Bir de şu can yeleklerimizi güzel havalarda zaten giymiyoruz ama böyle tehlikeli bir havada neden giyilmez ki?
Sevgili Deniz, kesinlikle çok haklısın, bazen aşırı güvende ve iş biliyor olmakta sorun yaratabiliyor. Bu insanlar neredeyse denize doğmuş insanlar, balık gibi yüzerler, uzun süre gemi tecrübeleri de vardır, muhtemelen ehliyetleri de usta gemici üstüdür. Kaza geçirdikleri yer kıyıya en fazla yüz metre mesafedir. Çektikleri ağlar kıyı ağları, bu mevsimde levrek gibi taş balıkları için kıyıya yakın küçük ağlar dökerler. Fakat fırtına çıktığında bu ağların döküldüğü yerlerde dalga olur ve bu ağlar kaybolur gider, yada paramparça olur. Bu sebeble havanın geldiğini görmüşler ve ağları kurtarmaya gitmişler.Gittikleri sandal bizim çırnık dediğimiz , açık güverte ve en fazla 6 metre boyunda bir sandaldır. Muhtemelen içinde 10 luk lombardini veya 9 luk pancar vardır. Bu kayığı kullanma sebepleri kıyıya iyice yakın çalışabilmek içindir. Yine tahminime göre ağı kürekle siya siya üzerine giderek elle topluyorlarmıştır.Bu ağlar elle çekilir , zaten bu kadar küçük kayıkta makara olmaz. Ayrıca kayıkta da topladıkları ağlar varmıştır. Bu işe yoğunlaştıklarında hava iyice yükselmiştir ve deniz dökmüştür. İşte bu sırada dalgalar iyice büyürler ve diğer denizlerden farklı olarak bizim orada derinlikten dolayı birden kapaklanırlar. İşte böyle dalgalardan biri çökmüş kayığın üzerine ve açık güverte kayık olduğu için hemen kaynamıştır. Bu sırada herkes bocalamıştır, fakat bu dalgalar o kadar hızlı büyür ve güçlü olurlar ki, zaten vurduğu adamın bir yerini kırar, dışarı çıkmak zor olur. Zaten kurtulanda açığa yüzmüş. Fakat ben diğerlerinin dağılan güvertedeki ağlara yada denizden çektikleri ağlara dolandıklarını zannediyorum. Yoksa bir şekilde onlar da çıkabilirdi. Zaten deniz de karada yeterince soğuktur, kendileri de muşambalar çizmeler falan çok kalın giyindikleri için çok fazla şansları olmamıştır. Keşke can yelekleri üzerlerinde olsaydı, belki daha rahat mücadele ederlerdi. Ölenlere Allah rahmet eylesin, kalanlara sabırlar dilerim.
Yıllarca yukarıda anlattığın şekilde sahile dik ağ döküp, topladık. Ben dahil hiç kimse can yeleği giymezdi.
Yine bir gün fırtınalı bir havada, kürekle ağ toplamaya gittik ve kırılan dalgalar yüzünden ağın sahil ucuna yaklaşamadık. Su sığlaştıkça dalgalar dikleşiyor, tekneyi kontrol etmek imkansız hale geliyordu. Son 20 metrede baştan demir atıp, kaloma vererek ve böylece demir halatı ile teknenin pruvasını dalga yönünde tutarak, ağın kalan son 10 metresini dalgaların kırılmaya başladığı yere kadar topladık, kalan 10 metreyi de motor gücüyle açığa doğru çekip öyle aldık tekneye. Ağı kurtarmıştık ancak hava dinene kadar limana giremedik, zira liman girişnde dalgalar kırılmaya başlıyordu. O zaman da kayık 5-6 metre bir şeydi.
Şans eseri yaşıyoruz aslında, zira bir arkadaşımla 17 metre tekneyi liman girişinde, kırılan dalgalar yüzünden batırmışlığımız da var. Yüzerek çıktıydık karaya.
Balığın bedduasıdır derler; beni yakalayan onmasın, beni yiyen doymasın!
Allah rahmet eylesin tekrar tekrar...