Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: KRİ-KRİ / BİR İNADIN HİKAYESİ…

  • *
  • İleti: 1649
    • instagram
Ynt: KRİ-KRİ / BİR İNADIN HİKAYESİ…
#15: 26 Ocak 2017, 15:37:59
Güzel sözler, güzel temminler için tekrardan çok teşekkür ederim.
Normal olarak bizim kız camiada, özellikle İzmir'de daha çok tanınıyor, biliniyor.  ;D ;D 
  • IP logged
Akdenizli, Balıkçı

  • *
  • İleti: 1649
    • instagram
Ynt: KRİ-KRİ / BİR İNADIN HİKAYESİ…
#16: 06 Haziran 2017, 02:20:54
Sistem uyarıyor 4 ay oldu yazmayalı istersen yeni bir konu başlığı aç diye.. olmaz.. bu inadın hikayesi..

Nerede kalmıştık...


...Pazartesi buluşacağız Liman Başkanlığı'nda ama işin en kolayı o... bu tekne nasıl gidecek Mersin'e?
İzmir'e giderken bir söz almıştım şayet tekneyi alırsam aileden bir yakınım bana sponsor olacak ve nakliyesini organize edecekti; vinç işletmeleri olduğu için onun için pek de zor olmayacak gibi görünüyordu ama tekne sahibi olmanın ne demek olduğunu ben daha küçük ebatlarda bile tecrübe etmiştim...

Fiyatta anlaşınca hemen benim "sponsoru" aradım; tekrardan bilgilerini paylaştım vinç de kamyon da elimizin altında olduğundan kısa sürede nakliye olabilecekti ama nerdee? tekne ebatları birkaç bilirkişinin eline geçince bunun bizim sponsor tarafından yapılamayacağı ortaya çıktı artık iş başa düşmüştü. Hemen nakliyecilerle irtibata geçmeye başladım ama fiyatlar akıl alır gibi değil ağzını açan 10.000 - 15.000 TL arasında meblağlar istiyor bir de ağaçtan yapılması gereken yatak - kızak hariç ki o da en az 2-3 bin lira civarında. Bir taraftan da kara yoluyla nakliyede teknenin ciddi hasarlar almasından korkuyorum. Ahh şaşkın Erman sanki parayı verince tekne Mersin'e gökten inecek...

Neyseki Sığacık'ta marina kirası Kasım ayına kadar ödenmiş ve bu süreye kadar eski sahipleri tekneyi burada tutabileceğimizi söylediler. En azından bu durum yüreğime az da olsa su serpiyor ama gün içinde yaptığım onlarca görüşmeden sonra "profesyonel" tekne taşıyıcılarına benim param yetmiyor, "yaparız abi"cilere de bir türlü güvenemiyorum. Geriye, içten içe olmasını istediğim ama bana neredeyse imkansız gelen tek bir seçenek kalıyor; tekneyi doğal olarak denizden götürmek. Dudağımda kocaman uçuk peydah oluyor...

Atlayıp arabaya İzmir'den 5 saatte Fethiye'de alıyoruz soluğu, gece yarısı vardığımızda gulet sahibi kaptan arkadaşım "darbe girişimi" mağduru, teknesi alargada turist bekliyor; bir seçenek tekneyi Fethiye'ye götürmek; kaptan Ekim sonunda Mersin'e dönerken getirebilir.. Sabaha kadar hava durumunu kontrol ediyoruz önce Fethiye'ye kadar sonra Mersin'e kadar ne olur diye.. Ekim'in ilk haftası malum deniz çoğunlukla süt liman olur; Ege'yi pek bilmem ama köşeyi döndükten sonra bizim sular öyle eminim.. Öyle mi olur böyle mi olur tartışırken denizden yana sıkıntı olmadığına karar veriyoruz, sonra Deli Metin yapar bu işi diyorlar, Çanakkale - Mersin arası çok defa tekne götürmüş getirmiş. Sıfır uyku, bir iki şişe viski sabah oluyor, yaz tatili iznim olmasa da sabah yine fethiye körfezinin serin sularında uyanıyorum. Oğlum diyorum şanslısın bak, bu sene olmaz dedin ama yine gözünü mavi sularda açtın; hadi bakalım hayırlısı..

Kaptanı kandıramıyorum, kendi teknesini 2-3 gün bırakıp benimkini Fethiye'ye getirmek istemiyor. Deli Metin ise gece sularda balık avlıyor, korsanlık yapıyor, gündüz uyuyor; ulaşmak ne mümkün. Sonuçsuz tekrar İzmir'e yol tutuyoruz 5 saat, 1-2 şişe viski, bir de sabah denizi... İzmir'e yaklaşırken artık öğleden sonra Metin sonunda arıyor, tamam diyor "emrin olur abim" getiririz hayırlısıyla... Şimdi de ben kurtlanıyorum; tekne alacağım, deli bir kaptanla getirteceğim ama ben gitmeyeceğim, olacak iş değil. Hayatta kaç defa tekne transferi yapacağız, gözümü karartıp arıyorum patronu, maliyetlerden bahsedip denizden 4-5 günde getirmek istediğimi söylüyorum; küfre azara hazırım ama inanılmaz bir şeklide tamam oğlum diyor telefonunu açık tut yolda işini takip edersin; sanki kendinin de hayaliymiş gibi...

Artık Pazartesi, Ekim'in üçü hepinizin bildiği o evrak işleri; memurların önce benim adım soyadımla (ben alışkınım artık, o da hala unutmamıştır adımı soyadımı) sonra Kri-Kri'yle güle eğlene iş yapması, neyse..
Her şey bitiyor, eski sahipleriyle sarılıp ayrılıyoruz...

Öyle bir boşluk.. bekliyorum..elim ağayım titriyor.. Sonra caddenin ortasında bir çığlık atıyorum.. Heeey bee... fon müziği çalmaya başlıyor.. Koşmaya başlıyorum Kemeraltı'na doğru hiç durmadan... İlk dükkana girdiğimde soluk soluğa kan ter içinde...

Akşama kadar nevaleyi toparlayıp kaptan Deli Metin'i de havalimanından alıyoruz doğru Sığacık'a.. yola çıkmadan kontrol ediyoruz tekneyi, bir iki saat çalıştırıp bakıyoruz durumuna; her şey yolunda görünüyor..

Ben Sığacık - Seferihisar eksikleri tamamlamak için mekik dokurken bizim kaptan tekneyi unutup kendi mazotunu doldurmuş, tam küfelik... ulan ne işlere kaldık, tüm içkileri kaldırıyorum ortalıktan, seyirde içki yasak... Kaptan içeride sızınca çekiyorum uyku tulumunu üstüme teknemin keyfine varıyorum güvertede yıldızlar altında. İşte hepsi bunun için, bütün para, emek, kavga, dövüş, koşuşturma; direk tepedeki yıldızın bir sağına bir soluna salınırken önce düşüncelere sonra en tatlı uykuya dalmak için... Ne mi düşünüyorum, limanlar da değil ama aynı keyfi denizlerde yapacağım günleri... 

En kısa zamanda seyir transfer hikayesiyle devam edeceğim... 

Sevgi ve saygılarımla...



  • IP logged
Akdenizli, Balıkçı

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: KRİ-KRİ / BİR İNADIN HİKAYESİ…
#17: 06 Haziran 2017, 06:09:40
Son zamanlarda okuduğum en keyifli hikaye.. Merak ettim şimdi. Keşke bu forumu o zamanlar kursaymışız. Bizim Amerikalı ile Alaskalı senin tekneyi üç günde filan götürürlerdi.  :)
  • IP logged

  • *
  • İleti: 558
Ynt: KRİ-KRİ / BİR İNADIN HİKAYESİ…
#18: 06 Haziran 2017, 06:56:03
Teknen hayırlı olsun Erman kaptanım  :)xx
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4249
Ynt: KRİ-KRİ / BİR İNADIN HİKAYESİ…
#19: 06 Haziran 2017, 08:58:16
Bu çocuk iyi çocuk. Ahmet'in küçüğü gibi bir şey. Bizim denizleri iyi biliyor, mütevazı. İş yapıyor, sohbeti güzel. Güzel de yazıyor.
Kri-Kri güzel kayık. Erman Reis'in dert edip kafasına taktığı davlumbaz o kadar da pörtlek bir şey değil.
Devamını bekliyoruz.
  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

  • *
  • İleti: 2553
Ynt: KRİ-KRİ / BİR İNADIN HİKAYESİ…
#20: 06 Haziran 2017, 09:05:37
Ara uzamasın Erman reis. :)
  • IP logged

  • *
  • İleti: 15
Ynt: KRİ-KRİ / BİR İNADIN HİKAYESİ…
#21: 06 Haziran 2017, 09:26:51
Erman reis güzel yazı için teşekkürler. Sabah sabah iyi geldi. Devamını beklemedeyiz. 4 ay bekleme de yaz hızlıca.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2304
  • Hayat suda başladı...
    • Denizci Kahvesi
Ynt: KRİ-KRİ / BİR İNADIN HİKAYESİ…
#22: 06 Haziran 2017, 10:14:26
Adam normal olsa tırhandile bulaşır mı zaten... :) Sonu hayrolsun bakalım 8)
  • IP logged
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be...  Whom the sea has taken Never shall be free."

  • *
  • İleti: 5808
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: KRİ-KRİ / BİR İNADIN HİKAYESİ…
#23: 06 Haziran 2017, 13:26:55
Süper ,viya bölee.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 1049
Ynt: KRİ-KRİ / BİR İNADIN HİKAYESİ…
#24: 06 Haziran 2017, 14:57:58
Kaçırmışım bu hikayeyi...
Çok güzel günler geçirin Kri Kri ile.
Bence davlumbazın başka türlüsü yakışmazdı. Ben çok yakıştırdım.
  • IP logged
SARIYAZ  Turgut / Marmaris

  • *
  • İleti: 248
  • Arayanlar bulamaz , bulanlar arayanlardır
Ynt: KRİ-KRİ / BİR İNADIN HİKAYESİ…
#25: 06 Haziran 2017, 21:56:09
Bekliyoruz. !O__
  • IP logged
I need your clothes your boots and your motocycle

  • *
  • İleti: 1649
    • instagram
Ynt: KRİ-KRİ / BİR İNADIN HİKAYESİ…
#26: 07 Haziran 2017, 02:59:22
Güzel dilekleriniz ve mesajlarınız için çok teşekkür ederim.. O zaman devam edelim...

4 Ekim 2016 Salı - 1. Gün

Uyanamadığım sabahların hep motivasyon eksikliğinden olduğunu düşünürüm. Zira, ne zaman balığa çıkacak olsam, yollara düşecek olsam alarm çalmadan 3-5 dakika önce uyanırım. Bu da o sabahlardan biri. Kaptanla bir gün önce yaptığımız kısa seyir toplantısında haliyle gün doğarken limandan ayrılmayı hesaplıyoruz. Sabah olup da pompa istasyonuna yanaştığımızda görevlinin orada olmadığını, beklememiz gerektiğini bildiriyorlar.. Gün yükseliyor ama neyse ki çok geçmeden 400 litre depoyu dolduruyoruz.



Artık yola çıkma zamanı, kaptan dümende benim elim işte gözüm oynaşta; Dalyan Burnu geçer geçmez hemen salıyorum sırtıları. 900 millik yolda kim bilir neler yakalayacağım...



Hava beklediğimiz gibi süt liman, ilk kerteriz Doğanbey burnu, burayı aştıktan sonra Sisam'ın doğusundan Dilek geçidine girip önce Bodrum'a ardından Deveboynu Burnu'na kadar düşeceğiz.



Yol uzun heves edip dümene geçiyorum ama 10 dakika sonra kaptan dümeni geri istiyor niye diye sorunca 10 dakikadır S çize çize gidiyormuşum yol böyle bitmezmiş. Yaa ben saatlerce 33 metre gulet kullanıyorum mis gibi gidiyor bu Keçi niye böyle yapıyor diye sorunca önce biraz isteksiz üstü kapalı anlatıyor ama ben üsteledikçe bu sefer sinirlenip detaya giriyor. Velhasıl benim tepki sürem yavaş kalıyormuş, dümenin küçük boşunu alıp pruva dönmeye niyet ederken cevap vermem lazımmış. Ne güzel işte öğrene öğrene gidiyoruz..

Öğleden sonra başlayan hafif rüzgarla bir heves basıyorum ön yelkeni ama biraz nafile, bize pek hayrı olmuyor, zaten kaptan da motorla mutlu hiç niyeti yok yelkene. Bir yandan motor, azıcık da yelken önce Sisam'ı sancağımıza alıyoruz, ardından Dilek geçidini geçip tekrar aşağıya doğru dümen tutuyoruz..



Didim'i geçince önümüzde tekrar bir körfez geçişi var artık hava kararıyor. Gözleri kan kırmızı, şahin gibi gözleriyle bir burundan diğeri gören bizim kaptan gün boyu navigasyona pek itibar etmemişti. Akşam olunca chartplotter'ı yine rotasız sadece kertizini görecek şekilde ayarlamı istiyor. Kaptan diyorum rota çizdim, çizgiden yürü istersen. Yok ben bilmezmişim ona gerek yokmuş. Peki, kaptan sensin viya böyle... Denizin ortasında parlak yüksek ışıklı gırgırlar fener alayı gibi; bizi kaptanın balıkçı hikayelerine götürüyor..  Gece 11 suları Yalıkavak'ı geçerken artık dikkatler tamamen denizde, kayalıklar arasındaki geçişte haritayı yoklarken onlarca batık gemi işareti beliriyor; insan bu kadar batık olduğunu görünce ürpermiyor değil pür dikkat kayalıkların arasından Hüseyin Burnu'na devam ediyoruz..

Burnu dönüp de Kos'u geçmek için Güneybatı istikametine yönelince iyi bir rüzgar başlıyor, iki yelkeni de basıyoruz ama kaptanı yine motoru kapatmaya ikna edemiyorum. Dalga boyu da giderek artıyor ama tirhandil bu işte; arkadan gelen dalgalar tekneyi hiç hırpalamadan akıp gidiyor. Bu esnada tekne iyice yattığından kamara zemininde suların bir sağa bir sola gidip geldiğini görüyorum. Hay Allah tekne bu kadar suyu ne ara aldı, sintine pompalarını kontrol ediyorum, çalışıyor ama tekne sallandıkça, yanlardan üste su basıyor. Sallandıkça da pompa su basıyor kesintili şekilde. İnsanın aklına bin bir soru geliyor gün boyu su yapmayan tekne nasıl oldu da bu kadar su aldı? Gece vakti alıyor bir telaş. İster misin tekne bordadan bir yerden su alıyor olsun. Sintine kapağını kaldırınca durum tüm çıplaklığı ile karşımda. Eğrilerin arasındaki kanallar tıkanmış, sintine de sakin sakin duran sular tekne yattıkça yan taraflardan kanalları aşıp orta yerde oynama başlamış. Elde çatal başlıyorum kanalları temizlemeye. Hah diyorum şimdi oldu, tahta hakkını vermeye başladı. yarım saatin sonunda sintine faresine dönmeyi başardım... Kanalları çatalın arkasıyla açtıktan sonra iş ortalığa saçılan yağı kiri temizlemekte. Güç bela hallediyorum ama neyse ki içim rahat tekne bir yerinden su almıyor...

Kos'u maceralı bir şekilde gerimizde bıraktıktan sonra benim için bu seyirdeki iki önemli noktadan birine doğru rotamızı tutmaya başlıyoruz. Biri Deveboynu Feneri diğeri ise Gelidonya Feneri.

Bülent Reis Antalya körfezi geçişini anlatınca ben de kendimi tutamadım, içimi dökmüştüm merak edenler için buyrun efendim:

http://heyamolahey.com/kose-yazilari/antalya-korfez-gecisi-uzun-surer/30/

Evvelce Knidos'tan Deveboynu fenerine çıktığımda vurulmuştum karşımdaki görüntüye bir tarafta Gökova Körfezi bir tarafta adalar. Görüp de hayran kalmamak elde değil ama o zaman içimdekinin ne olduğunu daha net anlamıştım, denizden selamlamalıydım bu feneri; varlığı o zaman anlam kazanacak, bu güzel denizlerin doyumuna o zaman varacaktım. gece yarısı saatler ilerledikçe kalan mesafeyi sürekli ölçerek gözümü pruvaya diktim; feneri bir an önce görmeliydim.. Bizim Deli Metin de ilerde çakar var deyip duruyor. Ne çakarı gözünü sevdiğim Deveboynu o, çakar dediğin denizde olur bu fener bir anıt. Az sonra gözümüze görünüyor, konuşacak bir şey yok yalnız kalma vakti, ağır bir duygu yüküyle ön tarafa geçiyorum sonra Gelidonya da yaptığım gibi o Deveboynu'nun ışığında bırakıyorum kendimi düşüncelere. Vay be Erman, kendi kayığınla geçiyorsun işte bu denizleri; hiç düşünür müydün bu kadar erken olacağını, biliyorsun olacaktı birgün ya... Dönüp davlumbazın penceresinden kaptana bağırıyorum "Kaptan, birgün kendim geçeceğim buradan, Özden de olacak yanımda : ) " Gülümsüyor şu şaşkına bak der gibi... Kendi küçük zaferimle mutlu olurken uykuya geçiyorum, sabah gün doğarken ben dümen tutacağım...

5 Ekim 2016 Çarşamba - 2. Gün

Seyir halinde yaklaşık 3 saat yarımyamalak uykudan sonra gün doğmadan ayaklandım. Uyku sırası kaptanda neredeyse 20 saattir uyumuyor. En kötüsü karşıdan Güneş geldiğinde olurmuş; Güneş yükselene kadar 2-3 saat dümen tut sonra ben devam ederim dedi.. Nöbet sırası bende...

Güneş tam karşıdan doğarken biz de Simi'ye ulaştık, Güney taraftaki boğaza dümen tutuyorum. Kendisine uyku tulumu aldığım deli kaptanım nemin içinde battaniyeye tırtıl gibi sarılmış uyuyor (sonraki günler alıştı tuluma)




Artık rotamız Fethiye körfezi, Rodos'un Kuzey burnundan Kaş'a da geçebilirdik ama Deli Metin'le beni buluşturan kaptanımız nam-ı diğer Captain Jack bizi bekliyor. Rota uzayacak ama dostlara merhaba demeden geçmek olmaz. Dümeni Fethiye Körfezi'ne kırıyoruz..

Gece biz farketmeden bir uçan balık güverteye düşmüş, sabah bulduk kendisini, Seyir sonuna kadar da güzelce kuruttum kendisini ama bizim kaptan gereksiz görüp onu ait olduğu yere iade etmiş



Gün boyu rüzgarsız süt liman devam eden seyrin ardından Fethiye Körfezi'ne girişte hava canlanıyor. Körfezin içi panayır yeri gibi onlarca yelkenli süzüle süzüle seyrediyor oradan oraya. çevremdekilerin de yelkende sürat kazandığını görünce önce yelkenleri basıyorum sonra geçiyorum dümene kapatıyorum kontağı. Yedik kaptandan yine azarı ama olsun zaten körfeze girdik ama uyarısında haklı bizim keçinin motoru neredeyse 36 saattir durmaksızın çalışıyor öyle birden kapatmamak gerekirmiş, tekrar çalışmama riski varmış. N'apalım artık kapattım bi kere yürüyelim bari biraz yelkenle..

Sağolsun Captain Jack vahşi botuna atlayıp o çalkantılı denizde bizi karşılamaya çıkmış bir güzel de videolar çekmiş buyrun efendim  ;D ;D ;D

https://drive.google.com/open?id=0BzOTc8UulVeWRkcwSmJJTFY2Skk

Gün batımıyla Aksazlar tarafında Captain Jack'e (aynı zamanda guletin adı) aborda oluyoruz, biraz dinlenme zamanı..
Tekneyi bağlayıp, ortalığı toparlayana kadar bizimkiler 20 dakika içerisinde 1 şişe votkayı devirmişler, Captain Jack'e çıktığımda bizim kaptan Deli Metin çoktan küfelik olmuş yine.. On numara adam, harika bir denizci ama ağzına içki değmemeli, adam kesinlikle kendinden geçiyor... Hayatımda bu kadar kısa sürede bu kadar içen adam görmedim. Ben de katılıyorum aralarına, akşam buz, erzak eksik kalanları tamamlayıp muhabette dalıyoruz.

Uyku vakti herkes 8 kamaralı gulette, benim de sevdiğim bir tekne geçtiğimiz 5 yıldır hep onunla tatil yapıyoruz ama benim yerim Kri-Kri. Her nekadar, ekip bana söylense de Kri-Kri'de güvertedeki yerimi alıyorum, ayrı kalamayız...

Devamı geliyor....   










 
  • IP logged
Akdenizli, Balıkçı

  • *
  • İleti: 248
  • Arayanlar bulamaz , bulanlar arayanlardır
Ynt: KRİ-KRİ / BİR İNADIN HİKAYESİ…
#27: 07 Haziran 2017, 04:23:25
900 mil mi?  ?0-?
  • IP logged
I need your clothes your boots and your motocycle

B

Burak Doneray

Ynt: KRİ-KRİ / BİR İNADIN HİKAYESİ…
#28: 07 Haziran 2017, 04:51:42
Çok güzel yazıyorsun Erman reis keyifle okuyorum Sizin kaptan fazla S çizmiş 420 mil fazladan yolu uzatmış 😀 Bir dahakine sen dümen tut 480 milde varırsın.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 07 Haziran 2017, 04:53:57 Gönderen: Burak Doneray »

  • *
  • İleti: 1649
    • instagram
Ynt: KRİ-KRİ / BİR İNADIN HİKAYESİ…
#29: 07 Haziran 2017, 08:09:33
Çok özür dilerim onu düzeltmem lazım. Hepi topu 490 mil...

Burak reis'i doğru kabul edersek 10 millik bir S çizmiş olabiliriz... 😂😂😂

SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
  • IP logged
« Son Düzenleme: 07 Haziran 2017, 08:13:52 Gönderen: Erman Yerman »
Akdenizli, Balıkçı

 
Yukarı git