Hikaye’nin özetiİsimler ortaya çıktığına göre artık tüm hikâyeyi baştan sonra derli toplu halde anlatabiliriz:
Kafkas halklarına mensup zavallı bir anne, Fatma, eşi İbrahim’i orada bırakıp, henüz kırk günlük olan kızı Ayşe’yle birlikte Rus zulmünden kaçıp İstanbul’a gelir. Tophane’deki Nusretiye Camii’nin bahçesinde perişan ve ne yapacaklarını bilmez halde, diğer göçmenlerle birlikte yaşamaya başlarlar. Tüm duaları ya bir hemşerilerinin ya da onları yanlarına alacak bir ailenin gelmesi üzerinedir. Bir gün atlı arabalar çıkagelir. Yardımcılarıyla birlikte arabadan inen, varlıklı ve yüksek mevkilerden olduğu her halinden belli olan bir kadın, ana kızın yanına gelir, çocuğu kontrol eder ve bir teklif yapar. Ayşe’yi satın almak istemektedir. Anası kabul etmeyince, teklifi yapan kadın annesinin de kızıyla birlikte gelmesini ister. Anne çaresizce kabul eder. Zengin kadın bir başka kız çocuğunu da çevredeki kadınlardan birinden satın alır. Yaşlı kadın, Fatma, Ayşe ve satın aldığı diğer kız çocuğuyla birlikte oradan uzaklaşır.
Arabalarla gelen kadın İstanbul’un en kudretli kadınlarından Pertevniyal Valide Sultan’dır. Henüz tahta geçmemiş olan veliaht Abdülaziz’in annesidir!
Oğlu Abdülaziz o zamanki yasayı çiğneyerek bir çocuk yapmıştır. Tahta geçmeden çocuk yapmanın yasak olduğunu bilen Pertevniyal Hanım, torununu herkesten gizleyerek tavan arasında büyütür. Tam dört sene tüm gözlerden uzak büyüyen küçük Yusuf İzzettin’e artık bir arkadaş gerekmektedir. Cami avlusundan getirilen iki çocuğun saraya gizlice gelme sebebi budur. Artık Ayşe’nin adı değiştirilecek ve saraya yakışan bir isim olsun diye Meyyale yapılacaktır. Abdülaziz tahta geçince seneler süren gizlilik artık kalkar ve Meyyale tam bir saray hayatına başlar. Eğitimi saray adetlerine göre sürmektedir.
Meyyale evlilik yaşına geldiğinde kendisinden çok yaşlı olan Nevres Paşa’yla evlendirilir, fakat kısa sürede boşanırlar.
Daha sonra saray mabeyninde genç bir memur olan Hasan Hilmi’yle evlendirilir. Hasan Hilmi’nin babası saray ailesine yakın Musa Paşadır. Görevi ise İstanbul’a su sağlamaktır, yani su nazırlığı.
Hasan Hilmi ve Meyyale’nin uzun evliliğinden dört kızları olur. İsimlerini yukarıda zikrettiğimiz kızlardan üçüncüsü Seniye’dir, yani Athar Bey’in annesi!
Hasan Hilmi, Abdülaziz tahttan indirilince, ona yakınlığı bilindiğinden, görevli olarak Anadolu’ya gönderilir, bir bakıma sürülür. Seneler sonra Hicaz’a vali olarak atanır, bu onun en büyük görevlerinden biridir. Sonra bir ara İstanbul’a çekilir. Meyyale saray yaşantısından sonra alışık olmadığı bu görevlerde sıkıntılar çeker fakat İstanbul’a döndüğünde rahata erer. Bir süre sonra Hasan Hilmi Paşa’ya bir görev daha verilir. Sivas valiliği! Meyyale rahat hayatını bırakmak istemez ve kızlarıyla birlikte İstanbul’da kalır, zavallı Hasan Hilmi Paşa yapayalnız Sivas’a gider yerleşir. Bir süre sonra da başka bir kadınla izdivaç yapar. Aslında Sivas’ta evlendiği ikinci eş Hayriye hanımdan olan çocuklarının ve devam eden soyunun da ölüm ilanlarından izlerine rastladım. Konumuzla ilgileri olmadığından kısaca belirtip geçeyim.
Asabi, sert, çabuk alınan, çabuk sinirlenen, öbür dünya inancı olmayan, buyurgan bir mizaca sahip olduğunu anladığımız Meyyale bu evliği duyar duymaz soluğu Sivas’ta alır. Tabiri caizse Hasan Hilmi Paşa’yı “dağıtır”. Zavallı adamcağız bu karışık ve stresli hayata fazla dayanamaz ve bir gece beyin kanaması geçirerek hayata veda eder. Burada şunu söylemeliyim ki Meyyale Hanım’ın yukarıda tarif ettiğimiz bu “kendine has” mizacı sonraki kuşakları da etkilemiş. İleride göreceğiz.
Meyyale hayatının kalan kısmını büyük bir pişmanlık, suskunluk ve dönem dönem maddi sıkıntılar içinde geçirir.
Yazar Hıfzı Topuz’un kitabında Seniye’nin ismi sanırım üç yerde geçiyor. Fazla detay verilmemiş, fakat bir yerde Seniye’nin Asaf Başpınar isimli bir işadamıyla evlendiği belirtilmiş. Kitapta soyadı yanlış yazılmış, Başpınar olarak zikredilmiş. Bu ve başka konular için, bir de Seniye’nin bir fotoğrafının olup olmadığını sormak için Hıfzı Bey’e ulaşmaya çalıştım ama olamadı. (Olmaz olmaz demeyin belki ileride olur?!??)
Kitap bizi bundan sonrası için yalnız bırakıyor. Meyyale’nin ölüm yılı olan 1918’de bu hüzünlü hikâye son bulurken, sonrasında Athar’ın hikayesi başlıyor; çünkü Meyyale’nin öldüğü yıl olan 1918, aynı zamanda torun Athar Beşpınar’ın da doğum yılıdır. Sonrasını yazmak da bize kalıyor. Sazı elimize alıp hikayeyi Athar bey ekseninde günümüze kadar getirelim.
Yaşayıp gidiyoruz.