Dede , aralarında olmasaydım bende çok üzülürdüm. Niye bitti diye çok üzüldüğümü söylemeliyim.
Devam edelim Çanakkale'ye doğru. Gece seyriyle gemi trafiğini sancağımız da bırakarak başladık Boğaz'a doğru inmeye. Burak'la birlikte sallan yuvarlan gidiyoruz. Hızımız gayet iyi , boğazda ciddi trafik var. Daha önce deneyimlemeyenler için, normalde boğazlarımızda sancak seyri vardır. Biz tersini yapıyoruz dolayısı ile aşağıdan gelen gemiler hep karşımızdan geliyorlar, farklı hızlarda bir sürü gemi. Bu nedenle bizde Anadolu kıyısının seperasyon çizgisinin tam üzerinden gidiyoruz. İlginç ve dikkatli olmayı gerektiren bir seyir. Ayrıca karşılıklı çalışan feribotlarda ekstra dikkat gerektiriyor. Çünkü onlarda hızlı hareket ediyorlar. Bu arada şu sıralar boğaz seyrini sadece gündüz önerebilirim. Tabi ki daha önce gece deneyimi olanlar istisna. Çünkü şu sıralar boğazda köprü çalışması var ve ayaklarının olduğu yerde ciddi anlamda boğaz daraltılmış. Çok iyi işaretlenmiş ve şamandıralanmış olmasına rağmen, gündüz gözüyle görmeyince insan anlam veremeyebiliyor. Navionics çalışmayı güncellemiş ve başarılı, normal chartplotterler güncelleme yapmadıysanız doğru olmayabiliyor. Ayrıca Çanakkale girişinde ki dubalardan ikisininde ışığı yanmıyor. Ay karanlığın da dibine gelene kadar göremiyorsunuz. Şehir ışıkları da bu konu da işin tuzu biberi. Boğaza giriş yaptıktan sonra Mustafa Abi de kalktı geldi havuzluğa , Burak ta Çanakkale seyrini kaçırmamak için yatmadı . Günün ilk ışıkları ile Çanakkale Marinaya girdik bağlandık. Kimsecikler yok şehir uyuyor, marina uyuyor.
Sağ salim bağlandıktan sonra Burak vurdu kafayı yattı. Biz de Leo , ben ve Mustafa Abi gittik sabahçı lokantalarından birine. Otobüslerden yeni inenler ve sadece biz varız. Birer çorba içtik. Zaten bu Çanakkale'yi nedense çok seviyoruz , şimdiye kadar neredeyse her seyir de burada durduk. Hava aydınlanmaya başladı, ne yapsak derken hamama gidelim diye bir fikir çıktı bizden. Marina da duş almak yerine gidelim hamama, hem dinleniriz diye düşündük. Neyse Mustafa Abi internetten bir yerlerden hamamın telefonunu buldu ve aradı . Tesadüf marinaya 500 metre mesafede tarihi bir cami, çarşı ve içerisinde hamam var. İsmi de Yalı Hamamı . Bizde Marina da duş muş uğraşmak yerine bastık gittik. Bu arada ekip o kadar disiplinli ki herkes günlük sakal tıraşı falan oluyor napıyım bende gruba ayak uydurdum. Herkes jilet gibin yani. Neyse Mustafa Abi hamamı kapattırmış
bize özel yani. Gerçi sabahın köründe ve hafta içi belki gerçekten kimse olmuyordur. Gittik efendim yattık göbek taşına üçümüz de uyumuşuz. Çalışanlar çok hoş sohbet insanlardı , çok keyifli oldu. Sonra bir ara Burak aradı . Nerdesiniz diye soruyor. Hamamdayız diyince inanamadı. Beni niye çağırmadınız diye bir de bozuk attı. Sonra buna bir konum attık koşarak geldi o da dahil oldu keyfe. Epeyi bir dinlendik, çay kahve derken saat 11:00 olmuş. Biraz çarşı da dolaştık tam bir lokanta önünden geçiyorduk ki , tezgaha gözümüz takıldı. Tüm yemekler yeni çıkmış daha yeni diziyorlar tezgaha. Zaten beş tane masası olan bir esnaf lokantası. Gördüğümüz kadarıyla ailecek işletiyorlar. Oturduk acayip güzel şeyler yedik, her şey harikaydı. Bir çok yemeğin tadına ilk biz baktık, karnımız doymasına rağmen yiyemediklerimiz aklımızda kaldı. Yolu düşenlere şiddetle tavsiye olunur. sonrasında şehir biraz hareketlendi hava da bayağı ısındı. Hemen marinanın karşı sırasında avrupai bir kaveci bulduk, çayımızı kahvemizi içtik ve öğle üzeri Babakale'ye rota tutmak üzere avara olduk.
Sonradan öğreniyoruz yolu burada bölmekle çok doğru yapmışız çünkü sabah Marmara Adası Boğaz arası çok fena olmuş. Büyük teknelerdekiler bile perişan olmuşlar.
Biz marinadan çıkar çıkmaz bastık yelkenleri , hava sert ama kolayına, yokuş aşağı gidiyoruz. Abide yi Selamlayana kadar herkes ayakta. İki milden Abideyi Selamladıktan sonra Merhaba Ege diyoruz. Makine stop ve bendeniz gider uyumaya. Bu sefer baş altı kamarada yatıyorum. Tekne dalga üzerinden sörf yaparken gelen su sesi inanılmaz. Böylelikle uyumuşum bir ara bir sesle uyandım. Bizimkiler yelkenleri ayı bacağı yapmışlar. Cenova ve trinketi aslında ikiz yelken gibi çalıştırmışlar. Bunu yaparken trinkete bumba kullanmışlar. Benim duyduğum ses bumbanın sesiymiş.
Yelken kombinasyonu şu şekilde,
Bende uyanıp çıktım havuzluğa baktım tekne oto pilotta uça uça gidiyor. Bizimkiler telefonlarla haşır neşir. Birtaraf Anadolu Yarımadasının en batısı diğer tarafta Bozcaada.
Bu hızla hiç makine kullanmadan akşam sekiz gibi Babakale'ye varıyoruz. Babakale Limanın da guletlerin direk aydınlatmalarının görüntüsü muhteşemdi. Karanlığın içinde uzaktan çok güzel görünüyorlardı.
Gece daha başka bir güzel oluyor görüntüleri;
Neyse bizler herkesten geç ama keyifli bir yolculukla Babakaleye ulaştık. Bize her zaman olduğu gibi komiteden Deniz Mutlu yardımcı olmak üzere koştu. Bize ayırdıkları yer plajmış resmen, bir metre yanında 18 metre gulet bağlı hemen yanına biz girmemiz lazım ama bir metre su var. Koca guletlerin arasında bir şişme bot gibi bir şey vardı onu da sahibi kaldırmadı, anahtarı yok falan dediler. Bizde yine her zaman olduğu gibi kızdık karşı tarafa balıkçıların olduğu yere gidip bir tekneye aborda olduk. Yine Deniz koştu geldi bize yardımcı oldu. Yine grubun dışlananı vaziyetinde idik , ne yaşadığımız dan kimsenin haberi yok vur patlasın çal oynasın.
Efendim çıktık iskelede bir dolaştık, sonra oturduk bir makarna ve salata patlattık, kurduk Baba Tunca'nın salon masasını, isteyene ton balıklı makarna isteyene kavurmalı makarna. Menemen de yapmıştık ama ona sıra gelmedi bizde balıklara verdik. Ertesi günü Midilli etabı için start noktasını öğrendik. Start ta Ayvalık taraflarından bir yerden olacakmış. Yine sabahın köründe düşeceğiz yollara, ve ekip yatar. Dört kişi o kayıkta nerede yattınız derseniz onun izahı şu şekilde. Çünkü yol boyunca diğer teknelerinde en çok merak ettiği konu buydu. Şimdi bu kayık uzun koşucu olduğu için sancak kıç altında kocaman bir tüp yatak var. Başta ise büyükçe bir başaltı yatağı var. Benim boyumda iki kişi rahat yatabilecek şekilde. Masa tamamen kalkıp duvara gizlendiği için sancak ve iskele koltuklar sırt miderleri alınarak kocaman birer yatak oluyorlar. Böylece kimsenin dışarıda yatmasına gerek kalmıyor. Hepimiz yolculuk boyunca bir yeri belledik orada yattık. Tek sorun Baba Tunca'nın tüp yatağına depolanmış yedek ve diğer alternatif yelkenleri her seferinde dışarı çıkartmak. %160 Cenova, Yankee, Simetrik , asimetrik yelkenler desem yeter herhalde.