüsü daha gelmiş, turistler gölün fotografını çekiyordu, bunlar bizim Bolu'daki Abant'ı, Gölcük'ü görmemişler..

Göl çevresindeki taverna ve Cafeler kapalıydı,

Vakit geçirmeden Hanya'ya gittik.

Liman çevresini, tarihi kale ve binalarını gezdik, bol bol fotograf çektik.







Hanya turistik bölgesi olan Limana yakın bir yerden oldukça temiz bir otele yerleştik.

Yemeğimizi yine buraya yakın küçük ama şirin bir Taverna da sofra şarabı ve rakı eşliğinde yedik.

Otele dönüp, biraz dinlenip dışarıya çıkarız, biraz barları dolaşırız diye düşünürken ben odada uyuyup kalmışım. Akif'in sabaha karşı 04.00 gibi odaya girmesine uyandım..

.....................................................

26 Kasım Salı

Ertesi sabah gece hakkında bana hiç bişey anlatmadılar.. Omerta!! Dediler..

Otelde umduğumuzun çok ötesinde çok çeşitli ve nefis bir kahvaltı yaptım.

Bizim haytalar dünden kalma uykusuz ve yorgun suratlarla canları pek bişey istemiyor ve çok az yiyorlar.. Mide ilaçları filan alıyorlar..

Merakım iyiden iyiye arttı ama üstelemiyorum, nasılsa yarın 90 millik seyir var, çözülürler bir ara.. :)

Kahvaltı sonrası otele hesabımızı ödeyip, eşyalarımızı arabaya yerleştirip, yine yürüyerek Hanya sokak ve caddelerini gezmeye başladık.

Bir yanda yağmur yağıyor..

Süngerci, rakı ve şarapçı, Girit bıçakçısı, torunumun yaşgünü için hediye alacağız derken öğle oldu, karnımız acıktı bir dönercide döner yedik.
Bu arada Girit'li emekçi sınıfı partisinin de fotografını çektik..



Tekrar limana indik, rıhtım önündeki cafelerden birinde oturup kahvemizi içtik ve yolcu yolunda deyip, arabamıza binip Hanya'dan ayrıldık.



Agios Nikolaos'a vardığımızda hava kararmıştı.. Eşyaları tekneye taşıdıktan sonra tekrar Agios Nikolaos'u gezmek için dışarıya çıktık, uzun bir yürüyüş yaptık.

Tekneye dönüp, birer viski içip yattık..

.................................................................

27 Kasım çarşamba

Sabah kahvaltımızı marinanın hemen dışındaki cafede yaptık.

Sonra Akif ve Ünal önce marinanın hesabını ödediler 3 gece için 105 euro ödedik.. tuvalet, banyo için aldığımız anahtarı geri verip, kaporoyu geri almışlar,

Daha sonra limana port polise transit logu imzalatmaya gittiler. Dönüşte de önünden geçtikleri Rent a Car'a arabanın anahtarını vermişler..



Biz de bu arada Deniz'le oğluna hediyelik almaya gittik,

Dükkan sahibi hanım Türk ve İstanbul'dan geldiğimizi öğrenince Deniz'le sıkı bir İstanbul muhabbeti yapmaya başladı.

Kubilay ise uzun seyir için mutfaktaki eksikleri giderme peşinde market, pazar gezip, sebze, meyve, yeşillik vs alıyor.

Sonunda Balıkçı'da buluştuk. Yolda yiyeceğimiz buğulama için Grida'lar çok pahalı geldiğinden 2 adet levrek satın aldık.

Çarşıda meydana bakan bir cafede oturup, Giritteki son kahvelerimizi içtik.

Elimizde alış veriş torbaları Marinaya yürüdük, tekneye yerleşip, hazırlıklarımızı yapıp, Ünal'ın 2 tonozu sırasıyla atması ile koltuk halatlarımızı toplayıp ağır yolla avara olduk,

En son 8 sene önce gelmişim, bakalım bir daha ne zaman yolumuz düşecek..

Saat 15.00..

Önümüzde 90 millik bir yol var.. Pusula rotamız 20 derece 

Rota Astipalya..



(Devam edecek)

Doğan Erbahar

Alıntı yapılan: Eyüp Oğan - 07 Aralık 2019, 23:18:30
Alıntı yapılan: Doğan Erbahar - 07 Aralık 2019, 21:07:58
Şu hengame bitsin rahat rahat okuyacağım, çok güzel yazıya benziyor, hızlıca göz gezdirebildim... :)


Doğan hocam, DT olursan hiç okuyamazsın endişe ettim şimdi..



DT oldum, ilk iş bir çırpıda okudum...  :D
Elinize sağlık, ilaç gibi geldi Aralık ayında...
"...parce que je suis heureux en mer et peut-être pour sauver mon ame..." - Bernard Moitessier

Özhan Sezgin

Eyüp reisim kaleminize sağlık diyim, her aksam soyle bir bakip yeni yaziniza denk gelince keyifle okuyorum..

Yazınızın büyüsü kaçmasın ama tasvirlerinizde bir şey dikkatimi çekti hoşuma da gitti , yazının tamamı bitince denk gelir umarım paylaşırım..


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Özhan Sezgin

Bülent Büyükdağ

Anlaşıldı şimdi dönüşün neden öyle asker sevkiyatı gibi olduğu; Kaptan, mürettabatı teslim aldığı gibi, sağlam karaciğerlerle memlekete teslim etmek istemiş.
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

Eyüp Oğan

Alıntı yapılan: Bülent Büyükdağ - 12 Aralık 2019, 09:21:21
Anlaşıldı şimdi dönüşün neden öyle asker sevkiyatı gibi olduğu; Kaptan, mürettabatı teslim aldığı gibi, sağlam karaciğerlerle memlekete teslim etmek istemiş.

Bülentcim, Karpathos'a ilk, Girit'e 2. gidişim oldu. Ama diğerlerine onlarca kez gitmişimdir..

Bana kalsa seyre daha erken çıkar ve Mora üzerinden geniş bir yay çizerek dönerdim. Kubilay hariç diğer arkadaşlar ya emekli ya da Home ofis çalışıyorlar, o nedenle onlara da uyardı bu rota ama Kubilay'ın 2 Aralık Pazartesi işe gitmesi lazım.

Seyire çıkmak Kasım ayının 20 sini bulunca, bu seferde benim Torun'un 1.yaşgününe yetişmem gerekti..

Karaciğer konusuna hiç girmeyelim, hala detoks yapıyorum evde, Reyhan ablan içkileri saklamış.. :))

Selamlar, sevgiler..

Eyüp Oğan

Alıntı yapılan: Özhan Sezgin - 12 Aralık 2019, 00:39:34
Eyüp reisim kaleminize sağlık diyim, her aksam soyle bir bakip yeni yaziniza denk gelince keyifle okuyorum..

Yazınızın büyüsü kaçmasın ama tasvirlerinizde bir şey dikkatimi çekti hoşuma da gitti , yazının tamamı bitince denk gelir umarım paylaşırım..


Özhan Reisim, bu yazının hala sıkılmadan okunuyor olmasına sevindim.

Pehlivan tefrikasına döndü, bitmek bilmedi..

Bu arada yazdıkların merakımı çok artırdı, paylaşmanı bekliyeceğim..

Selam ve sevgiler..

Eyüp Oğan

Alıntı yapılan: Doğan Erbahar - 11 Aralık 2019, 22:33:11
Alıntı yapılan: Eyüp Oğan - 07 Aralık 2019, 23:18:30
Alıntı yapılan: Doğan Erbahar - 07 Aralık 2019, 21:07:58
Şu hengame bitsin rahat rahat okuyacağım, çok güzel yazıya benziyor, hızlıca göz gezdirebildim... :)

Doğan hocam, DT olursan hiç okuyamazsın endişe ettim şimdi..


DT oldum, ilk iş bir çırpıda okudum...  :D
Elinize sağlık, ilaç gibi geldi Aralık ayında...

Doğancım, fırsat bulduğuna ve beğendiğine sevindim..

Şu gökkuşağı konusuna tekrar bakacağım, arkadaşlara o bilgiyi satayım dedim ama unutmuşum.. :)

Selam ve sevgiler..

O.Utku Uçkan

Var ya bu yolculuğu ben yapsam 10 sezonluk dizi yazardım. :)xx
Ama böyle bir yolculuğa''abi uygunsan sen de gel,aramızda hiç arıza yapacak kaptan yok sıkılmayalım''
demeden çıkmana üzüldüm.İlla biz de mi İstanbullu olmalıyız.Tıp okurken İzmir'li olmuştun ya. ;)
DeDe

Eyüp Oğan

Alıntı yapılan: O.Utku Uçkan - 12 Aralık 2019, 12:16:17
Var ya bu yolculuğu ben yapsam 10 sezonluk dizi yazardım. :)xx
Ama böyle bir yolculuğa''abi uygunsan sen de gel,aramızda hiç arıza yapacak kaptan yok sıkılmayalım''
demeden çıkmana üzüldüm.İlla biz de mi İstanbullu olmalıyız.Tıp okurken İzmir'li olmuştun ya. ;)

Utku Abim benim..! Hiç olur mu öyle şey, başımızın üzerinde yerin var..

Biz bu geziyi "Omerta Geleneksel Kış seyri" olarak organize etmiştik.

Yaklaşık 15 yıldır, düzenli yapıyoruz. (son 2 yıl biraz aksadı) eski seyirlerimizi blogumda yayınlamıştım.

Bu seyirde de bir arkadaşımız Bursa, diğer bir arkadaşımız Eskişehir'den katıldı..

......................

Yazdıklarından, bu seyir anısını keyifle okuduğunu anlıyorum.. :)

Evdekilere selamlar..

Sevgiler..

Eyüp Oğan

Knossos'un gizi..

Efsane bu; kim, hangi kafayla hayal dünyasında bu fantezileri kaleme almış ve nesiller boyu günümüze kadar gelmesine yol açmış bilemiyorum..

Knossos sarayının 1400 odalı olması ile günümüz arasındaki ironiye mi yoksa Minotor'un bu sarayın labirentlerindeki masalına mı şaşayım bilemedim..

(Çetin Kent'in bu foruma yazdığı köşe yazılarından esinlenerek paylaşmak istedim..)

...........................................

Minotor Efsanesi,



Minotor, Yunan mitolojisinde yarı insan-yarı boğa yaratık. Özgün sözcük Minotor'dur ve Yunanca "Minos'un Boğası" anlamına gelir.

Girit'te hüküm süren güçlü kral Minos, gücünü kanıtlamak için Poseidon'dan ona kurban edeceği bir boğayı denizden çıkartıp vermesini ister.

Ama hayvan Minos'a o kadar güzel görünür ki onu kurban etmeye kıyamaz ve saklar.

Bunun yerine başka bir boğayı kurban eder.

Poseidon bunu fark ettiğinde çok sinirlenir ve Minos'un karısı Pasiphae'de boğaya karşı bir aşk uyandırır.

Pasiphae'nin boğayla çiftleşmesinden boğa başlı ve kuyruklu, insan bedenli Minotor doğar.

Minotor, sanatçı Daidalos'un yaptığı, Labyrinthos adlı, içinden kimsenin çıkamayacağı yapıya kapatılır.

Minotor insan etiyle beslenmektedir. Bunun için, Atinalılara karşı savaş kazanmış olan Minos onlardan, haraç olarak, her yıl Minotor'un yemi için yedi genç erkek, yedi genç kız ister.

Üçüncü haraç yılı geldiğinde, Theseus Minotor'u öldürmek için Girit'e giden gemiye biner.

Labyrintos'a sokulacak kafile halkın gözü önünden geçirilirken, kralın kızlarından Ariadne Theseus'u görür görmez ona aşık olur.

Daidalos'un öğüdüyle Theseus'a bir yumak iplik verir. İpliğin ucunu girişe bağlamasını, böylece dönerken ipi takip edip çıkışı bulabileceğini söyler.

Ariadne Theseus'un kendisiyle evleneceğine dair bir de söz alır.

Theseus, uykuda yakaladığı Minotor'u kıpırdamaz halde yere bastırıp yumrukları ile öldürür.

Zafer Dedeoğlu

Alıntı yapılan: Eyüp Oğan - 12 Aralık 2019, 11:56:26
Alıntı yapılan: Bülent Büyükdağ - 12 Aralık 2019, 09:21:21
Anlaşıldı şimdi dönüşün neden öyle asker sevkiyatı gibi olduğu; Kaptan, mürettabatı teslim aldığı gibi, sağlam karaciğerlerle memlekete teslim etmek istemiş.
Karaciğer konusuna hiç girmeyelim, hala detoks yapıyorum evde, Reyhan ablan içkileri saklamış.. :))

Selamlar, sevgiler..

Eyüp kaptanım Risus'un mahseni her zaman emrindedir. Beklerim yasakları delmen için  :)

Çetin Kent

Eyüp abi otopilotun aşağıdaki pistonunun yerinden çıkan zincirle alakası var mı? Zincir olmasa da otopilot tekneyi götürmez miydi?
Yaşayıp gidiyoruz.

Eyüp Oğan

Girit - Astipalya seyri..

Rüzgar da çıkınca kapkara yağmur bulutları peşimizde biz önlerinde ful arma koşturmaya başladık...



Her zamanki gibi oltamızda denizde..



Giderek bulutlardan uzaklaştık..

Güneş iskele kıç omuzluğumuzdan tüm göğü kızıla boyayarak batmaya başladı, orda olmanızı isterdim o kadar güzel bir manzara vardı ki, bol bol fotograflar çekildi..



Teknede wanderboom adında Teknosa'dan aldığım bir bluetooth bağlantı yapabildiğimiz bir hoparlör var, hem çok kaliteli ses veriyor, hem de waterproof özellikte ve şarjı çok uzun gidiyor.

Sırasıyla hepimiz telefonlarımızla bağlanıp, sevdiğimiz müziği dinletiyoruz.

Bu arada çocuklarla telefonla konuşuyoruz, yeri gelmişken Akif'in kızı Amerika'da Mimar, Deniz'in bir oğlu Kanada'da, bir oğlu Türkiye'de Üniversitede okuyor, Kubilay'ın kızı Norveç'te Doktor, Benim ufak oğlum İtalya'da okuyor, Ünal'ın oğlu Türkiye'de o da Doktor..

Seyirde en önemli gündemlerden birisi çocuklar.. Benim ayrıca bir de büyük oğlum ve torun var malumunuz..

Çocuklardan biri telefonla ararsa herkes susuyor, aranan babanın keyfini, gözlerinin parlamasını görmek ömre bedel..



Havada hem güneşin batması, hem de kuzeye doğru çıkmamızın sonucu oldukça soğumaya başladı, kalın polarlarımızı, berelerimizi filan giydik..

Belki de açlıktan üşüyorduk.. :)

Meyve, kuruyemiş ile açlığımızı biraz bastırdık, bu arada mutfakta hummalı bir faaliyet var. Biraz sonra Kubi havuzluğa çıktı ve bir tencerede haşladığı Levrekleri bir kabın içinde kılçıklarından ayıklamaya başladı, biz o nefis balık kokusunu duyunca o haliyle bile yiyebilirdik..

Defnesinden, karabiber çekirdeğine, havucundan, patatesine, şimdi adını unuttuğum yeşilliklerine kadar nefis bir balık buğulaması yaptı.

Ya Arkadaş, bu kadar mı becerikli olunur, vallahi ben bu kadar nefisini yememiştim. Sadece ben aynı düşüncede değilim ki hepimiz 2 er tabak yedik..

......................................

Deniz fırtına sonrası oldukça kaba dalgalı idi, yemeğin güvenli yapılabilmesi (dalga neticesi koca tencere devrilirse çok üzülürdük) ve rahat yiyebilelim diye ve bu yeni teknemde ilk kez deneyeceğimiz faça yelken (heave to) yaptık. Aşağıda videosunu izleyebilirsiniz.



Açıkçası tahmin ettiğimin üzerinde başarılı bir sonuç aldık. Çok rahat yemeğimizi yedik..

Arkasından Deniz'in Hanya'dan aldığı bol bademli tahin helvası masaya gelince bayram ettik..

.....................................

Neredeyse Astipalya önlerine kadar tek kontrada yelken yaptık. Rüzgar oldukça istikrarlı 12-15 knot arası iskeleden apaz esti..



Gece ilerledikçe uykumuz geliyor diye, vardiya yapalım diyoruz ama önceleri kimse yatmaya gitmiyor..

Gökyüzü alabildiğine yıldız..

Whatsup grubunda arkadaşlarla yazışırken şöyle yazmışım..

" Şahane gece seyri, tepemizde samanyolu, milyonlarca yıldız,
   Jüpiter ve Venüs ardarda dizilmiş yolumuzu aydınlatıyor.
   Kayan göktaşlarının haddi hesabı yok..
   Merak etmeyin hepinize yetecek dilekler tuttum.."

Arkamızda Girit'in ışıkları iyice görünmez oldu..

Bu arada iskelemizde uzaktan ışık hüzmeleriyle karanlıkta ufukta aydınlanan Santorini seçiliyor..

Rotamızı kesen Gemi yolu üzerinde seyir yapıyoruz sanırım, önümüzden gelip geçen gemilerin silyon ve seyir fenerlerini gözlemleyip, yönünü ve çatışma riski var mı diye yorumlamak uykumuzu iyice kaçırdı..

Sancak tarafımızda 2 ayrı adacığın fenerini de takip ediyoruz..

Bu arada tam karşımızdan gelen ve 100 metre arayla borda borda bir yelkenli tekne ile karşılaştık.. O da full arma yelkenleri açıktı.. gecenin karanlığında çok hoş görünüyordu..

Deniz'in tekneye getirdiği laptop da yüklü Navionics seyir boyunca açık ve dümencinin önünde.. Ayrıca telefonlarımızda da navionics yüklü..

Gece ilerledikçe uykusu gelen yattı, ben de havuzlukta yatıyorum, Ünal ise sabaha kadar dümende kaldı.

Hava yavaş yavaş yine çok güzel görünümlerle ağarmaya başladı,



Astipalia artık önümüzde giderek büyümeye başladı.





Herzamanki gibi Ünal demirde, yavaşça Astipalia limana 3-4 metrelere demir atıp kıçtankara bağlandık.



Bizden başka tekne yok..



(devam edecek)

Ünal Çilingir

#88
komodorum an an tekrar yaşıyorum. Yarın yürü desen sabah hemen hareketlenirim⛵😀
Hanya nın tarihi güzellikleri sabaha kadar gezsen bitmiyor. 😁

Eyüp Oğan

Alıntı yapılan: Çetin Kent - 12 Aralık 2019, 21:53:11
Eyüp abi otopilotun aşağıdaki pistonunun yerinden çıkan zincirle alakası var mı? Zincir olmasa da otopilot tekneyi götürmez miydi?

Çetocum, haklısın..

Normal şartlarda otopilot tekneyi götürürdü..

Bizde ise; Çelik tel makaralardan çıkınca dümen mekanizmasına dolanmıştı..yani dümen kilitlenmişti..bundan dolayı yeke ve otopilot çalışmıyordu..biz teli yerine takmayı beceremeseydik kesmek zorunda kalacaktık..o zaman otopilot ve yeke çalışıcaktı..otopilot mekanizmasında kırılma kopma yoktu...

(bu detayı Deniz Eskier anlattı)