Sevgili reisler,
Bir ürünü ihtiyacı tespit etmeden , pazarı araştırmadan ve devlet desteği almadan piyasaya süremezsiniz. Bu tür organizasyonlar da bu nedenle hedeflerine ulaşamıyorlar.
Bakınız geçen hafta , televizyonda önemli bir profesör neden bir araç markası yaratamayacağımızı anlatıyordu. Oysa bir çok aracın en önemli parçaları hatta neredeyse tamamını üreten bir otomotiv sektörü var Türkiye 'de .
BU konuda yazacak çok şey var. ancak konu çok uzar. Talebi doğru okuyamaz iseniz , yaptığınız ürün elinizde patlar.
Bakınız benim yelkenli tekneden ne anladığım çoğumuzun malumu. Ancak ben eğer bir yelkenli tekne tasarlayacak olsaydım bakınız nasıl bir tekne yapardım.
Öncelikle ülkemizde erkek milletinin kılıbık olduğunu bilelim. Bakınız bizim emlak ofisinde biz tek başına gelen erkek müşterinin suratına bile bakmayız. 2009 Yılından beri yaptığımız işlerden biri bu ve ben tek başına gelip ev alan ya da kiralayan hiç erkek görmedim. Anne , abla , eş, kız kardeş, kız arkadaş, ya da bayan iş arkadaşına sormadan ev alan kiralayan hiç erkek yok. Tek bir istisna eşyalı 1+ 1 kiralık dairelerdir. Bu daireler ile ilgili en sevdiğimiz müşteri boşanmakta olan erkek müşteridir. Gelir daireyi tutar , 15 gün salya sümük acıların çocuğunu yaşar, sonra karısının ayaklarına kapanmaya gider. Barışınca dünyalar onun olur ve gözü hiç bir şey görmeden tüm şartları kabul edip, evi boşaltan çok müşteri biliyorum.
Kadınlarsa tam tersidir. Boşanmakta olan kadın , boşanır, senelerce oturur o evde. Bu tür kadın müşteriyi de emlakçılar hiç sevmezler.
aynı mantığı teknelere uygulardım. Bir kere 40 feet altı tekne yapmazdım. İçine işe yaramayacağı halde eşşek gibi bir motor koyardım. 120 beygir filan. Kısa bir direk, büyükçe bir cenova, küçük bir ana yelken tasarlatırdım.
40 knot havada bile 5 derece dahi yatmayacak bir tekne düşünün. Budur. Kocaman bir havuzluk, koca bir mutfak, koca bir tuvalet, küçük de olsa bulaşık makinesi ve çamaşır makinesi koyardım. Aklınıza gelen elektrikli olan ne varsa koyardım. elektrikli vinç, tuvalet , ne varsa..Bu aküleri besleyecek eşşek gibi paneller, arkada mutlaka matafora ve bot, şık bir denize inme merdiveni, Televizyon, en iyi çeken internet imkanı ile donatır, bunu da fiberglass tan yapardım tabi.
B,r marka değeri olsun diye de mutlaka bir fransız tasarımcı ile anlaşır, bu projeleri onaylatır, marka ismini de mutlaka fransız yapardım, fransızca yazılışlarını bilmiyorum ama şöyle şeyler koyardım,
Azuuree den esinlenir , Şanzelizee , les Bordeux filan gibi..
Bir de Fransız yatırımı gibi gösterir, Emekli bir Fransız bulur , genel müdür ayaklarına PR yaptırır, Türkiye de üretip, dünyaya satacağız diye konuştururdum adamı.
Devletten de dünyanın desteğini,vergi indirimini alırdım.
ama en önemlisi en meşhur tv dizisinde mesela Kıvanç Tatlıtuğ'a yaptığım teknede bir aşk sahnesi çektirmek için sponsor olurdum.
Yaptığım tekneler de kapış kapış giderdi.
Ciddiyim.. Ben olsam böyle yapardım. Kazandığım paralarla da mükemmel bir ahşap tekne yaptırır , Akdenizde fink atardım..