Firdes;
İş yerimde birkaç Roman ile uzun yıllar çalıştım.. Hemde Roman'ların ana vatanı
olan Sulukule'den idiler.. Eğlence mekanı..
Birkaç kere beni de Sulukule alemlerine götürmek istediler, gitmedim.. O ortamların
insanı değilim..
Hayatlarını, aile durumlarını, duygularını, düşüncelerini az çok biliyorum..
Kenan içlerinde olabilecek en efendi, en makul çocuktu.. Zaten en uzun süre de o
benimle çalıştı..
Ona bir ev aldırmak için çok uğraştım.
“Usta biz mahallemizden dışarı çıkamayız.. Bizi kimse kabul etmez.” demişti.
Bir gün iş yerine bir kızla geldi. Hiç alışık olmadığım bir durumdu..
“Usta, dedi, ben evlenmeye karar verdim.. Evleneceğim kızı seninle tanıştırmak
istedim. Hem fikrini alayım dedim.” dedi..
Kızın adı “Firdes” miş.
Firdes bu durumu hiç yadırgamıyor.. Olaya normal bir prosedür gözüyle bakıyor..
Kız saçları sarıya boyalı olan Roman'lardan. Sarı saçın bu kadar yapmacık durduğu
başka kimse görmedim. Kız aslında güzel sayılabilir ama aşırı süs ve sarı saçlar
onu berbat etmiş..
Kenan normal, şivesiz bir Türkçe ile konuşur. Fakat Firdes tam bir Çingene şivesi ile
konuşuyor.. Konuşurken ara sıra ayağa kalkıp elini beline koyuyor, el kol hareketleri
yapıyor.. Lafını hiç esirgemiyor.. Son derece rahat bir tavrı var..
Ayakta şov yaparak anlatıyor;
“Aslında adımı Firdevs koymuşlar ama nüfus memuru yanlışlıkla Firdes yazmış..
Adım öyle kalmış..
Olsun Amca ben adımı seviyorum. Hem söylemesi daha kolay. Firdevs demek çok
zor be.. ”V” nin orada işi ne? Allah razı olsun o nüfus memurundan...” diyor..
Kenan arada bir “Firdes otur yerine” deyip onu oturtuyor..
Bu kız valinin makamına çıksa, zerre kadar umursamayacağına kalıbımı basarım...
Evlilik, kadın erkek meseleleri en cahil olduğum konulardandır.. Aslında bu konuda
danışılacak en son kişiyimdir. Fakat Kenan her nedense böyle bir şeye gerek görmüş..
Oturdular, çay içtiler, sonra Kenan kızı mahlallesine götürdü.. Geri geldi;
“Usta ne diyorsun ?” dedi..
Ben şaşkınım.. Çevremde bu kadar hafif meşrep bir kız hiç olmadı.. . Kenan'a içimden
geçenleri söyledim..
Kenan evlenmekten vazgeçti.
Aradan kaç yıl geçti hatırlamıyorum, Mahmut Paşa'dan aşağı Eminönü'ne doğru
iniyordum.. Kalabalığın içinden biri bana “ Amca! Bey Amca !” diye seslendi..
Dönüp baktım. Yolun kenarında kıvır zıvır süs eşyaları koymuş satan bir kadın bana
sesleniyor..
“Evet ?” dedim.
“Beni tanıdın mı?”
Biraz dikkatli bakınca hemen tanıdım.. Bu o kızdı.. Firdes. Saçları yine sarı boyalı..
Biraz kilo almış..
Aslında bir çok insanı unuturum da, bu öyle renkli bir kişilik ki unutmaya imkan yok..
“Evet, tanıdım.” dedim.
“Ben de seni o soğuk suratından tanıdım.” dedi.
Yine tam bir çingene şivesi ile konuşuyor . Hiç değişmemiş..
“Gelinin olacaktım.. Beni beğenmedin” dedi
“Nasıl ? Gelinim mi? Ne alaka? “ Afalladım..Yine aynı, lafını hiç esirgemeden söylüyor..
“Gelinin” lafına takılmadım ama “Beni beğenmedin” demesi içimi burktu.
Bir insanı istememek, küçük görmek, aşağı görmek, hor görmek gibi.
Kendimi affettirmek için “bir şeyler alayım, para kazansın” gibi düşündüm. Para
çıkarıp ne alabilirim diye yerdeki şeylere baktım. Niyetimi anladı..
Yine o eli belinde, kendine has tavrıyla;
“ İstemez Amca.. Parana ihtiyacım yok.. Sen yeter ki bir gül... Ne o surat öyle ?
Mahkeme duvarı gibi..” dedi..
Biraz gülümsemeye çalıştım..
“Hah şöyle be Amca'cığım.. Gül biraz.”
İçime bir yakınlık, bir sıcaklık geldi... Ayak üstü hayatından, kocasından bir
şeyler anlattı..
“Kenan'la evlenmediğinize üzüldüm.” dedim
“Boş ver be Amca, üzülme dedi. Erkeklerin hepsi aynı bok. Ben kimseye
muhtaç değilim. Helalinden kendi paramı kazanırım.”
Sonra tezgahına bir iki müşteri geldi.. Onlara baktı..
Ayrılırken;
“Ah be Firdes dedim, sağlam kızmışsın da ben anlayamamışım.”