Biter mi hiç...
Bu başlıktan devam edelim.
Kaç gündür Nükhet'in denize çıkası var. Yangın, iş-güç, kıl tüy derken neredeyse bir haftadır çıkmamışız denize. Dün, akşamüstü için yaptık programı. Kasmayız, Göcek Adası'na salarız demiri, çimeriz dedik.
Sabah saatleri migrenim tuttu. Gün boyu plajda dalışa müşteri çıkacak diye endişe içinde oturdum. Akşamüstü Yengeç'e geçip yangından kalan yanık çam iğneleri, közler ve külleri temizledim. Kaplinleri elden geçirip, tatlı su ilave ettim. Nükhet ve iki arkadaşımız ve iki de ufaklıkla topladık demiri.
Her zaman demirlediğimiz bir yerimiz var. Saldığımız gibi demiri ben devrildim.
Önce sık aralıklarla çalışan sintine pompası dikkatimi çekti. İlkinde çok önemsemedim. İkincisinde, var bir ibnelik dedim. Ama 20 dakika içinde üçüncü kez çalışınca hasss.... çekip fırladım. Kısa bir tetkikten sonra bir numaralı tuvaletin lavabosunun altında buldum kaynağını. Lavaboya gelen bağlantılardan biri kopmuş, tanktaki tatlı su sintineye akıyor. Tabi hidrofor sayesinde yabana atılmayacak bir debiyle akıyor. Hidroforu kapatıp "ilk fırsatta" listesine ekledim.
Migren çekilmez boyutlara ulaşmıştı. İki saat kadar çimdikten sonra halime acıdılar ve toplayıp demiri, limana doğru seyre geçtik. Mesafe de ki 2 mil olsun. En çok da bu yüzden seviyorum burayı, çok yakın.
Daha ada bordamızdayken yine hararetin kıpraşmaya başladığını farkettim. Kaynama noktasına gelmemesinden faydalanarak açıp kapağını bastım soğuk suyu. Düne kadar hep eşanjörün kapağından şüpheleniyordum ama yaklaşık 4 litre su alınca anladım ki sorun biraz daha kapsamlı. Neyse mesafe yakın olunca bu ikmal yeterli oldu; hararet düştü ve marina girişine geldik.
Demir için pozisyon alırken önce geçen bir lanet motoryat bayağı bir sallanmamıza neden oldu ve tabi okkalı bir küfür yedi. Karşımdaki iki teknenin tonozları ve demirleri arasında kalan alana demiri bırakıp başladım sererek girmeye. İskeleye kadar gelip aldık koltukları ama iskele koltuk yüzme merdivenine takılmış. Bir de demirden boş almadığım için rüzgar kayığı iskeleye doğru basıyor. Bu arada demirden boş alıp duruyorum ama gel gör yürümüyor kayık demir üzerine. Uzaktan kumanda sayesinde görmeden yapıyorum ya bu işi, meğer kavaleta gevşemiş, boşa dönüyormuş
Ben onu sıkarken arkadan bir çatırtı geldi, "aha dedim, koyduk kıçı!". Ben baştayken, merdiven altına takılan halatı kurtaramayınca iyice geri gelen kayığın pasarellası pedestali bir hamlede indirmiş. Birden Hollywood filmi efekti belirdi karşımızda; göğe yükselen sular. Fışkiye oldu bizim pedestal
Elektriği hemen kestiler ama suyu kesene kadar bayağı bir eğlencesi olduk sanırım limanın
Bunca yıldır bir piyade genişliğinde yerlere dahi girip çıktım. Çoğu tek başına. Kimsenin kayığına dokunmadım bile ama gel gör, dün yıktık pedestali
Bugün tamir etmişler hemen.
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be... Whom the sea has taken Never shall be free."