Yolumuz kısa Adaboğazı ve sonrası Söğüt Muhammed'in yerine gideceğiz..
Sabah ben erken, diğerleri yine peyderpey geç uyandı, önce deniz, sonra kahvaltı, sonra kahve, sonra tekrar deniz, duş vs derken saat 13.00 ü geçti..
Gordo, dün yıkamaya verdiği çamaşırları Orhaniyeden alacak, o nedenle önce o ayrıldı Kuzbükü'nden..
Akabinde biz ayrıldık, saat 14.30 gibi Adaboğazı'nda müsait bir yere Demir atıp alargada salınmaya başladık.
Muhammed'i arayıp yemek için rezervasyon yaptığımda, "abi, saat 20.00 civarı gel" demişti, 3-4 teknelik bir iskelesi var, iskelede tonoz, su, elektrik mevcut, ayrıca iskele önünde 2-3 teknelik alarga için şamandıra ile işaretli tonoz var.
Biraz sonra Gordo da geldi o da Demir atıp, bize aborda oldu.. Akşama kadar buradayız.. Reyhan ve Semra güzel bir makarna yapmış, şarap açtık..
Yemek sonrası Can ve Özcanla birlikte botla Kiseli adanın üstünden Bozburun'a Oya arkadaşımızın " Limon Ağacı" na dondurma yemeğe gittik. Limon ağacı'nın dondurma ve Limonatasını bu yöreye giderseniz mutlaka ziyaret edin ve deneyin.. Eminim, bu kadar lezzetlisini yemememişsinizdir.
Bir miktarda paket yapıp Tekneye getirdik.

Keyfimiz yerinde, Lucasla ve diğerleriyle denize giriyoruz, güvertede güneşleniyoruz derken, Bir gulet geldi bizim demirlerin üzerine zincir döşeyerek kıyıya koltuk almaya başladı, teknenin pruvasına çıkıp, bağırarak uyarmama rağmen ve oldukça olumsuz, menfi karşılık aldım. İşin ilginci Guletin yolcularından da benzer tepkiler geldi..
Canımı sıkmaya gerek yok diye düşündüm, biz ayrılırken nasıl olsa eşşek gibi zincirini toplayacak... (bu kelime için özür dilerim ama duygumu açıkça yazayım dedim.)
Yine de kafamı meşgul ediyor, eskiden böyle durumlarla çok nadir karşılaşırdık. Şimdilerde neredeyse her seyirde benzer durumla ya biz karşılaşıyoruz ya da yanımızda yöremizde şahit oluyoruz. Bize böyle öğretmemişlerdi, hani denizci şöyleydi, hani denizci böyleydi..
Saat 19.00 u geçiyor, Demir almaya başladım, guletin neredeyse bordasına kadar yanaştık ve ben demirimi ve zincirimi kıl payı topladım.. Guletten herkes dizilmiş beni seyrediyor, ben demiri alınca, e noldu o kadar itiraz ettin de demeye başladılar. Ben de birazdan görüşeceğiz dedim.
Gordo Demir almaya başladı ama maalesef alamıyor... Bingo, Guletin zincir olduğu gibi üstünde...
Ben çevrelerinde yavaşça turluyorum.
Baktılar olmuyor, önce koltukları çözdüler, motorlarını çalıştırıp, zincirlerini toplamaya başladılar..
Ben ise yanlarında seyrediyorum. Gordo kurtulunca, Gulet'e dönüp, iyi tatiller deyip Söğüt'e dümen tuttum..
Yarım saat sonra saat 20.00 yi geçe Muhammedin iskelesinin önüne geldim. Ve 2.problemle karşılaştım.
Aslında bu yazı dizisine sadece bu iki olayı anlatmak isteğiyle başlamıştım, ders çıkarmak, fikirlerinizi almak için... Ama gevezeliğim tuttu ve bir seyir anısına dönüştü..
(devamı var)