Tekne 2 ayı aşkın süredir çapadaydı, ben de diken üstünde. Nihayet daha fazla bekletmeden Cuma günü işe koyuldum. Amcam 50 kiloluk bir dört tırnaklı buldum sana demişti, onu almaya gittim. 16'lık 15 metre de zincir; yaklaşık 83-85 kilo gibi birşey o da. (Zincirin kütlesi "kaçlık" olduğunun karesi ile değişiyor bu arada, yani 8'lık zincirin aynı uzunluğu 16'lığın dörtte biri ağırlığında...)
Toplamda 135 kiloluk yükle Tuzlaya döndüm. 16'lık 3 kollu batar halat arıyorum bulunmaz hint kumaşı mübarek, nereye sorsam bitti veya daha gelmedi. En sonunda İçmeler'de buldum. 30 metre de ondan. Bunlar haricinde bir adet radansa iki de zincir kilidi. Bunlar "minimum" elbette. Ahmet Reis gibi ustaların prosedüründe sadece bağlantı elemanlarını değil zincirin tüm baklalarına da yedek alma mantığı ile zinciri örme var. Forumda detaylı paylaşmıştı. Geçen telefonla konuşurken anladım bunun mantığını, bağlantı elemanlarına hırsız almayı tavsiye etti de harala gürele arasında kaynadı.
Neyse efendim, dün gece radansalı kasamı ördüm bir şekilde, sabah koydum arabaya düştüm yola. Şansıma belediye barınağın girişindeki kayayı kaldırmış araba ile tam teknenin arkasına gittim. Hava süper, ayrıca komşular da mâaile orada, mangal hazırlığı var. Ortalıkta bir sürü denizci var yani. Ama "mastermind" Enes! Sağolsun onun tekniği ile zahmetsiz ve mükkemel oldu iş...
Enes'le arabadan indirdik hemen teknenin kıçına kadar getirdik koca zebellah gibi çapayı. Zinciri yere attıktan sonra çok zorlamadı, sürükleyerek serdik. Kilit mapaya biraz zor girdi çekiçle oturttuk, zinciri taktık, pense ile sıktık, plastik kelepçe ile emniyete aldık. Radansaya da zor girdi aksi gibi ben halatı düşünerek almıştım kilidi; neyse onu da Yavuz abi halletti çekiçle. Teşkilât kuruldu. Şimdi en büyük problem, nasıl atılacak?
Ilk başta aklımızda kayık vardı ama çok daha pratik bir yol buldu Enes. Ne çapa ne zincir tekneme değmedi! Önce çıkıp kendi çapamı topladım Enes'le, sonra tornistanla yerimize girdik, tuttular tekneyi karadakiler. Ince bir halatı kıç sancaktaki koç boynuzuna volta ettik, çapanın tırnaklı tarafında ortada bir halka vardı ortadan geçirdik ve uzunluğu ayarlayarak iskele tarafındaki koç boynuzuna volta. Böylece tekneye almadan ama dibe de değdirmeden tırnaklar yukarıda vaziyette apiko olarak çekecektik. Zincir halat filan bizi takip edecekti. Sandalla olacak iş değil zaten.
Tek risk atarken dümen palasına değebilir dedim ama öyle zebellah gibi ağır ki dümdüz aşağı gitti, halatlarım tuttu. O şekilde askıda kaldı. Ileri yol verdik ve zinciri arkamızdan sürükleyerek dümdüz çıktık. Karadakiler de kontrollü şekilde akmasına yardım ettiler. Zincir bitti, halatın da sonuna yaklaştık diye bağırdılar karadan. Enesle ikimizin de mutabık kaldığı bir noktada hafif lodos yönüne dönük istikamette tamam dedik, Enes iskele tarafını çözdü ve halattan kolayca kurtulan çapa dibe indi. Sancak tarafından halatımı çekerek onu da kurtarmış oldum.
Erkek tuhaf bir varlık kızınca da küfür ediyor, sevinip tatmin olunca da. Yapılan iş o kadar iyi oldu ki ikimiz de ağzımızı bozduk ve birbirimizi tebrik ettik.

Ben üstüne şiir gibi attın lan, daha nasıl mükemmel olurdu bilmiyorum dedim. Bilen varsa da duymak isteriz.
- Ver yavrum tornistanı dedi Enes keyifle ve yavaşça yerimize süzülüp tonozumu alıp bağlandık. Ben baştan voltaladım Enes de tornistanda asıldı. Zımba gibi kaldı tekne marinadaki gibi. Bağlandıktan sonra tonozun en uç noktasına 1 metre pay bırakarak iki durdurucu düğüm arasına mantar şamandıra koydum düşerse batmasın diye ve hep kalacağı karaya sabit yerine bağladık.
Sonra da hava kararana kadar mangal, çay, muhabbet...
"...parce que je suis heureux en mer et peut-être pour sauver mon ame..." - Bernard Moitessier