Bir "tekne"nin bir otomobilden farkı nedir?
Neden bir tekneye bir ad vermek gereği duyuyorken, otomobile (ve benzeri tekerlekli araca) böyle bir şey aklımızın ucundan dahi geçmiyor?
"Biz erkekler sanırım eşyalarla duygusal bağ kuramıyoruz."
Bu cümle düşündürttü beni. Aslında yazının devamında "eşyalarla" bildiğimizden de fazla duygusal bağlar kurduğumuzun anahtar sözcükleri de var.
Bunlar; "minnettarlık", "sırtında taşımak", "güven", "hayal kurdurma" gibi, pek de eşyalardan, nesnelerden beklemediğimiz şeyler.
Asıl soruma dönüyorum;
Bir "tekne"nin bir otomobilden farkı nedir? Teknenin -istisnalar olabilir- demirine, halatına, güverte tahtasına, dümenin üzerindeki perçine, pervanenin kontra somununa, daha pek çok küçük parçasına değildir bu sevgi. Ama bir tekne hiçbir zaman sahibi için bir nesne değildir. (Hiç teknem olmadı. Sadece öyle sanıyorum.) Bunun pek çok nedeni olmalı. İnsanın bir yerden bir yere taşıması olduğunu sanmıyorum. Çünkü diğer ulaşım araçları da bunu yapıyor. Ona sahip olmak için harcanan para, çekilen zahmetler olduğunu da.
İki şey geliyor aklıma -gerçi bunlar galiba aynı şeyler-, Birincisi, Deniz, denizin insanı soyutlayan, esirgeyen, bilinmeyen, karanlık, engin tarafında insanı ona yakınlaştırmak, ikincisi; Uçsuz bucaksız bir uzamda birbaşına olmanın verdiği karmaşık duygular. Karmaşık diyorum, çünkü bunlar korku, merak, sesszilik, huzur gibi pek çok şeyi de barındırabilir. Tüm bunlara insanı götüren şey "TEKNE". Galiba bu nedenle insan onu bir insandan fazlaymış gibi görüyor.
Bilemiyoum. Böyle sanıyorum.