Sevgili Bülent,
Belki benim yazdıklarım da sana öyle geliyordur bilemiyorum. Ancak senin yazdıkların ben şöyle algılıyorum.
Belki öyle değildir ama ben öyle algılıyorum.
Öncelikle heves kırıcı, iğneleyici, küçük gören ve ayar veren.
Hiç bir bölümde yazmıyorum. Blogda yazdığım yazılar ile ilgili yorumlar yapıyorum işte. Bu da rahatsız etti anlaşılan.
Sıkıntı yok . Bu bölüme de yazmam olur biter.
Ersin,
beni niye yazdıkların, tartıştığın konular rahatsız etsin? Bilgisini mutlak doğru sanan kişiler ancak farklı görüşlerden rahatsız olurlar. Hiç ama hiç umurum değildir benim, bir kişi şöyle düşünmüş böyle düşünmüş. Bana ne ondan bundan, patlak sivilceli ergen miyim ben, buna saplanacağım?
Ama kendime göre yanılgıda olduğunu düşündüğüm yerler için sana
bir daha bak dedim.
Basit, sıradan ön kabullere kolayca ulaşabiliriz, kasmaya gerek yok. Haritayı ve rüzgar rejimini önüne açıp bakan herkes bunu görür. 5000 yıl önce de böyleydi. Bugün de böyle. (Küresel ısınma nedeniyle 50 yıl sonra aynı olmayabilir)
Akdeniz'de yırtınsan parçalansan 2 gece karadan uzakta gün geçiremezsin. Öyle bir alan tek bir yerde var. Ancak tek bir rotada başarabilirsin bunu; Antalya'dan çıkarsın. Tam Antalya da değil, Serik gibi filan düşün. 180 dereceye rota koyarsın; İskenderiye limanının 60 mil kadar doğusuna varırsın. Bu Rota 330 mil kadardır ve hiç bir yere gitmez. İşte bu hatta, muhtemelen iki gece kara görmeden seyir yapabilirsin.
Ama bak ilginç bir şey söyleyeyim; İskenderiye limanından çıkarsan ve rotanı 0 derece koyarsan; Finike limanına varırsın. Finike limanının tarihte, Antalya limanından daha önemli olması bundan olabilir mi?
Burası da 300 mil etmez. Bak burada ilginç bir şey daha var; Burada rüzgar rejimine bakarsan, bu rotada yani; rüzgarın çoğunlukla apaz-dar apaz estiğini görürüz. Hay Allah, bak burada da, 0-180 rotasında da demirkazık yıldızı var. Birden bizim Erman'ın salak kaptanı geldi aklıma!
Gelidonya batığı için bu rotaya bir baksan? Belki de budur?
Bu rotaya bile açık deniz demek , fazlaca iddialı gelir bana. Tek ciddi kuzey güney aksı bu sanki bütün Akdeniz'de.
Kıyı seyri burundan buruna yaptığımız seyir değil mi? Bütün Akdeniz, tarihi boyunca, neden Kuzey Akdeniz Güney Akdeniz diye hiç tanımlanmamış da Doğu ve BAtı diye tanımlanmış sorusu, denizcilik tarihi açısından yerinde bir soru değil mi?
Kıbrıs'tan Girit'e neden bakır götürsünler? Kıbrıs doğru zengin bakır madeninde, Ama Girit? Yoksul mudur sence? Buna da bakalım.
Ugarit nere? Doğu Akdeniz'in en doğusu, şimdiki Lazkiye civarı. Ben oralıyım kardeş, atalarım oradan gelmiş 100 yıl önce. Nereye gidecek bu gemi Allah aşkına oradan?
Mesela şuna da bakalım, neden büyük ve önemli limanlar, Antalya ve Mersin Körfezlerinin batı ve doğu yakalarında? Buradan iyi bir soru çıkmaz mı? Çok iyi soru bence!
Bu işleri düşünürken, şuna bakacağız, bakmak zorundayız, Zenginlikler arası ticaret nerede var, gemiler nereye gider?
Eğer daha 16 yüzyılda Akdenizdeki gemilerde sekstant, usturlab çok istisana olarak var ise, bunun nedeni ne olabilir? Senin paylaştığın görsellerdeki aletler neyi gösteriyor? Bizim Erman'ın Salak Kaptan'ının baktığı şeyleri değil mi?
Senin Kıbrıs- Girit için çizdiğin (ve doğru olan) rotada bakalım bakalım, gemiler Rodos'un doğusundan mı batısından mı geçiyormuş Girit'e? Hiç gitmedim ama gitmek için hayli zamandır çalıştığımdan şu çıkarımda bulunuyorum; Rodos'un doğusundan gidersen, Karpathos'u gördüğün anda, daha unut Girit'i.
Buna bir daha bak deyince sana tepeden mi bakmış , alaya mı almış oluyorum yoksa "lanet olasıca haritaya daha ayrıntılı bak" mı demiş oluyorum!
Hangisini seçersen seç. Hiç ama hiç derdim değil.
Bu çağı geçmiş bütün çağlardan ayıran en önemli fark bu çağda herkesin kendini alim sanmasıdır. Soru sormak yerine kabullere yönelmiş olmasıdır. Bilim bile böyle artık, eskiden soruları vardı, şimdi projeleri var.
Neyse, ben sorularımı ortaya attım. Herkesler içinden bir soru daha çıkarır mı yoksa kabullere mi girişir, bu onların bileceği iş.