İzin verirseniz ben de akışkan mekaniği uzmanı olarak farklı bir açıdan olaya dikkatinizi çekmek isterim.
Pervanelerin ardına bıraktıkları akışkan (ki bizim konuştuğumuz konuda su) pervanenin bağlı olduğu uskur yönünde doğrusal olarak pervanenin döndüğü düzlemi dik olarak terk etmez. Her bir pervane kanadının firar kenarında alta doğru bir akış yönü sergiler. Bunu yelken ya da uçak kanadında gösterimlemek kolay da iş pervane olunca zihnimizde canlandırmak pek kolay olmuyor maalesef. Ama bugünlerde hele yazlıklarda çokça kullanılan vantilatörlerde çok açıkça görebiliriz. Vantilatör pervanesinin havayı üflediği tarafta, ucunda bir tüy ya da yün parçası takılı bir çubuğu gezdirirseniz, havanın vantilatör pervanesini bir burgu şeklinde (helix) terk ettiğini göreceksiniz.
Pervaneli uçaklarda da bu böyledir ve hatta uçağın nispeten düşük hızlarında, yerde taxi yaparken veya kalkış sırasında pervaneyi terk eden bu burgu hava akışı dikkatli olunmazsa uçağı gövde ekseni boyunca istemsiz olarak döndürebilir.
Sebebi burgu şeklinde pervaneden çıkan akışkanın gövdeye belli bir açıyla çarpmasıdır. Aşağıda tek pervaneli bir uçağın pervanesinin ardındaki hava akışı gösterimlenmiş.
İşte teknelerimizde de üzerinde yol yokken yaptığı manevra sırasında pervaneyi terk eden akıştaki bu açısal değişiklik suyun tekne karinasını itmesi ile sonuçlanıyor olabilir, tıpkı uçaklarda olduğu gibi.
Sail drive pervanelerde bu neden az olabilir? Bunu tam olarak açıklayamam, ama sail drive pervanelerin klasik uskurlu pervanelere göre teknenin ağırlık merkezine daha yakın olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla burgu şeklinde tekne karinasına çarpan akışın sebep olduğu yan itme kuvvetinin moment kolunun daha kısa olmasından dolayı daha az bir etki söz konusu olabilir?
Doğan Hocamızın yaklaşımına ek bir görüş şeklinde yazdım.